19 Ocak 2014 Pazar

Güzellik, Sağlık ve Beslenme

hint-yagi-guzellik
Güzellik anlayışı çağdan çağa ve toplumdan topluma değişiklik gösterdiği halde, günümüzde eği­tim düzeyinin yükselmesi ve nüfus içinde eğitimliliğin yaygınlaşması, insanların, gü­zelliğin değişmez önkoşulunun ana rahmi­ne kadar geri giden ve tüm yaşam boyunca sürmesi gereken bir dengeli ve sağlıklı beslenme alışkanlığı olduğu konusuna eğilmelerini ve giderek benimsemeye baş­lamalarını sağlamıştır.

Gerçekten doğru beslenme rejimi uygulamaksızın ne güzel ve çekici olabilmek mümkündür, ne de cinsel etkinliğin sürekliliğini sağlayacak bedensel alt yapıya sahip olmak.

İnsanlar hakkındaki ilk değerlendir­memizi genellikle onların yüz çizgileri ya da vücut şekilleri gibi dışsal özelliklerine bakarak yaparız. Onların çekicilikleri konusundaki yargımızı da büyük ölçüde böyle geliştiririz. Bu davranışın doğru ya da yanlış olduğu bir yana, birçok insanın bu varsayımdan yola çıkarak hareket ettiği ve dış görünümlerinin üzerine titrediği açıktır.

Aslında güzel bir dış görünümün doğru beslenmeden geçtiği bilinirse, bu çabalar için daha geçerli ve saygın bir gerekçe sağlanmış olur. Gerçekten de güzel bir cilt, parlak saçlar ya da selülitsiz bacaklarla yediklerimiz arasında doğru­dan bir bağ vardır.
Sağlığına ve güzelliğine dikkat eden bir kimsenin rejiminde proteinin çok önemli bir yeri vardır. Proteinin başlıca görevi yeni doku yapmak ve aşınanları onarmak­tır. Tırnaklarda, saçta ve deride gözle görüldüğü üzere, vücudumuz sürekli pro­tein kaybetmektedir. Hem bu kayıbı karşılamak, hem de enerji sağlamaya yardım etmek üzere bol miktarda protein almamız gerekir. Neyse ki protein kaynak­ları çok çeşitli ve zengindir. En başta et, yumurta, süt ve süt ürünleri sayılmalıdır. Ancak baklagillerin ve fındık, fıstık gibi besinlerin de protein bakımından zengin oldukları unutulmamalıdır.

Şekerlere ve nişastalara verilen teknik ad, karbonhidrattır. Karbonhidratların başlıca işlevi enerji sağlamak olmakla birlikte, yağ metobolizması gibi vücudun işlev işini gerçekleştiren başka bazı görev alanlarında da etkindir. Meyve ve sebze­lerde çeşitli şeker türleri bulunmaktadır. Nişastayı ise temel olarak tahıllardan alırız. Ayrıca patates gibi kök sebzelerinde, tohumlarda ve baklagillerde de önemli miktarlarda içerilir.

Karbonhidrat tüketi­mi en fazla dikkati isteyen beslenme alanıdır. Gündelik harcanan enerjiyi karşı­layan karbonhidrat miktarının üstü yağ asidine dönüşüp sonunda yağ tabakaları olarak vücutta kalacağı için bu konuda dikkatli olmak hem vücudun iç ve dış sağlığı açısından hem de güzellik açısından belirli bir duyarlılık gerektirir.

Unutulma­malıdır ki, karbonhidrat eksikliği de ağız kokusundan öte, böbreklere fazla yük binmesine ve beyin işlevlerinin aksamasına yolaçar. Zihinsel boyutu güdük kalmış bir güzellik de pek özenilecek birşey değildir. Bugün beslenme uzmanlarının vazge­çilmez olarak niteledikleri bir besin türü de lifli ya da posalı maddelerdir.

Karbonhid­ratların sindirilemeyen lifli biçimi olan bu besin maddesinin sindirim sistemi içindeki rolü ve bununla bağlantılı olarak dişlerdeki çürüklerden obesliğe ve şeker hastalığına, safra kesesi bozukluklarından kalp rahat­sızlıklarına ve bağırsak kanserine kadar uzanan etki alanı, niye vazgeçilmez olduğunu ortaya koymaktadır. Bu öne­miyle karşıt bir şekilde, lifli yiyecekler uygarlaşmayla birlikte beslenme rejimle­rindeki yerlerini kaybetmektedirler.

Yiye­ceklerin giderek daha fazla işlenmesi ve incelmesi (rafineleştirilmesi), içlerindeki lif oranını büyük ölçüde düşürmektedir. Örneğin un ve şeker gibi besinler, bizim soframıza geldiklerinde lif içereklerinin hemen hepsini kaybetmişlerdir. Oysa doğal hallerinde bunlar lif bakımından zengin besinlerdendir. Bu nedenle yine bol lifli olan meyva ve sebzeleri, kuru yemiş ve çerezleri pişirmeden çiğ olarak yemek çok yerinde bir davranış olur. Bunları pişir­mekten, hele konserveleyip yemekten kaçınmak gerekir.

Pürüzsüz bir cildin temel önkoşulu, düzenli bir sindirim sistemidir. En yoğun enerji kaynağı, yağlardır. Büyümeyi sağlayan çeşitli asitleri içeren bu önemli besin grubu, kaymak, tereyağı, margarin ve iç yağında gözle görülür halde bulunurlar. Oysa örneğin sütte, peynirde, yumurta sarısında fındık, fıstık ve çikola­tada örtülü biçimdedirler. Gerekli miktar­da alındığı takdirde yararlı olduğu Mide, fazlasının karaciğeri yorduğu, kalp rahat­sızlıklarına yol açabildiği bilinmektedir. Yağlı ciltleri olanlar ve şişmanlamaya yatkın kimselerin bu besini ölçülü almaları gerekmektedir.

Saydığımız besinlerin dışında, gündelik olarak çok ufak miktarlarda alınan, ancak eksiklikleri ciddi hastalıklara ve bozukluk­lara yol açan mineraller bulunur; çekicili­ğimizi yakından ilgilendiren bu bileşimle­rin etki alanı, kemik ve diş yapımızdan (kalsiyum, florin) ten rengimize (demir), cilt nemliliğimize (sodyum ve potasyum) kadar uzanır.

Yine mineraller gibi organik bileşimler olan ve az miktarlarda alman vazgeçilmez elementler, vitaminlerdir. Vitaminlerin önemi, vücut işlevlerinin sürmesini sağlayan enzimlerin yapılmasını gerçekleştirmekte yatar. Güneşin doğrudan deri üzerine etkimesiyle elde edilen D vitamini dışında tüm öbür vitaminler vücudumuza aldığı­mız yiyeceklerde bulunur.

Sağlıklı ve güzel bir görünüm için temel oluşturan vitamin­lerin herbirinin ayrı bir önemi ve etkisi vardır.

Güzel tırnakların sırrı iyi baKimdan önce iyi beslenmede yatar. B komleks vitaminleri olmaksızın bunu çözmek ola­naksızdır. Duru ve taze bir ten ve parlak, iyi gören gözler A, B ve C vitaminleri olmaksızın düşünülemez. Bu vitamin -güzellik ilintisini daha bir sürü örnekle desteklemek mümkündür. Ancak vitamin­lerin de belirli bir denge içinde alınması gereklidir. A ve D vitaminlerinin, fazla alındıklarında zehirlenme etkileri vardır. Zaten vitaminleri de öbür besin maddele­rini de fazla değil, gerekli miktarda ve dengeli bir biçimde almak önemlidir. Bunlar vücudumuzu kendi başlarına değil, tüm öbür maddelerle bir bütünlük içinde etkilerler.

Günümüzde teknolojinin gelişmişliğiy­le bağlantılı olarak, soframıza gelen yiyeceklerin de işlenmişliği artmaktadır. Oysa bu sayede çok daha ince bir tad ve görünüm kazanmakla birlikte, besin de­ğerlerinden çok şey yitirmektedirler. Hatta içlerine katılan bir takım kimyasal madde­ler ve koruyucular nedeniyle yalnızca değersizleşmemekte, aynı zamanda zararlı bir hale de gelmektedirler.

Dolayısıyla sağlıklı bir yaşam sürdürmek için beslenme konusunda üstünkörü bilgilenmek yeterli olmamakta, bundan öte, besinlerde bulu­nan yararlı maddeleri, bunlardan en iyi ne şekilde yararlanılabileceğini ve değerleri­nin nasıl korunabileceğini bilmek gerek­mektedir. Yapacağınız seçimde, belli bir yiyeceğin çekiciliği değil, dengeli beslen­meniz açısından taşıdığı değer önemli olmalıdır.

Rejim dendiğinde genellikle akla gelen, zayıflama amacıyla başvurulan kısıtlı yemeklerdir. Oysa az da yesek, çok da hepimiz belli bir rejim uygulamaktayızdır. Çünkü rejim, vücuda alınan yiyeceklerin tür ve alınma kalıbını belirten bir kavramdır. Benimsenen rejimi belirleyen çeşitli etmenlerden en önemli üçü, bir yiyeceğin bulunurluğu, kişinin ekonomik konumu ve geleneklerdir. Bunların getir­diği belirli sınırlamalara karşın, vücût ve yüz güzelliğini ve gençliğini olumlu olarak etkileyen yiyecek bileşimlerini hazırlamak her zaman mümkündür.

Akılda tutulması gereken nokta, öğünleri hazırlarken taze yiyeceklerin tercih edilmesi ve çiğ meyva ve sebzelere mutlaka yer verilmesidir.
Her ne kadar makyaj ve estetik müdahaleler önemli bir çare gibi görünü­yorsa da, güzellik ve cinsel çekiciliğin kalıcı olmasını sağlamak, temelde dengeli bes­lenmeye Ve beslenme konusunda bilgiye dayanarak hareket etmeye bağlıdır.

Güzelliğin ancak sağlıklı, ruh ve beden sağlığıyla birarada varolabileceği günü­müzde her geçen gün daha çok kimse tarafından anlaşılmaktadır. Özellikle ka­dınların beslenmelerine, kilolarına gittikçe artan bir dikkat göstermeleri, maddî olanakları çerçevesinde dengeli bir beslen­me rejimi izlemeleri, fazla kilolarını atmak için rejim yapmak, jimnastik yapmak, masaja, saunaya gitmek gibi etkinlikler içine girmeleri bu durumun belirtileridir.

Sinir gerginliğinin, ruhsal .sıkıntıların, bunalımların güzelliği olumsuz bir şekilde etkilediğini, ciltte bozukluklara, sivilcelere yolaçtığım daha önce dile getirmiştik. Öte yandan kötü beslenmenin de (örneğin, çok fazla yağlı, kızartma, karbon-hidratlı, şekerliftuzlu yiyeceklerle beslenmenin cildi bozduğu, sağlıksız ve göze çirkin gelebilen bir şişmanlamaya yol açtığı, hareketsizliğin ilerleyen yaşla birlikte hantal bir vücut mey­dana getirdiği, günümüzde artık günlük gazetelerde bile hemen her gün oldukça ay­rıntılı bir şekilde işlenen gerçeklerdir.

Kuru ya da Kurumaya Eğilimli Ciltler

kuru-ciltler
Bazı insanların ciltleri kurudur, çünkü yağ bezlerinin salgılaması azdır. Ama bunun yanısıra kaloriferli evlerdeki hava­nın kuruluğu, uzun süre güneş ışınları altında kalmak, denizin tuzlu suyunu yıkamamak, yüzü çok sık olarak sabunla yıkamak, fazla alkollü temizleyiciler ve losyonlar kulanmak gibi etkenler de deriyi kurutucu bir rol oynarlar.

Yıkanmanın deriyi nemlendireceği için kurumaya karşı iyi geldiği sanılır. Oysa bilmek gerekirki bu ancak yüze geçici bir nemlilik verir, gerçekte ise deriyi daha çok kurutur. En doğrusu sabahları yüzü ve boynu asitsiz ve yumuşak bir tonik losyonla silmek, hemen arkasından da bir temizlik kağıdıyla nemini almaktır.

“Gündüz kremi” denilen ve nemlenedirici, besleyici, yumaşatıcı kremler vardır. Bu kremler görevi cildin yenilenmesini kuru-ciltlerkolaylaştırmak, cildi beslemektir. Makyaj yapılsa da yapılmasa da kullanmak yararlı olur. Daha çok yanaklara, göz kenarlarına,alna ve çenenin boyun kısımlarına sürmek gerekir.

Gece yatmadan önce de yine kuru ciltler için hazırlanmış bir besleyici krem sürmek yerinde olur. Hiç değilse ayda bir kez gece kremini bütün yüzü bir kalıp ya da maske gibi kaplayacak biçimde ve kalın bir tabaka halinde sürmek ve yirmi dakika kadar bir süre bu halde kalmak faydalı olacaktır.

El ve Ayak Bakımı

el-ve-ayak-bakimi
Derinin bakımında yaşdan ve cildin türünden sonra bölgenin de önemi vardır. Zira bazı deri bölgeleri daha duyarlıdır, bazıları ise tam tersine daha dayanıklıdır.

Yüz, kuşkusuz bir bütün olarak duyarlı bir bölgedir. Yaş ve cildin türüne ilişkin olarak yüzle ilgili söylediklerimize burada ekleye­cek bir şey yoktur. Buna karşılık el ve ayak bakımı üzerinde durmak yerinde olacaktır. Zira özellikle eller ve topuk dışında kalan ayağın derisi oldukça duyarlıdır. Bu yüzden dikkatle korunmayı gerektirir. Ellerin duyarlılığı dış etkenlere çok açık olması ve özellikle kadınlar açısından suyla sık temasta bulunması gibi nedenlerden ileri gelmektedir.

El bakımının özellikle kadınlar açısın­dan önemi büyüktür. Zira bulaşıkta ve çamaşırda suyla, detarjanla ve sabunla temas, elleri kurutan ve yağını alan bir etki yapar. Bunun önüne geçmek üzere eldiven takmak, işten hemen sonra ve geceleri nemlendirici ya da yağlı bir krem sürmek yararlı olacaktır.

Ayakların genellikle pek hava aldır­mayan çorap ve ayakkabılar içinde uzun saatler boyunca kalması, terleme, yanma ve kaşıntıya neden olur. Bu durumun kalıcı bir hal almasına “pişik” denir. Bakım ve tedavi yapılmazsa ayaklarda mantar hasta­lığı ortaya çıkabilir. Özellikle yaz ayları hava sıcaklığı nedeniyle ayak bakımına çok özen gösterilmesi gereken bir zaman­dır. Zira havasızlık ve terleme ayakta cilt hastalıklarının oluşması için ideal bir ortam yaratırlar.

Aslında ayak bakımı hiç de zor ve zahmetli, masraflı değildir. Özellikle yazlık ayakkabı alırken ayağı havasız bırakan ayakkabılardan kaçınmak şarttır. Bunun dışında aksatmadan her akşam ayakları yıkamak, çok iyi kurulamak, özellikle parmak aralarının nemini iyice almak -aksi takdirde buralarda kaşıntılar, deri soyul­maları, pişikler meydana gelir- kurutucu ve koruyucu pudrayla pudralamak, eğer deri sertleşmişse yumaşatıcı bir kremle ovmak yeter. Bir de sık sık çorap değiştirmek, mümkünse her gün temiz çorap giymek ayak sağlığını koruyucu önlemlerin başında gelir.

Bunların dışında el ve ayaklan hem yumuşatmak, hem de dinlerdirmek ve beslemek üzere ılık suya birkaç damla badem yağı damlatıp bu suyun içinde el ve ayakları on-on beş dakika tutmak da çok yararlıdır. Badem yağı yerine zeytinyağı da aynı işi görebilir.

Özellikle kadınların, topukları için ponza taşı kulanmalan ve hele yaz mevsiminde çorapsız ve genellikle arkası açık ayakkabılı oldukları için, topuklarının bakımına güzelliklerini bütürlleyen belki küçük ama önemli bir ayrıntılı olarak özen göstermeleri yerinde olur. Temiz ve pürüzsüz bir topuğun bacak güzelliğinin ayrılmaz bir parçası olduğunu kadınların hiç akıldan çıkarmamaları gerekir.

17 Ocak 2014 Cuma

Selülitten Kurtulma Yolları

selulit
Selülit Nasıl Ortaya Çıkıyor?
Deri altındaki yağ hücrelerinin fazla genişlemesi, kan dolaşımının bozulmasına yol açar. Bu da deri altında sıvı birikimine ve bağ dokulannın yeterince beslenememesine sebep olur. Sonuçta deride çökmeler ve portakal kabuğu görünümü ortaya çıkar.

Selülit Her Kadını Etkiliyor mu?
Selülit deriye portakal kabuğu görünümü veren değişimlerin tümüdür. Kadınların yüzde 90-98'sinde görülüyor.

Zayıf Kadınlar da Selülitten Yakınıyor. Neden?
Çünkü erkeklerdeki testosteron hormonu, kadınlardaki östrojen hormonu gibi davranış sergilemiyor, vücudun’yağlanmasına neden olmuyor.

Erkeklerde Neden Görülmüyor?
Çünkü selülit genetik ve hormonal kaynaklı bir sorun. Bu nedenle çok zayıf kadınlarda bile görülebilir.

Selülitin Sebepleri Neler?
Genetik faktörler çok önem taşıyor. Annenizde selülit varsa sizde de görülme ihtimali yüksek. Vücuttaki hormonal değişiklikler de selülit oluşumunu tetikliyor. Örneğin ergenlik, hamilelik, menopoz gibi durumlarda selülitler çogalabiliyor. Yine doğum kontrol hapları gibi bazı ilaçlar selülit nedeni. Hatalı beslenme de ciddi bir selülit sebebi olarak karsımıza çıkıyor. Aşırı yağlı, sekerli besinler tüketen kadınlarda selülit daha fazla görülüyor.

Selülitin Oluşmasını Nasıl Engelleyebiliriz?
Deri altındaki yağ hücrelerinin genişlemesini engelleyici besinler tüketilmeli ve kan dolaşımını hızlandıncı hareketler yapılmalı.

Diyetinizdeki 5 değişiklikle selülit oluşumunu engelleyebilirsiniz:

1. Yağ Oranı Yüksek Besinleri Tüketmeyin:Et ve tavuğun yağlı kısımları, katı yağlar, mayonez, kaymak, hamur İşleri gibi.
2. Şeker Oranı Yüksek Besinlerden Uzak Durun:Hamur tatlıları, pastalar, çikolata, kek gibi besinlerden uzak durun.
3.Kafein içeren koyu çay, kahve, kola gibi içeceklerden uzak durun.
4. Katkı maddesi içeren hazır besinleri diyetinizden çıkarın.
5. Tuz tüketimini mutlaka sınırlayın.

10 Ocak 2014 Cuma

Kıvırcık Saçlar İçin Maskeler

kivircik-sac
Hindistan cevizi maskesi
Bir adet taze Hindistan cevizinin sütünü ve bir limon suyunu kullanarak saçlarınızda mucizeler yaratabilirsiniz. Hindistan cevizi sütü ile yarım bardak taze sıkılmış limon suyunu karıştırmalısınız. Yoğunlaşıp krem kıvamına gelinceye kadar buzdolabında soğumaya bırakmalısınız. Maskeyi saçlarınıza uygulayıp bir saat kadar bekletmelisiniz. Ardından saçlarınızı yıkayabilirsiniz. Bu maskeyi haftada 3 kez tekrarlayabilirsiniz.

Bal maskesi
Severek tüketilen bal, eşsiz lezzetin yanı sıra güzellik unsuru olarak da büyük etkilere sahiptir. Saçlarınızı için, beş yemek kaşığı süt tozuyla bir miktar içme suyunu kalın bir macun oluşturana kadar karıştırmalısınız. Üzerine bir tatlı kaşığı bal ekleyip karıştırmaya devam etmelisiniz. Karışımı saçlarınıza uygulayıp 20 dakika beklettikten sonra saçınızı şampuanlayabilirsiniz. Karışımı istediğiniz sıklıkta uygulayabilirsiniz.

Zeytinyağı maskesi
Zeytinyağının saçlara olan faydası herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Doğru uygulamalarla maksimum düzeyde verim elde edebilirsiniz. Bir çay fincanı zeytinyağını bir miktar ısıtmalısınız. Daha sonra hafif soğuması için bekleyip; saç kreminizin içine karıştırmalısınız. Karışımı saçınıza uygulayıp yarım saat bekledikten sonra suyla durulamalısınız. Maskeden sonra şampuan kullanmanız gerekmiyor.

Muz maskesi

Bir kâse yoğurda, iyice ezilmiş bir adet muzu ekleyip karıştırdıktan sonra saçlarınıza sürmelisiniz. Saçlarınızda yarım saat beklettikten sonra şampuanlayıp, ılık suyla durulamalısınız. Özellikle boyalı saçlar için tavsiye edilen bu maskeyi ayda bir kez uygulayabilirsiniz.

9 Ocak 2014 Perşembe

Yaz Meyveleri İle Cildiniz Yenilensin

meyvelerle-cilt-bakımı
Cildiniz Yenilensin Yaz Meyveleri İle; En değerli giysimiz cildimiz…. sloganı ile yola çıkan bayanlar için en zoru da ciltlerinin her mevsimden ayrı bir zarar görmesi ve değişik yöntemler denenmesidir. Kozmetik ürünleri, güneş kremleri, nemlendirici kremler, yüz yıkama jelleri, köpükler …… gibi binlerce ürün cildimize değiyor. Hepsinin cildimize bir faydasının olduğu bilinen bir gerçek ama unutulmamalı ki kimyasal olan bu ürünlerin faydası olduğu gibi zararı da olmaktadır. Kış aylarında kurumak üzere olan, çatlayan cildimiz, yaz aylarında ise güneşin izlerini lekelerini taşımaktadır. Kozmetik ürünlerini ne kadar az kullanırsak cildimizi ve sağlığımızı daha çok korumuş olacağız. Uzmanlar cilt güzelliği için doğal ürünler ve doğal maskeler kullanılmasının daha faydalı olacağını belirtiyor. İşte size yaz aylarında doğal yetişmiş yaz meyveleri ile cildiniz korumanızda yardımcı olacak cilt maskeleri…

Yaz Meyveleri İle Cilt Bakımının Sırları!
Çilek Maskesi:
cilt yenielnmesi meyve ve sebzeCildinizi canlandıracak olan çilek aynı zamanda peeling etkisine de sahiptir. Yaz aylarında her evin mutfağına giren çilekten 4-5 adet ayırın ve bu çilekleri püre haline getirin, ezerek. Püre haline getirdiğiniz çileğe cildinize kullandığınız nemlendirici kremden bir yemek kaşığı ekleyerek iyice karıştırın. Elde ettiğiniz bı karışımı en az on dakika yüzünüz de bekletin. Soğuk su ile yıkayın. Tonik etkisi ile cildinizi gerdirecek olan çilek maskesi özellikle kuru ciltlere önerilmektedir. 2 ayda bir kez uygulamanız yeterli olacaktır.

Muz Maskesi:
İçeriği bakımından zengin ve besleyici olan muz cildiniz için de oldukça faydalı bir meyvedir. Özellikle kuru ve solgun ciltleri tekrar yenileme özelliğine sahip olan muz cildinizin nefes almasını da kolaylaştıracaktır. Yarım bir muzu ezerek içine bir yemek kaşığı nemlendirici ekleyin ve iyice karıştırarak püre haline getirin. Bu karışımı ince bir tabaka halinde yüzünüze sürün ve en az 20 dakika cildinizde bekletin. Soğuk su ile yıkayın. Çilek maskesinin aksine muz maskesini hafta da bir kez mutlaka uygulayın.

Üzüm Maskesi:
Özellikle karma ciltler için tavsiye edilen üzüm maskesi; yüzün belirli bölgelerinde oluşan özellik ile burun kenarları, çene ve alın bölgeleri için tavsiye ediliyor. 2 yemek kaşığı kadar üzüm suyu elde etmek için belirli bir miktar üzümün suyunu sıkın, sıktığınız suya bir yemek kaşığı nemlendirici ekleyerek karıştırın. Elde ettiğiniz karışımı yüzünüze ince bir tabaka halinde sürdükten sonra yaklaşık 15 dakika kadar bekletin ve bol su ile yıkayın. Yüzünüzün canlandığını ve parladığını göreceksiniz.

8 Ocak 2014 Çarşamba

Dökülen Kirpikler İçin Maske

Goz-Tipine-Makyaj
Malzemeler
Bir çorba kaşığı vazelin,
Bir tatlı kaşığı badem yağı,
Bir tatlı kaşığı lanolin,
Üç adet ceviz içi ve üç adet fındık

Hazırlanışı
Hepsini karıştırıp kısık ateşte eritin. Daha sonra süzüp, bir cam şişeye koyun ve donmasını bekleyin. Önce temiz çay suyu ile kirpiklerinizi silin, sonra kulak çubuğunu bu kreme batırıp gözünüze kaçırmadan kaş ve kirpiklerinize gün aşırı sürün.

6 Ocak 2014 Pazartesi

Ergenlik Sivilcelerine Maske

sivilce
Önereceğimiz üç ürün de hem ergenlerin hem de sivilce ile sürekli başı dertte olanların dostu; Bal, süt ve limon suyu.

Bir kaba bir kaşık limon suyunu, bir kaşık balı koyun içine yarım çorba kaşığı da sütü ilave edin. Karışımı yüzünüze ve boynunuza yedirin.

Bal, limondaki maddelerin cilde daha iyi nüfuz etmesini sağlar. Limonun içeriğinde cildin yağ salgısını dengeleyen maddeler var. Bu nedenle bu işlem sivilceleri önlüyor. Eğer sivile çıkmaya eğilimli bir cilde sahipseniz bu maskeyi 10 günde bir yapın.

2 Ocak 2014 Perşembe

Evde Ayak Bakımının İncelikleri

ayak-bakimi
Yoğun iş temposunda ayak bakımına vakit ayıramamaktan şikayet edenler için uzmanlar evde ayak bakımının inceliklerini anlatıyor.

İşte sağlıklı ve bakımlı ayaklara sahip olmak için evde pedikür yapmanın püf noktaları…

Ayak banyosu
Pedikür için en uygun başlangıç; ayak banyosudur. Önce ayaklarınızı vazelinle ovup ılık suyla dolu bir kapta 10 dakika kadar bekletin. Ardından kurulayın.

Fazlalıkları temizleyin
Çoğunlukla topuk ve çevresindeki deri kalınlaşır. Sorunlu olan bu bölgeleri bir ayak törpüsü ile törpüleyin. Ardından bir ponza taşı ile bölgenin üzerinden geçin.

Tırnakları kesin
Tırnaklarınızı bir tırnak makası veya pedikür makası ile kesebilirsiniz. Önemli olan düzgün kesmeniz. Tırnak etlerinizi törpünün ucuyla geriye doğru itin ve oval uçlu bir törpü ile temizleyin.

Törpüleme işlemi
Tırnaklarınızın oval olmasını istiyorsanız, törpünün kalın tarafı ile kenar kısımları yuvarlatıp kalan kısımlarını törpüleyin. Yine de küt törpülenen tırnakların daha sağlıklı olduğunu unutmayın.

Kenarları düzeltin
Törpünün ince tarafı ile tırnaklarınızın kenarlarını törpüleyin. Tırnak üzerindeki pürüzsüz bölgeleri önce kalın ardından da ince törpü ile düzeltmeniz mümkün.

Oje sürün
Ayak parmaklarınızın arasına ayırıcı bir alet veya pamuk yerleştirin. Bu şekilde ojeyi düzgün sürebilirsiniz. Ojeyi taşırdığınızda, bir kulak pamuğu yardımıyla düzeltebilirsiniz.

Özel bakım programı
Ayak banyosu ve bakım işlemini içeren bir pedikürden sonra bakım programını taçlandıran final ise; aromalı yağlarla yapılacak bir masaj ve güzellik uykusu.

1 Ocak 2014 Çarşamba

Selülit Dostu ve Düşmanı Gıdalar

selulit
Selülite neden olan ve selüliti önleyen besinleri öğrenin ve ona göre bir beslenme planı oluşturun.

Kafein
Çoğumuz sabahları bir bardak kahve içmeden kendimize gelemeyiz. Ancak kahvede bulunan yüksek orandaki kafein kan akışını ve metabolizmayı yavaşlatır. Portakal kabuğuna benzeyen kalçalar istemiyorsanız kahveden vazgeçmeniz ve yerine bitki çaylarını tercih etmeniz gerekiyor.

Şeker
80 gram şeker tükettiğinde kadınların vücudundaki serbest radikaller %50 oranında artar. Bu artış kan damarlarının esnekliğini kaybetmesine, kan akışının yavaşlamasına ve selülitin oluşmaya başlamasına neden olur. Selülit istemiyorsanız şekerden uzak durun.

Alkol
Bir kadeh alkol, kandaki yağ oranını artırmaya ve kan dolaşımını yavaşlatmaya yeter. Ayrıca östrojen seviyesini arttırarak vücudun vitamin alımını engeller. Selülitten kurtulmak istiyorsanız bira, şarap ve diğer tüm alkollü içeceklere veda edin.

Buğday Unu
Lektin, vücut için çok zararlı bir maddedir ve unun içerisinde doğal olarak bulunur. Selülitlerden kurtulmak için tam tahıllı un ve unlu mamulleri tercih edin.

Rafine karbonhidratlar
Kahvaltılık gevrekler, beyaz ekmek ve makarna gibi gıdalar kan şekerini yükseltir ve insülin hassasiyetini azaltır. Bu durum yağ depolanmasını hızlandırır. Sıkı bir vücut için çok sevdiğiniz makarna tarifleriyle aranıza bir çizgi çekmeniz gerekiyor.

Selülite sebep olan 10 yiyecek
Çikolata
Salam
Mayonez
Sosis
Tuz
Tatlılar
Yağlı et
Muz
Bira
Unlu mamüller

Selülitle savaşan 13 yiyecek

Badem
Haşlanmış yumurta
Taze maydanoz
Greyfurt gibi narenciyeler
Ananas
Havuç
Az yağlı süt ve süt ürünleri
Balık
Şekersiz müsli
Taze fasulye
Brokoli, karnabahar gibi sebzeler
Biber
Bol su

31 Aralık 2013 Salı

Saç Uzatan Besinler

sac-bakiminda-argan-yagi
Uzun sağlıklı saçlara sahip olmak çok kolay değildir. Kısa kesilen saçın uzamasını aylarca bekliyor, binbir türlü bakım uyguluyor olabilirsiniz. Saçınızın uzaması için bir sürü kozmetik ürünü deneyip bir türlü sonuç alamadıysanız, şaşırmayın! Tükettiğimiz besinlerin ve beslenme şeklimizde saç bakımı için çok önemli.

1- Yumurta ve Süt
Yumurta ve süt dediğimizde aklımıza ilk gelen proteindir. Saçın sağlıklı uzamasında protein büyük rol oynar. Protein, yeni saçların çıkmasına sağlar ve saç köklerinin enfeksiyon kapmasını engeller.

2- Tahıllar
Genelde tahıl tüketimine önem vermeyebiliriz ancak araştırmalara göre tahıl türler saçlarımızın uzamasında büyük rol oynuyorlar. Demir, çinko ve silisyum dioksit gibi saçın uzamasını sağlayan besinler içeriyor. Ayrıca B7 vitamini içeren tahıllar, saç sağlığı için çok yararlı.

3- Avokado, Kivi ve Kayısı
Bu üç meyvenin ortak yanı A, E vitaminleri ve antioksidan içeriyor olmaları. Vitamin E, saçın doğal bir şekilde uzamasını sağlıyor. Vitamin A, saç köklerinin sağlıklı olmasına yarıyor. Antioksidanlarda saç kaybını engeller ve saçın uzamasını sağlar.

4- Mantar
Mantarlar, büyük oranda bakır içerir. Bakır, saçın yapısı ve saçın uzamasında önemli rol oynar. Aynı zamanda susam, ayçiçeği ve kuşkonmaz da bakır açısından zengindir.

30 Aralık 2013 Pazartesi

Sağlıklı Saçlar için 7 Kural

havalisaclar
Kural 1: Saç sadece kökünden beslenir. Bu kural hiç unutulmamalıdır. Dışarıdan lokal olarak uygulanan preparatlar, saçlarımıza sağlık getirmez. Bu tür uygulamalar, saçların yıpranmış görüntüsüne, kısa süreli değişmeler dışında yarar sağlamaz. Saçlarımız için gerekli olan besin maddeleri, saçlarımıza, sadece kan yoluyla ulaşabilir. Yeterli protein, demir, çinko, biotin ve folik asit içeren beslenme şekli, saçlarımız için çok önemlidir.

Kural 2: Saç boyası, renk açıcılar, jöle ve köpük gibi kimyasal maddelerin günümüzde sıklıkla kullanılıyor. Çok sık ve uzun süreli uygulamalar, saçların zaman içinde zayıflamasına ve kırılmalara sebep olur. Sık şampuanlama saçların yıpranmasına sebep olur. Gün aşırı yıkama, saç sağlığı açısından uygun gözükmektedir.

Kural 3: Saçlar ıslak iken daha kırılgandır. Islak saçlar yumuşak havlularla ve düşük ayarlı kurutma makineleriyle kurutulmalıdır.

Kural 4: Aynı şekilde kaba ve sert fırçalama, saçların çabuk yıpranmasına ve mat görünmelerine neden olmaktadır.

Kural 5: Kimyasal içeriği az olan bakım ürünleri kullanmalıyız. Örneğin ammoniyum lauryl sülfat ya da silikon içeren ürünler, saçlarımızı aşırı kurutarak daha kolay kırılmalarına yol açmaktadır.

Kural 6: Sıkı toplanmış saçlar, atkuyrukları, topuzlar ve örgüler saçların köklerini zayıflatır. Özellikle alnın yan kısmındaki saç dökülmelerinin sebebi saçların sıkı ve gergin toplanmasıdır.

Kural 7: Saç sağlığı için en önemli olan diyetin içeriğidir. Protein açısından yetersiz diyetler, saç köklerini dinlenme dönemine sokarak, proteinden tasarruf etme yoluna gider. Bu ağır diyetleri takiben 2–3 ay içinde yaygın saç dökülmesi görülebilir.

29 Aralık 2013 Pazar

Kepeğe Karşı Doğal Maske

kepeklenme
Kepeklenmenin altında üst derinin kuruması olan çeşitli deri hastalıkları da yatabilir. Mantar hastalıkları, sedef hastalığı, diskoid lupus gibi hastalıklarda da kepek dediğimiz beyaz pullanmalar görülür. Bu hastalıklar ancak dermatoloji uzmanlarının ele almasıyla düzelebilir.

Stres, yorgunluk ve mevsim değişiklikleri kepeğin tetikleyicileridir. Ayrıca saç bakımınız deri yapınıza uygun olmayabilir. Kullanılan şampuan, saç boyaları kepeklenme yapabilir. Bu sebeplere bağlı olarak kepeklenme artıp azalabilir. Az su içmek, dengesiz beslenmek; özellikle biotin, çinko, omega3, A,D,E vitamini eksiklikleri cilt bozuklukları ile birlikte kepeklenmeye yol açar.

Kullanılan kepek şampuanlarından etkili sonuç alınmadıysa cilt uzmanlarına danışma zamanı gelmiştir. Tabii her soruna olduğu gibi kepekli saça için de bitkisel çözümler vardır. Bitkiler cildimizin en içten dostu olabilir. Hem içten (taze meyve ve meyve suları, bitki çayları) hem de dıştan (losyon, tonik, maske, krem ve banyolar) tedavi edici etkileri vardır.
Kepeğe karşı maske tarifi

Malzemeler
1 tutam gül
1 tutam civanperçemi
1 tutam kekik
1 tutam turunç
1 tutam hindiba

Hazırlanışı
Bu bitkileri 5 dakika demleyin. Demlenmiş bitki çayını banyo sonrası saçlı deriye masaj yaparak uygulayın. Bu karışımı rahatlatıcı çay olarak da içebilirsiniz.