22 Ocak 2017 Pazar

Hamilelikte leke ve çatlaklardan korunma yolları


Hamilelik dönemi, vücutta hormonal ve fiziksel değişiklikler sebebi ile çeşitli kozmetik problemleri beraberinde getirebiliyor. Bu sorunların başında cilt lekeleri ve çatlakları geliyor. Memorial Wellness Kozmetik Dermatoloji Bölümü'nden Uz. Dr. Makbule Dündar, hamilelik döneminde cilt sağlığını korumak için önerilerde bulundu.

Hamilelikte de cildinizi güneşten koruyun


Bazı hamilelik hormonlarının vücutta melanin üretimini artıran yan etkileri bulunmaktadır. Cilt bu artışa uyum sağlayamadığı takdirde vücutta daha fazla melanin salgılanır ve lekeler oluşur. Hamilelikte cilt lekeleri gebeliğin ilk aylarından itibaren başlayıp yüz, meme ve karın bölgesinde görülebilir. Özellikle açık tenli kadınlarda daha fazla görülen cilt lekeleri erken dönemde tedavi edilmediği takdirde kalıcı izler bırakabilir. Güneş ışığının etkisi ile bu lekeler daha da belirginleşir. Hamilelik süresince güneşin zararlı ışınlarından korunurken, D vitamini sentezi için aşırıya kaçmadan güneşlenmek gerekir. Lekelerin artmasına yol açan güneş ışınlarından korunmanın en iyi yolu güneş koruyucular ve hamilelik süresince cildi besleyen ürünler kullanmaktan geçmektedir.

Bulutlu havaya aldanmayın


Güneşin etkisini az gösterdiği kış aylarında daha hafif seyreden lekelenmeler yüzeysel olabildiği gibi cildin derin bölgelerine kadar işleyebilir. Yazın bulutlu havalarda bile güneşin ultraviyole ışınlarının bu lekeleri artırabileceği unutulmamalıdır. Halk arasında gebelik maskesi olarak da bilinen cilt lekelerinin hamilelik döneminde artış göstermesinin sebepleri arasında progesteron düzeylerinde artışla birlikte yumurtalık ve tiroit fonksiyonlarının bozulması yer almaktadır. Hamileliğin dışında doğum kontrol haplarını kullanılması, hormon replesman tedavisi de ciltte lekeler oluşmasına sebep olabildiği bilinmelidir.

Hamilelik lekelerinin rengine dikkat


Kloasma yani hamilelikle oluşan cilt lekelerinin tedavisinden önce kullanılan ilaçlar veya mevcut hastalıklar sorgulanmalıdır. Lekelerin cildin yüzeyine yakınlığı veya derinliğiyle birlikte tipinin ortaya konulması tedavinin şeklini ve süresini belirleyebilir. Kahverengi görülen lekeler genellikle daha yüzeysel olurken, mavimsi veya siyaha yakın lekeler cilt yüzeyinin daha derinlerine yerleşir.

Leke için pratik tedavi yöntemleri


Hamilelik sürecinde oluşan lekeler, bebek dünyaya geldikten sonra kaybolabilmektedir ancak geçmediği durumlarda çeşitli kozmetik uygulamalar önerilebilir. Hamilelik döneminde mutlaka bir dermatoloji uzmanıyla görüşülerek ciltteki değişiklikler ve tedavi yolları konusunda planlama yapılmalıdır. Uygulamalar cilt lekelerinin tipine bağlı olarak seçilmekte ve seans seans yapılmaktadır. Hafif lekelenme durumunda ve seans aralarında değişik renk açıcı madde içeren; (örn; glikolik asit, kojik asit, C vitamini, fitik asit, hydroquinone vs) kremler uygulandığı zaman mutlaka sabah güneş koruyucu (en az SPF 30 – SPF 50) kullanmak gereklidir. Yüzeysel lekeler renk açıcı kremler, lazer ve kimyasal peeling uygulamalarıyla tamamen geçer, derin lekelerse tamamen geçebilmekle birlikte bazen hafif şekilde kalabilir.

Tedaviye rağmen tekrarlayabilir


Hamilelik sürecinde ciltte çıkan lekeler inatçı olabileceği gibi sık sık tekrar da edebilirler. Özellikle güneşten korunmaya yönelik tedbirlerin ihmal edildiği durumlarda lekelerin tekrarladığı görülür. Hamilelik lekelerini tedavisi yavaş ilerleyebilir. Sabır gerektiren leke tedavisinde yumuşak yöntemler seçilmelidir. Agresif tedavi yöntemleri bazen ters etki yaparak lekelerin artmasına yol açabilir.

Cilt çatlaklarına modern dokunuşlar


Hamilelik döneminde oluşan cilt çatlakları gelişen teknolojiyle birlikte modern yöntemlerle kolayca tedavi edilebilmektedir. Cildimizde kollajen ve elastin bantlardaki kırılmalar sonucu ciltte çatlak görüntüsü ortaya çıkıyor. Cildimiz hamilelik döneminde kilo alımı ve vücudun genişlemesiyle birlikte bu sürece uyum sağlayamamakta ve çatlak görünümü ortaya çıkmaktadır. Karın, bel, meme bölgesi hatta kollar çatlakların en sık görüldüğü noktalardır.

Çatlaklara karşı yağların gücünden faydalanın


Hamilelik öncesi ve süresinde cilde bol bol bitkisel yağlar sürülmelidir. Badem yağı, gül yağı ve çeşitli medikal yağlar hamileliğin 2. üç aylık döneminden itibaren sürülmelidir. Bu dönemde bol su tüketimi ve sağlıklı beslenme de büyük önem taşımaktadır.

Çatlak tedavisinde geç kalmayın


Çatlaklar erken dönemde kırmızı renklidir ve bu süreçte tedavi uygulandığında % 100'e yakın başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Ancak 1 yıl içinde fildişi beyaz rengini alarak daha kalıcı hale gelir ve tedavisi de güçleşir. Son dönemde çatlak tedavisindeki en etkili yöntemleri fraksiyonel lazer tedavileridir.

Çatlak tedavisi emzirmeye engel değil


Fraksiyonel lazer uygulamasında cildin derinlerine inildiği için çok kısa sürede başarılı sonuçlar alınabilir. Fraksiyonel lazer tedavisinde çatlak oluşumu yüzeyselse çok derine inmeye de gerek kalmamaktadır. Cildin kimyasal madde olmaksızın soyulma işlemi olan dermabrazyon ve mezoterapi denilen cilt altına ilaçların enjekte edilmesi yöntemleri ile kombine olarak uygulanabilen fraksiyonel lazer tedavisi çok daha hızlı ve olumlu sonuç vermektedir. Lazer tedavileri doğumdan 2-3 ay sonra, annenin bebeği emzirme döneminde rahatlıkla uygulanabilmektedir. Tedavi sonrası denize girilmemesi ve o bölgelerin güneşten korunması önemlidir.

21 Ocak 2017 Cumartesi

Metabolizmayı hızlandıran besinler ve 10 tüyo


Kışın rehavetinden kurtularak metabolizmamızı hızlandırmak için hayatımıza dahil etmemiz gereken besinleri Hastane Derindere Beslenme ve Diyet Uzmanı Meltem Şeniz Toksoy anlattı.

Metabolizma neden yavaşlar


Daha önceki yıllara göre az yediğiniz, beslenme listenizden pasta, kurabiye, sütlü tatlıları çıkardığınız, sıkı bir diyet uyguladığınız halde kilo veremiyor veya geçmişe göre daha az kilo veriyorsanız metabolizmanız yavaşlamış olabilir. Metabolizma hızınızın yavaşlaması yaşlanmanın doğal bir sonucu olabildiği gibi hastalıklardan da kaynaklanabilir. Bedenin dışarıdan aldığı besinleri enerji ve kaloriye dönüştürme yeteneği bozulur ve yakılamayan fazla kaloriler kişiye kilo olarak geri döner.

Metabolizmanın yavaşlaması için kritik yaş 30


30'lu yaşlardan sonra, vücut her 10 yıllık dönemde %2 - %4 daha az enerji yakmaya başlar. Menopoz ve andropoz da metabolizmayı yavaşlatır. Yaptığınız hatalı diyetler, hareketsiz yaşam tarzı, vücut ağırlığınız, cinsiyetiniz, tiroid hormonunun yetersizliği gibi çeşitli hastalıklar ve genleriniz de metabolizmanızın yavaş çalışması üzerinde etkili rol oynar.

Metabolizmanızı hızlandıran 10 ipucu


1. Daha fazla su tüketin.

2. Sabah kahvaltıları ve öğle öğünlerinizi güçlendirin.

3. Akşam yemeklerinizi erken saate çekin ve biraz daha hafifletin.

4. Ara öğünleri asla ihmal etmeyin.

5. İşlenmiş gıdalar yerine doğal besinler tercih edin.

6. Yiyeceklerinizi tuz ve şeker yerine baharat ile tatlandırın.

7. Daha fazla ve sık hareket edin.

8. Kendinizi kesinlikle aç bırakmayın.

9. Sebzeleri çiğ tüketmeye özen gösterin.

10. Kesinlikle öğün atlamayın.

Metabolizmayı hızlandıran besinler


Yeşil çay: Son yıllarda yapılan araştırmalara göre; yeterli ve dengeli beslenen kişilerde yeşil çaydaki kateşininin karın bölgesindeki yağ kütlesini azaltma ve kilo kontrolünde önemli rol oynadığı görülmüştür.

Su: Her gün 2 litre su tüketildiğinde, tokluk hissi oluşarak açlık krizleri azalır. Ayrıca enerji tüketimini de uyarır.

Tarçın: Şeker hastalığında kan şeker düzeyini dengeleyici bir etkisi vardır. Ara öğünlerde yediğiniz meyveleri, üzerini 1 tatlı kaşığı tarçın ile süsleyerek tüketebilirsiniz. Tarçın, yeme isteği ve açlık krizlerini baskılar.

Kırmızı acı biber: Acı biberin içerdiği kapsaisin maddesinin metabolizmayı hızlandırıcı etkisi bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır.

Mate: Santral sinir sistemi uyarıcısıdır. Zihinsel ve fiziksel güçsüzlüğe karşı kullanılır. Açlık ve susuzluk hissini giderir. Metabolizmayı hızlandırıcı etkisi vardır.

Elma sirkesi: Metabolizmayı hızlandırıcı etkisi bilinmektedir. Öğle ve akşam yemeklerinde salatanıza 1 tatlı kaşığı elma sirkesi ekleyebilirsiniz.

Keten tohumu: Keten tohumu, midede su alarak şişer ve tokluk hissi yaratır. Barsak hareketlerini artırarak dışkılamayı kolaylaştırır. Ayrıca sindirim sistemi üzerindeki olumlu etkilerinden dolayı metabolizma hızını artırır. 1 kase yoğurdun içine 1 tatlı kaşığı keten tohumu karıştırarak tüketebilirsiniz. Mutlaka arkasından 2 su bardağı su tüketin.

Salata: Sebzeler yüksek posa içerikleri nedeniyle sindirim sistemini harekete geçirirler ve kabızlığın çözümünde etkilidirler. 1 tatlı kaşığı keten tohumu ve 1 tatlı kaşığı elma sirkesi ile tüketilen salata bazal metabolizma hızını artırır.

Zencefil: İçerisindeki maddeler dolaşım ve sindirim sistemini uyarır. Baharat olarak kullanılan zencefil, mide ve barsaklarda oluşan gaz sorununa da iyi gelir.

Ananas: Bromelain denilen proteinlerin sindiriminde etkili olan enzimi içeren ananas; sindirim enzimi içerir ve bu enzim proteinlerin sindiriminde etkilidir. Vücutta oluşan yıkım olaylarını çabuklaştırır. Dolayısı ile metabolizma hızlandırır.

20 Ocak 2017 Cuma

2016 Yılı En Çok Okunanlar

 

19 Ocak 2017 Perşembe

Güneş burç değiştiriyor



Bu perşembe Güneş, Kova burcuna geçiyor. Kimliğimizde özgür, bireysel, toplumu düşünen, sorgulayan yönler ön plana geçebilir. Yine aynı gün oluşan  Mars - Satürn karesiyle girişimlerimizde, eylemlerimizde bazı sıkıntı ve sorunlara açık olabiliriz. Sorumluluklarımız, adımlarımızı yavaşlatabilir veya engellendiğimizi hissedebiliriz.
Günlük burç yorumunuzu okumak için tıklayın!

18 Ocak 2017 Çarşamba

Paraguay Çayı Faydaları



Paraguay Çayı kullanım alanları ve faydaları sebebiyle son yıllarda ünlüler tarafından sıklıkla tüketilmesi ile ülkemizde de popüler olmaya başlamıştır. Paraguay Çayı faydaları saymakla bitmez. Paraguay çayının yararları çok olduğu için hem tüketimi hem de satışı artmıştır. Mate çayı ülkemizde de pekçok yerde uygun fiyatı ile tüketilebilmektedir. Peki nedir bu Paraguay Çayı?

Aslında Mate olarak bilinen bir bitkinin yaprakları kullanılarak yapılan bir çaydır. Paraguay çayı yaprağı ayrıca yerba mate, Paraguay Tea, Brezilian tea, South American Holly olarakta bilinmektedir. Paraguay Çayı bitkisi iklim olarak orta tropik iklimi sever ve bu bölgelerde yetişir. Dolayısıyla yüksek sıcaklık ve yaklaşık olarak yıllık 1300mm den fazla yağış alan yerlerde yetişir. Mate çayı bazı ülkelerde ülkemizde siyah çay tüketimi gibi oldukça yaygın olarak sevilir ve tüketilir. Özellikle Paraguay, Arjantin, Brezilya ve Uruguayda çok fazla tüketilir. Paraguay çayı bu anlamda Güney Amerikanın milli çayı diyebiliriz. Bu kıtaya ayak basan avrupalılar bu bitkiyi yerlilerin yeşil altını olarak adlandırmışlardır. Paraguay Çayı çok fazla faydası olan, hem zayıflama hem enerji sağlaması hem de kansere karşı etkisi ile öne çıkan bir bitkidir.

Paraguay Çayının Faydaları

Paraguay çayının yaprakları yemeklerde kullanıldığında son derece doğal bir besin olmaktadır.
Mate çayı uyarıcı, kafein ve tanen içermektedir. Tadı ise normal çaydan daha az buruk bir tadı vardır.
Gelişme bozukluklarının giderilemsinde kullanılır.
Kanı temizler, kalbi rahatlatır ve saçları kuvvetlendirir.
Zihin açıcı etkisi vardır.
Yorguluğun giderilmesinde çok etkilidir.
İştahın dizginlenmesinde çok faydalıdır. Bu sebeple kilo vermede kullanılır ve zayıflamaya yardımcı olur.
Strese karşı etkilidir. Stresi azaltır.
Midedeki yaralara ve iltihaplara karşı kullanılır.
Uykusuzluk sorununuz varsa faydası ardır.

Demlenme ve İçim

Urugay Çayı için demlik olarak kurutulmuş su kabağı, bölgede yetişen sert kabuklu meyvaların kurutulmuş kabukları, gümüş, cam veya uygun metal kaplar kullanılır.
Bu kaplara ‘mate’ adı verilmektedir.
Demlemeden önce kap ~ 65oC lik bir suyla çalkalanıp ısıtılır.
Yerba mate yani Uruguay çay yaprakları kaba konur.
Çay üzerine kaynar vaziyette olmayan sıcak su dökülür.
Çay içilmeden önce bir iki dakika demlemeye bırakılır.
Çay içimi bombilla denilen çubuklarla olur.
Çubuklar yaprakların ağza girmesine engel olur.
Hazırlanan deme konulmadan önce bombilla 85oC civarında sıcak su ile çalkalanması gerekmektedir.
Genellikle sade olarak içilmekle beraber, isteğe göre süt, şeker veya limon ile farklı bir lezzet katılarak içilebilinir.

17 Ocak 2017 Salı

Soğan Suyu Kürü Yapılışı ve İyileştirici Etkileri


Başlıkta da belirttiğimiz gibi soğan suyu kürü bu sıralar oldukça popüler olan, neredeyse her derde doğal yollardan çözüm olan doğal bir antibiyotik. Özellikle adet düzensizliğine iyi geldiği için ve siz değerli okurlarımızın da ilgisini çekebileceğini düşündük ve soğan suyu kürünün yapılışını sizlerle paylaşacağız.

Yapılışı:
Orta boy bir soğanı alıyoruz ve üstteki ince kahverengi kabuğunu soyuyoruz. Soyduktan sonra dörde bölüp 1,5 bardak suya koyuyoruz ve su kaynamaya başladıktan 5 dakika sonra alıyoruz. Soğuduktan sonra içime hazır oluyor. işte bu kadar basit ve şifaları, özellikle bayanlara olan şifaları saymakla bitmez.

Neye iyi gelir?
Özellikle kadın hastalıklarında büyük rol oynayan soğan kürü adet düzensizliğine, yumurtalık kistine, miyom oluşumuna engel olur. Bunların yanında rahim kanseri riskini önler, çikolata kistini, rahim duvarı kalınlaşmasını önler var ise miyomları ortadan kaldırmada da büyük etkisi vardır.

16 Ocak 2017 Pazartesi

Saç boyamı beğenmedim, nasıl akıtırım?


Saçlarımızdaki beyazlardan kurtulmak yahut renklerini biraz daha tercih ettiğimiz bir renge çekebilmek için onları boyatmayı tercih ediyoruz lakin bazı zamanlarda bu renk seçimlerinin pek de doğru olmadığı bir gerçek. Saçlarımızı yeni bir renkle değiştirdikten sonra saç boyamı beğenmedim, nasıl akıtırım sorusu da ortaya çıkıyor ve genellikle pek çok kişi bu sorun için kuaförüne başvuruyor. Ancak saçlarını evde boyayan ve boyalarını da evinde akıtmak isteyen kişiler de tabii ki çaresiz değiller. Sizler için saç boyası akıtmanın püf noktalarına biraz değinmeye karar verdik.

Saç boyasını akıtma işlemi genellikle normal saç renginizden daha koyu renkteki boyalar için gerçekleştirilebiliyor ve saç renklerinizi açtıysanız pek tatmin edici sonuçlarla karşılaşmayabileceğinizi de es geçmemek gerekiyor. Fakat en az dört beş ay boyunca beğenmediğiniz bir renkle dolaşmanın da elbette anlamı yok. Saç boyasını akıtmadan doğrudan renk değişimi için yeni bir renge boyamak da mümkün ancak bunun saçlarınızın çok fazla yıpranmasına neden olacağını aklınızdan çıkarmayın.

Bu konuda aklınızda bulunması gereken ilk şey, saçlarınızı boyadıktan sonra ne kadar hızlı davranırsanız o kadar iyi sonuç alacağınız gerçeği. Zira saçlarınızdaki boya onların üzerinde durmaya devam ettikçe saçları akıtma ihtimaliniz de bir o kadar azalacaktır. Çünkü saç boyasında bulunan moleküller zamanın geçişi ile birlikte saçlara daha fazla tutunma imkanı yakalıyor, bir süre sonra çıkarılamaz hale geliyorlar. Saçlara zarar vermeden onları sökmenin herhangi bir imkanı da kalmıyor.

Eğer saçlarınızı çok uzun süre önce boyamadıysanız hemen sıcak su ile onları yıkamak boyanın akmaya başlaması için yeterli olacaktır. Bilhassa yeni boyayıp da renkten memnun kalmayanlar bu çözüm sayesinde kısa yoldan boyalarını akıtabilirler. Bunun yanında kepekler için hazırlanmış olan özel şampuanların saç boyasını akıtma özelliği de mevcut. Lakin hassas bir saç derisine sahipseniz bu şampuanlar saç köklerine zarar verebilirler ve bu yüzden öncesinde yarım saatlik bir zeytinyağı masajı iyi gelebilir.

Saç ağartıcı olarak satılan ürünler ise boyayı söktükleri gibi saçların orijinal renklerini de açıyorlar ve bu yüzden tercih edilmemeliler. Eğer su ve şampuan ikilisi boyanın akması için yeterli olmadıysa bir kuaförden yardım alarak renkleri açmalısınız çünkü asit içeren evde hazırlanabilen diğer karışımlar maalesef saçların kendi tonlarına ve yapılarına zarar veriyorlar.