19 Ocak 2014 Pazar

Dağda Cilt Bakımı

porselen-fondoten
Dağ eğlenceleri aşagı yukarı altmış yıldır ayrıcalıklı kişilere özgüydü, ama bir süreden beri, herkesin yararlanabil­diği çok popüler bir hale gelmiştir. Sadece belli bir zümrenin kayak merkezlerine devam ettiği günler artık gerilerde kalmıştır. İçinizden birçoğu, 10-15 günlük bir dağ gezisinin iyi bir güzellik ve sağlık kürü yerine geçtiğini farketmiştir.

Ama eğer çatlak dudaklar­la, soyulmuş burunla, nemini yitirmiş bir deriyle, yüzünüzde derin kırışkılıklarla ve kızarmış gözlerle dönmek istemiyorsanız bazı önlemler almalısı

Alınması Gereken Önlemler ve Uygulanacak Bakımlar
Size dost olmayan, ve yıkımlar yapan, derinizin güçsüzlüğüyle savaşan üç düşman: rüzgar, soğuk ve güneş.

Rüzgara ve soğuğa karşı korumak için: nemlendirici ve koruyucu bir krem uygu­layın.
* Cildiniz kuruysa, “çok kuru ciltler için” özel bir krem seçin.
* Cildiniz yağiıysa, güneşi süzücü bir nemlendirici yeterli olabilir.

Güneşe karşı korumak İçimcildiniz ku­ruysa temeldeki kremin üzerine, muhak­kak bir güneş süzücü uygulamanız gerek­lidir. “Kuru ci!tler”e özgü güneş süzücü bir nemlendirici İle yetinmeyin, güneşli havada sizi ültroviole ışınlarından korumaya yeterli olmayacaktır.

Eğer bütün gün açık havada kalıyorsanız, her türlü olasılığa karşı tedbirli olun. Nem­lendirici ve güneş süzücü kremler, en iyi kalitede de olsalar, birkaç saat sonra deri tarafından emilmiş olacaklarından, etkilerini kaybederler.

Sözgelimi, öğle yemeğinden sonra çabuk ve hafif bîr makyaj yapın. Yeniden bir nemlendirici ve güneş süzücü bir krem uygulaması yapın. Akşam, dönüşünüzde, genellikle güneşin batmasına doğru, sizi ısıtacak bir bardak çay İçin. Daha sonra sizi gevşetecek, lavanta veya ıhlamur yağı katılmış sıcak bir banyo yapın. Derideki fazlalıkları ve güneş süzücüyü temizlemek için tam ve derin bir temizlik yapın, her zamanki bakım kreminizi uygulayın.

Gözlerinizi unutmayın:

* Hiçbir zaman gözlüksüz dolaşmayın, kar üzerindeki yansıma çok şiddetli ve kör edicidir.
* Akşam, banyonuzu yaparken, peygamber çiçeği suyu veya eczanelerde satılan kan hücumunu önleyici karışımların biriyle kompresler yapın. Dudaklarınızı Koruyun: dudaklar İçin bütün gün koruyucu nemlendiricisi kokulu merhemi kullanın.

Ağız Bakımı

agiz_sagligi_icin_pratik_bilgiler
Ağız çok iyi bir bakım ister, çünkü güzel bir makyaj sadece sağlıklı dudaklar üzerinde başarılı olabilir. Çok ince ve çok hassas bir zarla kaplıdırlar. Sonradan iyice temizlenmeleri, bütün dudak rujlarının boyası olan eozin ve lâiin her türlü izinin iyice silinmesi gerekir.

Bu temizlik işlemini aşağıdaki şekilde uygulayabilirsiniz:
Akşam
* Bir makyaj kağıdını maksimum ruju em­mesi için dudaklarınızın arasında sıkıştı­rınız.
* Bir pamuğu her zamanki makyaj çıkarı­cınıza, veya daha iyisi, özel bir makyaj çı­karıcıya batırıp.
* İşaret parmağıyla, ağzını soldaki birleşim yerini tutarak, dairesel hareketlerle, İki dudak arasında gidip gelerek hareket ettirin, (ağız yarım açık şekilde)
* Bu işlemi bir iki kez tekrarlayın.
* Sonra buraya maden suyu püskürtün. Bir makyaj çıkarıcı kağıtla temizleyin.
* Yüzünüzün makyajını temizledikten sonra, dudaklarınızı besleyici kreminizle yukarıda belirtilen hareketlerle iyice ovun.

Sabah
* Yüzün öbür bölümlerine uyguladığınız gibi çabuk bir temizleme gerçekleştirin.
* Her zamanki gibi özenle makyaj altı ha­zırlığınızı yapın, nemini İyice emmesi için, makyaj temizleyici kağıdı uygulamayı da boşlamayın.
* Daha sonra makyaja geçin.

Soğuğa Karşı
Dudaklarınızı lanolin kökenii bir kremle besleyin. Daha yağlı rujlar kullanın, koru­yucu ve parlak bir cila ile kuvvetlendirin, daha kaim bir tabaka halinde sürün.

Güneşe Karşı
Güneşe karşı dudaklarınıza geniş ölçüde özel minibatonlar kullanın. Bu minibatonlar ültrovioleye karşı çok etkili bir filtre-ekran ve Özellikle bu mukozanın korunması için hazırlanmış . yağlı maddelerden oluştuğundan güneşin zarar­larından korunmanızı sağlar.

Deniz Suyuna Karşı
Denize girdikten sonra, dudaklarınızı da vücudunuzun öbür bölümleri gibi duşta yı­kayın. Tuza bulanmış dudaklarınızla ke­sinlikle güneşte durmayın. Dudaklarınız için koruyucu batonları her zaman rahat­lıkla kullanın.

Lazer Epilasyon İçin Kış Bakımının Tam Zamanı

lazer_epilasyon
İstenmeyen tüylerden, hoş görünmeyen yüz ve bedenin çeşitli bölgelerindeki lekelerden, bacak ve yüzdeki kılcal damarların ve bunların sevimsiz görüntülerinden kurtulmanın en iyi zamanı kış aylarıdır.

Lazer epilasyon tekniği için özellikle sıcak yaz günlerini tercih etmediğimiz için siz siz olun fırsat varken ve güneş yüzünü bize henüz göstermemişken bu tekniklerden faydalanıp, yazın keyfini ve rahatlığının tadını çıkartın.

Kıl köklerine kalıcı çözüm, lazer epilasyon
Dnyada hiçbir kadın ya da erkek yoktur ki yüz ve vücuttaki istenmeyen tüylerinden memnun olsun, tabi doğuştan şanslı olan ve çok ince ayva tüyü olan kadınları istisna edersek. Özellikle kadınlarda yüz, boyun, çenedeki tüylenmeler birebir görüntüyü çok çok bozarken, vücuttaki tüylenmeyse giyim kuşamımızı tümden değiştirebilecek bir etkendir.

Tüylerden memnun olmayan erkeklerin sayısıysa gerçekten çoktur, havuza denize giremeyen, istediği biçimde giyinemeyen ve karşı cins ile ilişkileri bu nednele kötü olan pek çok erkek hastaya da rastlamak olağandır.

Lazer epilasyon ise tamamen tıbbi bir teknik olduğundan uygulamayı yapan hekimin dermatolog, kıl köklerin özelliğini çok iyi bilen ve bu konuda eğitimi ve tecrübesi olan bir kişi olması şarttır. Aksi durumda doğru, yeterli cevap almak olanaksızdır.

Botoks (Botox) Nedir?

botoks
* Botoxun açılımı, Botulinum toksin tip A’ dır.

* Botox yüzdeki, boyundaki çizgileri ve kırışıklıkları yok etmek amacıyla uygulanan bir tedavi metodudur.

* Botoks kasların çok fazla çalışması neticesinde meydana gelen kırışıklıkların tedavisinde olumlu sonuçlar veren bir tedavi yöntemidir.

* Mimik dediğimiz, gülme, kaş çatma, alın kırıştırma gibi hareketler, sürekli yinelenerek , yüzdeki çizgilerin oluşumuna neden olur ve bu çizgiler ilerleyen dönemlerde derinleşir.

* Botox, daha çok yüzün üst bölümündeki kırışıklıkların yani iki kaş arasında kalan kırışıklıkların, alındaki yatay çizgilerin ve göz kenarındaki kırışıklıkların giderilmesinde kullanılan bir tedavi yöntemidir. Botoks avuç içi, ayak tabanı ve koltuk altında oluşan fazla miktarda terlemenin yok edilmesinde de kullanılır. Söz konusu bu bölgelere yapılan botox uygulamaları 6-8 ay boyunca terlemeyi engeller.

* Botoxun son zamanlarda, kadınların tercih ettiği bir başka kullanım alanı da kaş kaldırmadır.

* Botox injeksiyonu aracılığıyla mimik çizgileri gözle görülür bir biçimde giderilebilmekte, hatta tümden bu çizgiler yok edilebilmektedir.

* Bu tedavideki asıl amaç kırışıklığın oluşmasına neden olan kasın tam bloke edilmesi ya da zayıflatılmasıdır diyebiliriz.

* Botox uygulaması esnasında, kimi kadınların böcek ısırması biçiminde izah ettiği çok hafif bir ağrı duyulabilir. Ek uyuşturucu gerektirmez ve botox tedavisinin hemen akabinde hasta günlük yaşamını devam ettirebilir.

* Söz konusu bu tedavisinin tek yan etkisi enjeksiyon bölgelerinde küçük kızarıklıkların meydana gelmesidir.

* Yüz bölgesinde botox on beş dak. uygulanır ve altı ay süresince etkisini sürdürür.

* Sonuç olarak botox alanında uzman hekimlerce doğru bir şekilde uygulandığında çok basit ve oldukça güvenli bir güzellik yöntemidir.

Güzellik, Sağlık ve Beslenme

hint-yagi-guzellik
Güzellik anlayışı çağdan çağa ve toplumdan topluma değişiklik gösterdiği halde, günümüzde eği­tim düzeyinin yükselmesi ve nüfus içinde eğitimliliğin yaygınlaşması, insanların, gü­zelliğin değişmez önkoşulunun ana rahmi­ne kadar geri giden ve tüm yaşam boyunca sürmesi gereken bir dengeli ve sağlıklı beslenme alışkanlığı olduğu konusuna eğilmelerini ve giderek benimsemeye baş­lamalarını sağlamıştır.

Gerçekten doğru beslenme rejimi uygulamaksızın ne güzel ve çekici olabilmek mümkündür, ne de cinsel etkinliğin sürekliliğini sağlayacak bedensel alt yapıya sahip olmak.

İnsanlar hakkındaki ilk değerlendir­memizi genellikle onların yüz çizgileri ya da vücut şekilleri gibi dışsal özelliklerine bakarak yaparız. Onların çekicilikleri konusundaki yargımızı da büyük ölçüde böyle geliştiririz. Bu davranışın doğru ya da yanlış olduğu bir yana, birçok insanın bu varsayımdan yola çıkarak hareket ettiği ve dış görünümlerinin üzerine titrediği açıktır.

Aslında güzel bir dış görünümün doğru beslenmeden geçtiği bilinirse, bu çabalar için daha geçerli ve saygın bir gerekçe sağlanmış olur. Gerçekten de güzel bir cilt, parlak saçlar ya da selülitsiz bacaklarla yediklerimiz arasında doğru­dan bir bağ vardır.
Sağlığına ve güzelliğine dikkat eden bir kimsenin rejiminde proteinin çok önemli bir yeri vardır. Proteinin başlıca görevi yeni doku yapmak ve aşınanları onarmak­tır. Tırnaklarda, saçta ve deride gözle görüldüğü üzere, vücudumuz sürekli pro­tein kaybetmektedir. Hem bu kayıbı karşılamak, hem de enerji sağlamaya yardım etmek üzere bol miktarda protein almamız gerekir. Neyse ki protein kaynak­ları çok çeşitli ve zengindir. En başta et, yumurta, süt ve süt ürünleri sayılmalıdır. Ancak baklagillerin ve fındık, fıstık gibi besinlerin de protein bakımından zengin oldukları unutulmamalıdır.

Şekerlere ve nişastalara verilen teknik ad, karbonhidrattır. Karbonhidratların başlıca işlevi enerji sağlamak olmakla birlikte, yağ metobolizması gibi vücudun işlev işini gerçekleştiren başka bazı görev alanlarında da etkindir. Meyve ve sebze­lerde çeşitli şeker türleri bulunmaktadır. Nişastayı ise temel olarak tahıllardan alırız. Ayrıca patates gibi kök sebzelerinde, tohumlarda ve baklagillerde de önemli miktarlarda içerilir.

Karbonhidrat tüketi­mi en fazla dikkati isteyen beslenme alanıdır. Gündelik harcanan enerjiyi karşı­layan karbonhidrat miktarının üstü yağ asidine dönüşüp sonunda yağ tabakaları olarak vücutta kalacağı için bu konuda dikkatli olmak hem vücudun iç ve dış sağlığı açısından hem de güzellik açısından belirli bir duyarlılık gerektirir.

Unutulma­malıdır ki, karbonhidrat eksikliği de ağız kokusundan öte, böbreklere fazla yük binmesine ve beyin işlevlerinin aksamasına yolaçar. Zihinsel boyutu güdük kalmış bir güzellik de pek özenilecek birşey değildir. Bugün beslenme uzmanlarının vazge­çilmez olarak niteledikleri bir besin türü de lifli ya da posalı maddelerdir.

Karbonhid­ratların sindirilemeyen lifli biçimi olan bu besin maddesinin sindirim sistemi içindeki rolü ve bununla bağlantılı olarak dişlerdeki çürüklerden obesliğe ve şeker hastalığına, safra kesesi bozukluklarından kalp rahat­sızlıklarına ve bağırsak kanserine kadar uzanan etki alanı, niye vazgeçilmez olduğunu ortaya koymaktadır. Bu öne­miyle karşıt bir şekilde, lifli yiyecekler uygarlaşmayla birlikte beslenme rejimle­rindeki yerlerini kaybetmektedirler.

Yiye­ceklerin giderek daha fazla işlenmesi ve incelmesi (rafineleştirilmesi), içlerindeki lif oranını büyük ölçüde düşürmektedir. Örneğin un ve şeker gibi besinler, bizim soframıza geldiklerinde lif içereklerinin hemen hepsini kaybetmişlerdir. Oysa doğal hallerinde bunlar lif bakımından zengin besinlerdendir. Bu nedenle yine bol lifli olan meyva ve sebzeleri, kuru yemiş ve çerezleri pişirmeden çiğ olarak yemek çok yerinde bir davranış olur. Bunları pişir­mekten, hele konserveleyip yemekten kaçınmak gerekir.

Pürüzsüz bir cildin temel önkoşulu, düzenli bir sindirim sistemidir. En yoğun enerji kaynağı, yağlardır. Büyümeyi sağlayan çeşitli asitleri içeren bu önemli besin grubu, kaymak, tereyağı, margarin ve iç yağında gözle görülür halde bulunurlar. Oysa örneğin sütte, peynirde, yumurta sarısında fındık, fıstık ve çikola­tada örtülü biçimdedirler. Gerekli miktar­da alındığı takdirde yararlı olduğu Mide, fazlasının karaciğeri yorduğu, kalp rahat­sızlıklarına yol açabildiği bilinmektedir. Yağlı ciltleri olanlar ve şişmanlamaya yatkın kimselerin bu besini ölçülü almaları gerekmektedir.

Saydığımız besinlerin dışında, gündelik olarak çok ufak miktarlarda alınan, ancak eksiklikleri ciddi hastalıklara ve bozukluk­lara yol açan mineraller bulunur; çekicili­ğimizi yakından ilgilendiren bu bileşimle­rin etki alanı, kemik ve diş yapımızdan (kalsiyum, florin) ten rengimize (demir), cilt nemliliğimize (sodyum ve potasyum) kadar uzanır.

Yine mineraller gibi organik bileşimler olan ve az miktarlarda alman vazgeçilmez elementler, vitaminlerdir. Vitaminlerin önemi, vücut işlevlerinin sürmesini sağlayan enzimlerin yapılmasını gerçekleştirmekte yatar. Güneşin doğrudan deri üzerine etkimesiyle elde edilen D vitamini dışında tüm öbür vitaminler vücudumuza aldığı­mız yiyeceklerde bulunur.

Sağlıklı ve güzel bir görünüm için temel oluşturan vitamin­lerin herbirinin ayrı bir önemi ve etkisi vardır.

Güzel tırnakların sırrı iyi baKimdan önce iyi beslenmede yatar. B komleks vitaminleri olmaksızın bunu çözmek ola­naksızdır. Duru ve taze bir ten ve parlak, iyi gören gözler A, B ve C vitaminleri olmaksızın düşünülemez. Bu vitamin -güzellik ilintisini daha bir sürü örnekle desteklemek mümkündür. Ancak vitamin­lerin de belirli bir denge içinde alınması gereklidir. A ve D vitaminlerinin, fazla alındıklarında zehirlenme etkileri vardır. Zaten vitaminleri de öbür besin maddele­rini de fazla değil, gerekli miktarda ve dengeli bir biçimde almak önemlidir. Bunlar vücudumuzu kendi başlarına değil, tüm öbür maddelerle bir bütünlük içinde etkilerler.

Günümüzde teknolojinin gelişmişliğiy­le bağlantılı olarak, soframıza gelen yiyeceklerin de işlenmişliği artmaktadır. Oysa bu sayede çok daha ince bir tad ve görünüm kazanmakla birlikte, besin de­ğerlerinden çok şey yitirmektedirler. Hatta içlerine katılan bir takım kimyasal madde­ler ve koruyucular nedeniyle yalnızca değersizleşmemekte, aynı zamanda zararlı bir hale de gelmektedirler.

Dolayısıyla sağlıklı bir yaşam sürdürmek için beslenme konusunda üstünkörü bilgilenmek yeterli olmamakta, bundan öte, besinlerde bulu­nan yararlı maddeleri, bunlardan en iyi ne şekilde yararlanılabileceğini ve değerleri­nin nasıl korunabileceğini bilmek gerek­mektedir. Yapacağınız seçimde, belli bir yiyeceğin çekiciliği değil, dengeli beslen­meniz açısından taşıdığı değer önemli olmalıdır.

Rejim dendiğinde genellikle akla gelen, zayıflama amacıyla başvurulan kısıtlı yemeklerdir. Oysa az da yesek, çok da hepimiz belli bir rejim uygulamaktayızdır. Çünkü rejim, vücuda alınan yiyeceklerin tür ve alınma kalıbını belirten bir kavramdır. Benimsenen rejimi belirleyen çeşitli etmenlerden en önemli üçü, bir yiyeceğin bulunurluğu, kişinin ekonomik konumu ve geleneklerdir. Bunların getir­diği belirli sınırlamalara karşın, vücût ve yüz güzelliğini ve gençliğini olumlu olarak etkileyen yiyecek bileşimlerini hazırlamak her zaman mümkündür.

Akılda tutulması gereken nokta, öğünleri hazırlarken taze yiyeceklerin tercih edilmesi ve çiğ meyva ve sebzelere mutlaka yer verilmesidir.
Her ne kadar makyaj ve estetik müdahaleler önemli bir çare gibi görünü­yorsa da, güzellik ve cinsel çekiciliğin kalıcı olmasını sağlamak, temelde dengeli bes­lenmeye Ve beslenme konusunda bilgiye dayanarak hareket etmeye bağlıdır.

Güzelliğin ancak sağlıklı, ruh ve beden sağlığıyla birarada varolabileceği günü­müzde her geçen gün daha çok kimse tarafından anlaşılmaktadır. Özellikle ka­dınların beslenmelerine, kilolarına gittikçe artan bir dikkat göstermeleri, maddî olanakları çerçevesinde dengeli bir beslen­me rejimi izlemeleri, fazla kilolarını atmak için rejim yapmak, jimnastik yapmak, masaja, saunaya gitmek gibi etkinlikler içine girmeleri bu durumun belirtileridir.

Sinir gerginliğinin, ruhsal .sıkıntıların, bunalımların güzelliği olumsuz bir şekilde etkilediğini, ciltte bozukluklara, sivilcelere yolaçtığım daha önce dile getirmiştik. Öte yandan kötü beslenmenin de (örneğin, çok fazla yağlı, kızartma, karbon-hidratlı, şekerliftuzlu yiyeceklerle beslenmenin cildi bozduğu, sağlıksız ve göze çirkin gelebilen bir şişmanlamaya yol açtığı, hareketsizliğin ilerleyen yaşla birlikte hantal bir vücut mey­dana getirdiği, günümüzde artık günlük gazetelerde bile hemen her gün oldukça ay­rıntılı bir şekilde işlenen gerçeklerdir.

Kuru ya da Kurumaya Eğilimli Ciltler

kuru-ciltler
Bazı insanların ciltleri kurudur, çünkü yağ bezlerinin salgılaması azdır. Ama bunun yanısıra kaloriferli evlerdeki hava­nın kuruluğu, uzun süre güneş ışınları altında kalmak, denizin tuzlu suyunu yıkamamak, yüzü çok sık olarak sabunla yıkamak, fazla alkollü temizleyiciler ve losyonlar kulanmak gibi etkenler de deriyi kurutucu bir rol oynarlar.

Yıkanmanın deriyi nemlendireceği için kurumaya karşı iyi geldiği sanılır. Oysa bilmek gerekirki bu ancak yüze geçici bir nemlilik verir, gerçekte ise deriyi daha çok kurutur. En doğrusu sabahları yüzü ve boynu asitsiz ve yumuşak bir tonik losyonla silmek, hemen arkasından da bir temizlik kağıdıyla nemini almaktır.

“Gündüz kremi” denilen ve nemlenedirici, besleyici, yumaşatıcı kremler vardır. Bu kremler görevi cildin yenilenmesini kuru-ciltlerkolaylaştırmak, cildi beslemektir. Makyaj yapılsa da yapılmasa da kullanmak yararlı olur. Daha çok yanaklara, göz kenarlarına,alna ve çenenin boyun kısımlarına sürmek gerekir.

Gece yatmadan önce de yine kuru ciltler için hazırlanmış bir besleyici krem sürmek yerinde olur. Hiç değilse ayda bir kez gece kremini bütün yüzü bir kalıp ya da maske gibi kaplayacak biçimde ve kalın bir tabaka halinde sürmek ve yirmi dakika kadar bir süre bu halde kalmak faydalı olacaktır.

El ve Ayak Bakımı

el-ve-ayak-bakimi
Derinin bakımında yaşdan ve cildin türünden sonra bölgenin de önemi vardır. Zira bazı deri bölgeleri daha duyarlıdır, bazıları ise tam tersine daha dayanıklıdır.

Yüz, kuşkusuz bir bütün olarak duyarlı bir bölgedir. Yaş ve cildin türüne ilişkin olarak yüzle ilgili söylediklerimize burada ekleye­cek bir şey yoktur. Buna karşılık el ve ayak bakımı üzerinde durmak yerinde olacaktır. Zira özellikle eller ve topuk dışında kalan ayağın derisi oldukça duyarlıdır. Bu yüzden dikkatle korunmayı gerektirir. Ellerin duyarlılığı dış etkenlere çok açık olması ve özellikle kadınlar açısından suyla sık temasta bulunması gibi nedenlerden ileri gelmektedir.

El bakımının özellikle kadınlar açısın­dan önemi büyüktür. Zira bulaşıkta ve çamaşırda suyla, detarjanla ve sabunla temas, elleri kurutan ve yağını alan bir etki yapar. Bunun önüne geçmek üzere eldiven takmak, işten hemen sonra ve geceleri nemlendirici ya da yağlı bir krem sürmek yararlı olacaktır.

Ayakların genellikle pek hava aldır­mayan çorap ve ayakkabılar içinde uzun saatler boyunca kalması, terleme, yanma ve kaşıntıya neden olur. Bu durumun kalıcı bir hal almasına “pişik” denir. Bakım ve tedavi yapılmazsa ayaklarda mantar hasta­lığı ortaya çıkabilir. Özellikle yaz ayları hava sıcaklığı nedeniyle ayak bakımına çok özen gösterilmesi gereken bir zaman­dır. Zira havasızlık ve terleme ayakta cilt hastalıklarının oluşması için ideal bir ortam yaratırlar.

Aslında ayak bakımı hiç de zor ve zahmetli, masraflı değildir. Özellikle yazlık ayakkabı alırken ayağı havasız bırakan ayakkabılardan kaçınmak şarttır. Bunun dışında aksatmadan her akşam ayakları yıkamak, çok iyi kurulamak, özellikle parmak aralarının nemini iyice almak -aksi takdirde buralarda kaşıntılar, deri soyul­maları, pişikler meydana gelir- kurutucu ve koruyucu pudrayla pudralamak, eğer deri sertleşmişse yumaşatıcı bir kremle ovmak yeter. Bir de sık sık çorap değiştirmek, mümkünse her gün temiz çorap giymek ayak sağlığını koruyucu önlemlerin başında gelir.

Bunların dışında el ve ayaklan hem yumuşatmak, hem de dinlerdirmek ve beslemek üzere ılık suya birkaç damla badem yağı damlatıp bu suyun içinde el ve ayakları on-on beş dakika tutmak da çok yararlıdır. Badem yağı yerine zeytinyağı da aynı işi görebilir.

Özellikle kadınların, topukları için ponza taşı kulanmalan ve hele yaz mevsiminde çorapsız ve genellikle arkası açık ayakkabılı oldukları için, topuklarının bakımına güzelliklerini bütürlleyen belki küçük ama önemli bir ayrıntılı olarak özen göstermeleri yerinde olur. Temiz ve pürüzsüz bir topuğun bacak güzelliğinin ayrılmaz bir parçası olduğunu kadınların hiç akıldan çıkarmamaları gerekir.