4 Haziran 2014 Çarşamba

Salatalık Maskesi

salatalik-maskesi
Bu makalemizde cilt bakımı ve sağlığı üzerine mükemmel derecede önem arz eden salatalık ile doğal ve bitkisel maskeler hazırlamanın yöntemlerini inceleyeceğiz. Evde basit malzemeler ile yapacağınız kolay salatalık maskeleri ile cildiniz aradığınız sağlığa kavuşacak. Konunun sonunda Ebru Şallı'nın kendi salatalık tarifinin yapılışı ile ilgili videoyu da izlemenizi tavsiye ediyoruz.

1.Salatalık Maskesi
2 adet salatalık
1 kap yoğurt

Salatalıkları rendeleyerek ince ince kıydıktan sonra yoğurt ile iyice karıştırın. Yüzünüzde yaklaşık olarak 30 dakika süre ile bekletin. İlgili yerde 30 dk süre ile bekletildikten sonra ılık su yardımıyla yıkayarak gül suyu masaj yaparak yıkayabilirsiniz. Maskeyi uyguladıktan sonra parmaklarınızla cildinize dokunduğunuzda farkı hissedeceksiniz. Bu maske cildinizin daha parlak, berrak ve sağlıklı olmasını sağlayacaktır.
Uyarı: Salatalık cilt üzerindeki yağı emdiğinden dolayı eğer cildiniz kuru ise 2 çay kaşığı ay çiçek yağını eklemeyi ihmal etmeyin.

2.Salatalık Maskesi
Bu maskemiz diğer maskeden biraz daha teferruatlıdır.

1 adet orta boy salatalık
2 tatlı kaşığı elma sirkesi (Mümkünse doğal yapılanından)
2 tatlı kaşığı susam yağı (Yoksa Zeytinyağı da olabilir)
1 adet yumurta

İlk önce salatalığı soyunuz. Soymuş olduğunuz salatalığı bir mikser yardımıyla tıpkı patates püresi gibi olana kadar parçalayın. Sonrasında yukarıda saymış olduğumuz malzemelerin hepsini ekliyoruz. Yumurtanın sadece sarısı lazım olduğundan beyazından ayırınız. Bu şekilde tüm malzemeleri homojen olana kadar karıştırırak cilt kremi haline getiriyoruz. Cilt Maskesi olarak cildinize uygulayabilirsiniz. Yarım saat süre cildinizde kaldıktan sonra ılık su ile cildinizi yıkayabilirsiniz.

3.Salatalık Maskesi
1 adet salatalık
1 kahve fincanı pirinç unu
Yarım Fİncan elma suyu
1 yemek kaşığı saf zeytinyağı

Salatalığı ince ince rendeledikten sonra pirinç unu ile birlikte 10 dk süre ile pişiriniz. Bulamaç şekline gelen bu karışıma elma suyu ve zeytinyağını ilave ediniz. Homojen olana kadar karıştırdıktan sonra cildinize maske olarak uygulayın. Bu maske cildinizin parlak ve sağlıklı olmasını sağlayacaktır.

4.Salatalık Maskesi
Cilt kırışıklarına karşı süt ile salatalık maskesi oldukça iyi gelmektedir. Bunun için 1 adet salatalığı suyu çıkana kadar iyice eziniz. Daha sonra içerisine miktarını sizin belirleyeceğiniz kadar süt ilave ederek iyice karıştırın.Yüzünüzde 20 dakika süre beklettikten sonra ılık su ile yıkayınız. Bu maske ile cilt kırışıklarına elveda diyebilirsiniz.

Salatalık Maskesi Ne İşe Yarar?
Salatalık cilt bakımı ve temizliğinde adeta mucizevi bir rol oynamaktadır. Kabuğunda cilt için önemli mineraller ve vitaminler bulunmaktadır. Bu sebeple bir çok bitkisel maske ve cilt bakım kozmetik ürünlerinde sıkça kullanılmaktadır. Her türlü tüketimi ve kullanımı cilt için uygundur. İster maske olarak kullanın, isterseniz yemek olarak tüketin. Salatalık maskesi ile yüz ve boyun bölgelerinizdeki cildinizin daha canlı ve daha sağlıklı görünmesini sağlayabilirsiniz.

Cilt Nemlendirici Maske Tarifi

ispanak-maskesi
Cildinizin soğuk havalarda kurumasından dolayı çatladığından daha önceki yazılarımızda bahsetmiştik. Bu yazımızda ise kuruyan ciltlerin evde basit uygulamalar ile tekrar nasıl canlandırabileceğinizden ve bunu yaparken hangi maskelerden faydalanabileceğinizden bahsedeceğiz. Nemlendirici maskeler, kuruyan ciltleri derinlemesine işleyerek tekrar canlılık ve nem kazandırır. Her bir maskeyi haftada 1 kere uygulayabilirsiniz.

Kuru ciltlerin neme ihtiyacı vardır. Yağsız ve nemsiz ciltler zamanla çatlar ve kurur. Eğer yüzünüzü çok yıkıyorsanız, cilt üzerindeki az miktardaki yağı ve nemi de almış olursunuz. Bu sebeple kış aylarında cildinizi fazlaca yıkamanızı tavsiye etmiyoruz. Yüzünüzü yıkasanız bile havlu ile tamamen kurulamak yerine suyu alıp biraz nemli bırakmanız sizin tavsiyenize olacaktır.

1.Tarifemiz

Kuru ciltlerinizi nemlendirmek için şu karışımı kullanabilirsiniz. Bir adet yumurtanın sarısını, bir çorba kaşığı kadar süt ile karıştırın. Krem kıvamına gelene kadar karıştırın. Sonrasında yüzünüze veya kuruyan cilt bölgenize uygulayın. 20 dk süre ile bekledikten sonra ılık su ile yıkayabilirsiniz. Uygulama süresini haftafa 1 olarak ayarlayabilirsiniz. Bu karışımı neden kullanmalıyım diye sorarsanız, yumurta cildi beslemekte, süt ise cildi nemlendirerek sağlığına kavuşmasını sağlamaktadır.

2.Tarifemiz
Bir tatlı kaşığı yaş mayayı ve bir kaşık yoğurdu iyice karıştırdık sonra kuruyan cildinize uygulayın. 20 dakika süre ile cildinizde beklettikten sonra cildinizi durulayın.

3.Tarifemiz
Bir adet portakal kabuğunu ufak parçalar halinde varsa katı meyva sıkacağında, yoksa blender da çekerek suyunu çıkarmaya çalışın. Daha sonra bir kaşık yoğurt ve bir kaşık yulaf ile karıştırın. Eğer yoğurt bulamazsanız süt de kullanabilirsiniz. Krem kıvamına gelene kadar karıştırdığınız bu maskeyi yüzünüze uygulayın. Kuruduktan sonra ılık su ile yıkayabilirsiniz. Bu maske yardımıyla cildinizdeki kötü toksinlerden kurtulmuş ve cildiniz nemlenmiş olacaktır.

4.Tarifemiz
Bir adet armutun suyuna, bir kaşık yoğurt veya süt, bir kaşık yulafı ekleyerek yukarıdaki maske gibi hazırlayın. Armut suyu da tıpkı portakal kabukları gibi cildin sağlığına kavuşmasını sağlayacaktır.

Tüm bu maskelerin haricinde Ayçiçek yağı, fazla güneş altında kalan ve soğukta fazlaca beklemiş ciltleri korumakta ve tekrar sağlığına kavuşturmakta faydalıdır. Zeytinyağı da cildin yumuşamasında ve kötü toksinlerin atılmasında faydalıdır.

Ebru Şallı' nın Kuruyan Ciltleri Nemlendirmek İçin Tavsiye Maskesi
Gerekli Malzemeler;

Yarım muz, bir çay kaşığı kadar tereyağı ve bal. Maskeyi hazırlamadan önce bal ve tereyağı karıştırılır. Karıştırdıktan sonra muzu başka bir kapta iyice ezmeniz gerekmektedir. Daha sonrasında tüm malzemeler birbiri ile karıştırılır.

Maskenin Kullanımı
Hazırlamış olduğunuz bu karışma yumurta akını ilave ederek krem haline getiriyoruz ve peeling şeklinde yüze uyguluyoruz. Uygulamadan önce cildi yıkayarak temizlemenizde fayda vardır. Tüm yüz bölgesine gözler hariç maske şeklinde uyguluyoruz. 15 - 20 dk süre ile beklettik sonra ılık su ile cildi temizliyoruz. Hepsi bu kadar. Bu tarifi Ebru Şallının kendi ağzından dinlemek isterseniz aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz.

3 Haziran 2014 Salı

Siyah Noktalardan Kurtulmak İçin Maske

siyah-nokta
Siyah noktalar cilt üzerinde bulunan noktaları kir, yağ ve pislik gibi nedenlerde dolayı içi dolarak siyah nokta haline alması halidir. Genel itibari ile burun, elmacık kemiği ve alın çevresinde görülmektedir. Bu noktalardan kurtulmanın bilinen en kolay ve zahmetli yolu deriyi sıkarak gözeneğin içerisindeki pisliği dışarı çıkarma işlemidir. Fakat bu yöntem hem acı verir, hem derinin deforme olmasını sağlmaktadır. Bu sebeple acısız kolay ve basit bir şekilde siyah noktalardan kurtulmak için neler yapabiliriz, hangi yöntemleri kullanabiliriz bunlardan bahsedeceğiz.

Siyah Nokta Bantları
Tıbbi malzeme satılan yerlerden ve eczanelerde temin edebileceğiniz bu bant sayesinde siyah noktaların üzerine yapıştırarak bir süre sonra çıkardığınız siyah noktalarınız yeterince derin değilse çıkacaktır. Bu yöntem siyah noktalara karşı uygulanabilecek en basit yöntemdir. Eğer bu yöntem işe yaramazsa aşağıdaki yöntemleri deneyebilirsiniz.

Buhar Banyosu
Siyah noktalar zamanla katı bir hal aldığından dolayı buhar sayesinde yumuşatarak çıkmasını sağlayabilirsiniz. Yada aşağıda anlatacağımız işlemleri güzel bir sıcak banyodan sonra da gerçekleştirebilirsiniz.

Öneri 1:
Yarım su bardağı suyun içerisine 2 yemek kaşığı elma sirkesi ekleyerek kaynatın. Kaynamış olan bu karışımı bir kaba koyarak kucağınıza alın. Büyük bir örtüyü başınızın ve kabın üzerinde tutarak kaptan gelen buharı yüzünüze doğru gelmesini sağlayın. 15 dakika süre ile yapacağınız bu işlemden sonra yüzünüzü sabunlayın.

Öneri 2:
Kuru yulaf ezmesine sıcak su ilave ederek lapa haline getirilir. Lapa haline gelen bu karışımı maske şeklinde yüzünüze yayın. Bu maske ile cildinizdeki pisliklerden ve siyah noktalardan kurtulabilirsiniz.

Öneri 3:
Bu önerimizde yoğurt ve limon suyu ile siyah noktalarınızdan kurtulmanız mümkündür. Yapmanız gereken, 1 yemek kaşığı yoğurt içerisine 10 damla limon sıkıp karışıtırın. Karıştırdığınız bu karışımı siyan noktanın bulunduğu yerlere sürünüz.1 - 2 saat süre ile yüzünüzde bekledikten sonra yoğurt yüzünüzde kuruyacak ve ılık suyla yıkayın. Kuruyan yoğurt beraberinde siyah noktalarıda götürecektir.

Öneri 4:
Bu bitkisel cilt maskesi ile yukarıda önerilerin yetersiz kaldığı siyah noktalardan kurtulabilirsiniz. Bunun için gerekli malzemeler

1 tatlı kaşığı badem yağı
1 tatlı kaşığı limon suyu,
1 tatlı kaşığı bal
1.5 tatlı kaşığı kil

Bu malzemeleri birbiri ile karıştırarak siyah noktalarınızın bulunduğu bölgeye sürünüz ve 1 saat boyunca bekletiniz. Sonrasında ılık su ile yıkayınız.

Öneri 5:
Bu anlatacağımız öneri ise her evde bulunabilecek malzemelerle yapılabilen kolay bir maske. Bir kaşık yoğurt ile bir kaşık mısır ununu homojen olana kadar karıştırın. Bu karışımı yüzünüze uygulamadan önce yüzünüzü yıkayın ve hafif nemli iken bu karışımı siyah noktaların olduğu bölgeye sürerek 5 dakika boyunca ovalayın. Sonrasında 5 dakika süre ile yüzünüzde kurumasını bekleyin. Kuruduktan sonra yüzünüzü ılık su ile yıkayın. Sonuçları görünce bize teşekkür edeceksiniz.

Öneri 6:
Çene ve burun bölgesindeki siyah noktalar için tarfimiz geliyor.

2 tatlı kaşığı süt
4 tatlı kaşığı mısır unu

Tüm bu malzemeleri birbiri ile karıştırarak siyah noktaların olduğu bölgeye tatbik ediyoruz. 20 dakika süre ile bekledikten sonra ovalayarak ılık su yardımıyla yüzümüzü temizliyoruz.

Öneri 7:

Yaş mayayı su ile krem olana kadar karıştırın. Hazır hale geldikten sonra siyah noktaların bulunduğu bölgeye tatbik ederek kuruyana kadar bekleyin. Sonrasında ılık su ile yüzünüzü yıkayın. Yüzünüzü yıkadıktan sonra su bazlı veya süt bazlı nemlendiriciler ile son bakımını yapın. Bu uygulamayı 1-2 hafta boyunca sürekli yaptığınızda siyah noktalardan kurtulmuş olacaksınız.

Derinliğe Göre Peeling Çeşitleri

peeling-nedir-peeling-nasıl-yapılır
Derinlik çeşidine göre peeling çeşitleri 3 gruba ayrılmaktadır. Bunlar;

* Yüzeysel peeling
* Orta derinlikteki peeling
* Derin peeling

Peelingin derinliği arttıkça etkisi de artar. Ancak bu işlem bazı riskleri de beraberinde getirir. Bu nedenle orta ve derin peeling mutlaka uzman kişiler tarafından yapılmalıdır.

1- Yüzeysel Peeling
Genelde kişisel bakım ürünlerinde karşımıza çıkar, içindeki granulier doğal veya kimyasal olabilir. Örneğin doğal içerik, inceltilmiş kayısı çekirdeği vs. olurken; sentetik içerik, slikon türevlerinden elde edilir, ince granüllü olanlar makbuldür. Çok şeffaf, ince ve akneli ciltlere uygulanmaz. Peelingdeki ince partiküller, dairesel masajla yumuşar ve içindeki nemi cilde verdiği gibi, yüzeydeki ölü hücreleri de çözer.

Bu ürünler, yağlı-karma ve yağlı ciltlere, haftada bir uygulandığında çok iyi sonuçlar verir. Temizlenmiş cilde -göz çevresi ve dudaklar hariç- sürülür. Ürün, eller ıslatılarak gayet yumuşak dairesel hareketlerle, kas yönünde cilde yayılır. Ardından bolca ılık su ile durulanır ve tonik sürülür. Bu işlemin sonucunda cilt, siyah noktalara veda ederek bir ton açılır. Kan dolaşımı hızlanır; cilt tazelenerek kadife gibi pürüzsüz bir hale gelir.

Yüzeysel peeling ajanlarının en önde gelenleri "hidroksi asitler"dir. (AHA, BHA; PHA AHA'lardan özellikle glikolik asit çok etkilidir. Meyve asitleri olan AHA'lar, doğal gıdaların içinde bulunan bir grup toksik olmayan asittir. AHA'lar, hafiften orta derinliğe kadar olan peelingler için kullanılır. 19701i yıllarda ilk olarak Eugene Van Scott'un saflaştırdığı hidroksiositlerin yeni bir buluş gibi gözükse de aslında Mısır medeniyetine dayanan köklü bir geçmişi vardır.

Kleopatra'nın dillere destan süt banyoları, güzellik kürleri, günümüz kozmetik teknolojisine temel teşkil etmiştir. Sonraki yıllarda ispanyol soylularının portakal posasını yüz maskesi olarak kullandıkları ve Macaristan kraliçesi Elizabeth'in, (19 yüzyıl) yüzünü kırmızı şarapla yıkadığı bilinir. Bu uygulamaların tümü, genelde içeriğinde hidroksiositler barındıran kozmetik ürünlerinin ilham kaynağı olarak karşımıza çıkar.

AHA'ların özelliklerini ve çeşitlerini tanımaya doğru rotamızı çizmeye başlayalım.

AHA'Lar ve Yararları
1) Hidroksiasitler, kozmetik piyasasında çok tutuldu. Parfümerilerden aldığımız kremlerden tutun da şampuanlara kadar uzanan geniş yelpazede hak ettikleri yeri aldılar. Şimdi, hidroksiasitlerin cilt üzerindeki yararlarını bir inceleyelim. Bakalım bu en değerli giysimize ne şekilde etki ediyorlar?

Bu asitler, akne tedavisinde önemli rol üstlenirler. Ne yazık ki, sivilceli ciltlerin gözenekleri üzerinde ölü hücreler tarafından tıkaç oluşur ve böylece akne sorunu ortağa çıkar, kendinde hidroasit bulunan ürünlerin etkisiyle; birbirine bağlı, yapışmış hücrelerin ayrılması sonucu, gözeneklerin açılarak temizlenmesi sağlanır. Birkaç hafta sonra da, cildin üzerindeki ölü hücrelerin düzenli dizilimi gerçekleşir. Pürüzler azalmaya başlar ve böylelikle cilt düzgün bir yapıya kavuşur.

AHA cildi soyarak hücre yenilenmesini hızlandırdığından, var olan ince kırışıklıklar azalır. Modern teknolojide "yumuşak kırışıklık yok edicisi" olarak kabul edilir.

(Kırışıklığın kenarında ölü hücre birikimi olduğu zaman, kırışıklıklar daha da belirginleşir.)

2) Hormonal dengesizlik sonucu ve düzensiz pigment birikimine yo do güneşe bağlı olarak üst deride ortaya çıkan lekeler, genelde bizleri huzursuz eder ve istenmezler. AHA'lı ürünler; cildin üstündeki hücre yapısını düzenleyerek, deriyi onarır ve nemlendiricinin daha iyi emilmesini sağlar. Bu arada renk salgısı olan melaninin aşırı üretimini baskılayarak lekeler üzerinde etkili olur. Çevresel faktörlerin cilde verdiği zararı giderir.

3) Kıl dönmesi adı verilen "psödofolikülitis barba", kılın folikülden çıkamaması sonucu oluşan bir cilt rahatsızlığıdır. Bu ürünlerin içinde bulunan glikolik asit, batan kıl proteininin kimyasal bağını çözerek, kılın düz büyümesini ve yüzeye ulaşmasını sağlar. Glikolik asidin temizleyici etkisi, foliküllerdeki tıkacın kalkmasına da yardımcı olur. Anormal aşırı ölü hücre atılımıyla seyreden hastalıklarda son derece yüksek su bağlama kapasitesi vardır.

4) Peeling etkisiyle cilt yüzeyinde soyulma sürdükçe, alt katmanlardaki hücreler soyulma sonucu atılan hücre ölçüsünde kolajen ve elastin lifleri üretmeye adeta zorlanır. Çünkü cildin nemini ve elastikiyetini sağlayan her iki lif de somyanın yayları gibidir. Ne kadar diri olurlarsa cilt de o kadar güçlenir.

5) Meyve asitleri, bugüne kadar sırrı çözülmeyen işlevleri sayesinde, hücrelerin daha kaliteli lipid üretmesine yardımcı oluyorlar.

AHA'lı ürünler kullanılırken ürünün içeriğindeki doz oranları önemlidir. % 35-70 oranındaki konsantrasyonları dermatologlar tarafından kullanılır. Ürünün Ph değerinin 3,5'u geçmemesi lazımdır. Tüketiminde ölçülü ve ihtiyatlı olmak gerekir. Tedavinin etkisi, kullanılan hidroksiasitlerin konsantrasyonuna ve formülün Ph değerine bağlı olarak değişir.

Glikolik asit içeren ürünler; ciltteki ölü hücreleri yok eden mikro parçacıklarla güçlendirilmiştir. Bu asidin güneşten koruyucu etkisinin işlevi tam olarak bilinememekle birlikte antioksidan etkisinin olduğu do düşünülüyor.

Alfa hidroksiasitleri
* Glikolik asit: Şeker kamışı
* Laktik asit: Süt, domates
* Malik asit: Elma

Beta hidroksiasitleri
* Solisilik asit: Huş ağacı
* Sitrik asit: Narenciye meyveleri

Poli hidroksiositleri de unutmayalım, ikinci jenerasyon meyve asitleridir. Diğer asitlerden farkı; uygulanma sonrası ciltte güneşe karşı hassasiyet oluşturmasıdır, ilkbahar ve yaz mevsimlerinde tedaviye devam edilebilir. Yüksek düzeyde nemlendirme sağlar, antioksidan özelliği vardır.

Poli hidroksiasitler içinde ön sırayı "glokonakton" alır. Yüksek derecede nem sağlayan bir hücre besinidir, içeriğinde glukonik asidin "lakton" formu olan özel bir poli hidroksiasit bulunur. Esmer ciltlerde ve en hassas ciltlerde rahatça kullanılabilir. Güneş ışığına duyarlılığı arttırmaz; kaşıntı, kızarıklık ve tahrişe de neden olmaz. Cildin yaşlanma prosesini önlemeye yardımcı olur.

AHA'lar hangi durumlarda kullanılmaz?
* Egzama türlerinde kişilerde
* Yüzünde uçuk olanlarda
* Solaryum ve güneş ışınlarına maruz kalındığında.
* Uygulamadan önce makyaj atığı ve ter olduğunda.

2- Orta Derinlikteki Peelingler
Daha önce de belirttiğim gibi peelingin derinliği arttıkça, etkisi de artar. Ancak bu durum bazı riskleri de beraberinde getirir. Bundan dolayı orta ve derin peeling mutlaka uzman kişilerce uygulanmalıdır. Orta derinlikteki peelingler genel olarak, mavi peeling, jessner peeling ve T.C.A (trikloroasetikosit) diye adlandırılırlar.

T.C.A sadece doktorlar tarafından uygulanabilen en yaygın peeling çeşididir. Üst deri ve orta derinin üst tabakaları soyulur. Üst deri 5-7 gün içinde pul pul soyulur. Cilt tahriş olduğu için ancak 1-2 hafta içinde toparlanır. Bu peeling 6 ay kadar etkilidir.

Mavi peeling: Doktor Zein Oboji tarafından bulunmuş ve geliştirilmiştir.
Jessner peeling: Doktor Max Jessner kimyasal peelingle, düşük güçteki birkaç farklı ajanı karıştırarak yeni bir bileşim yapmıştır. Akne ve kırışık tedavisinde bazı dermatologlar tarafından kullanılmaktadır.

3-Derin Peeling
Derin peeling olan fenol peeling, kimyasal peelingin ağır bir çeşididir. Bu işlemden sonra yüz sargılanır ve cildin altı ay kodar güneşten korunması gerekir. Özellikle esmerlerde çok ihtiyatlı olunmalı. Kış mevsimi başlarken yapılması uygun olur. Son yıllarda, yan etkileri oldukça azaltılmış tamponlu fenol peeling uygulanmaktadır.

1 Haziran 2014 Pazar

Cildi Olumsuz Etkileyen Faktörler

sut-ile-cilt-sagliginizi-koruyun
Cildimizi ve güzelliğimizi etkileyen olumsuz faktörler bulunmaktadır. Bu faktörleri dış ve iç olmak üzere iki ana başlık altında bu yazımızda inceleyeceğiz. Öncelikle dış faktörlerden bahsedelim sonrasında iç faktörler ile yazımızı tamamlayacağız.

Cildi Etkileyen Dış Faktörler
Öncelikle cildimizi tüm vücudumuz açsından ele alalım. Bedeni saran deri, ayak tabanı ve ensede en kalın haliyle yer alırken, göz kapağı bölgesinde 0,5 mm gibi ince bir yapıdadır. Vücudumuzun diğer bölgelerine oranla daha ince ve bazen hassas olan yüz cildimizin giysisiz, çıplak olduğunu göz önüne aldığımızda şehir hayatının sebep olduğu milyonlarca olumsuz etkiye ne kadar çok maruz kaldığımızı anlamış olursunuz.

İşte size bunlardan bazıları:

* Araboların egzosları
* Fabrika bacalarından çıkan dumanlar
* Endüstriyel atıklar
* Evimizde yakıt olarak kullandığımız gazlar
* Çamaşır, bulaşık gibi temizliklerde kullanılan çeşitli deterjanlar
* Musluktan akan sulardaki kimyasallar
* Yüzme havuzlarını sağlıklı hale getirmek adına dökülen kimyasallar
* Zirai ve böcekler ile mücadele ilaçları

Tahminlere göre günümüzde, yaşamımızın farklı alanlarında 7 milyondan fazla kimyasal madde ile temas halindeyiz. Bu kimyasalların yaklaşık 50 bininden fazlası günlük hayatımızda iç içe yaşadığımız kimyasallar grubuna girmektedir.

Şimdi de cildimizi etkileyen diğer faktörlere bir bakalım:
* Toz ve kirler
* Güneşin zararlı UVA ve UVB ışınları
* İnsan sağlığına zararlı bakteri ve virüsler
* Kapalı yerlerde ve bir çok kişinin bir arada olduğu ortamlarda kullanılan havalandırma sistemi
* Her gün kullandığımız içme suyunun sertliği
* Bilgisayar ve televizyondan yayılan zararlı ışınlar
* Cildin yapısındaki vitaminleri öldüren spot ve diğer lazer ışıkları

Peki bu dış faktörler cildimizi ne ölçüde etkiler?
Toz ve kir zerrecikleri, dumanlar ve gazlar, deride sıkça bulunan gözeneklere evlerin bacası misali hücum eder ve onları genişleterek yıpratır. Deri gözeneklerini yıpratan havadaki zararlı maddeler patojen bakterilerle birlikte cilt problemlerini ortaya çıkartırlar. Cildin estetiğini bozmalarının yanı sıra oksijen alımını da asgariye indirirler. Bu ise cildin sağlıksız olmasına ve kendini yenileyememesine neden olur.

Vücudumuz oksijen ihtiyacının dörtte üçünü ak ciğerlerimiz, dörtte birini de cildimizin üzerindeki gözenekler vasıtasıyla giderildiğini biliyor muydunuz? Bu demektir ki cildimizin üzerindeki gözeneklerimiz solunum faaliyetinde oynadığı rol ciğerlere oranla az olsa da önemlidir.

Tüm bedenimiz şeffaf folyo ile sarılsa, vücut solunum yapamadığı için 2 saat içinde ölürüz. Sakın denemeyin. İşte sizlere bu konuyla ilgili yaşanmış, üzücü bir olay: James Bond filmlerinden birinde, senaryo gereği artisti yaldızlı bir boyayla tüm vücudunu örtecek şekilde boyarlar. Fakat daha sonra boyayı çıkarmayı unuturlar ve bir süre sonra artist ölür. Gazetelerde de yer alan bu olay cildin solunumunun ne derece önemli olduğunu gözler önüne seriyor.

Cilt yaşlanması ile oksijen dengesi arasındaki ilişki kesinleşmiştir. Oksijen; hücre yenilenmesinin hızlanmasına ve dokuların dirilmesine yardım eder ve aynı zamanda hücrenin elektriksel sürecini de uyarır Oksijenin cilt üzerindeki yararı, Japonya'da yanık tedavisi gören bir hastanın oksijenle yapılan uygulama sonucu iyileşmesiyle kanıtlanmıştır

Buraya kadar yazdıklarımı özetlemek gerekirse; yukarıdaki saymış olduğumuz maddeler cilt gözeneklerini solunumu etkileyen faktörlerdir. Cildimiz akciğer kadar olmasa da vücut solunumunda oldukça önemli bir yer vardır. Bu sebeple cildimizin gözeneklerini sürekli açık tutmak için gereken tedbirleri almamız gerekir.

Cildi Etkileyen İç Faktörler
Şimdi de cildimizi etkileyen, iç organlarımızın sebep olduğu olumsuz faktörlere bir göz atalım. Sıkıntı, stres gibi ruhsal etkenler, vücuttaki hastalıklar, hormonların çalışma düzenindeki bozukluklar, yanlış alınan ilaçlar ve bunların yan etkileri, yetersiz ve dengesiz beslenme, hormonlu gıdalar, hatalı kozmetik ürünü kullanımının neden olduğu bozukluklar...

'Hücrelerin vampiri": Serbest radikaller. Saydığımız bu olumsuz faktörlerin içinde, hepimizin son günlerde sıkça duyduğu "serbest radikaller"de bulunuyor. Serbest radikaller kirli havada, sigara dumanında, bozulmuş gıdalarda, radyosyonda, bitki koruma ilaçlarında bulunan yüksek aktiviteye sahip bileşiklerdir.

Kirli hava ve UV ışınlarının birleşmesi ile çoğalan serbest radikaller, hücrelerimize saldırarak hücre zarının yapısı ve fonksiyonlarına zarar verip hücreleri tahrip ederler. Sonuçta derinin erken yaşlanması, kırışıklıklar ve pigment lekelerine neden olurlar.

Nasıl ki, dışarıdan insan vücuduna yabancı bir molekül veya zararlı bir mikroorganizma girdiğinde, savunma ile vazifeli vücudun askerleri olan antikorlarla korunma sağlanıyorsa; gıdalarda da dış tesirler sonucu meydana gelen, zararlı moleküllere karşı koymak üzere vazifelendirilmiş moleküller bulunmaktadır. İşte, hücrelerin fedakar koruyucusu olan bu savunma moleküllerine "antioksidan" adî verilir. Gıdalardaki antioksidanlardan hareketle modern teknoloji, doğada serbest radikalleri yok edici maddeler keşfetti.

Antioksıdonların yanı sıra serbest radikallere çeperleri ile karşı koyan hücrelerimizin sağlıklı olması için yeterli dozda A, C, E vitaminlerine ihtiyacı vardır. Bunun için dozları iyi ayarlanmış bu vitaminleri içinde bulunduran kozmetik ürünlerinin kullanılması gerekir. Çünkü bu saldırılara ilk önce cilt hücreleri maruz kalmaktadır.

Cildi Olumlu Yönde Etkileyen Faktörler

cilt-sikilastirma
Cildimizi olumsuz yönde etkileyen faktörlerden sonra, sağlığımız için çok önemli olan vücudun doktoru bağışıklık sisteminden söz ederek sizleri biraz olsun rahatlatmak gereğini duydum. Ne de olsa çizdiğimiz tabla pek de iç açıcı değil. Sağlığımızı koruyabilmemiz için bize gerekli olan, güçlü bir bağışıklık sistemidir. Cildimiz, dış ortamdan yabancı maddelerin ve mikropların sürekli içeri sızabildiği bir organdır. Bu içeri sızan mikropları ve zararlı maddeleri, bağışıklık sisteminin uzmanlaşmış hücreleri etkisiz hale getirmeye çalışır.

Cildi olumlu yönde etkileyen faktörleri şöyle sıralayabiliriz:

* Yeterli ve dengeli beslenme
* Günlük ya da haftalık, düzenli, uzman kontrolünde bilinçli bakım uygulamaları
* Açık hava (bol oksijen)
* Yeterli uyku (Gece saat on bir ile sabah dört arasında cilt hücreleri yenilenir)

Cildimizin işlevlerini kısaca toparlayacak olursak aşağıdaki tablo ortaya çıkar:

* Koruma
* Isı düzenleme
* Duyum
* Boşaltım (ter)
* Solunum
* Depolama (su, karbonhidrat ve yağlar)
* D vitamininin sentezi
* Emme (Kozmetik dünyası; cildin emme özelliği sayesinde temel ihtiyaçlarını dışarıdan verip, cildi tedavi etme konusunda büyük rol oynar).

29 Mayıs 2014 Perşembe

Gençleşmek için size uygun yöntem hangisi

Genc-Gorunmek
Son yıllarda estetik ve güzellik uygulamalarında doğal dokunuşlar ön plana çıktı. Estetik olduğu anlaşılmayan ameliyatsız yöntemler giderek daha fazla kullanılmaya başlanırken dolgu ve botoks* cerrahinin yerini önemli ölçüde aldı

Yüz estetiğinde trendlerin çok sık değiştiğini ve her geçen gün yeni uygulamalarla karşılaştığımızı belirten Estetik ve Plastik Cerrahi UzmanıDoç. Dr. Serhan Tuncer, yıllar içinde değişmeyen tek şeyin ise doğal güzellik arayışı olduğunu vurguladı. Doç. Dr. Serhan Tuncer, “Kadınlar estetikli ve yapılmış yüz görüntüsünden ziyade daha genç, daha doğal ve daha sağlıklı görünen bir yüze sahip olmak istiyor” dedi.

Hedeflenen doğal güzelliğe en etkili yöntemler

Yanlış bilinenin aksine dolgu ve botoksun, doğru uygulandığı takdirde hedeflenen doğal güzelliği elde etmek için kullanılan en etkin yöntemler olduğunu ifade eden Doç. Dr. Serhan Tuncer, şunları söyledi: “Artık kadınlar yoğun iş hayatı koşuşturmacası içerisinde estetik ameliyatlara zaman ayıramamakta, daha basit ama cerrahiye yakın sonuçlar veren uygulamalar peşinde koşmaktadır. Enjeksiyon şeklinde çok kısa sürede uygulanan, herhangi bir iyileşme dönemine ihtiyaç duyulmadan günlük sosyal yaşantıya hemen dönmeye imkan veren dolgu ve botoks uygulamaları uzun yıllardır güvenle kullanılmakta ve yeni uygulama teknikleri sayesinde çok daha iyi ve doğal sonuçlar alınabilmektedir.”

Herkesin kırışma şekli farklı

Dolgu ve botoksun ne olduğu tam olarak bilinmediğinden zaman zaman birbirleriyle karıştırıldığını anlatan Doç. Dr. Serhan Tuncer, her iki yöntemin hem içeriklerinin hem etki mekanizmalarının hem de yüzdeki kullanım amaçlarının birbirlerinden tamamen farklı olduğunu belirtti. Botoksun yüzdeki mimik kaslarını geçici olarak zayıflattığını, bu sayede ince mimik çizgilerinin yumuşamasına ve kırışıklıkların azalmasına neden olduğunu kaydeden Doç. Dr. Serhan Tuncer, botoks ve dolgu uygulamalarında dikkat edilmesi gereken noktaları şöyle özetledi: “Botoks uygulamaları hastaya özgü olmalıdır. Herkesin mimik alışkanlıkları, mimik kaslarının kuvveti birbirinden farklıdır. Bu nedenle de herkesin kırışma şekli farklı farklıdır. Hastaya göre belirleyeceğimiz tedavi planıyla çizgileri azaltmayı ve yumuşatmayı sağlarken doğal yüz görünümünü de korumayı hedefliyoruz.

Botoksun, yaklaşık 4-6 ay içerisinde etkisi azalarak kaybolur ve bu dönem sonunda uygulama tekrarlanır. Dolgular ise daha çok yüzde hacim kaybı olan bölgelerde tercih edilir. Çok farklı maddelerden üretilen dolgu maddeleri mevcuttur. Bunlar içerisinde bugün en güvenli olduğu bilinen ve normal dokuya benzerliğiyle en doğal sonucu veren hyaluronik asit içeren dolgulardır. Aslında insan vücudunda da bulunan hyaluronik asitin labaratuvar ortamında yüksek teknolojiyle üretilmesi sonucu elde edilen dolgular enjektör içerisinde uygulamaya hazır halde kullanıma sunulmaktadır. Normal insan dokusuna en uyumlu olan, en az reaksiyon ve allerjik etkilere sebep olan hyaluronik asit dolgular uygulandığı bölgede 12-18 ay kadar kalarak etkilerini göstermektedir. Vücutta erimeyen ve kalıcı olan dolguların ise çok fazla reaksiyona sebep olduğu vücudun bunları kabul etmeyerek tedavisi zor komplikasyonlara sebep olduğu görülmüştür. Bugün dünyada kalıcı dolgular tamamen terk edilmiştir.

Botoksun ve dolgunun etkileri ve uygulama alanları birbirinden farklı olmakla birlikte çoğu zaman birarada kullanılmaktadır. Yüzdeki yaşlanma etkileri bir bütün olarak düşünüldüğünde bu iki uygulama birbirini tamamlayıcıdır ve kombine olarak uygulandığında yüzün bütününü gençleştirirken yüzün estetik üniteleri arasında daha doğal ve yumuşak geçişler elde etmeye olanak verir.Dolgu ve botoks uygulamalarından en iyi sonucu alabilmek için, bilinçli hasta, deneyimli uygulayıcı ve doğru ürün üçgeninin tamamlanması gerekir.”

Botoks ve dolgunun kullanım alanları

* Mimik çizgileri yüzün daha çok üst yarısında oluştuğundan botoksun en çok uygulandığı yerler, kaş arası ve alındır. Ancak yüzde, bunlar dışında da uygulama alanları vardır.

* Dolgu uygulamalarından en çok faydalanılan bölgeler ise dudaklar, elmacık kemiklerinin üzeri, orta yüz bölgesi, göz altı oluğu, yanak-dudak kenarı arasındaki çizgiler, yanaklar, kaşlar ve çenedir.

Neden dolgu tercih ediliyor?
Yıllar içinde yaşlanan yüz hem hacim kaybetmekte hem de yerçekiminin etkisiyle bazı yapılar yer değiştirmektedir. Bunun sonucunda da yüzde bazı oluklar, çukurlar ve derin çizgiler oluşur. Bu çizgiler ince mimik çizgilerinden farklıdır. Yüz dolguları, sadece bu çizgileri doldurmak amacıyla değil ayrıca yüzün kaybolan hacmini yerine koyar, dokuları kaldırma (lifting) etkisiyle aşağıya doğru yer değiştirmiş yapıları tekrar eski yerlerine alır ve hyaluronik asitin cildi canlandırma etkisiyle deri kalitesini ve parlaklığını artırır.

Kaliteli dolgunun farkı
Piyasada çok sayıda hyaluronik asit dolgusunun bulunduğuna işaret eden Doç. Dr. Serhan Tuncer, her üretici firmanın bu ürünü farklı teknolojiler kullanarak ürettiğini söyledi. Kaliteli bir dolgunun yüz gençleştirme etkilerini sağlarken uygulandığı dokuda yumuşak ve doğal bir his vermesi ve dokunulduğunda ele gelmemesi gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Serhan Tuncer, “Bunları sağlayan üst düzey teknolojiyle üretilmiş, çok kaliteli dolgu maddeleri bulunmaktadır. Bir hekim tarafından uygulanması gereken bu dolgular hakkında uygulama öncesinde mutlaka doktorunuzdan detaylı bilgi isteyin” dedi.