22 Eylül 2012 Cumartesi

Tekirdağ İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

tekirdag_ilinin_tarihi_turistik_yerleri

Marmara ve Karadeniz’de kıyıları bulunan Tekirdağ, güzel ormanları, târihî eserleri ve tabiî kumsallarıyla güzel bir ilimizdir. Başlıca târihî eserleri şunlardır:

Rüstem Paşa Külliyesi:
Ertuğrul Mahallesinde Kânûnî Sultan Süleymân Hanın damadı Rüstem Paşa tarafından 1553’te Mîmar Sinân’a yaptırılmıştır. Külliye; câmi, hamam, bedesten, medrese ve kitaplıktan meydana gelmiştir. Günümüze orijinal şekliyle câmi, kütüphâne ve bedesten ulaşmıştır. Câminin tek ve geniş kubbesi ve yazıları bir sanat şaheseridir. Medrese yıkıntı hâlindedir. Hamamın sâdece taş ve tuğla duvarlarından bir kısmı kalmıştır. Bedesten altı kubbeli dikdörtgen bir yapıdır. Taş ve tuğla karışımından inşâ edilmiştir. Câmiye 1841’de Sultan Abdülmecîd devrinde son cemâat yeri ilâve edilerek ortaya beşgen saçaklı ve on musluktan şadırvan inşâ edilmiştir.

Eski Câmi: Ertuğrul Mahallesinde olup, kitâbesi yoktur. İlk yapı şekli yanmıştır. Daha sonra yapılan câmi 1830’da Zâhire Nâzırı Tekirdağlı Ahmed Ağa tarafından yaptırılmıştır. Çatısı ahşap, üstü kiremit kaplıdır. 1912 zelzelesinde yıkılan minâre, Cumhûriyet devrinde yeniden yapılmıştır.

Orta Câmi: Kürkçü Sinân Ağa tarafından yaptırılmıştır. Eski câmi yıkılmış olup, günümüzdeki câmi 1854’te eskisinin yerine yapılmıştır. Câmi duvarları kalın taşlardan olup, çatısı kiremitle kaplıdır.

Hasan Efendi Câmii: Hasan Efendi Mahallesinde olup, 1627’de Hasan Efendi tarafından yaptırılmıştır. Hasan Efendinin mezarı yanındadır. Minâresi tâmir görmüştür.

Sultan Süleyman Câmii: Çorlu ilçesinde çarşı içindedir. 1521’de yapılan câmi kesme taştan kare plânlı yapı yuvarlak kubbeyle örtülüdür. Tek şerefeli minâre silindirik gövdelidir.

Gâzi Ömer Bey Câmii: Malkara ilçesinde Fâtih’in meşhur komutanı ve Mora Yarımadası Fâtihi Gâzi Ömer Bey tarafından yaptırılmıştır. Eski Osmanlı câmilerindendir ve hâlen sağlamdır. Yanında 1490’da yapılmış Ömer Beyin türbesi vardır. 1830’da câmi tâmir görmüştür.

Ayas Paşa Câmii: Saray ilçesinde Sadrâzam Ayaz Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan küçük bir yapıdır. Ana mekan kubbeyle örtülüdür. İnce silindirik gövdeli minâre tek şerefelidir. 1569’da yapılmış olan câminin avlusunda Kırım hanlarından İkinci Devlet Giray Hanın (v. 1725), İkinci Fetih Giray Hanın (v. 1746), İslâm Giray Sultanın (v. 1772), Üçüncü Selim Giray Hanın (v. 1785), Dördüncü Devlet Giray Hanın (v. 1780) ve Şahbaz Giray Hanın (v. 1792) kabirleri vardır.

Tekirdağ Müzesi: Eski çağlarla Osmanlı devrine âit eserler sergilenir. Oldukça zengin sayılır.

Rakoczi Müzesi: Macar Kralıİkinci Ferenc Rakoczi’nin 1720-1735 arasında Tekirdağ’da kaldığı ev, müze hâline getirilmiştir. Burada kullandığı eşyâlar, silâhlar, yaptığı yağlıboya tabloları ve tahta oymalar sergilenmektedir. Avusturya İmparatoruyla savaşan Rakoczi, Fransa’ya sığınmış ve Sultan Üçüncü Ahmed Han, Rakoczi’yi Macar Kralı tanımış ve Osmanlı Devletine dâvet etmiştir. 1735’te ölmüştür. Sonradan kemikleri Macaristan’a nakledilmiştir.

Eski Eserler: Marmara Ereğlisi: M.Ö. 601’de Samoslar tarafından kurulmuş eski bir şehirdir. Karaevli Köyü: Târihî bir Trak şehridir. Eski adı Mokapora (Mocasura) idi. Germeyan Köyü: Roma Devrinde Aproi-Apros-Apri isimli bir şehirdi. İnecik: Eski Trak şehridir. Roma devrinde gelişmiştir. Barbaros (Banados): M.Ö. 6. asırda kurulmuş târihî bir şehirdir. Mesinli Kale Kalıntıları: Çorlu ilçesine bağlı Mesinli köyündedir. Beşiktepe: Merkez ilçeye bağlı Ahmedikli ve Hacıköy arasında beşiğe benzer tepede kale kalıntıları vardır. Güneşli: Saray ilçesi yakınında eski bir yerleşim merkezidir.

Mesire yerleri: Tekirdağ, uzun kumsalları, bağları ve ormanlarıyla tabiî güzellikler açısından zengin bir ilimizdir. Yaz ortasında deniz kıyıları yöre halkının ve İstanbulluların akınına uğrar. Başlıca mesire yerleri şunlardır:

Barbaros; Tekirdağ’ın 8 km yakınında kumsalı çok güzel bir sâhil şerididir.

Kumbağ: Tekirdağ’ın 15 km yakınında deniz kıyısında bir tâtil köyüdür.

Sığ Deniz: Kumsalı, tabiî plajı, bağları ve ormanıyla çok sayıda turistin geldiği bir yerdir.

Çamlıköy: Saray ilçesinin Karadeniz kıyısındaki çok güzel manzaralı, tabiî plajlı ormanla denizin kucaklaştığı bir yerdir. Bahçeköy Deresinin Kastro’da Karadeniz’e döküldüğü yerde bir gölcük meydana gelmiştir. Bu gölcükte kayıkla gezilir ve gölcükte bol miktarda kefal balığı bulunur.

Çorlu Çamlığı: Çorlu-Lüleburgaz arasında soğuk ve güzel suları ve gür çam ağaçlarıyla süslü bir mesire yeridir.

Değirmenaltı: Tekirdağ’a 8 km mesâfede deniz kıyısında güzel bir mesire yeridir.

Mürefte: Denizi, kumsalı, üzümü, balığı ve manzarasıyla meşhur bir kıyı kasabasıdır.

Marmara Ereğlisi: Yaz turizmine çok müsâittir. Her zaman bol balığı vardır. Neresi kazılsa târihî eser çıkmaktadır.

Şarköy: Denizi, meyveleri, güzel suları ve yeşilliğiyle şirin bir dinlenme yeridir. Kıyıda faytonlar bulunmaktadır.

Eriklice, Gaziköy, Hoşköy, Karaevli, Topağaç ve Uçmakdere tabiî güzellikleriyle isim yapmış diğer tâtil ve dinlenme yerleridir.

Tekirdağ av turizmine müsâittir. Çil, çulluk, keklik, sarıasma, üveyik, yaban ördeği, yaban kaz ve tavşanı avlanır. Tekirdağ’ın Marmara’da 130 km, Karadeniz’de 3 km sâhili vardır.

Kaplıca ve İçmeleri: İlde önemli sayılacak kaplıca yoktur. Olanlarda da konaklama tesisleri mevcut değildir.

Avşar İçmesi: Tekirdağ’a 21 km uzaklıkta Barbaros bucağının Çanakçı köyü yakınındadır. Mîde rahatsızlıklarına faydalıdır.

Yarapsun Çamuru: Tekirdağ-Muratlı arasında Tekirdağ’a 7 km mesâfede bulunan 21-24°C sıcaklıktaki bir çamurdur. Bikarbonat bakımından zengin olan çamur, romatizma ağrılarına iyi gelir.

21 Eylül 2012 Cuma

Tokat İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

tokat_ilinin_tarihi_turistik_yerleri

Verimli ovalar ve önemli yollar üzerinde olan Tokat ili târihî ve turistik eserleri bakımından zengin bir ilimizdir. Başlıca târihî eserleri şunlardır:

Garipler Câmii: Tokat’ın en eski câmisi olan bu eser Danişmendoğulları zamânında Danişmend Ahmed Gâzi tarafından 1167’de yaptırılmıştır.

Alaca Mescid: İlk defâ 1301’de yaptırılan mescit yıkılınca 1505’te yeniden yaptırılmıştır. Tuğladan bezemeli minâresi Selçuklu mîmârî özelliğini taşır.

Hâtuniye Meydan Câmii: Meydan Mahallesinde, Sultan İkinci Bâyezîd Han, annesi Gülbahar Hâtun adına 1485’te yaptırmıştır. Câmi tek kubbeli ve minârelidir. Kapısının işlemesi çok güzel olan câmi 1939 ve 1943 zelzelelerinde büyük zarar görmüştür. Daha sonraları tâmir edilmiştir.

Hamza Bey Câmii: Bicaroğlu Hamza Bey tarafından yaptırıldığı kitâbesinden anlaşılmaktadır. Moloz taştan yapılan câmi, Bicar âilesinin eviyle içiçedir. Câmi, kubbeli ana mekanla yanlarda tonozlu bölümlerden meydana gelir.

Ali Paşa Câmii: 1572’de yapılmış bir Osmanlı eseridir. Kare plânlı kesme taştan, yüksek kubbeli ve tek minârelidir. Mihrabı ve minberi taştandır. Avluda Ali Paşa, eşi ve oğlu Mustafa Beyin türbesi vardır.

Behzat Câmii: Behzat Caddesinde Hoca Behzat bin Fakih Şirvan tarafından 1535’te yaptırılmıştır. Sultan İkinci Abdülhamîd Han devrinde bâzı ekler yapılan câmi 1939 zelzelesinde büyük zarar görmüş ve Vakıflar Genel Müdürlüğünce tâmir edilmiştir.

Ulu Câmi: 1679’da yapılan câmi, dikdörtgen plânlı kesme taştan olup, çatısı kiremitle kaplıdır. Kemer sütunları ve iç süslemesi büyük bir sanat eseridir.

Sefer Beşe Mescidi: Ulu Câmi yanında olup, 1251’de yaptırılmıştır. Kitâbesi Tokat Müzesindedir. Mescit günümüzde yıkılmış olup, yanında bulunan türbenin kubbesi sekiz köşeli piramit şeklindedir. Kesme taştan yapılmıştır.

Silahtar Ömer Paşa Câmii: Erbaa ilçesindedir. Yapım târihi kesin olarak bilinmemektedir. Süsleme tarzından 17. asrın sonlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Kalem işi süslemeleri çok güzeldir. Eserin dışı yalın, içiyse çok güzel süslemelerle doludur.

Ulu Câmi: Niksar ilçesinde, Danişmendoğulları tarafından 1145’de yaptırılmıştır. Niksar’ın en eski câmiidir. Melik Gâzi Câmii de denir. Osmanlılar zamânında tâmir ettirilmiştir.

Çöreği Büyük Câmii: Niksar ilçesinde İlhanlılar tarafından yapılmıştır. Giriş kapısı geometrik bitki motifleriyle süslüdür. Câmi, adını kapısının sağ ve solundaki çöreğe benzer iki büyük diskten aldığı zannedilmektedir.

Ulu Câmi: Zile ilçesindedir. Mehmed Zakuli bin Ebû Ali tarafından 1267’de yaptırılmıştır. 1909’da Kaymakam Necmeddîn Beyin yardımlarıyla tâmir ettirilmiştir.

Boyacı Hasan Ağa Câmii: Zile ilçesinin Sakiler Mahallesindedir. Ali bin Sultan Hoca tarafından 1497’de yaptırılmıştır. 1640’ta Boyacı Hasan Ağa tarafından tâmir ettirilmiştir.

Çukur Medrese: Yağıbasan Medresesi adıyla da bilinen eseri, Danişmendoğullarından Nizâmeddîn Yağıbasan tarafından 1164’te yaptırılmıştır. Gıyâseddîn Keyhüsrev tarafından 1248’de tâmir ettirilmiştir. Moloz taştan tek katlı medresenin kapı ve kemerleri tuğladandır.

Hâtuniye Medresesi: Hâtuniye Câmiinin yanında olup, oldukça yıkık vaziyettedir. Sultan İkinci Bâyezîd, annesi Gülbahar Hâtun adına 1485’te yaptırmıştır.

Pervâne Dârüşşifâsı: Gök Medrese adıyla da bilinir. Meydan Mahallesinde Selçuklu Veziri Nûreddîn Pervâne tarafından 1275’te yaptırılmıştır. Avluya bakan yüzü Selçuklu çinileriyle süslüdür. Sivil Selçuklu eserlerinin en eskilerinden biridir. Siyah ve Türk mavisinin hâkim olduğu süslemeler Selçuklu sanatının şâheseridir. 1926’da tâmir ettirilen Dârüşşifâ günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.

Yağıbasan Medresesi: Niksar ilçesindedir. Günümüzde oldukça yıkık vaziyettedir. Çukur Medreseyle aynı zamanda yapıldığı tahmin edilmektedir.

Ebü’l-Kâsım Türbesi: Ebü’l-Kâsım bin Ali et-Tûsî tarafından 1234’te yaptırılmıştır. Mor, firuze, lâcivert çinilerle yapılmış kûfî yazılar geometrik geçmeler Selçuklu sanatının orijinal örneklerindendir.

Sümbül Baba Türbesi: Gaziosmanpaşa Caddesinde; türbe, tekke ve mescit olarak 1292’de yapılmıştır. Türbenin taş işçiliği büyük sanat eseridir. Hacı Sümbül tarafından yaptırılmıştır. Selçuklu mîmârisi tarzındadır.

Kırk Kızlar Kümbeti: Niksar ilçesinde olup, 13. asır Selçuklu eserlerindendir. Yapım târihi ve kime âit olduğu belli değildir. Yapının kâidesi taştan, sekizgen gövdesi tuğladandır.

Melik Gâzi Türbesi: Niksar ilçesinin çıkışındadır. Danişmendoğulları devrinde yapılmıştır. Câmi plânındadır. İçten bütün eseri dolaşan yazı kuşağı devrin ustalığını yansıtır.

Tokat Köprüsü: Şehrin girişinde Yeşilırmak üzerindedir. Selçuklu eseri olup, 1250’de yapılmıştır. Boyu 150, eni 7 metre olup, 5 gözlüdür. Osmanlılar devrinde tâmir gören köprü son şeklini almıştır.

Talazan Köprüsü: Niksar ilçesine 15 km mesâfede, Niksar-Erbaa karayolu üzerindedir. 1200-1220 arasında yapıldığı tahmin edilen köprü günümüzde yıkık vaziyettedir.

Saat Kulesi: Sultan Abdülhamîd Hanın tahta çıkışının 25. yıldönümü için 1902’de yaptırılmıştır. Kulenin girişi güneyinden olup, kuzeyinde bir dükkan vardır. Yüksekliği 33 metredir. Kesme taştandır.

Turhal Kervansarayı: Turhal-Pazar karayolu üzerindedir. Anadolu’da bulunan Selçuklu eserlerinin en güzellerindendir. Fakat hâlen bakımsız ve harap bir haldedir. Selçuklu Sultanı Alâeddîn Keykubat devrinde 1237’de yapılmıştır.

Sulu Han: Osmanlılar devrinde yapılmıştır. Günümüzde restore edilip, öğrenci yurdu olarak kullanılmaktadır.

Tokat Kalesi: Ortaçağda sivri ve kayalık bir tepe üzerinde yapılmıştır. Selçuklu ve Osmanlı devrinde tâmir görmüştür. Kalenin 28 burcundan günümüzde bir tânesi kalmıştır. Diğer kısımları harâbe hâlindedir. Tepe üzerindeki kulesine 362 basamakla çıkılır. Sarnıç, ambar, cephânelik ve muhâfızlar için binâlar vardır.

Turhal Kalesi: Bugün yalnız birkaç burcu kalan bu kale çok eski çağlardan kalmadır. Son şeklini Osmanlı devrinde almıştır.

Niksar Kalesi: Ortaçağdan kalmıştır. Fakat bugünkü şeklini Selçuklu ve Osmanlı devrinde almıştır.

Zile Kalesi (Nama Hisarı): Eski bir eserdir. Sur şekli Osmanlılara âittir. Roma İmparatoru Sezar’ın târihe geçen “Geldim, gördüm, yendim” (Veni, Vidi, Vici). Lâtince yazıların kazılı olduğu sütunun da bulunduğu kale bakımsızlıktan yıkılmak üzeredir. Osmanlı devrinde depo olarak kullanılmıştır. Kaleden Bodrum ve Sekerap Suyuna inen gizli tünellerin bulunduğu rivâyet edilir.

Nikopolis: Artova ilçesinin Sulusaray bucağında bir Roma çağı şehrinin kalıntıları toprak altındadır.

Neokaseria (Kaberie): Bugünkü Niksar şehrinin bulunduğu yerde eski bir Roma şehrinin kalıntıları vardır. Kale, sur ve yılanlı köprü kısmen ayaktadır.

Tokat Müzesi: Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devirlerine âit eserler sergilenir. Osmanlı devrine âit olanlar arasında mahkeme sicilleri, mühürler, sikkeler, tabletler, tekke eşyâsı ve giyim-kuşama âit eserler çoğunluktadır.

Mesire yerleri: Tokat tabiî güzellikleri bakımından yurdumuzun zengin bölgelerinden biridir. Ormanlar ilde geniş bir yer kaplar. Bu yüzden birçok orman içi dinlenme yeri vardır. Bâzı mesire yerleri şunlardır.

Câmiiçi: Niksar ilçe merkezine 17 km uzaklıkta, Niksar-Ünye karayolu üzerinde bir ormaniçi dinlenme yeridir.

Zinav Gölü: Çukurgöl olarak da bilinen bu mesire yeri Reşâdiye ilçesine 25 km uzaklıktadır. Göl ve ormanların iç içe olduğu bir mesire yeridir. Gölün suyu tatlıdır.

Göllüköy: Reşâdiye ilçesine bağlı Göllüköy yakınındadır. Gölün suyu tatlı olup, etrâfının manzarası güzel bir mesire yeridir.

Kaplıca ve içmeler: Tokat içmeler ve kaplıca bakımından zengin bir ilimizdir. Sulusaray Kaplıcası, Reşâdiye Çermiği, Başören mâdensuyu, Reşâdiye mâdensuyu ve Ayvaz suyu ilin önemli şifâlı su kaynaklarıdır.

Sulusaray Kaplıcası: Sulusaray ilçesine 3 km uzaklıkta Ilıca köyündedir. Tesisleri mevcut olan kaplıcanın suyu romatizma, nevralji ve cilt hastalıklarına iyi gelmektedir.

Reşâdiye Kaplıcası: Reşâdiye ilçesinin 1.5 km batısındadır. Yeterli tesisleri olmayan kaplıca suyu romatizma, nevralji ve kadın hastalıklarına iyi gelmektedir.

Başören İçmesi: Merkez ilçeye bağlı Başören köyündedir. Sarılık suyu olarak da bilinir. Su, içme olarak mîde, karaciğer ve safra yolları rahatsızlıklarına, böbrek taşlarının düşürülmesinde faydalıdır.

Ayvaz Suyu: Niksar ilçesine 2 km uzaklıkta çıkar. Sertliği 0 derece olan su, şişelenerek diğer illere gönderilir. Su, safra kesesi ve böbrek rahatsızlıklarıyla yüksek tansiyon ve barsak rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.

Şırnak İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

sirnak-tarihi-turistik-yerler
Sınırlarının 4/1 Doğu Anadolu Bölgesi, 4/3'ü Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunmaktadır. İlimiz kuzeyde Siirt, batıda Mardin, Kuzeydoğuda Van, doğuda Hakkari, güneyde Irak ve Suriye Devletleri ile komşudur. İlçeleri; Beytüşşebap, Cizre, İdil, Güçlükonak, Silopi ve Uludere'dir. İlimize bağlı 6 ilçe, 137 köy ve 64 mezra olmak üzere toplam 221 yerleşim birimi mevcuttur.

İlçelerimizin ilimize uzaklıkları şöyledir: Yüzölçümü :6904 Km Rakımı :1400 M. Cizre : 46 Km. Silopi : 75 Km. İdil : 75 Km. Uludere : 50 Km. Beytüşşebap :111 Km. Güçlükonak : 83 Km.dir.

TARİHÇESİ: Çok eski bir geçmişe sahip olan Şırnak ilinin tarihi Katip Çelebinin 17.yy'da yazdığı "Seyahatname" isimli kitabına göre Nuh tufanı öncesine kadar dayanır. Bu rivayete göre Nuh'un gemisinin ilimiz sınırları içerisinde bulunan yüksekliği 2089 metreye kadar uzanan Cudi dağının tepesinde bulunduğu rivayet edilir. İlimiz genelinde Km kareye 45 kişi düşmektedir. İlimiz nüfusunun büyük kısmını Kürt nüfusu oluşturmaktadır. Az sayıda İdil ilçesinde Süryani nüfus bulunmaktadır. İlimizde, iklim koşulları ve dağlık arazi nedeniyle, yerleşim birimleri oldukça dağınık ve son derece elverişsiz bir durumdadır. Sık sık yaşanan terör olayları nedeniyle yöre halkı küçük yerleşim birimlerini terk etmek zorunda kalmıştır. İlimizin geçim kaynakları madencilik, sınır ticareti, küçük esnaflık ve kısmen de olsa hayvancılıktır.

Şırnak turizmi
Şırnak ili sahip olduğu zengin tarihi, kültürel kaynakları ve doğal değerleri ile turistik açıdan önemli cazibelere sahiptir.

Turizm sektöründeki gelişmenin yeterli düzeyde olmadığı ilde, turizm ve rekreasyon tesisleri de nitelik ve nicelik olarak istenilen düzeyde gelişmemiştir. İl genelinde yer alan tarihi eserler, doğal güzellikler ve turistik olarak görmeye değer diğer yerler, yeterli altyapı bulunmaması ve turistik yatırımların yeterli olmaması nedeniyle gerektiği gibi değerlendirilememektedir. İlin turizm merkezlerinin başında Nuh Tufanı sonucu, Hz. Nuh Gemisinin konduğuna inanılan Cudi Dağı gelir. Cudi Dağında Hz.Nuh (A.S.) ın gemisine ait mıt denilen büyük çiviler ve tahta kalıntıları mevcuttur. Bu olayı Kuran' ı Kerim' de doğrulanmaktadır. Kasrik Beldesindeki Gutilerden kalma köprü, taştan yontulmuş sulama kanalı, ata binmiş adam resmi, Besta Meryem Kaplıcaları, Cizre İlçesindeki Hz. Nuh Türbesi, Mem-u Zin Türbesi, Kırmızı Medrese, İsmail Ebul-İz Müzesi ve Birca Belek Kalesi; Güçlükonak İlçesindeki Fenikelerden kalma Finik Kalesi ve meşhur Hista Kaplıcaları ile Firheşin Yaylası ile İdil İlçesindeki Merkez Cami ve Süryanilerden kalma çok sayıda kilise bulunmaktadır. İl merkezi ve bağlı İlçelerinde iki adet turizm belgeli tesis mevcuttur. Şırnak ilinin sosyo-ekonomik yapısının değerlendirilmesi sonucunda, ilde ileriye dönük gelişme perspektifleri içerisinde turizm sektörünün önemli bir potansiyele sahip olduğu ve potansiyelin iyi bir şekilde değerlendirilmesi sonucunda il turizm gelirlerinin önemli boyutlara ulaşabileceği söylenebilir.

Müzeler ve Ören Yerleri
Babil,Asur ,Med,Guti,Selçuklu,Osmanlı,Rum,Arap,Emevi,Abbasi dönemlerine ait Arkeolojik ve etnografik eserlerin bulunduğu,büyük fizikçi ve 60 makine mucidi İsmail Ebul-iz El Cezeri Müzesi Cizre ilçesinde bulunmaktadır.

Finik Ören Yeri
Cizre'ye yakın bir noktada bulunun Damlarca ve Eskiyapı köyleri arasında Finik Ören Yeri İ.Ö.4000 yıllarına aittir.Dağlık bir bölgede yer alan kentte saray,zindan,sarnıç yerleri ve beyaz kalker taştan oyulmuş çok sayıda mağara ev bulunmaktadır.Finik Kalesinin Kuzeyinde ^Borzana Sitiya" adı verilen yerde kayaya işlenmiş bir kadın kabartmasıyla.köyün kuzeydoğusunda yan yana duran bir kadın ve bir erkek kabartması bulunmaktadır.

Şah Ören Yeri
Cizre'nin Kuzeydoğusunda,Çağlayan köyündeki Şah Ören Yeri,Cudi dağının en sivri noktasının eteğindedir.Yerleşmenin kuzeyi,doğusu ve batısı tamamiyle dağlıktır.Bu dağlık kesimlerde Düşe,Çeko,Hırabe,Kayzer,Hırd kale harabeleri yer almaktadır.

Babil Ören Yeri
Cizre'nin 20.Km Güneybatısında Suriye sınırı üzerindeki Kebeli köyünde yer alan Babil Ören Yerinin çevresi dikdörtgen biçiminde surlarla çevrilidir.Dış kaleyi oluşturan bu surlarda yaklaşık 30 adet burç vardır.İç kale ise daire biçimindedir.Surlar yontulmamış bazalt kayalardan,yapılar ise beyaz kalker taştan yapılmıştır.

Kasrik Ören Yeri
Şırnak-Cizre karayolunun 30.Km.si üzerinde yer alan Kasrik Ören Yeri,Guti ler döneminde "Sazirka" olarak anılmaktaydı.Bir boğaz içinde yer alan yerleşmede ,tarihi su bentleri,heykeller ve kent kalıntıları bulunmaktadır.Cizre ve Finik Beylerinin bu yöreyi yazlık olarak kullandıkları bilinmektedir.

Bazebde Ören Yeri
Cizre'nin 2 Km doğusunda Dicle Nehri kıyısında yer alan Bezebde Ören Yeri.zamanla Dicle Nehri yatak değiştirdiği için Suriye topraklarında kalmıştır.İlk çağlara ait kent kalıntıları ve ünlü bir köprüsü vardır.

Cizre Kalesi
M.Ö.4000 yıllarında Guti İmparatorluğu tarafından Cizre Surları ile Cizre Kalesi yaptırılmıştır.360 oda ve 3 katlı olarak yaptırılmıştır.

Cizre Ulucami
639 yılında kiliseden camiye çevrilmiştir.Abbasi döneminde onarıma alınmıştır.1160 yılında Cizre emiri Baz Şah'ın oğlu Emir Ali Sencer tarafından büyük onarıma alınmış olup,minaresi 1156 yılında dört köşe şeklinde yapılmıştır.Cizre Ulucami tokmakları fizikçi ve sanat adamı İsmail Ebul-iz El Cezeri tarafından yapılmıştır.

Cizre Mir Abdal Camii
1437 yılında Cizre Beyi Emir Abdullah (Abdal) İbn Abdullah İbn Seyfeddin Boti tarafından yaptırılmıştır.Üstü kubbelidir.Cizre surları üzerindedir.Bazalt siyah taştan yapılmıştır.Mem-u Zin türbeleri bu mescide yapışık bölümün alt kısmındadır.

Cizre Nuh Peygamber Camii
Tufan olayından bu yana insanlığın ikince babası olan Nuh Peygamber (A.S).kendi adıyla anılan bu camide yatmaktadır.Nuh peygamberin mezarı alt bodrum katındadır.

Cizre Kırmızı Medrese
Cizre Beyliği döneminde II.Han Şeref Bey tarafından XIV.Yüzyılda yaptırılmıştır.Medresenin içi avlulu olup,doğusunda batısında ve kuzeyindi dersaneler,yemekhane ve öğretmen lojmanları bulunur.Mihrabı beyaz taştan olup,2.82x3.78 ölçülerindedir.Medrese Cizre'ye özgü kırmızı tuğlalardan örüldüğü için Kırmızı Medrese denilir.

Yasef Köprüsü(Cizre Köprüsü)
1164 yılında Zengi Devletinin veziri Cemaleddin İsfehani tarafından ikinci kez onarılmıştır.Köprü Cizre Surlarının 2.Km. mesafede olmakla beraber o zamanki Cizre'nin bir mahallesi içindedir.12 adet burç üzerinde 8 gezegen kabartması bulunur.Köprünün üzerinde Ashabikehf (Uyuyanyatırlar) adları yazılıdır.İnsan ve hayvan figürleri ile süslüdür.

Mehmet Ağa Kasrı
Cizre Dağkapı Mahallesinde Bayırağa sokakta bulunur.Bir kısmı siyah bazalt taştan,bir bölümü de beyaz kalker taştan yapılmıştır.Hamidiye Binbaşısı Fettah Ağa tarafından yaptırılmıştır.

Cudi Dağı
Pek çok gezgin,tarihçi ve yorumcunun yapıtlarında Nuh'un Gemisi'nin Cudi dağı üzerinde durduğu yazılmaktadır.Nuh'un mezarının Cizre'de bulunması Şırnak'a bir zamanlar Şehr-i Nuh denmesi,Cizre Surlarının gemi biçiminde olması da buna kanıt olarak gösterilmektedir.

Ayrıca yüce kitabımız Kur'an-ı Kerimin Hud suresinin 44.ayeti açıkça Tufan-Nuh Gemisinin Cudi Dağı'nda durduğunu yazmaktadır.

Yayla Turizmi
Beytüşşebap ilçesinde bulunan Faraşin yaylası görülmeye değer bir yerdir.

Dağ ve Doğa Yürüyüşü

Cudi dağı,Şahköy çağlayanı,Herekol dağı,dağ ve doğa yürüyüşü yapmaya elverişli alanlardır.

Akarsu Turizmi
(Kano-Rafting)
İlin en önemli akarsuyu olan Kızılsu,Habur ve Hezil çaylarının beslediği Dicle Nehri,akarsu turizmine elverişlidir.

Sportif Olta Balıkçılığı
Kızılsu Çayı'nda sportif olta balıkçılığı yapılmaktadır.

Bitki İnceleme
Cudi dağı floristik açıdan önemli bölgelerden biri olmakla birlikte henüz yeterince araştırma yapılamamıştır.

Yaban Hayatı
İlin orman kuşağına giren dağlık kesimleri yaban hayvanları için elverişli barınaklar oluşturmaktadır.En çok rastlanan yaban hayvanları tilki,tavşan,çulluk,keklik,ördek,kaz,turna ve bıldırcındır.

El Sanatları Hediyelik Eşya

Keçecilik,halı ve kilim dokumacılığı ildeki el sanatlarının başında gelmektedir.El örgüsü yün çoraplar, tozluklar, kuşaklar Yörük örgü desenleriyle yapılmaktadır.

Yerel Etkinlikler
Nevruz Bayramı 21 Mart
Kültür-Bahar Bayramı Haziran Ayı Başında
İl Olma Töreni 18 Mayıs
Kuzu Kırkma Bayramı Beytüşşebap İlçesi Temmuz Ayı

20 Eylül 2012 Perşembe

Şanlıurfa İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

sanliurfa_ilinin_tarihi_turistik_yerleri

Şanlıurfaya boşuna peygamberler şehri dememişler. Ilk kez sünnet olan, Kurban Bayramını Müslümanlara armağan eden ve Kabe'nin temelini atan Ibrahim Peygamber, bu topraklarda doğmus. Sabri ile şiirlere, şarkılara konu olan Eyüp Peygamber, çilesini bu topraklar üzerindeki mağarada çekmiş.

Urfa Balıklı Göl Konumu
Sanliurfa'ya bosuna peygamberler sehri dememisler. Ilk kez sünnet olan, Kurban Bayrami'ni Müslümanlara armagan eden ve Kabe'nin temelini atan Ibrahim Peygamber, bu topraklarda dogmus. Sabri ile siirlere, sarkilara konu olan Eyüp Peygamber, çilesini bu topraklar üzerindeki magarada çekmis. Hazreti Isa, kendisini topraklarina davet eden Urfalilara, yüzünü sildigi mendili göndermis ve bu yüzden Sanliurfa, Hiristiyanlar tarafindan kutsanmis topraklar olarak aniliyor.

Urfa sehir merkezindeki göl kutsal baliklari ve çevresinde bulunan tarihi eserlerle çok turist çeken bir yöredir. Göldeki baliklar halk tarafindan kutsal kabul edilerek yenilmemektedir.

Urfa Balıklı Göl Tarihi
Tektanrici üç din olan Islamiyet, Musevilik ve Hiristiyanlik tarafindan taninan ve bu dinlerin kutsal kitaplarinda adi geçen Hz. Ibrahim’in Urfa’da dogdugu rivayet edilir.

Öykü bu dogumun oldugu bölgenin Krali Nemrut ile Hz. Ibrahim arasinda geçer.

Yaptigi zalimliklerle kendinden geçen Nemrut gün gelmis kendisini Tanri zannetmeye baslamis ve büyük tapinaklar yaptirip içine de kendi heykellerini koydurmus. Halkina da baski yaparak kendisine Tanri diye tapmalarini istemis.

Bir gün bas kahin, Kral Nemrut'a gelir ve o yil dogacak bir çocugun putperestligi ortadan kaldiracagini ve kendisini öldürecegini söyler. Bu adam Hz. Ibrahim’dir. Bunun üzerine kral, o yil dogacak bütün erkek çocuklarin öldürülmesini emreder. Nemrut'un askerlerinden olan Azer, karisi Nuna Hatun hamile oldugundan, bugünkü Urfa Kalesinin kuzeyinde bulunan küçük bir magaraya gizler. Nuna Hatun, oglu Ibrahim'i dogurduktan sonra, onu magarada birakarak esinin yanina döner. Bir rivayete göre Hazreti Ibrahim kendi basparmagini emer ve parmagindan gelen sütle beslenir, bir baska rivayete göre de bir ceylan onu emzirir. Aradan 15 ay geçmis ama Hz. Ibrahim 15 yasinda bir delikanli gibi görünüyormus. Büyüdügünde babasinin yaninda yerini alir.

Fakat onlarin inandigi putlara degil, dünyadaki her seyin yaraticisi olduguna inandigi tek Tanri'ya tapar. Bu ugurda babasinin ve tabii ki Kral Nemrut'un da taptigi putlari kirar. O gün ülkede yemek için dahi olsa ates yakilmasi yasaklanir, bütün odunlar toplanir ve büyük bir ates yakilir. Ancak sadece Nemrut’un putperestligine baskaldirmamis, ayni zamanda kizi Zeliha’ya da gönlünü kaptirmistir. Kral Nemrut bu durum karsisinda Hz. Ibrahim’in yakilmasi emrini verir.

Bugün Balikli Göl’ün bulundugu yere, kentin her yerinden görülebilecek büyüklükte bir ates yakilir. Atesin karsisina denk düsen tepeye yaptirilan iki büyük sütun arasindaki mancinikla Ibrahim atese firlatilir. Ancak ates göle, odunlar ise baliklara dönüsür. O gün bugündür buradaki göl kutsal sayilir. Tipki göl gibi içindeki baliklar da kutsaldir; her kim bu baliklardan yerse onun kör olacagina inanilir.

O günden sonra gölün adi Halil-ür Rahman olur. Allahin Dostu anlamina gelen bu isim Hz. Ibrahim’in kutsalligini yansitir. Bugün göl hem Halil-ür Rahman, hem de Balikli Göl olarak aniliyor.

Ibrahim için aglayan Nemrut’un kizi Zeliha’nin gözyaslarindan ise Balikli Göl’ün hemen yaninda küçük bir göl daha olusur, bu gölün adi ise Zeliha’nin gözü anlamina gelen Ayn-Zelihadir.

Bugün her iki gölün karsisindaki tepenin üzerinde mancinik olarak kullanildigina inanilan iki sütun hala ayaktadir. Inanisa göre bu sütunlarin birinin altinda bitmeyen su, digerinin altinda ise bitmeyen altin bulunuyor; biri yikilirsa Urfa altina, digeri yikilirsa Urfa için altin kadar degerli olan suya gömülecek kent. Balikli Göl’ün hemen yani basinda yer alan ve Eyyubiler Devleti’nin kurucusu Salahaddin Eyyubi’nin yegeni Melik Esref tarafindan 1211 yilinda yaptirilan Halil-ür Rahman Cami ise, gölün dogal güzelligine mimari estetik katiyor.

Eski bir rivayete göre Anadolu topraklari tümü isgal durumuna düserse bu kutsal baliklar melek asker olup kurtulus savaslarina katilacagina inaniliyor. Kutsal baliklara da asker balik deniliyor.

18 Eylül 2012 Salı

Sivas İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

sivas_ilinin_tarihi_turistik_yerleri

Sivas ili târihî eserler, değerli mîmârî anıtlar, kaplıca, içmeler ve tabiî güzellikleri bakımından çok zengindir. Bu ile Abideler şehri de denir. Bilhassa Selçuklu eserleri bakımından Konya’dan sonra gelir.

Ulu Câmi: Kitâbesinden anlaşıldığına göre 1197’de Selçuklu Sultanı Kutbeddîn Melikşâh zamânında yapılmıştır. Eğriliğiyle meşhur çini bezemeli tuğla minâresi 1213’te yapılmıştır. Halk arasında Sultan Alâeddîn Câmii de denir.

Meydan Câmii: Dikilitaş Mahallesinde Kânûnî Sultan Süleyman Hanın vezirlerinden Koca Hasan Paşa tarafından 1564’te yaptırılmıştır. Kesme taştan yapılmış olup, içi ahşaptır. Minâresi tek şerefelidir. Arka tarafında türbeler vardır.

Kale Câmii: Kale Mahallesinde Sultan Üçüncü Murâd Hanın vezirlerinden Mahmûd Paşa tarafından 1580’de yaptırılmıştır. Dikdörtgen şeklinde olup, kubbesi kurşun, minâresi tuğladır.

Aliağa Câmii: Subaşı Mahallesinde Behram Paşanın oğlu Mustafa Bey tarafından 1589’da yaptırılmıştır. Kubbesi kurşun kaplamadır. Avluda bir âileye âit mezarlar vardır.

İmâret Câmii (Dâr-ür-Reha): Cağırağzı semtindedir. 1321 senesinde Kemâleddîn Ahmed bin Reha tarafından yaptırılmıştır. Mescit, imârethâne ve zâviyeden meydana gelen külliyeden günümüze sâdece mescit ulaşmıştır.

Kale Câmii (Divriği): Divriği ilçesindedir. Kitâbesinden Mengücükoğullarından Şehinşah bin Süleymân tarafından 1181’de yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Giriş kapısı bezemelerle süslüdür. Tuğla, taş ve çini bir arada kullanılmıştır. Dış görünüşün zenginliğine karşılık, câminin içi sâdedir.

Tonus Câmii ve halıları: Altınyayla ilçesindedir. Tonuslu Ahmed Ağa tarafından 1895’te yaptırılmıştır. Ahşap tavan işçiliği çok güzeldir. Câmi içinde serili olan ve câmi için özel dokunmuş olan 32 adet halının târihî değeri çok büyüktür. Halılar Türk veya Gördes düğümlü el dokuması olup, çözgü ve atkı ipleri tamâmen yün ve renkleri natüreldir. 1900 yıllarında dokunan halıların vakıf olduğuna dâir ifâdeleler halıların üzerine işlenmiştir.

Merkez Câmii: Şahruh Câmii olarak da bilinir. Alâüddevle’nin oğlu Şahruh Bey tarafından 1749 senesinde yaptırılmıştır. 1822’de tâmir edilmiştir.

Ulu Câmi ve Dârüşşifâsı: Divriği ilçesindedir. Mengücükoğullarından Ahmed Şah ve hanımı Adil Melike Turan tarafından 1228’de yaptırılmıştır. Selçuklu mîmârîsinin orijinal eserlerindendir. Câmi ve dârüşşifânın duvarları yontma taştandır. Câmide 20 kemer ve 25 kubbe vardır. Mihrabın üzerindeki kubbenin yüksekliği 40 m olup, bir sanat şâheseridir. Taş kapısı çiçek ve geometrik şekillerle süslenmiş taş oymacılığının en güzel örneklerindendir.

Çifte Minâreli Medrese (Darü’l-Hadis): İlhanlı veziri Şemseddin Cüveyni tarafından 1271’de yapılmıştır. 20 metre yüksekliğindeki kapısı Türk taş oymacılığının şâheseri sayılmaktadır. Tuğlalar arasına firüze renkli çiniler yerleştirilmiştir.

Gök Medrese: Selçuklu veziri Sâhip Ata tarafından 1271 senesinde yaptırılan bu medrese Türk mîmârî ve süsleme sanatının şâheserlerinden biridir. Çifte minâreli taş kapının zengin süslemeleri fevkalâdedir. Adını çinilerinden alan bu binâ bakımsız ve boş olması sebebiyle tahrip olmaktadır. Selçuklu eserlerinin en gözdelerinden olan bu târihî medresenin onarılması ile bu kıymetli eser kültür varlığımıza yeniden kazandırılacaktır. Medresede bir mescit ve 14 oda bulunmaktadır.

Büruciye Medresesi: 1271 senesinde Üçüncü Gıyâseddîn Keyhüsrev devrinde Muzaffer Bürucirdi tarafından yaptırılmıştır. İki katlı dört eyvanlı olan bu eserin çinileri meşhurdur. Halk arasında Hacı Maksud veya Hacı Mesud Medresesi olarak anılır. Müze olarak kullanılan medresede üç kabir vardır. Muzaffer bin Hibetullah’ın türbesi de bu medresededir. 1965-1966 arasında tâmir edilen Medrese günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.

İzzeddîn Keykavus Şifâhânesi (Şifâhiye Medresesi): Şifâhane ve tıp medresesi olarak 1217’de yapılan külliyeden günümüze sâdece şifâhâne ulaşmıştır. Taç kapının sağındaki eyvanda Sultan Birinci İzzeddîn Keykavus’un türbesi vardır. Kırmızı tuğladan yapılmış olan taç kapı firuze, mor ve beyaz çinilerle süslenmiştir. Dünyânın ilk akıl hastânesi kabul edilir. İçerisi mavi siyah çinilerle süslenmiştir.

Türbeler: Sivas, câmiler gibi türbeler bakımından da zengin bir şehirdir.

Şemseddîn Sivâsî Türbesi: Meydan Câmiinin avlusunda merdivenlerden inişte sağ taraftadır. Büyük velî Şemseddîn Sivâsî’nin medfun olduğu türbe 1600 yılında yapılmıştır.

Güdük Minâre (Dabak Tekkesi): 1347’de Eratnaoğullarından Şeyh Hasan Bey için türbe olarak yapılmıştır. Yanına yapılan işhanı bu eseri gizlemiştir. Türbenin içinde siyah mermerden yapılmış sanduka vardır. Cephesi tamâmen mermerdir. Üzeri 10 m yüksekliğinde tuğladan geometrik süslemeli üstüvane şeklinde bir kubbeyle örtülüdür.

Ahi Emin Ahmed Türbesi: 1233’te yapılmıştır. Tokmakkapı Mahallesindedir. Kesme taştan sekizgen olarak yapılmıştır. İki basamaklı bir merdivenle inilir. Selçuklu biçimi süslenmiş bir mihrabı ve iki penceresi vardır.

Sitte Melik Türbesi: 1196’da Emin Seyfeddin Şah bin Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Divriği ilçesindedir. Sekizgen plânlıdır. Şehinşah Türbesi olarak da bilinir.

Kâdı Burhâneddîn Türbesi: 1398’de yapılmıştır. TürbeKâdı Burhâneddîn İlkokulu bahçesindedir.

Çobanbaba (Şeyh Çoban) Türbesi: Suşehri’nin Çobanlı Yaylasındadır. Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim Han, Çaldıran’a giderken, yaşlı bir çoban koşarak yanına gelir:

“Sulağımıza hoş geldin sultanım. Görüyorum ki yorgunsun, açsın. Bu fakire misâfir olursan gönül alırsın.” der. Yavuz Sultan Selim Han; “Ben tek başıma değilim Çoban baba. Ardımda koca bir ordu var.” der.

Çoban tevekkülle boynunu büker: “Allahü teâlâ kerimdir. Hele sen bir mola ver. Misâfir kısmetiyle gelir.” der.

Yavuz Sultan Selim Han; “Bunda bir hikmet var” diyerek mola verilir. Çadırlar kurulur.

Çoban, sürüden 4 koyun seçer ve keser, yüzer, temizler ve kazana koyar.“Bir şartım var kemikleri sakın atmayın.” der. Bütün ordu doyar. Çoban kemikleri deriye doldurup duâ eder ve koyunlar Allahü teâlânın izniyle dirilir ve sürüye katılır. Yalnız biri topallar. Yavuz Sultan Selim Han; “Bu neden topallar?” diye sorunca, Çoban; “Bunun bir kemiği noksan.” der. Yavuz Sultan Selim Han, koynundan bu koyunun aşık kemiğini çıkararak; “Sizi denemek istedim. Siz kâmil bir velisiniz.” der ve duâsını ister. Bu zât da:

“Allahü teâlânın yardımı senin üzerindedir. Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili ve şerefli Peygamber efendimiz ve Eshâb-ı kirâmı senin yanındadır. Merak etme zafer senin olacaktır. Muzaffer olarak döneceksin.” der.

Bu kerâmet ehli çobanın türbesi ziyâret edilen yerlerin başında gelmektedir.

Şehid Abdülvehhab Gâzi Türbesi: Evliyâ Çelebi, eserinde bu türbeyi Sultan Dördüncü Murâd Hanın ziyâret ettiğini yazar. Abdülvehhab Gâzi, Emevîler devrinde yaşamış bir komutandır. Emevîler devrinde İslâm ordusu Sivas’ı fethetmiş ve Abdülvehhab Gâzi ve bir kısım asker Sivas’ta bırakılmıştır. Bizanslıların saldırısında bu mübârek zât şehit olmuştur. Türbe içinde 7 kabir bulunmaktadır.

Taşhan: Paşabey Mahallesinde Kurşunlu Hamamı doğusundadır. 1575’te yapılmıştır. Behrampaşa vakfındandır.

Behrampaşa Hanı: Sivas Vâlisi Behrampaşa tarafından 1573’te yaptırılmıştır. Taştan iki katlı ve çok sağlamdır. Orta yerde büyük bir avlu ve bunun etrâfında odalar bulunmaktadır.

Eğriköprü: Sivas-Malatya yolu üzerinde Selçuklular zamânında yapılmıştır. 173,2 metre uzunluğundadır. Biri 12, diğeri 6 gözlü iki bölümden meydana gelmiştir.

Sivas Kalesi: Sivas târihi kadar eski olan kalenin kimin tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Bizanslılar döneminde Justinyen devrinde büyük bir tâmir görmüştür. Türklerin eline geçtikten sonra çeşitli dönemlerde tâmir görmüştür. Kale, yukarı ve aşağı kale olmak üzere iki kısımdır. Yukarı kale, toprak kale olarak bilinen bugünkü 4 Eylül Baskınının bulunduğu kısımdır. Aşağı kale olarak bilinen kısım Şifâhiye Medresesinin bulunduğu yerden başlayıp, Kongre Müzesi, Vilâyet Konağı, Behrampaşa Hanı, Pulur Tepesi, DDYyönünde Şifâhiye Medresesine varan çizgi içerisinde kalan bölgedir.

Aşağı Kale ve Yukarı Kale: Koyulhisar ilçesindedir. Yalçınkaya üzerine kurulmuş olan ve Kale-i Zir de denilen Aşağı Kalenin bugün sâdece duvar kalıntıları vardır. Yukarı Kale ise Kale-i Bâlâ diye anılır. Uzun Hasan tarafından yaptırıldığı söylenen kalede çok sayıda ev, su sarnıcı, anbar ve cephânelik vardır.

Divriği Kalesi: Mengücükoğulları tarafından 13. asırda yaptırılmıştır. İç ve dış kale olmak üzere iki bölümdür. Dış kalenin surlarının büyük kısmı yıkık vaziyettedir. İç kalede Seyfeddin Şah tarafından yaptırılan bir câmi vardır.

Eski Eserler Müzesi: 1937’de açılmıştır. Selçuklu ve Osmanlı devrine âit silâh, para kesesi, tekke eşyâsı, kemer, takı; daha önceki devirlere âit arkeolojik bölümde porselen, seramik, cam eşyâ; etnoğrafik bölümde el sanatları, eski giyim-kuşam, yatak örtüleri gibi eserler sergilenmektedir.

Mesire yerleri: Sivas, tabiî güzellikler bakımından çok zengindir. Yerleşim yerlerine yakın vâdi boylarıyla göl kıyıları genellikle mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Bâzıları şunlardır:

Gökpınar Gölü: Gürün ilçesi yakınındadır. İlin önemli mesire yerlerindendir. Göl, suyunun duruluğu, günün her saatinde değişen rengi ve balığının bolluğu ile ünlüdür. Konaklama tesisleriyle güzel bir dinlenme yeridir.

Hafik Gölleri: Hafik ilçesi yakınında irili ufaklı göllerden meydana gelmiştir. Her biri mesire yeri olup, göldeki balıklar lezzetlidir. Tabiî güzellikleriyle güzel bir dinlenme yeridir.

Eğriçimen: Koyulhisar ilçesine 20 km uzaklıkta ve 1700 metre yükseklikte bir yayladır. Ormanları, serin havası ve soğuk su kaynakları ile güzel bir mesire yeridir.

Sızır Çağlayanı: Gemerek ilçesinin Sızır bucağında Göksu Nehri üzerindedir. Bölgede gazino ve çay bahçesi vardır.

Tödürge Gölü: Zara ilçesine 25 km uzaklıktaki göl, güzel bir dinlenme yeridir. Balığı boldur. Gölde kayıkla dolaşılır.

Koyunkaya Mesiresi: İmranlı’ya 12 km mesâfede, çam ormanları, serin havası ve bol su kaynaklarıyla güzel bir dinlenme yeridir.

Karaçayır: İl merkezine 27 km mesâfede, çam ormanlarıyla kaplı güzel bir mesire yeridir.

İçme ve kaplıcalar: Sivas ilinde çok sayıda sıcak su kaynakları vardır. Halk bunlara “çermik” demektedir. Bâzıları şunlardır:

Balıklı Çermik: Kangal ilçesine 17 km mesâfede Kavaklıdere mevkiindedir. Konaklama tesisleri mevcut olan kaplıcanın suyu; dolaşım sistemi hastalıklarına, ağır olmayan kalp yetmezliklerine, yüksek tansiyona, damar sertliklerine, solunum sistemi hastalıklarına, romatizma hastalıklarıyla kronik iltihaplı kadın hastalıklarına iyi gelmektedir. Havuzlarda bulunan ve insanlardan kaçmayan balıklar, vücudun hastalıklı bölgesine yaptıkları mikro-masaj ve salgıları ile cilt hastalıklarına; küçük yılanların da yılancık hastalığının bulunduğu yere sarılıp sıkmaları sûretiyle tedâvi ettiklerinden tavsiye edilmektedir.

Akçaağıl Kaplıcası: Suşehri’ne 9 km uzaklıkta Akçaağıl köyündedir. Konaklama tesisleri mevcut olan kaplıca suyu içme olarak, karaciğer, safra kesesi ve barsak hastalıklarına; banyo ile romatizma, nefrit, nevralji ve kadın hastalıklarına faydalıdır.

Sıcak Çermik: Yıldızeli ilçesinin Direkli bucağındadır. Konaklama tesisleri mevcut olan kaplıca suyu, her çeşit romatizma, nefrit, nevralji ve kadın hastalıklarına iyi gelmektedir.

Soğuk Çermik: İl merkezine 19 km uzaklıkta aynı isimle anılan bir vâdidedir. Konaklama tesisleri olan kaplıca suyu romatizma, asabî hastalıklarda ve deri hastalıklarında faydalıdır.

Ortabucak Çermiği: Şarkışla’nın Ortabucak yöresindedir. Tesisleri olan kaplıca suyu, romatizma ve deri hastalıklarına faydalıdır.

17 Eylül 2012 Pazartesi

Sinop İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

sinop_ilinin_tarihi_turistik_yerleri

Sinop, tabii güzellikleri ve târihî eserleri zengin bir ilimizdir. Karadeniz’in bütün özellik ve güzelliğini toplayan bir yarımadadır. Çok eski devirlerden beri bir yerleşim merkezi olduğundan, târih ve kültür hazinesi bir ilimizdir. Başlıca târihî eserleri şunlardır:

Sinop Kalesi: Hititler zamânında yapıldığı tahmin edilmektedir. Daha sonraki dönemlerde tâmir edilmiş ve ilâveler yapılmıştır. Selçuklular 1215’te bir iç kale yaparak, gerekli gördükleri burç ve kuleleri güçlendirmişlerdir. Surların yüksekliği 30-35 m’dir. Dış surlar doğuda 500, batıda 270, kuzeyde 800, güneyde ise 400 metredir. Sultan İzzeddîn Keykavus’un yaptırdığı iç kale sağlam durumdadır. Kalenin; Kumkapı, Meydankapı, Tersanekapı, Tabakhânekapısı, İçhisar, Kale ve Yonca kapıları vardır. Kale, meşrûtiyetten sonra siyâsîlerin konduğu bir hapishâne hâline gelmiştir.

Alaeddîn Câmii: Sinop’un en eski câmisi olup, Selçuklu devri eseridir. Kitâbesinden anlaşıldığına göre Muinüddîn Süleyman Pervâne tarafından 1267’de yaptırılmıştır. Büyük Câmi diye de bilinir. Çeşitli zamanlarda tâmir gören câmi, en son olarak 1950’de onarılmıştır. Bir sanat şaheseri olan som mermerden yapılmış minberin bâzı parçaları, kubbenin yıkılmasıyla kırılmıştır. Bu parçaları, Türk-İslâm Eserleri Müzesindedir. Şimdiki minber ise 1851’de yapılmıştır.

Saray Câmii: Candaroğullarından Celâleddîn Bâyezîd tarafından 1374’te yaptırılmıştır. Kare plânlı, tek kubbeli bir câmidir.

Seyyid Bilâl Câmii: Cezâyirli Ali Paşa tarafından 1867’de yaptırılmıştır. Cezâyirli Ali Paşa Câmii de denir. Sultan Abdülhamîd Han tarafından 1896’da tâmir ettirilmiştir.

Fethi Baba Mescidi: Mehmed Ağa tarafından 1353’te Candaroğlu İsmâil Beyin emriyle yaptırılmıştır. Tersâne Câmii olarak da bilinir. Mermer mihrabı oldukça ince işçiliklidir.

Alâeddîn Medresesi: Vezir Muinüddîn SüleymanPervâne tarafından 1262’de Selçuklu Sultanı Alâeddîn Keykubat adına yaptırılmıştır. Girişin karşısındaki ana eyvan 1889’da tâmir sırasında derslik oldu. Hâlen müze olarak kullanılmaktadır.

Şehitler Çeşmesi: Kırım Harbinde Rusya’nın baskınında şehit olan askerlerin cebinden çıkan parayla yapılmıştır. Günümüzde harap bir haldedir.

Seyyid Bilâl Türbesi: Türbede Peygamber efendimizin soyundan gelen Seyyid İbrâhim Bilâl hazretleri medfundur. 675 yılında İstanbul’un Ömer ibni Abdülaziz tarafından kuşatıldığında, rivâyetlere göre, Orta Asya’dan yanında Müslüman Türklerle bu sefere iştirak için yola çıktı.

Karadeniz’de gemiyle İstanbul’a giderken fırtınaya tutuldu. Sinop limanına girdi. Liman gümrük vergisini ödediler. Bugün Alâeddîn Câmiinin bulunduğu yerde kardeşi Seyyid Ali Ekber ve Orta Asyalı Müslüman Türk askerleriyle dinlenip, hasta olan askerlerin tedâvisini yaparken Sinop’taki Bizanslı Tekfurun emriyle Bizanslı askerler geceleyin saldırdılar.

Çarpışma sabaha kadar ve hatta gündüz de devam etti. Seyyid İbrâhim Bilâl ve yanındakiler Bizans askerlerinin kuşatmasını yararak bugün Hükümet Konağının bulunduğu semtteki Meydan Kapısından çıkmak üzereyken Seyyid İbrâhim Bilâl şehit düştü. Bu zât kerâmetini göstererek kılıç darbesiyle yere düşen mübârek başını koltuğunun altına alarak kabirlerinin bulunduğu yere kadar birkaç yüz metre yürüyüp kıble istikâmetine yüzünü dönerek ve başını da yerine koyup, kabre konulmuş gibi uzandılar.

Bu hâdiseyi seyreden halk hayret, dehşet ve korku içinde Bizans Tekfuru aleyhine bu mübârek insanları neden öldürdün diye bağırmaya başlayınca, halkın tepkisini yatıştırmak için Tekfur çarpışmayı durdurdu. Şehit olanların İslâm usüllerine göre gömülmesine müsâde etti. Seyyid İbrâhim Bilâl de aynı yere defnedildi. Yaralı Türk asıllı Müslümanlara iyi davrandı. Sinop’un ilk Müslüman sâkinleri bu Orta Asyalı Türkler olmuştur. Müslüman olan Sinoplu kızlarla evlenerek çoğalmışlardır. Seyyid Ali Ekber de şehit olanlar arasındadır.

Seyyid Ali Ekber hazretlerinin kabri Alâeddin Câmii yanındaki Yeşil Türbede, Seyyid Bilâl hazretlerinin kabriyse Ada Mahallesinde Cezâyirli Ali Paşa Câmii bitişiğindeki Tayboğa (Seyyid Bilâl) türbesindedir.

Sinop tekfuru yaptığına sonradan çok pişman olmuş ve Seyyid Bilâl hazretleri için yaptırdığı türbenin kapı eşiğine gömülmesini vasiyet etmiştir. Önceleri türbeyi ziyâret edenler tekfurun mezarını çiğneyerek türbeye girerlerken, daha sonra bu kapı iptal edilerek, türbeye başka bir kapı açılmıştır. Şu anda türbeye Cezâyirli Ali Paşa Câmii içinden geçilmektedir.

Câminin avlusunda Kültür ve Turizm İl Müdürlüğünce yazdırılan bir levhada şu bilgiler vardır: Türbe Çepni Türklerinin Beyi Emir Tayboğa için torunu Emir Belgamiş tarafından 1297 yılında yaptırılmıştır. Emir Tayboğa 1259 yılında Sinop’a baskın yapan Trabzon Rum Devleti ordusunun geri püskürtülmesinde büyük rol oynamıştır. Vasiyeti üzerine H.91 yılında İstanbul’un fethi için giderken Sinop’ta şehit düşen Seyyid Bilâl’in yanına gömülmüştür. Türbenin bitişiğine 1876 yılında Kaptan-ı Deryâ Cezâyirli Ali Paşa tarafından dikdörtgen plânlı bir câmi yaptırılmıştır.

Gâzi Çelebi Türbesi: Süleyman Pervâne Medresesinin sağ bitişiğindedir. Pervâneoğullarının son hükümdârı olan ve 1322 senesinde vefât eden Gâzi Çelebi’ye âittir.

İsfendiyaroğulları Türbesi: Alâeddîn Câmii bahçesinde bulunan türbede, Candaroğullarından Celâleddîn Bâyezîd ile oğlu İsfendiyar’ın oğlu İbrâhim Beylerle bu âileye mensup daha 8 zâtın kabri bulunmaktadır. Türbenin hangi târihte ve kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Türbe içindeki sandukalar Türk taş işleme oymacılığının eşsiz örneklerindendir.

Sultan Hâtun Türbesi (Aynalı Kadın): Halk arasında “Aynalı Kadın Türbesi” adıyla geçer. 1335 târihinde Birinci Murâd’ın kardeşi Süleyman Paşanın kızı İsmet SultanHâtun için yaptırılmıştır. Sinop Müzesi bahçesindedir.

Hâtunlar Türbesi: Candaroğulları zamânında yapılmış olan türbe, Cezayirli Ali Paşa Câmii yanındadır. Celâleddîn Bâyezîd’in oğlu İskender’in karısı ile kızı Ture Hâtun için yaptırılmıştır.

Eski eserleri

Serapis Tapınağı: Şehir merkezindeki Şehitler Parkı içinde 1954’te bir kazı esnâsında çıkmış olup Romalılara âittir. Sinop Müzesi: 1541’de açılmış ve 1970’te yeni binâsına taşınmıştır. Müzede arkeolojik ve etnoğrafik eserler sergilenir. Türklere ve Türklerden önceki devirlere âit eserler mevcuttur. Müzede ayrıca Şer’i Mahkeme Sicilleri de vardır. Boyabat Kalesi: Eski ve yeni kale olarak iki kaledir. Yeni kale eski kale üzerine yapılmıştır. Kaleden Gâzidere Çayına inen 252 basamak vardır. Kaya tünelinden ayrılan gizli bir yeraltı yolu şehrin altından geçerek, Erenlik Tepesine ulaştığı anlatılır. Yeni kale Osmanlı yapısıdır. Fâtih Sultan Mehmed Hanın Uzun Hasan’a karşı Otlukbeli Seferine giderken, bu kalede kaldığı rivâyet edilmektedir.

Mesire yerleri: Sinop, tabii güzellikler bakımından oldukça zengindir. Zengin orman dokusu, Karadeniz’deki uzun kıyısı, tabiî kumsallarıyla şirin bir ilimizdir. Başlıca mesire yerleri şunlardır:

Hamsaroz Körfezi: Bir yanı deniz, bir yanı ormandır. Çok çeşitli çiçeklerle süslüdür. Berrak denizi, bol çiçeği ve ağacı ile güzel bir dinlenme yeridir. İl merkezine 3 km mesâfededir. Körfezde bir av hayvanları parkı vardır.

Ayancık Çamlığı: Ayancık ilçesinde, orman içi dinlenme yeridir. Sarıçam ve karaçam korularından meydana gelen bölge, tabii güzellikleriyle meşhurdur.

Türkeli Çamlığı: Türkeli ilçesi yakınlarında orman içi dinlenme yeridir. Karaçam, kayın ve sarıçam ormanlarıyla kaplı güzel bir mesire yeridir.

Akliman Kumluğu: İl merkezine 2 km mesâfededir. Deniz ve ormanın iç içe olduğu kumluk, Boztepe ile Akliman burunları arasında kalır ve aynı zamanda tabii gemi barınağıdır. Denizi çok sığdır.

Kaplıca ve İçmeler: Sinop, şifâlı su kaynakları bakımından zengin olmasına rağmen bu kaynakların çoğunda tesis yoktur. Başlıca kaplıca ve içmeler şunlardır:

Aloğlu İçmesi: İl merkezi yakınlarındadır. Konaklama tesisleri yoktur. Kaplıca suyu içme olarak mîde, karaciğer ve safra yolları rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.

Acısu İçmesi: Gerze ilçesinin Acısu köyündedir. Konaklama tesisleri yoktur. Suyu çeşitli mîde rahatsızlıklarına faydalıdır.

Soğuk Su: Sinop-Boyabat yolunun 47. km’sinde Cankurtaran Karakolu olarak da bilinir. Soğuk suyun etrâfı köknar ağaçları ile kaplıdır. Orman içinde yer alan bu su şifalı olarak bilinmektedir.

Buzluk Yaylası: Durağan ilçesi sınırları içinde olup, ilçe merkezine 10 km mesâfededir. En önemli özelliği yaylada bulunan mağaranın içinde yaz aylarında buzların meydana gelmesi, kışın ise erimesidir. Bu sebeple halk arasında Buzluk Mağarası adıyla bilinir.

16 Eylül 2012 Pazar

Siirt İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

siirt-tarihi-turistik-yerler
Siirt adının Sami Dili’nden geldiği öne sürülmektedir. Bazı kaynaklarda bu adın, Keldani Dili’nden, kent anlamına gelen Keert (Kaa’rat) sözcüğünden kaynaklandığı yazılıdır. Siirt sözcüğü, isim kaynaklarında; Esart, Sairt, Siirt, Siird, gibi çeşitli biçimlerde kullanılmıştır. Süryani’ler kente Se’erd (yöresel söyleniş biçimiyle Sert) demişlerdir. XIX.Yy.’da Sert, Seerd, Sört, Sairt olarak kullanılmış, günümüzde de Siirt biçimiyle benimsenmiştir.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 41o–57ı doğu boylamı ve 37o-55ı kuzey enlemi üzerinde yer alan Siirt, doğudan Şırnak ve Van, kuzeyden Batman ve Bitlis, batıdan Batman, güneyden Mardin ve Şırnak İlleri ile çevrilidir.

İl topraklarının büyük bölümü dağlarla kaplıdır. Kuzeyde Muş Güneyi Dağları, doğuda Siirt Doğusu Dağları İl’in doğal sınırlarını oluşturan sıradağlardır.

1990 yılında değişen sınırlardan sonra Siirt İli’nin yüzölçümü 6.186 Km2’ye inmiştir. 2007 yılı nüfus sayımına göre 291.528 kişilik nüfusuyla Türkiye toplam nüfusunun %o4,13’ünü barındırmaktadır.

İLÇELER
Aydınlar, Baykan, Eruh, Kurtalan, Pervari ve Şirvan’dır.

KÜLTÜR TURİZMİ

CAMİ VE TÜRBELER
Ulu Cami : Yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen caminin Selçuklu Sultanlarından Muguziddin Mahmut tarafından 1129 (523 H) yılında onarılmıştır. 1260 (658 H) yılında da Cizre hakimi Selçuk Atabeylerinden El Mücahit İshak tarafından camiye ilaveler yaptırılmıştır.

Cumhuriyet Camii : Yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen Cami 1926 yılında onarılmış, Hıdrul Ahdar olan adı Cumhuriyet Camii olarak değiştirilmiştir.

Veysel Karani Hz. Türbesi : Baykan ilçesinin Ziyaret Beldesindedir. Yörenin “Cas denilen harcıyla yapılıp Kubbe ile örtülmüş olan türbe, 1967 yılında yıktırılarak yerine yeni bir türbe yaptırılmıştır.

İbrahim Hakkı ve Hocası
İsmail Fakirullah Türbesi : Din ve astronomi bilgini olan İbrahim Hakkı’nın Hocası İsmail Fakirullah için 18.yüzyılda yaptırdığı türbe Aydınlar ilçe merkezinde (Tillo) bulunmaktadır.

Sultan Memduh Türbesi : Asıl adı Sultan Mahmut olan Sultan Memduh Hz. Hicri 1174, Miladi 1761 yılında Aydınlar (Tillo) ilçesinde dünyaya gelmiştir. Sultan Memduh’un 47.000 beyitlik bir divanı bulunmaktadır. Hicri 1263 Miladi 1847 yılında vefat etmiştir.

Şeyh Muhammed El Hazin Türbesi : Şeyh-ul Hazin, yer yer Siirt Merkez Ulu Camiinde vaaz ve nasihatlerde bulunmuş, bir seferinde ihlas süresinin tefsiri üzerinde 40 gün vaazı nasihat ettiği söylenmektedir. 1891 yılında vefat etmiştir.


KİLİSELER
Siirt İlinde yer yer kalıntıları günümüze kadar gelen kilise ve manastır bulunmaktadır. Bunlardan en önemlileri şunlardır.
Siirt kent merkezindeki Hadervis Kilisesi ve Mir Yakup Manastırı. Şirvan İlçe merkezinde bulunan kilise.

KALELER
Derzin Kalesi: Bizans Döneminden kalma oldukça sarp bir tepenin üzerinde inşa edilen kalede bulunan gözetleme kuleleri günümüze kadar varlıklarını koruyabilmişlerdir.

İnce kaya (Kormas) Kalesi : Şirvan ilçesinin 10 km. uzağında incekaya (Kormas) köyünde bulunan Bizanslılar dönemine ait kaledir.

İrun Kalesi: Şirvan ilçesinin 40 km kuzeyinde sarp dağların zirvesinde kurulmuştur. Kalenin bulunduğu dağın eteğinden geçen nehirle yer altı tüneli ile bağlantısı bulunmaktadır.

Şirvan (Küfre) Kalesi : İlçe merkezinin 4 km doğusunda, ilçenin adıyla anılan kaledir. Doğal bir kayanın üzerinde mevki ye hakim olarak yapılan kale bir kartal yuvasını andırmaktadır.

EKO TURİZM
MAĞARALAR
İlin Jeolojik yapısında kalkerli oluşumlar önemli yer tuttuğundan pek çok sayıda mağara oluşmuştur. Bunların bir bölümünde, insanlarca konut olarak kullanıldığını gösterir izlere rastlanmaktadır. Suya karşı direnci az olan kalkerlerin erimesi ile ortaya çıkan bu doğal mağaralar genellikle vadi boylarında yoğunlaşmıştır. Bunların en ünlüleri Botan Mağaralarıdır.

YAYLALAR
Pervari İlçesindeki Çemikari, Cema ve Herekol yaylaları ile Şirvan İlçesinde Baçova yaylası yöre halkı tarafından ilgi görmektedir. Yaz, kış bol yağışlı olan bu yüksek platolar, zengin çayırlarla kaplıdır.

TERMAL TURİZM
Sağlarca Kaplıcası : Siirt’e 15 km. uzaklığında, Eruh yolu üzerindedir. Banyo uygulamalarıyla deri hastalıklarına, romatizmada, kadın hastalıkları, nevralji, nevrit, polinevrit, polio sekelleri ve su içi egzersizlerinde yararlı olmaktadır.

AV TURİZMİ
Siirt ilinde önemli av turizminde bol miktarda keklik vardır. Av mevsimi genellikle Ekim-Şubat dönemini kapsar. Bunun dışında her zaman akarsularda balık avlamak mümkündür.

NE YENİR?

Siirt’e özgü yemekler arasında, Büryan (Perive) et yemeği ve fes şeklinde tencerelerde pişirilen perde pilav vardır.

NE ALINIR?

Bıttım sabunu, Siirt battaniyesi, Jirkan kilimi, Pervari balı ve fıstık Siirt’e has ürünlerdendir.

YAPMADAN DÖNME
Veysal Karani Hazretleri ile İbrahim Hakkı Hazretleri Türbeleri görmeden,

Ulu Camii gezmeden,

Siirt Büryanı, Perde Pilavı ile Zivzik Narını tatmadan,

Tiftik dokuma battaniyesi, Siirt Fıstığı, Bıtım Sabunu, Pervari balı almadan,

….Dönmeyin.