11 Ağustos 2012 Cumartesi

Erzincan İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

erzincan_ilinin_tarihi_turistik_yerleri
Doğu Anadolu Bölgesi'nde Fırat'ın yukarı kısmında yer alan Erzincan, Anadolu'nun en eski kültür merkezlerinden birisidir. Tarihi ipek yolu güzergahında yer alan kent Hitit, Urartu, Med, Pers, Hellen, Roma egemenliğinde kalmış, Malazgirt Zaferinden sonra Türk ve Osmanlı hakimiyetine geçmiştir. Erzincan kültürel zenginliği kadar doğal güzellikleri, coğrafyası, mutfağı ve alışveriş olanakları ile tam bir turizm cennetidir.

İLÇELER:
Erzincan ilinin ilçeleri; Çayırlı, İliç, Kemah, Kemaliye, Otlukbeli, Refatiye, Trecan ve Üzümlü'dür.
Çayırlı : Erzincan'a 114 km mesafede olan ilçenin hangi tarihte kurulduğu bilinmemektedir. İlçedeki gezip görülecek yerler 1219 tarihinde Karslı Tahir Usta tarafından yapılmış, duvarları yontma taşlarla örülü, tavanı ahşap oymalarla süslenmiş bir konak, keşiş dağı üzerinde bulunan ve bir doğa harikası olan Aygır krater gölü, Büyük Yayla gölü, Yedi Göller ve Kartallı köyü gölüdür.
İliç : Erzincan'a 153 km uzaklıkta bulunan İlçenin ilk yerleşim tarihi kesin olarak bilinmemektedir. İliç'in köylerinde çok sayıda höyük ve tarihi yapı kalıntıları bulunmaktadır. Bunların çoğunda bilimsel kazı ve araştırmalar yapılmıştır. Altıntaş köyünde, Romalılara ve daha sonraki dönemlere ait olan çok sayıda kalıntılar bulunmaktadır.
Kemah : Erzincan'a 52 km uzaklıktaki ilçede gezip görülecek yerler arasında Kemah Kalesi, Gülabibey Çeşme ve Hamamı, Melik Gazi Türbe ve Zaviyesi, Tugay Hatun Kümbeti, Ali Baba Türbesi, Gözcü Baba Türbesi, Hacı Mahmut Bey Çeşmesi, Alaattin Bey Çeşmesi gibi tarihi eserler ile Buz Mağarası ve Soğuksular mesire yeri bulunmaktadır.
Kemaliye: Erzincan'a 194 km uzaklıktaki, Keban Baraj Gölü kıyısında güzel bir vadi içinde kurulmuştur. İlçede gezilip görülecek yerler arasında Endiçi Kalesi, Roma Mezarlığı gibi tarihi kalıntılar ile Topkapı Camii, Orta Cami bulunmaktadır. Ayrıca İlçenin Ocak köyünde, Selçuklu Osmanlı mimarisinin özelliklerini gösteren Hıdır Abdal Sultan Türbesini sayabiliriz.
Otlukbeli: 1473'te Fatih Sultan Mehmet ile Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan arasındaki Otlukbeli Savaşı Erzincan'a 142 km uzaklıkta bulunan bu ilçede yapılmıştır. İlçe merkezinin 6 km kuzeybatısında olan traverten şeddi (Maden sularının oluşturduğu traverten şeddi) gölünün oluşumu günümüzde halen devam etmektedir. Otlukbeli Gölü'nün en önemli özelliği, çanağının ve oluşumunun göl türleri içerisinde günümüze kadar bilinenlerin içerisinde dünyada tek tip oluşudur. Göl, bu özelliğinden dolayı, doğal anıt olarak da nitelendirilmektedir.
Refahiye: Erzincan'a 71 km uzaklıktadır. İlçedeki gezip görülecek yerler arasında Kutlutepe, Kutsal Kaya, Kadıköy Kilisesi, Merkez Cami, Köroğlu Mağarası, Bal kaya, Refahiye Ormanları ve Dumanlı Yaylasını sayabiliriz. Ayrıcı İl merkezine 42. Km. uzaklıkta, Yıldırım Akbulut Kayak Tesisleri hizmet vermektedir.
Üzümlü: Erzincan'a 23 km. uzaklıktadır. İlçede gezip görülecek yerler arasında Akkoyunlu Cami, Hacı Nutullah Cami gibi tarihi kalıntılar ile Şeyh Karpuz Mağarası, Aygır Gölü, Hıdırellez Gölü, Bayırbağ Değirmenönü Mesire alanı ve karakaya Çermik Mesire alanını sayabiliriz

Tercan : Erzincan'a 88 km uzaklıktadır. İlçede gezip görülecek yerler arasında Kefrenci Tapınağı, Pekeriç (Çadırkaya kalesi), Kötür Köprüsü ile Orta Çağ Türk mimarisinin en ilginç ve önemli eseri kervansaray, hamam, mescit ve türbeden oluşan Mama Hatun külliyeyi sayabiliriz.

NASIL GİDİLİR?
Karayolu : Terminale şehir içi olmuş ve otobüs hattıyla ulaşmak mümkündür.
Otogar Tel : (+90-446) 214 16 03
Demiryolu : Tren garına şehir içi dolmuş ve otobüs hattıyla ulaşmak mümkündür. Erzincan Divriği arasında günlük tren seferleri bulunmaktadır. Ayrıca Doğu Ekspresi her gün çalışmaktadır.
İstasyon Tel : (+90-446) 214 44 25 - 214 44 26 - 214 18 56
Havayolu : Erzincan Havaalanın il Merkezine Uzaklığı 7 km.dir. Havalimanına ulaşım şehir içi taksileriyle yapılmaktadır.
Hava Limanı Tel : (+90-446) 214 44 25 - 214 18 56

Cami, Türbe ve Külliyeler
İlde yer alan Terzibaba Türbesi, Hıdır Abdal Sultan Türbesi ve Melik Gazi Türbesi görülmeye değer turistik çekim merkezleridir. Kemah ilçesindeki Gülabibey Cami günümüzde halen kullanılmaktadır.
Mama Hatun Külliyesi: Tercan ilçesindedir. Saltukoğulları Hükümdarı Il. İzzettin'in kızı olan Mama Hatun, Tercan'da Orta Çağ Türk mimarisinin en ilginç ve önemli eseri kervansaray, hamam, mescit ve kendi türbesinden oluşan büyük bir külliye inşa etmiştir.

Kaleler
Kemah Kalesi: Anadolu'nun en eski ve tabii kalelerinden biri olan Kemah Kalesinin kuruluşu, Hitit-Urartu dönemine kadar uzanmaktadır. Sarp kayalar üzerinde kurulu olan Kalenin, iç içe iki yapısı olup, çevresi surlarla çevrilidir.

Erzincan - Bolkar
Bolkar Kayak Merkezi Erzincan'a 40 km mesafede ana yol güzergahında Bolkar Dağlarında kurulmuştur.
Ulaşım: Şehir merkezinden tesislere ulaşmak yolcu otobüsleri ve özel araçlarla ile mümkündür.
Coğrafya: Kayak mevsimi Aralık ayında başlıyor ve Nisan ayına kadar devam ediyor. Kar kalınlığı 60-100 cm.dir.
Konaklama ve Diğer Hizmetler: Merkezde bir kayak evi bulunmaktadır.
Mekanik Tesisler ve Pistler: Kayak merkezinde 1050 metre uzunluğunda, 1200 kişilik bir teleski tesisi ile, 300 metre uzunluğunda baby-lift tesisi bulunmaktadır. Pist uzunluğu 1100 metre olup orta-zor düzeydedir. Pist genişliği 100-200 metre ve ortalama meyil % 20'dir.

Kiliseler
Abrenk Kilisesi: Tercan ilçesinin Üçpınar Köyü yakınlarında bulunan kilisenin giriş kapısı üzerinde 1854 tarihi geçmektedir. Kilise ile birlikte bir şapel ve iki tane de dikili taş bulunmaktadır. Bu taşlar mimarisi ve bezemesiyle dikkat çekip XII. Yüzyıldan sonra Selçuklu Prensi Nasurettin dönemiyle tarihlenen kitabeler taşırlar.

Mağaralar
Buz Mağaraları: Kemah ilçesinin Ayranpınar köyündedir. Mağaranın içinde büyük buz kütleleri ve buzların oluşturduğu sarkıt ve dikitler bulunmaktadır.
Ala Mağarası: Kemaliye ilçesinin kuzeydoğusunda bulunan mağaranın içinde dehliz ve kanallar bulunmaktadır.
Köroğlu Mağarası: Refahiye ilçesinin Altköy mevkiinde bulunan mağaraya taş merdivenlerle çıkılmaktadır.

Mesire Yerleri
Otlukbeli Gölü: Otlukbeli Gölü'nün en önemli özelliği çanağının ve oluşumunun göl türleri içerisinde günümüze kadar bilinenlerin içerisinde dünyada tek tip oluşudur. Göl, bu özelliğinden dolayı doğal anıt olarak nitelendirilmektedir. Otlukbeli Gölü Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı ile doğal sit alanı ilan edilerek, koruma altına alınmıştır.
Girlevik Çağlayanı: Erzincan'ın 29 km güneydoğusunda Çağlayan Beldesi'nde bulunan şelale, doğal serinliği ve güzelliği ile ünlü bîr mesire yendir. Suyun kışın donmasıyla oluşan sarkıtlarda tırmanıcılık, yazın soğuk sularında serinleme imkanı sunan Girlevik Çağlayanı, birçok yerli ve yabancı turisti bölgeye çekmektedir.
Aygır Gölü: Keşiş Dağı üzerinde buluna Göl, tabiat güzelliğinin yanı sıra, krater gölü özelliğine de sahip olan piknik ve dinlenme yeridir.

Müzeler ve Örenyerleri
Altıntepe: Şehir merkezine 15 km. uzaklıkta, Erzincan-Erzurum karayolunun 100 m. kuzeyinde yer almaktadır. Günümüze kadar ulaşabilmiş en sağlam Urartu şehirlerinden birisidir. 1959 yılında yapılan bilimsel kazı ve araştırmalarda iç içe iki kale duvarı ile korunan tapınak - saray kompleksi, mezarlar, konutlar ve çok sayıda arkeolojik eserler ortaya çıkarılmıştır.
Höyükte bulunan ve MÖ. 8. yüzyıla ait eserler arasında, fildişi ve madeni eşyalar, miğfer ve kalkanlar, seramikler ve duvar resimleri bulunmaktadır. Çivi yazılı tunç eşyada, kral adları bulunmuştur. Urartu sanatının parlak dönemine ait yüksek düzeyli eserler Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir. Altıntepe buluntularında tanrı, insan, hayvan figür ve motifleri önemli yer tutmaktadır. Altıntepe kalıntıları, tapınak-saray kompleksi, sütunlu kabul salonu, açık hava tapınağı, üç adet mezar ve depo binasından oluşmaktadır.

COĞRAFYA
Erzincan ili genellikle dağlar ve platolarla kaplıdır. Dağ sıraları arasındaki çukurlarda yer alan ovalar ve düzlükler boğazlarla birbirine bağlanmış durumdadır. Ovalar ile dağ sıraları arasına akarsularca yarılmış, dalgalı platolar yerleşmiştir.
Erzincan'da ve Tercan çevresinin genel bitki örtüsü steptir. Yüksek dağların üzerinde çalılıklara ve meşeliklere rastlanır. Erzincan'ın batısında yer alan ve özellikle Refahiye'den başlayıp Kemah, Kemaliye çevresine kadar çam korulukları, meşelikler ve çalılıklara geniş ölçüde rastlanmaktadır. İlin en büyük akarsuyu Karasu Irmağıdır.
Erzincan karasal iklim özelliğine sahiptir. Erzincan çevre illere göre daha uzun ve sıcak yaz mevsimi yaşamaktadır.

NE YENİR?
Yöre mutfağı yemek türleri bakımından zengindir. Bunların çoğunluğunu hamur işleri oluşturur. Eşgili, kesme çorba (un çorbası) yaprak sarma başlıca yemek türleridir. Ayrıca su böreği ve özellikle kete ve tatlılar çokça tüketilen hamur işleridir.
Erzincan'dan Yemek Tarifleri
Sırın
Malzemeler :
2 bardak un
3 kaşık tereyağı
1 bardak pekmez
Tuz
Hazırlanışı: Un ve tuz suyla hamur haline getirilir. Hamur yumurta büyüklüğünde bezelere ayrılır, bezeler kalın yufka halinde açılır. Yufkalar kızgın saç üzerinde pişirilir. Soğumasını önlemek için kalın bir bez içinde saklanır daha sonra , tereyağının eritilerek içine pekmez karıştırılmasıyla elde edilen karışım ile her iki tarafı yağlanır. Yağlanan yufka iki parmak genişliğinde katlanarak rulo haline getirilip, 2-3 cm kalınlığında kesilip tepsiye dizilir. Üzerine tekrar pekmezli tereyağı dökülür.
Gasefe
Malzemeler :
1/2 kg. kayısı kurusu (yarma)
2-3 çorba kaşığı tereyağı
1 su bardağı iri çekilmiş ceviz içi
Hazırlanışı : Kayısı kurusu bol su ile yıkanıp temizlenir. Bir tencerede üzerini örtecek kadar su konur, kayısı kuruları yumuşayıncaya kadar pişirilir. Ateşten alınarak dinlenmeye bırakılır. Dinlenen kaysı süzgeçten süzülür, servis tabağına alınır. Üzerine tavada kızdırılmış tereyağı gezdirilir, iri kıyılmış cevizler üzerine serpildikten sonra servis yapılır.

NE ALINIR?
El bakırcılığı (semaver, tepsi, biblo, duvar tabağı, şekerlik, vazo gibi anı ve süs eşyası), halı dokumacılığı Erzincan'dan alınabilecek özgün hediyelik eşyalardır.
Erzincan tava leblebisi ile Erzincan Tulum Peynirinin Erzincan'da yapılacak alışverişlerde alınması tavsiye edilir.

YAPMADAN DÖNME
Altıntepe şehir kalıntılarını gezmeden,
Mama Hatun Kervansarayını, Terzi Baba Türbesini ve Kemah Kalesini görmeden,
Erzincan Girlevik Şelalesinin karşısında de alabalık yemeden,
Esentepe'den şehrin görünümü izlenmeden,
Ekşisu mesire alanında kaynağından maden suyu içip, doğal jakuziye girmeden,
Erzincan bakır el sanatları ve Erzincan tava leblebisi ile Erzincan Tulum Peyniri almadan
...Dönmeyin.

Sit Alanları
ERZİNCAN
TESCİL EDİLMİŞ TAŞINMAZ KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARI İLE SİT ALANLARI
Sit Alanları
Arkeolojik Sit Alanı : 20
Kentsel Sit Alanı : -
Doğal Sit Alanı : 2
Tarihi Sit Alanı : 2
Diğer Sit Alanları
Tarihi ve Kentsel Sit : 1
Toplam : 25
Kültür (Tekyapı Ölçeğinde) ve Tabiat Varlıkları : 81
GENEL TOPLAM : 106

İLETİŞİM BİLGİLERİ
İl Kültür Müdürlüğü
Tel: (446) 214 30 79
Faks: (446) 214 80 22
İl Turizm Müdürlüğü
(+90-446) 214 31 89
Kültür Merkezleri
Opera, bale, tiyatro gibi etkinliklere yönelik 550 kişilik Salon
Sergi Salonu
Kütüphane
150 kişilik Sinema Salonu
Sanat İşlikleri
Yazışma Adresi: Kültür Merkezi Müdürlüğü
Atatürk Mah. 126. Sok. No:1 - Erzincan
Tel: (446) 223 55 38
Faks: (446) 214 80 22
Önemli Telefonlar
Valilik : (+90-446) 214 10 01
Belediye : (+90-446) 214 98 95
Hastane : (+90-446) 214 14 22
Polis : (+90-446) 214 75 50
Jandarma : (+90-446) 223 43 62

Elazığ İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

elazig-tarihi-turistik-yerler
Elazığ, turizm potansiyeli yüksek olan bir ilimizdir. Târihî eserleri, tabiî güzellikleri ve zengin folkloruyla turisti çeken özelliklere sâhiptir.

Harput Kalesi: Coğrafî durum bakımından târih boyunca önemli bir kale olarak kendinden bahsettirmiştir. Yalçın kaya üzerine inşâ edilmiş olan kalenin iç kısmında birçok yapı kalıntıları mevcuttur. İç kale ve dış sur olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir. Dış surlar tamâmen yıkılmış, sâdece Harput’a girişte bâzı kalıntıları zamânımıza gelmiştir. “Süt Kalesi” diye adlandırılan iç kale, muhâsarası çok güç olan bir kaledir. Roma, Bizans ve Arapların Harput Kalesini ele geçirdikleri târihî belgelerde mevcuttur. Yalnız bu devrelere âit izler kalede görülmemektedir. Kale duvarlarının örme tekniğinden, Osmanlılar devrinde de onarım görmüş olduğu anlaşılır. Kaleye âit onarım kitâbelerinden bâzıları Harput Müzesinde bulunmaktadır. Doğu Torosların yalçın kayalıkları üzerine kurulmuştur. Araplar Hısn-ı Ziyâd (Ziyâd Kalesi), Bizanslılar (Ziata), Türkler ise Harput Kalesi demişlerdir.

Palu Kalesi: âsurilerden kalma çivi yazısıyla yazılmış dev bir kitâbesi vardır. Tamâmen yıkılmıştır.

Ahmed Bey Câmii: Harput’a dağ kapısından girişte ilk görülen câmidir. Yıkık olan câminin mihrâbı ve minâresinin kâide kısmı mevcuttur. Kesme taşlardan yapılmış olan mihrap sâdedir. Minâre kuzeyde câmiye bitişik, fakat câmiden tamâmen ayrı olarak inşâ edilmiştir. Osmanlı devrinin ilk sancak beylerinden Ahmed Bey tarafından yaptırılmıştır. İlk Osmanlı devri eseri olması bakımından önemlidir.

Ağa Câmii: Harput’a girişte solda yer almaktadır. Dikdörtgen plânlı câmi tamâmen yıkılmasına rağmen ince işçilik gösteren taş minâresi ayakta durmaktadır. Osmanlı devri yapısı olan bu câmi, müzedeki kitâbesine göre, 1559 yılında Pervâne Ağa tarafından yaptırılmıştır.

Alacalı Mescit: Eski Harput’un Kayabaşı mevkiinde bulunmaktadır. Dikdörtgen plânlı yapının üzeri düz dam ile örtülüdür. Mihrap, kesme taştan sâde olarak yapılmış ve mihrap içi atalaktitlerle süslenmiştir. Kalın gövdeli minâre, iki renkli taşla örülmüştür. İlk inşâsı Artuklulara âit olan bu mescit, 19. yüzyılda onarım görmüştür. Ahşap tavanı bu onarım sırasında yapılmıştır. Minâresi, şerefeye kadar bir sıra beyaz bir sıra karataşlardan yapılmış, şerefeden yukarısı karalı-beyazlı taşlarla dama şeklinde örülmüştür.

Kurşunlu Câmii: Eskiden etrafında bulunan medreseler tamâmen yıkılmıştır. Bugün park olarak kullanılan bahçesindeki asırlık çınar, eski eser niteliğini taşımaktadır. Câminin harim kısmı kare plânlı olup, kubbe ile örtülüdür. Kubbeye geçiş tromplarla sağlanmaktadır. Kubbe kasnağında 4 pencere vardır. Mihrap kesme taştan örülmüş, sâde bir iniş hâlindedir. Harim kapısı yonca yaprağı şeklinde bir kemere sâhiptir. Bu tip kemer bölgede sevilen bir özelliktir. Son cemâat mahalli revaklı olup, orta kısmı beşik tonozlu, kenarlar ise kubbelidir. Kubbeler kurşunla kaplıdır. Minâre son cemâat mahalline bitişik olarak yapılmış olmasına rağmen tamâmen müstakildir. Kare kâide kısmından sekizgen ve sağır nişli gövde altına, oradan da oldukça uzun yuvarlak gövdeye geçilir. Kapı üzerinde iki kitabesi mevcuttur. Bir tânesi oldukça harapdır. İkinci kitâbe ise kapı kemeri üzerinde bulunmakta ve üzerinde 1153 H. târihi okunmaktadır. Câmi içinde abanoz ağacından yapılmış, san’at değeri büyük olan bir minber vardır. Bu minber aslında Ulu Câmiye âittir. Ulu Câmi onarılırken buraya getirilmiştir.

Sara Hâtun Câmii: Kare plânlı câminin orta kısmının üzeri, dört kalın sütuna dayanan kubbe ile kenarları ise tonozla örtülüdür. Kubbe, tonozları örten çatı ortasından çok az yükselmektedir. Mihrap sâde bir niş hâlindedir. Minberi ise Harput taş işçiliğini göstermesi bakımından önemlidir. Son cemaat mahalli ile harim kısmı arasında bulunan minarenin merdiven kısımları koyu renk taştan, diğer kısımları ise beyaz renk taştan örülmüştür. Minârenin 1898 yılında yaptırıldığı kitâbesinden anlaşılmaktadır. Câminin ilk kısımlarında san’at değeri olan yazılar vardır. Sara Hâtun Câmiinin Akkoyunlu Hükümdârı Bahadır Han (Uzun Hasan) ın annesi Sara Hâtun tarafından yaptırılmış olduğu söylenir. Fakat daha sonraki devirlerde yapılmış olan birçok onarım, onun ilk inşâ tipini tamâmen bozmuştur. Kıble duvarının sol tarafındaki kitâbede 1585 (H. 993) yılında Hacı Mustafa tarafından onarıldığından bahsedilir. 1843 yılında da Harput müftüsü Hacı Ahmed tarafından bugünkü durumuna getirilmiştir.

Ulu Câmi: Harput’un en önemli ve en eski yapısıdır. Dikdörtgen plânlı, duvarları moloz taştan; kubbe, kemerler ve minâre tuğladan yapılmıştır. İki kapısı mevcuttur. Sara Hâtun Câmiinin doğusunda, kaleye hakim bir yerdedir. Câmi, harim kısmı, son cemâat mahalli ve avlu olmak üzere üç bölümden meydana gelmektedir. Minâre bugünkü giriş kapısının hemen arkasında kare kaide üzerinde yükselir. Kalın eğri gövdesi değişik tuğla tezyinatlıdır. Artukoğulları yapısı olan bu câmi Anadolu’nun en eski câmileri arasındadır. Avludaki kitâbesine göre 1556-1557 senesinde Artukoğlu Fahreddîn Karaarslan tarafından inşâ ettirilmiştir. Tuğla işçiliğinin çok güzel bir örneğini veren minâresi eğri oluşu bakımından dikkat çekicidir.

Yusuf Ziyâ Paşa Câmii: Keban’ın önemli bir târihi eseridir. Yusuf Ziyâ Paşa yaptırmıştır. Osmanlıların son dönem mimârisi ve süslemelerinin çok güzel bir örneğidir. Hicrî 1210’da yapılmıştır. Bir san’at eseri olan kubbesi 4 sütun üzerine oturtulmuştur. Mihrap ve mimberde oyma taş süslemeler kullanılmıştır. İki kapısı oyularak süslenmiş tahtalardan yapılmıştır. Keban’ın en büyük câmisidir. Minâresi kesme taştandır.

Murad Baba Türbesi: Ağa Câmii yanında bulunan bu türbe altıgen plânlı ve üzeri basık bir kubbe ile örtülüdür. Kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır. Osmanlı devri yapısı olan bu türbe oldukça harap durumdadır.

İmam Efendi Türbesi: Osman Bedreddîn Erzurumî adı ile de bilinen büyük velînin türbesi Harput Mezarlığındadır. Çok ziyâret edilen yerlerin başında gelir.

Arap Baba Türbesi ve Mescidi: Kurşunlu Câmiinin doğusunda, Elazığ ovasına bakan yamaç üzerinde bulunmaktadır. Selçuklu devri mimârisine göre iki katlı olarak inşâ edilmiş yapının sağ tarafında mescit kısmı bulunmaktadır. Burada bulunan ve Arap Baba diye anılan şahsa âit cesed bozulmadan zamânımıza kadar gelmiştir. Yalnız cesedin yapıya âit olmadığı sonradan konulduğu rivâyet edilmektedir. Söz konusu şahsın şehid olduğu bilinmektedir. Kitâbesine göre bu yapı Selçuklu sultânı Üçüncü Gıyâseddîn Keyhüsrev zamânında 1280 (H. 670) târihinde inşâ edilmiştir.

Mansûr Baba Türbesi: Sara Hâtun Câmiinin kuzey batısındadır. Sekizgen plânlı iç kısım orijinal şeklini muhâfaza etmektedir. Fakat üst örtü sistemi sonradan yapılmıştır. İki katlı bir yapı olduğu izlerden belli olmaktadır. İçinde sanduka bulunmaktadır. Yapının Artukoğulları devrine âit olma ihtimâli kuvvetlidir.

Fâtih Ahmed Baba Türbesi ve Mescidi: Harput’tan 2 kilometre uzaklıktadır. Mesîre yeri ve ziyâretgâh olarak kullanılmaktadır. Kaya üzerinde inşa edilmiş türbenin yanında san’at değeri olan bir mescidi ve yanında çeşmesi vardır. Türbe altıgen plânlı olup, üst kısmı sonradan yapılmış yalnız cenâzelik kısmı mevcuttur. İçinde büyük bir sanduka bulunmaktadır.

Seyyid Muhammed Kattâl Türbesi: Elazığ-Diyarbakır yolu üzerinde, Kartaldere köyündedir.Hakkında fazla bir bilgi yoktur. Peygamber efendimizin dördüncü göbekten torunu ve büyük bir zât olduğu, türbedeki kitâbeden anlaşılmaktadır. Türbenin bitişiğinde ayrıca mescid vardır.

Hoca Hasan Hamamı: Ağa Câmiinden anayolu tâkip ederek gidildiğinde sağda yer almaktadır. Kurşunlu Câmiinin güneyinde bulunur. Zamânımıza kadar iyi gelmiş klasik Osmanlı tipi hamamlarından biridir. Soyunma, ılıklık ve yıkanma yerlerinden meydana gelmiştir. İki giriş kapısı bulunur. Soyunma yeri kare plânlı ve üzeri kubbe ile örtülüdür. Tamâmen yıkılmış olan ılıklıktan yıkanma yerine geçilir. Yıkanma yeri dört eyvanlı ortası büyük kubbeli ve köşelerde birer kubbeli halvetlerden meydana gelmiştir.

Cemşit (Cimşit) Hamamı: Sara Hâtun Câmii bitişiğinde bulunan bu hamam klasik Osmanlı hamamları tipindedir. Zamânımıza kadar bozulmadan gelmiştir. Su ihtiyâcını ünlü Dabakhâne şifâlı suyu ile karşılayan Cemşit Hamamının bâzı dert ve sıkıntılara karşı çok etkili olduğuna halk arasında inanılmaktadır. Soyunma yeri kare plânlı ve üzeri kubbe ile örtülüdür. İçte ortada havuz, kenarlarında setler bulunmaktadır. İki kapı ile ılıklık kapısı geçilir ve yıkanma kısmı Sara Hâtun Câmiine dayanır. Bu yapı, Yavuz Sultan Selîm’in Palu sipâhi beylerinden Cemşit Bey tarafından yaptırılmıştır (on dördüncü asrın ilk yarısı). Vakıflar Genel Müdürlüğü bu hamamı restore ederek halkın hizmetine açmıştır.

İbrâhim Şah Kervansarayı: Elazığ-Çemişkezek yolunda Fırat köprüsünden öncedir. On üçüncü asırda Artuklular’dan Nizâmeddîn İbrâhim inşâ ettirmiştir.

Dördüncü Murâd Hanı: Elazığ’ın Denizli köyündedir. Kışlık ve yazlık bölümlerden meydana gelen hanın giriş kapısının solunda bir mescid vardır. Bugün yıkık durumdadır.

Meryem Ana Kilisesi: Harput’ta bulunan en eski Süryâni kilisesidir. Kilise iyi bir durumda zamânımıza kadar gelmiştir. Dikdörtgen plânlı olup, bir duvarını bunun oturduğu kaya teşkil etmektedir. Diğer duvarları moloz taşlarla örülmüştür. Dışarı taşkın apsis önü yarı kubbe ile, diğer kısımları molozlarla örtülüdür. Apsis kenarındaki hücrelerden kaleye giden gizli yolların mevcut olduğu söylenmektedir. Bugün bu kısımlar toprakla dolmuştur. İlk inşâsına âit kitâbe mevcut değildir. Mardin Süryâni metropolitindeki kayıtlardan alınan bilgilere göre 1179 ile 1845 senelerinde onarılmıştır.

Harput Müzesi: 1960’da Alacamescit Medresesi’nde açılmıştır. Çeşitli çağlara âit târihî eserler sergilenmektedir.

Elazığ Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi: 1965 senesinde kurulmuştur. Bugün Fırat Üniversitesi Rektörlüğü Kampüsü içerisindedir.

Mesîre Yerleri

Hazar Gölü: Elazığ’ın 30 km güneyinde, 70 km2’lik bir alanı kaplayan bu göl Mastar ve Hazar Baba dağları arasındadır. Çevresi yemyeşil, manzarası güzel, kıyıları kumsaldır. Gölün bir tarafından Elazığ-Kurtalan, öbür tarafından Elazığ-Diyarbakır devlet karayolu geçtiği için ulaşım kolaydır. Göl her çeşit su sporuna elverişlidir. Bol balık avlanır. Ortasında bulunan iki küçük adadan birinde (Manastır adasında) bir nasrâni tapınağı vardır. Hazar gölü yaz aylarında çevrenin deniz ihtiyâcını karşılar.

Zafran: Merkez ilçede yeralan bir mesîre yeridir. Güzel bir içme suyu, yüzme havuzu, piknik yapanlar için masa-bank ve ocak vardır. Günde normal 1.500 kişi faydalanabilecek durumdadır.

Buzluk Mağarası: Harput’a 12 km uzaklıktadır. Türkiye’de bir benzeri bulunmayan mağarada yaz mevsiminin sıcak günlerinde buz oluşmakta ve buzlar kışın erimektedir. Mağara tavanından sarkan ve tabandan yukarıya doğru yükselen sarkıt ve dikitlerin seyrine doyum olmaz. 1991 senesinde tabiî güzelliği bozulmadan merdiven ve ışıklandırma sistemi yapılmıştır.

İçmeler ve Kaplıcalar: Elazığ içmeler ve kaplıcalar bakımından zengindir. Fakat yeterince faydalanılmamaktadır.

Mürüdü (Sarılık) Çeşmesi: İl merkezinin 7 km kuzeyinde yer almaktadır. Bir çeşmeden akan Mürüdü suyu hidrokarbonatlı ve kireçli bir su olup, sarılık hastalığına iyi gelmektedir. Bu yüzden sarılık çeşmesi de denilmektedir.

Hırhırık Mâdensuyu: Elazığ’a 5 km uzaklıkta Gümüşkavak köyündedir. Ağrı ve kaşıntılara iyi gelir.

Harput Dabakhane Şifâhânesi: Harput Kalesinin kuzeyinde dere içerisinde yer alır. İlk olarak kimin tarafından yapıldığı bilinmeyen binâ 1988’de yeniden inşâ edildi. Suyun sıcaklığı -5°C’dir. Mîde, barsak, karaciğer, romatizma hastalıklarına ve rûhî deprasyonlara iyi gelir.

Yurtbaşı Mâdensuyu: Acı su olarak da bilinir. Elazığ’a 16 km uzaklıkta Yurtbaşı kasabası yakınlarındadır. Suyun sıcaklığı 19°C’dir. Böbrek taşlarının düşürülmesinde, mîde ve barsak, karaciğer rahatsızlıklarına iyi gelir.

Kolon Kaplıcası: Karakoçan ilçesine 27 km uzaklıktadır. Banyo kürlerinin sâkinleştirici ve damar genişletici etkisi vardır. İçme kürlerinin ise mîde, barsak sistemi ile karaciğer ve safrakesesi üzerinde olumlu te’siri vardır.

Buhan Hame Kaplıcası: Bozcanak köyündedir. Romatizma ve siyatiğe iyi gelmektedir.

Genefik (Yelpınarı) Mâden Suyu: Elazığ’a 30 km uzaklıkta Genefik köyü ile Zerteriç köyü arası Bezerker Çayı mevkiindedir. Banyo kürleri ağrılara ve deri hastalıklarına iyi gelmektedir.

Edirne İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

edirne-tarihi-turistik-yerler
Türkiyenin Yunanistan ile Bulgaristana sınırı olan Edirne ili yıllar boyu Osmanlı başkenti, 18 inci yüzyılda ise Avrupa'nın en büyük yedi şehrinden biri olmuştur.100 yıl kadar bir süre Osmanlı İmparatorluğunun başkenti olması buradaki tarihi ve mimari açıdan önemli yapıların sebebidir. Edirne, camileri, dini kompleksleri, köprüleri, eski pazar yerleri, kervansarayları ve saraylarıyla yaşayan bir müzedir.
İlçeler

Edirne ilinin ilçeleri; Enez, Havsa, İpsala, Keşan, Lalapaşa, Meriç, Süloğlu ve Uzunköprü'dür.


Havsa : Havsa, Edirne'nin kuzey yarısında ve Lalapaşa yaylası üzerindedir. Havsa'ya Hafsa Hatun bir han, Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa bir külliye ve zamanın defterdarı (Maliye Bakanı) bir cami yaptırmıştır. Çok işlevli yapı topluluğu olan külliye, Mimar Sinan'ın eseridir.

İpsala :
İpsala, Edirne'nin güney yarısında yer alır. Ayakta kalmış olan Osmanlı yapısı, Alaca Mustafa Paşa Camii'dir. Tek kubbeli ve tek minarelidir. Tahta işçiliği bakımından sanat değeri taşır.

Keşan : İlçe, Edirne'nin güney yarısındadır. Tarihsel değer taşıyan yapıları, Hersekzade Ahmet Paşa Cami ile İbrice-Keşan kervan yolu üstündeki üç taş köprüdür. Uzunkum adlı alçak kıyı, deniz turizmi bakımından elverişlidir. Düzgün yolları ve turistik işletme belgeli konaklama yerleri bulunan ilçe, Edirne'nin turistik yerlerindendir. İlçenin iç turizm bakımından önemli olayı, panayırı ile Hıdırellez'de yapılan dallık adlı bahar şenliğidir.

Lalapaşa : İlçe Edirne'nin kuzey yarısındadır. İlçedeki en önemli tarihsel eserler, taş devrinden kalma türbe ve tapınaklardır. Bu türbelere, Tablataş, Kapaklıkaya, Perikızı Evi (dolmen) denir. Tapınma yerleri ise Ulutaş (menhir) adını taşır. Bunlar, dünyada benzeri az bulunan eserlerdir. Sinanköy'deki kale ören durumundadır.

Meriç : İlçe, Edirne'nin orta kısmında ve Lalapaşa Yaylasının güney batı köşesindedir. İç turizm bakımından önemli olayları, Beyköy dallığı ve Mayalar adıyla anılan ilkbahar şenlikleridir.

Süloğlu : Edirne'nin kuzey yarısında ve Lalapaşa Yaylası üstündedir. Baraj gölü çevresi bir piknik yeri olarak ilgi çeker.


Uzunköprü : İlçe Edirne' nin orta kısmında ve Trakya Yontukdüzü üstündedir. En ünlü tarihi yapısı, Mimar Muslihiddin'in eseri olan Ergene Köprüsüdür. Uzunluğu 1200 metreyi, kemer sayısı 170'i geçer. Diğer önemli yapılar, II. Murat Külliyesi'nin tek minareli ve çatılı Muradiye Camii, II. Bayezit zamanında Mimar Hayreddin'in yaptığı Halise Hatun Camii, külliyenin bir vakfı olan Çifte Hamam, köprüye eklenmiş çeşmelerdir. Köprünün kentten yana ucuna, İkinci Meşrutiyet döneminde eklenen, Hürriyet Çeşmesi adıyla anılır. Daha eski öteki tarihi çeşmeler Gazi Mahmut (Belediye parkı), Halise Hatun (Hacı İbrahim Ağa ya da Tosbağacı) çeşmeleriyle Telli Çeşme'dir. Önemli iç turizm olayları, Bülbül Deresi'nde yapılan Dallık adlı bahar şenliği, av partileri ve panayırdır.

Diyarbakır İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

diyarbakir-tarihi-turistik-yerler
Diyarbakır ve çevresi tarih öncesi devirlerden başlayarak tarihin her devrinde önemini korumuş Anadolu ile Mezopotamya arasmda doğal bir geçiş yolu bir köprü görevi görmüş ve çeşitli uygarlıklarm beşiği durumuna gelmiştir.

Tarih boyunca Amida, Amid, Kara Amid, Diyar-bekr,Diyarbekir Diyarbakır adlarmı alan kent Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin orta bölümünde Elcezire denilen Mezopotamya'nm kuzey sonunda
konumlanır. Yontma Taş ve Mezolitik devirlerde yaşanmış olduğu arkelojik araştırmalar ile anlaşılmıştır.Eğil,Silvan yakınlanndaki Hassun, Dicle nehri ve kollan üzerinde Ergani yakmlarmda Hilar mağaralarmda bu çağdan kalma kalmtılar tespit edilmiştir.

ÇAYÖNÜ
Anadolu'nun en eski köy yerleşmelerinden biri olan tanmcı köy topluluklarm en gÜzel örneğini veren Ergani yakınlanndaki çayönü Tepesi günümüzden 10000 yıl önceye tarihlenmesi ile sadece bölge tarihine değil, dünya uygarlık tarihine de ışık tutmaktadır. M.Ö 7.500-5.000 yıllan arasmda aralıksız olarak daha sonra da aralıklarla iskan edilmiş olan günümüzdeki kent uygarlığın ilk temellerinin atıldığı çayönü, insanlarm göçebelikten yerleşik köy yaşantısma, avcılık, top!ayıcılıktan besin üretimine geçtikleri "Neolitik Devrim" olarak da bilinen teknolojik yaşam biçimi, beslenme ekonomisi ve insan- doğal çevre ilişkilerinin tümü ile değiştiği kültür tarihi ile ilgili buluşlarda bir çok ilki de içeren canlı ve ilginç bir yerleşmedir. Yabani b~y, mercimekgiller gibi bitkilerin tanma almması koyun ve keçinin evcilleştirilmesi ile çayönü bilim dünyasmda önem kazanmıştır.
M.Ö 7250 - 6750 tarihleri arasma yerleştirilen ilk köy kuruluşunda ortaya çıkartılan yapı tipleri de çeşitlilik gösteriyor. Yuvarlak planlı kulübe yapılar, ızgara planlı yapılar, kanallı yapılar ve hücre planlı yapılar. Bu yapılarda; taş temeller, oda, mutfak.depo, kiler atölye,meydan ve mezarlık gibi giderek özelleşen mekanlann oluştuğu da görülüyor.

DİYARBAKIR KALESi
Karacadağ'dan Dicle'ye uzanan geniş bazalt platosunun doğu kenannda geniş bir düzlük üzerinde yer alır. Dış Kale ve İç Kale olmak üzere iki ana bölümden oluşur.

DIŞKALE
M.S.349 ydında Roma İmparatoru iL Constantios zamanında kalesi yeni baştan onarılıp güçlendirilerek etrafı surlarla çevrilmiştir. Böylece genel şeklini alan Diyarbakır Kalesi, daha sonra kente egemen olan uygarlıklar tarafından yapdan eklenti ve onarımlarla günümüze Ididar gelebilmiştir. Kuşbakışı görüntüsüyle kenti bir kalkan balığı şeklinde çevreleyen surlann üzeri, kente egemen olan otuza yakın uygarlığın izlerini taşıyan, oyma ve kabartına motiflerin yanı sıra,onu bir kuşak gibi çevreleyen yazıtlarla bezelidir.Bu nedenle A. Gabriel tarafından" Açık Hava Yazıtlar Müzesi" olarak nitelendiriimiştir. 5 km. uzunluğundadır. Yüksekliği 10 - 12 m. kalınıdarı 3-S m. arasında değişmektedir. Kare çokgen ve yuvarlak planlı toplam 82 burca sahip olup bunlardan en önemlileri; Keçi Burcu, Yedi Kardeş Burcu, Ben-u-Sen Burcu, Nur Burcu'dur.Dış Kale'nin dört yöne açılan mimarlık tarihi açısından birbirinden önemli dört kapısı
vardır. Kuzeyde Dağ Kapl(Harput Kapı),batıda Urfa Kapl(Rum Kapısı) güneyde Mardin Kapl(Tel KaplSı),doğuda Yeni Kapl(Dicle veya Su KaplSı)yer almaktadır. Bugünkü Dış Kale surlarının dışında ikinci bir sur daha bulunmaktaydLAncak 1232 ydında kente egemen olan Eyyubi Hükümdarı Melik Kamil tarafından yıktırdarak,taşlar bugünkü surların onanmında kullandlOıştır.Bugün kalıntdannı Mardin Kapı ve Ben u Sen tarafında izleyebilmekteyiz.

İÇKALE
Dış kalenin kuzeydoğu köşesinde yer alır. Dış Kale' den surlarla ayrılmaktadır. İç Kale'de yer alan Viran Tepe kentin ilk yerleşim noktasıdır ve bu tepenin etrafı da surlarla çevrilidir Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1524 - 1526) yapdan surlarta genişletilmiştir.16 burçlu İç Kalenin de dört kapısı bulunmaktadır. Fetih ve Orgun kapdarı dışa, Saray ve Küpeli Kapdan da kente açdmaktadır.

ULU BEDEN BURCU( EVLi BEDEN YA DA BEN U SEN) VE YEDİ KARDEŞLER BURCU
Surların güney bölümünde yer alır.1208 ydında, Artuklu Hükümdarı Melik Salih adına Mimar Cafer Oğlu İbrahim tarafından yapdmıştır. Silindirik yapısı, onu sarmalayan kitabesi ve çift başlı kartal, kanatlı aslan kabartınalanyla oldukça heybetli bir burç olan Ulu Beden ve Yedi Kardeşler Burçlan plan ve bezemeleriyle birbirine benzer ...

KEÇiBURCU
Mardin Kapısı'nın doğusunda yontulmuş kaya kütlesinin üzerinde yer alır. Surlardaki burçlann en eskisi ve en büyüğüdür. Yapım tarihi tam olarak bilinemeyen burcun üzerinde 1223 ydında Mervanoğulları tarafından onarddığını belirten bir yazıt yer almaktadır. 1 1 kemerli bu burcun bir dönem tapınak olarak kullanddığı sandmaktadır.

ULUCAMİİ
Şehrin merkezinde yer alır. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. M.S 639 ydında Diyarbakır Müslüman Araplar tarafından fethedilmiş ve kentin en büyük kilisesi olan Mor Toma Kilisesi'nin camiye çevrilmesi ile oluşturulmuştur. Anadolu'nun en eski camiierindendir. Müslümanlar tarafından 5.Harem-i Şerif olarak bilinir.l09l ydında büyük bir onanm geçirmiştir. Plan itibariyle Şam Emevi Camü'nin Anadolu'ya yansıması olarak yorumlanır. Camiye Diyarbakır' da hüküm sürmüş bütün devletler büyük önem vermiş ve onarmışlardır. Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah, İnal ve Nisanoğullarl,Anadolu Selçuklu Hükümdarı Giyaseddin Keyhüsrev, Artuklular,Akkoyuolu Hükümdan Uzun Hasan ve Osmanlı padişahlarından birçoğuna ait kitabe ve fermanlar caminin muhtelif yerlerinde görülmektedir.

ŞEYH MUTAHHAR(DÖRT AYAKLI MiNARE) CAMİİ
Kasım Padişah Camii ismiyle de anılır. Balıkçdarbaşı semtinde yer alır. Akkoyunlu Sultanı Kasım tarafından 1500 yılında yaptırdmıştır. Siyah ve beyaz kesme sıralı taşlarla inşa edilmiştir. Camiden ayn dört s'tin üzerinde yükselen kare planlı minaresi, Anadolu'daki tek örnektir. Sütunların İslam dininin 4 mezhebini, gövdesinin ise İslam dinini temsil ettiği düşünülmektedir.

DELİLİLER(HÜSREV PAŞA) HANI
Mardin kapsındadır.1527 yılında Diyarbakır Valisi Hüsrev Paşa tarafından arkasındaki camü ve medrese ile birlikte yaptırdmıştır.
Deliler Ham olarak bilinmesinin nedeni, hicaza gidecek hacı adaylarını götürecek deliUerin(rehber) bu handa kalmalanndandır. Avlulu iki katlı olarak inşa edilmiş yapı, restore edilmiş ve günümüzde turistik bir otel olarak hizmet vermektedir.

HASAN PAŞA HANI
Ulu Camii'nın doğusundadır. Vali Hasan Paşa tarafından 1573 miladİ ydında yaptırdmıştır. Avlulu iki katlı olarak inşa edilmiştir.
Avlu ortasında bezemesiz başlıklara oturan altı sütunlu, üstü kubbeli bir şadırvan bulunmaktadır.

KÜLTÜR MERKEZİ(CAHİT SITKI TARANCI EVİ)
Şaİr Cahit Sıtkı Taraneı'nın doğduğu bu ev geleneksel Diyarbakır evlerine güzel bir örnek teşkil etmektedir.1973 ydında Kültür Bakanlığı tarafmdan satın alınıp müze olarak düzenlenmiştir. Müzede, Cahit Sıtkı Taraneı'nın özel eşyaları, mektuplan ve kitaplannın yanı sıra etnografik eserler sergilenmektedir.

MESUDİYE MEDRESESi
Ulu Camii'~in kuzeyinde camiye bitişiktir. Medresedeki yazıtlara göre yapımına 1198 - 1199 miladi ydında Artoldu Hükümdan Ebu Muzaffer Sökmen II zamanında başlanmış 1223 - 1124 ydlarında bitirilmiştir. Mimarı, Halepli Mahmut Oğlu Cafer'dir. Aynı mimarın adını surlardaki bazı kitabelerde Ulu Camii'nin onarım kitabelerinde ve Devegeçidi Köprüsü kitabesinde de görmekteyiz. İki katlı olan Mesudiye Medresesi açık medreseler grubu içerisinde tek veya çift eyvanlı şemaya bağlıdır. Mimari bakımdan Zinciriye Medresesi'nin üslubuna benzemektedir

ZİNCİRİVE(SİNCARİYE MEDRESESİ)
Ulu camii'nin güneybatısı ve yakınındadır. Ulu Camü ile arasında kemerli bağ~ntılar buIunmaktadır.1198 miladİ ydında Mimar İsa Ebu Dirhem tarafından yapdmıştır. Açık medreseler grubu içerisinde tek veya iki eyvanlı şemaya bağlı, tek katlı olarak inşa edilmiştir.

DİCLE(ON GÖZLÜ) KÖPRÜSÜ
Şehrin güneyinde Mardin kapısı dışında ve şehre 3 km. mesafededir. Kentin kuruluşu ve gelişmesi ile ilintili olabilecek bir geçmişi bulunan köprünün günümüze ulaşabilen kısımlarının miladi 1065 tarihinde Mervaniler döneminde, Übeyd oğlu Yusuf isimli bir mimar tarafından inşa edildiğini üzerindeki kitabesinden öğrenmekteyiz. Kesme bazalt taştan on gözlü olarak inşa edilmiştir.

MALABADİ KÖPRÜSÜ
Diyarbakır batman yolu üzerinde Silnab ilçesine 24 km. mesafededri. Kitabesinde 1147 miladi yılında Timurtaş Bin-i Artok tarafından yaptırıldığı yazdıdır. Farklı uzunluklarda, kınk hatlar halinde üç bölümden oluşmaktadır. Orta bölümde ayaklan kayalıklara oturtolmuş 38.60 metrelik açıklığı bulunan sivri bir kemer yer almaktadır. Kitabesi, kabartmalan ve mimarisi ile eşsiz olan köprü için A. Gabriel şu bilgileri verir: "Modern hesabın olmadığı devirde bu açıklıkta o zaman için böyle bir eser hayranlık ve takdiri muciptir. Ayasofya Camünin Kubbesi Köprünün altına rahatlıkla girebilmektedir. Balkanlarda Anadolu'da Orta doğg'da bu açıldıkta bu yaşta bir başka köprü yoktur."
Dünyadaki taş kemerli köprüler içinde kemeri en geniş olanıdır

DİYARBAKIR SOKAKALARI (KÜÇELERİ)
Diyarbakır sokaklarının ve de evlerinin şekillenmesinde surlar önemli rol oynar. Kentin genişlemesini sınırladığı için sur içinde yoğunlaşma artmış, evler birbirine yakınlaşmış, sokaklar daralmış. Bu da gölgelik alanların çoğalmasını ve serinliğin artmasını sağlamış. Bu tür bir sıkışıldık sokakların şekillenmesinde bazı durumlar yaratmış ve mahremiyeti saklamak için evler, sokaklardan yüksek duvarlarla aynlmış. Bazalt parke taş döşeli eski Diyarbakır sokaklarında sürekli akan çeşmeler, sokaklara temizlik ve canldık katarmış

EL SANATALARI
Geleneksel el sanatlan içerisinde kuyumculuk, ipekçilik ve bakırcdık önde gelmektedir. İpek böcekçiliği merkez, Kulp, Silvan ve Lice ilçelerinde yapdmaktadır. İpekli kumaşları, mendilleri, poşulan ile ünlü olan ilde üretim eskiye göre azalmıştır. Toprak işleri, saraçlık, keçecilik,kilim,cicim,heybe gibi dokumacdık,işlemeli peskir,peştamal,namaz örtüsü yapımı,el dokuması,halıcdık ilde ki diğer önemli el sanatlandır.

ŞAİR VE YAZARLAR
Ahmed Arif, Cahit Sıtkı Tarancı, Hicri İzgören, Y dmaz Odabaşı, Şeyhmus Diken, İhsan Biçici, Suzan Samancı, Ali Emiri, Esma Ocak, Mıgırdıç Magrosyon, Şevket Baysanoğlu, Ziya Gökalp Diyarbakır'ın edebiyat dünyasına kazandırdığı şair ve yazarlardandır.

DİYARBAKIR SOKAKLARI (KÜÇELERİ)
Diyarbakır ve de evlerini şekillenmesinde surlar önemli bir roloynar. Kentin genişlemesini sınırladığı içi sur içinde yoğunlaşma artmış, evler birbirine yakınlaşmış, sokaklar daralmıştır. Buda gölgelik alanların çoğalmasını ve de serinliğin artmasını sağlamıştır. Bu tür bir sıkışıklık sQkakların şekillenmesinde bazı durumlar yaratmış ve mahremiyeti sağlamak için evler sokaklardan yüksek duvarlarla ayrdmıştır. Bazalt parke taş döşeli eski Diyarbakır sokaklarında sürekli akan çeşmeler, so ka ıda ra temizlik ve canldık katarmış.

DİYARBAKIR'IN GELENEKSEL EVLERİ
En az beş bin ydlık geçmişe sahip olan Diyarbakır evleri de binlerce ydık bir tecrübe sonucu gelişerek, şehrin tarihi kimliğine ve de iklim şartlarına en uygun duruma gelmiş, malzemenin de etkisiyle kendine özgü karakteristik özellikler taşıyan bir mimari üslup kazanmıştır. Dışa kapalı olan evlere, hep aynı örnekte yapdmış mütevazı bir kapıdan girilir. Bu kapıyla genellikle küçük bir holden geçilerek avluya girilir. Avlu evin haremi durumundadır. Bu nedenle dışarıdan avlu, avludan dışarısı gözükmez. Rengarenk gülleri, çiçekleri, havuz ve şadırvanlarıyla Diyarbakır evlerinin avluları hayat doludur. CIS adı verilen beyaz renkli benzemelerle, pencere ve eyvan boşluları ile hafifler ve zengin, zarif motifli pencere ve gezmek parmaklıkları ile sevimsiz kasvetli görünüşü tamamen kaybolur. Diyarbakır ev planın şekillenmesinde en önemli etken iklim olduğu için evlerde yazlık kışlık ve mevsimlik bölümleri bulunur bütün bu bölümler evin merkezini oluşturan avlunun dört tarafını çevreler. Harem ve selamlık omak üzere iki bölümden oluşan Diyarbakır evlerin en güzel örnek olarak; Cemil Paşa Konağı, İskerder Paşa Konağı, Cahit Sıtkı Tarancı Evi Ziya Gökalp Evi, Esma Ocak Evi'ni verebilirz.

10 Ağustos 2012 Cuma

Düzce İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

duzce-tarihi-turistik-yerler
Tarih boyunca birçok medeniyetlere evsahipliği yapmış Akçakocanın ilk yerleşim tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber; bölgeye ilk gelenler M.Ö. 1200 tariklerinde Track ve Fricklermiş. Kimer ve İskit akımlarıyla zayıflayan Frickler Lidyalılar tarafından ortadan kaldırılmışlar ve Lidya Krallığını kurmuşlardır.

M.Ö. 708 tarihinde Pers İmparatorluğu kurulmuştur. Bolu ve havalisi Karadeniz kıyılarında Abanutıkus, Sinope, Eolya, Heraclia, Kieros ve Dias şehirlerini kurmuşlardır.

M.Ö. 333 yılında Makedonya Kralı Büyük İskender Dörtyol ovasında Persleri kesin yenilgeye uğratarak Anadoluya hakim olmuştur. Babilde M.Ö. 323 de ölünce hanedan dağıldı ve miras generalleri arasında bölüşülmüş; sekiz devlet kurularak Helenistik çağ başlamıştır..

M.Ö. 377 8211; 74 yılları arasında Bitinya Krallığının ilk kralı Bias ; merkezi ise, önceleri Astakos sonraları Nikomedia (İzmit) olmuştur. M.Ö. 91 8211; 74 de Bitinya tamamen Roma8217;ya verilmiştir. M.Ö. 74 de Roma Konsülü Lucullus Mihtridata mislime Karadeniz komutanı Cottaya Heracliea, Diapolis, Alaplının yıkılmasını emretmiştir.

Potnos kralı Mithridatın donanması Karadeniz8217;de fırtınaya yakalanarak Melen çayına sığınmış, Diapolis üzerinden karadan Heracliaya gitmiş. Mithridat kuvvetlerinin bölgeden ayrılması ile Roma kuvvetleri Bitinyaya girmişler; Antonius Heraklia8217;yı Galat prensi Adriyotorikse vermiş, Latin kültürüne kalan bölgenin isimleri dahi değiştirilmiştir.


395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölünmüş, Doğu Bitinyaya Honoriat denilmiştir. Buranın merkezi Klodiopolis (Bolu), başlıca şehirleri Prusias (üskibi), Diapolis (Akçakoca) dır.

1204 yılında 4. Haçlı orduları İstanbul8217;a yerleşmişler, Latin İmparatorluğunu kurarak hüküm sürmüşlerdir. Ceneviz8217;ler Karadeniz kıyılarında yerleşerek daha önceleri kurulmuş olan Diapolis, Herakliea, Amesus şehirlerinde ticaret ve deniz siteleri kurarak mevcut kaleleri onarmışlardır. Akçakoca8217;daki kale Ceneviz Kalesi olarak anılıyorsa da burası çok önce Yunan göçmenleri tarafından kurulan Diapolis şehrine aittir.1261 yılında Bizanslılar Latin hakimiyetine son vererek tekrar egemenliklerini ilan etmişlerdir..

Akçakoca ve yöresine ilk Türklerin gelmeleri 1085 tarihinde başlar. 1077 8211; 1086 Anadolu8217;da Selçuklular zamanında 49 beylik kurulmuş; bunlardan İznik Beyliği (Bolu 8211; Kocaeli 8211; Bursa) Bitinya8217;yı içine alıyordu. Selçuklu Anadolu Devleti ,1255 de Moğol idaresine girmiş, 1308 de Mesut8217;un ölmesiyle son bulmuştur.

Bizans 1285 8211; 1338 yılları arasında zor günler yaşıyordu. Türk akınlarını durduracak güçleri yoktu. Bitinya8217;ya bağlı şehirlerin çoğu Türklerin eline geçiyordu. 1319 yılında Diapolis, 1323 yılında Prusias, 1324 yılında Kladiapolis şehirleri Orhan Gazi ve Konuralp tarafından ele geçirilmişler Osmanlı Beyliği sınırlarına katılmışlardır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde bölge Osman Gazinin silah arkadaşı olan Akçakoca Bey tarafından idare edilmiş, Bizanslıların verdiği Diapolis ismi Akçaşar olarak değiştirilmiştir. 18 yy. da Şar - Şehir olarak değiştirilmiş Akçaşehir adını almıştır. 1923 yılında Cumhuriyetin ilanıyla Teşkilatı Esasiye kanununa göre Bolu vilayet, Düzce kaza, Akçaşehir de nahiye olmuştur.

23 Haziran 1934 tarihinde bir nahiye iken ilçe haline getirilmiş ve bölgeyi zapteden Akçakoca Beyin ismine izafeten 7 Eylül 1934 tarihinde Akçaşehir8217;in adı AKÇAKOCA olmuştur.


TURİZM

Akçakoca8217;da turizm 1948 yılından itibaren başlamıştır. Önceleri Ankara8217;dan vazife icabı gelen ailelerin tavsiyeleri ile isim yapan deniz, emsalsiz kumlar ve doğanın doyumsuz güzelliğini görmeye gelenler artmış böylelikle Türkiye8217;de ilk turizm hareketini başlatmış olan Akçakoca o zamandan bu zamana Türk turizmindeki önemli yerini her zaman korumuştur.

Akçakoca konumu, sosyal yapısı, doğal güzellikleri ve turizm yatırımları nedeniyle son yıllarda yoğun bir ilgiye sahip olmaktadır.

Yılın dört mevsiminde bir başka güzelliğin hakim olduğu Akçakoca8217;da gezilip görülecek cezb edici yerler olduğu gibi yapılabilecek birçok aktivitelerde vardır. Ayrıca bölgenin ekonomik ürünü taze fındığı ve fındık mamullerini, bölgeye özel meşhur dağ çileğini ve reçelini, böğürtlenini, nefis kestane balını tadıp satın alabilirsiniz.

AKÇAKOCA'DA NERELERİ NASIL GEZEBİLİR,GÖREBİLİR VE NELER YAPILABİLİR ?
Ceneviz Kalesi: Şehir merkezine 3 km. uzaklıda olup eşsiz panaroması, piknik ve mesire alanları, mavi bayraklı plajı ile ünlüdür.

Aktaş Şelalesi: İlçenin en yüksek bölgesinde olup 9 km. oto 2 km. yürüyerek ulaşılan bir doğa harikasıdır.

Fakıllı Mağarası: Son yılların en çok ziyaret edilen yerlerinden biridir. 3 metrelik bir giriş tünelinden sonra inanılmaz görüntülerin olduğu galerilere ulaşılmaktadır. Şehir merkezine 8 km.dir.

Cumayeri: Piknik alanı olarak düzenlenmiş olup eski bir hamam kalıntısı, camisi ve Evliya Ahmet Dede Türbesi ile tarihi ve dini bir misyon üstlenmiştir. Alan ulu çınarları ve yanı başındaki akar suyuyla bir dinlence yeridir.

Mehmet Arif Köşkü ve Mahalle Evleri: Özel bir mimariye sahip kimileri restore edilmiş, kimileri ise orijinal yapısıyla Akçakoca8217;nın merkezinde bulunan bu evler görülmeye değer özelliktedirler.

YAPILABİLECEK AKTİVİTELER

Tracking: Sarp kayalarla kesilmiş sahil boyunca ve şelale güzergahında doğayla içiçe
Rafting: Görülmeye değer Melen çayında
Olta Balıkçılığı: Melen çayı ve Karadeniz’de

Bölge ayrıca av sporuna müsait olup; bıldırcın, çulluk, zaman zaman domuz avcılığı yapılmaktadır.
Akçakoca8217;da istendiği takdirde ziyaret edilebilecek türbeler, tekkeler ve camiler mevcuttur. VE DÜNYANIN EN BÜYÜK 2 CAMİSİ

Türbeler : Kaplan Dede Türbesi,Eren Türbesi, Koçbaba Türbesi, Tavşan Dede Türbesi, Kalpakcıbaşı Türbesi, Yeşh Efendi Türbesi, Kara Ahmet Türbesi
Tekkeler: Koçbaba Tekkesi, Hadımhoca Tekkesi, Kalpakcılar Tekkesi,
Camiiler: Cumayeri Camii, Korfar Camii, Yukarı Camii, Aşağı Camii, KapıkuluCamii,FaryanıCamii, Kızlarağa Camii yeni adı Merkez Camii olup külliye şeklinde özel bir mimariile inşa edilmiştir. Bu nedenle ve merkezde olduğu için bir çok ziyaretçisi vardır.
Tüm bunlardan başka yakın çevrede Yedi göller, Abant, Kartalkaya, Düzce Efteni Kuşcenneti, Samandıra Şelalesi, Antik Konuralp, Kdz. Ereğli Cehennem Mağarası görülmeye değer yerlerdir. Kısaca tarihiyle, doğasıyla, deniziyle ayrıcalıklı bir turizm bölgesidir Akçakoca...


MAHALLİ YEMEKLER

Ekmekler : Yufka, Bazlama,Gözleme,Cızlama,Mısır ekmeği,Hamsili mısır ekmeği
Çorbalar : Tarhana, Mercimek, Un, Çılbır, Kızılcık çorbası
Hamur İşleri: Mantı, Erişte, Kuşkuş Makarnası, Kaşık Makarnası, Mancarlı Pide,Melen Böreği, Ramazan Simiti(susamsız olarak yöreye özgü peynir ve ya keşle ceviz içi serpilerek yapılan bir hamur işi)
Yemekler : Karalahana dolması, Karalahana yemekleri,Hamsili Pilav,Korçan,Gaygana,
Tatlılar : Melengüçceği, Laz Böreği, Güllaç

EKONOMİK DURUM
En önemli geçim kaynağı fındıkçılık ve Balıkçılıktır . 1877 Rus 8211; Osmanlı harbi sonrası Akçakoca ve yöresine Doğu Karadeniz8217;den gelen göçmenler tarafından ilk fındık mahsulü getirilmiştir. Bu yılda Trabzon8217;dan Akçaşehir8217;in Osmaniye muhaline yerleşen Bostancı Hacı Ahmet Efendi, yanında getirdiği fındık fidanlarını bu topraklara ilk eken zat olmuştur. Fındığın yetişmesi için gerekli yağış 750 mm iken , Akçakoca8217;da 1000 mm. olan yağış miktarı yetişme için elverişli bir ortam yaratmaktadır.
Baharla birlikte yeşeren fındık dallarından Ağustos ayında Akçakoca8217;ya yapacağınız bir ziyaret ile fındığı dalından koparıp yeme zevkini yaşayabilirsiniz.

Deniz balıklarından ; İstavrit, Kıraça, Lüfer, Sarukanat, Çinekop, Palamut, Kofana, Mezgit, Hamsi, Zargana, Kalkan, Barbunya, Kefal, Taşbalığı, Levrek Akçakoca sularında tutulan ve satılan balık türlerindendir. Ayrıca çeşitli otel ve balıkçı restaurantlarında taze taze bu balıkları yeme şansı mevcuttur. Ayrıca merkezde ve yakın köylerde alabalık çiftliklerinde yetiştirilen balıkları dere kenarlarında yiyebilir o müthiş doğanın tadına varabilirsiniz.

COĞRAFİ KONUM

Akçakoca, Anadolu8217;nun kuzeyinde Batı Karadeniz bölgesinde Düzce iline bağlı ve İlin en büyük ilçe merkezidir. İlçenin kuzey sınırı; Batıda Melen Irmağının denize döküldüğü 30.59 dereceden başlar, Doğuya doğru uzayarak Karataş deresinin denize vardığı yerde 31.16 derecede biter. Doğuda Zonguldak ilinin Alaplı ve Yığılca ilçeleri, Güneyde Düzce ili, Batıda Sakarya ilinin Kocaali ilçesi ile çevrilmiştir.

1050 km2. yüzölçümüne sahip olan Akçakoca’da meskun saha 700 m2. Ormanlık saha 35 km2. dir. Halen 42 köy ve 9 mahalleden kurulu olup nüfusu 25.000 civarındadır.

FİZİKİ DURUM

Akçakoca platosu Kuzeyden Güneye, Batıdan Doğuya yükselerek dağlık sahaya geçer. Güneyde yükseklikleri Kaplan Dede (1152 m) , Haciz (960 m), Orhan Dağları deniz kıyısına paralel olarak uzanırlar.

İlçenin Doğusu tepeler ve sırtlardan oluşur. Yükseklikleri 300 metreyi geçmeyen 8216;8217;İncirbaşı, Sivri Tepe, Çakal Ağılı, Ballıca, Aktaş, Pınarlık, Donbay Tepe8217;8217; bunlardan bazılarıdır.

Kıyılarında yüksek ve dik falezlerin göründüğü Akçakoca8217;da en sığ kıyılar Melenağzı, Edilli, Töngelli, Çayağzı, Akkaya iskeleleridir.

Sahildeki kayalar Karadeniz8217;in heybetli dalgaları tarafından aşındırıldığından yer yer Yalıyarlar oluşmuştur. Bunların en yükseği Ceneviz Kalesi ile Değirmenağzı arasında 30 m. yükseklikteki Soyat yalıyarlarıdır.

İki çarşısı bulunan Akçakoca8217;nın meskun mahalleri 80 8211; 90 metrelik bir irtifada düzlük üzerindedir. Bölge kum, taş, marn kısmen kireçli ve kilden oluşmaktadır. Merkez hariç diğer kıyılar Kuarterner Alivyonlar ile kaplıdır. Bu kıyılardaki kumlar şistten dolayı çok inceyken, merkezdeki kumlar daha kalındır.

Akçakoca ve çevresi zemin özellikleri itibari ile tarihde ve yakın geçmişde bölgenin görmüş olduğu depremlerden ötürü bir çöküntü ve tahribat yaşamamıştır.

İKLİM
Akçakoca deniz iklimine sahipdir. Karadeniz ilçesi olmanın getirdiği özellikleri taşımaktadır. İlkbahar ve Sonbahar 8216;da yağışlı, kışları rüzgarlı Ocak, Şubat aylarında da kar yağışlı günlere sahipdir. Yazları sıcak geçen Akçakoca kuzey rüzgarlarına açıkdır. Karayel, Poyraz ve Yıldız rüzgarları en önemlileridir.

Sıcaklığın mutedil oluşu, denizden karaya doğru bol nemin gelmesine sebep olmaktadır. Nem en çok %83, en az %64 dür. Bu oran kıyılarda 50 8211; 60 , dağlarda 40 8211; 50 olduğundan Akçakoca çevresi nemli bir yöre sayılmaktadır.

AKARSULAR

30 kadar dere ve dereciklerden oluşan akarsular, Güneyden Kuzeye doğru akmak da ve Karadeniz8217;e dökülmektedir. Melen ırmağı hariç hepsi Akçakoca sınırları içersinde doğar ve denize dökülürler. Birkaçını sayacak olursak; Megen Irmağı, Kalkın Deresi, Darı Deresi, Taşman Deresi, Akdere Deresi, Orhan Deresi gibi.

BİTKİ ÖRTÜSÜ

İklimin yağışlı ve mutedil olması bitki örtüsünün gür olmasına sebep olmuştur. Akçakoca8217;nın 30 km. lik kıyı şeridi; fındık tarlaları ve tabii ormanlarla bezenmiş olup; Kayın, Gürgen, Kestane, Ihlamur ve Meşe en sık rastlanan ağaç türleridir.

Deniz kıyılarında Defne, Kocayemiş, Muşmula, iç kısımlarda Orman Gülleri, Yer Gülü ve Erica ağaçları, Eğrelti otu, Çoban Püskülü ve çayır otları bulunur.

Denizli İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

denizli-tarihi-turistik-yerler
Denizli târihî ve turistik yerler bakımından çok zengindir. Mesîre yerleri yanında sağlığa çok faydalı kaplıcaları ile turizm sektörü için çok müsâittir.

Denizli Kalesi: Osmanlı devrinde artık önemi kalmadığı için ihmâl edilmiş ve yıkılmıştır. 1702 zelzelesinde 12.000 kişi ölürken kale de büyük hasar görmüştür. Arap seyyahı İbn-i Battûtâ 1332’de Denizli’ye hayran kalmıştır. Yedi câmiden bahseder.

Sultan Murad Câmii: Honaz ilçesindedir. Kitâbesi yoktur. On beşinci asır mîmârî özelliğini taşır. Küçük, kare plânlı ve tek kubbelidir. Günümüzde harâbe hâlindedir.

Yazır Câmii: Acıpayam’ın Yazır köyündedir. 1801’de yapılmıştır. Ahşap tavan gül motifleri ile süslüdür. Mîmârî ve süsleme bakımından çok değerlidir.

Savranşah Câmii: Çivril ilçesinin Savranşah köyündedir. Kitâbesinde, 1802’de Ömer Ağa tarafından yaptırıldığı bildirilmektedir. İç süslemeleri arasında bir câmi motifi bulunur.

Yediler Türbesi: Denizli içindedir. İnanç Beylerine âit 7 kabir bulunur. On üçüncü asır eseridir.

Yatağan Baba Türbesi: Baklan ilçesindedir. Kitâbesi yoktur. On altıncı asır klasik Osmanlı Türbe mîmârîsi tarzında yapılmıştır.

Akhan: Denizli-Eğridir arasında Goncalı köyündedir. Sultan İzzeddîn İkinci Keykâvus yaptırmıştır. Taş işçiliği çok güzeldir. Beyaz mermer levhalardan yapıldığı için Akhan denilmiştir. Gökpınar (Emir Sultan)Çayı yanından geçer. Kervansarayda yatılacak yerler, eşyâ deposu, ahır, yem ve saman depoları, hamam, mescit, nalbant ve semerci, koşum atölyesi vardır.


Çardakhan Kervansarayı: Çardak ilçesindedir. 1230’da yaptırılmıştır. Sultan hanlarının yalın süslemesiz örneklerindendir. Günümüzde yıkık bir hâldedir.

Ahmetli Köprüsü: Sarayköy’le Buldan arasında Ahmetli köyü yakınındadır. Yapım târihi belli değildir. Roma veya Selçuklu eseri olduğu zannedilmektedir.

Eski Denizli Mezarlığı: Türklerin Denizli’yi fethinden bu yana kullanılan bu mezarlık bir târih hazînesidir. Bu mezarlıkta Denizli’yi fethederken şehid olan Selçuklu Komutanı Mehmed Gâzi ile Haçlılara karşı savaşta şehid olan Fatma Yıldız Hanımın mermer kabirleri vardır.

Eski târihî eser ve harâbeler: Hierapolis:Pamukkale yakınındadır. İyonların kaplıca şehridir. Depremde yıkılmış, M.Ö. 1900 senesinde Bergama Kralı Evmenes yeniden inşâ ettirmiştir. M.S. 1354’te depremde yeniden yıkılmış ve terk edilmiştir. Tapınak, tiyatro, saray ve ev harabeler hâlen ayaktadır.

Laodikela: Türklerin “Ladik” dedikleri bu şehir, Diopolis ve Rhoas şehirlerinin harâbeleri üzerine kurlmuştur. Şehir dâire şeklinde bir kale içindedir. Üç giriş kapısı vardır. M.Ö. 3. asırda kurulmuştur. Şehir harâbelerinde hamam ve tiyatro kısmen sağlamdır. Denizli’ye 6 km mesâfededir.

Selokid soyundan Andtiokos Kralı Antiokos-II bu şehri kurarak karısının ismini “Laodikela” vermiştir. Bu şehir harâbelerinde gizli geçitler, büyük banyolar, pazar yeri (Agora), şehir kuzey ve güney kapısı, şehir duvarları (sehler), su kaynağı, tiyatro, mezarlar ve heykel müzesi ile öldürücü zehirli gazların (pulutonium) bulunduğu yerler vardır.

Tripolis: Buldan’ın Yenice köyündedir. Harâbeler içinde şehir suları, kilise, su yolları, mezar ve tiyatro hâlen bulunmaktadır.

Beyce Sultan Höyüğü: Târih öncesi çağa âit yerleşim merkezidir. Çivril ilçesinin Menteşe köyü yakınındadır. Burada Arzava Krallığına âit eserler de bulunmuştur. Burada Bakırtaş (kalkolitik) devrinden son tunç çağlarına kadar 40 kattan meydana gelen kalıntılar bulunmuştur.

Pamukkale: Denizli’nin en çok turist çeken yeridir. Turistik tesisleri mevcuttur. Pamukkale Kaplıcasında “radon gazı” vardır. Bu su insanı dinlendirici özelliğe sâhiptir. Bu suda hem banyo edilebilir hem de içilebilir. 35°C sıcaklıkta ve lezzetlidir. Topraktan fışkıran ve küçük bir göl meydana getiren karbondioksitli ve kireçli sıcak su derin kanallarla ovaya akar ve sonra soğur.

Pamukkale, dünyâda eşi bulunmayan bir tabiat hâdisesidir. Binlerce seneden beri kireçli sıcak su kaynaktan uzaklaşınca soğuyup katılaşmış ve katlar, basamaklar hâlinde pamuktaşlarını (travertenleri)meydana getirmiştir. Denizli’ye 20 km uzaklıktadır. Az ilerisinde İyonların kaplıca şehri olan “Hierapolis”in harâbeleri vardır. Dünyâda bir benzeri bulunmayan Pamukkale aynı zamanda şifâlı bir kaplıcadır. Damar, kalp, romatizma ve sinir hastalığına iyi gelir.


Mesîre yerleri: Orman içinde ve göl kenarlarında çok güzel mesîre yerleri vardır.

İncilipınar: Denizli’ye iki km uzaklıktadır.

Gökpınar: Denizli’ye 10 km uzaklıkta olup, Acıpayam-Denizli arasındadır. Büyük çınar ağaçlarıyla kaplıdır. Orman, göl ve akarsular bir aradadır. Honaz ve Karcı dağlarının birleştiği vâdidir.

Çamlık: Denizli yakınında 1000 kişinin dinleneceği orman içi mesîre yeridir.

Güney Çağlayan: Güney ilçesinin 10 km uzaklığında, 10 m yükseklikten akan bir çağlayandır. Çevresi ağaçlık ve güzel manzaralıdır.

Diğer mesîre yerleri ise, Kocapınar, Işıklı, Gümüşsu, Evkara çamlığı, Hisar değirmenleri, Alacain, Çambaşı, Kadılar, Iğdır çamlığı, Gürpınar ve Kestane Deresidir.

Kaplıcaları: Denizli ili şifâlı su kaynakları bakımından oldukça zengindir. Fakat bunların çoğunda tesis yoktur. Bâzıları şunlardır:

Karahayıt Ilıcası: İl merkezine 25 km uzaklıktadır. İçme kürleri sindirim sistemi hastalıklarına, banyo kürleri ise astım, damar sertliği ve romatizma rahatsızlıklarına iyi gelir.

Tekkeköy Kaplıcası: Sarayköy ilçesine 20 km uzaklıkta Tekkeköy yakınlarındadır. Oteli olan bu kaplıcanın suyu romatizma, idrar yolları, deri ve kadın hastalıklarına iyi gelir. Kaplıca yakınında kükürtlü bir çamur da bulunmaktadır.


Ortakçı Ilıcası: Sarayköy ilçesi yakınlarındadır. Ilıcanın yanında bir hamam ve otel bulunmaktadır. İçme ve banyo kürleri sindirim sistemi ve romatizma hastalıklarına faydalıdır.

Yenice Kaplıcası: Buldan ilçesine bağlı Yenice köyü yakınlarındadır. İçme ve banyo kürleri romatizma, kalp, damar sertliği, basur ve deri hastalıklarına faydalıdır.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Çorum İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

corum-tarihi-turistik-yerleri

Kuleler ve Kaleler
Saat Kulesi: l894 yılında Çorum'lu Beşiktaş Muhafızı Yedi Sekiz Hasan Paşa tarafından yaptırılmış olup, yüksekliği 27.5 m.dir. İlimizin tarihi bir simgesidir.

Çorum Kalesi: Selçuklu mimari özelliği taşıyan Çorum Kalesinde halen iskan mevcuttur. Şehrin güneyinde yüksek bir tepe üzerinde kurulmuştur. Kare planlı olup, 80x80 ebatındadır . Yüksekliği 7.35 m. Duvarların genişliği 2.40 metredir. Kalenin kapısı kuzeyde olup, 2.70x3.30 m. Ölçüsündedir. Kalenin içerisinde büyük bir mescit bulunmaktadır. Kalenin kitabesi olmadığı için kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Danişmend veya Selçuklu Dönemine tarihlenen kalede düzgün kesme taş, moloz taş, Roma ve Bizans dönemine ait devşirme taşlar kullanılmıştır.

İskilip Kalesi: Yüz metre yükseklikte, üç tarafı kayalık üzerine inşaa edilmiştir. Güneye bakan bir kapısı, kale içinde sol tarafta bir zindan odası vardır. Dört tarafında burçlar bulunmaktadır.

Osmancık Kalesi: Yüksek bir tepe üzerine kurulmuş olan kalenin surlarının uzunluğu 250 m. Yüksekliği 30 m.dir İlk defa kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte Roma Devrinde yapılmış olduğu sanılmaktadır. Kaleden Kızılırmağa gizli yollar mevcuttur. Kale duvarı örgülerinde Horasan harcı kullanılmıştır. Kale içinde kayalar oyularak yapılmış bir hamam harabesi mevcuttur. Kalenin ön kısmında bir kitabe, gözlemci yeri, kapısı ve burçlardan kalıntılar bulunmaktadır.

Sungurlu Saat Kulesi: l892 yılında kaymakam Edip Bey tarafından yaptırılmıştır. İnşaat malzemesi olarak kesme taş kullanılan saat kulesi, kaide ve saç örgü kısmı dahil sekiz kısımdır. Saat çelik halat ve 50 kğ . lık kovalar vasıtasıyla çalışmaktadır.

Camiler ve Türbeler

Ulu Cami: Selçuklu sultanı Alaattin zamanında azatlı kölesi Hayrettin tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. II. Beyazıt zamanındaki depremde harap olduğu için onarılan camii, IV. Murat zamanında Sultan Muradi Rabi Camii olarak adlandırılmıştır. Camiinin M.1306 tarihli minberindeki H. 707 tarihli kitabe camiinin de bu dönemde yaptırıldığını düşündürmektedir.

Hıdırlık Cami: Hz . Muhammed'in yakın arkadaşlarından ve onun sancaktarı Süheyb -i Rumi'ye saygı nişanesi olarak eski caminin yerine 2. Abdülhamit zamanında Yedi Sekiz Hasan Paşa'nın isteği üzerine H. 1307 yılında inşa edilmiştir.

Şeyh Muhittin Yavsi Camii: İskilip ilçesinde bulunan cami İslam alimlerinden Ebussuud Efendi'nin babası Şeyh Yavsi tarafından yaptırılmıştır.Tek kubbeli olarak yapılan caminin içerisinde ; daha sonra Ebussuud tarafından yaptırılan babasının türbesi vardır. Ayrıca , cami önünde Şeyh Yavsi'nin diktiği söylenen ulu bir karaağaç bulunmaktadır. Son yıllarda onarım gören caminin aslına zarar verilmemiştir.

Evlik Köyü Cami ve Türbesi: İskilip ilçesine bağlı evlik Köyü'nde bulunmaktadır. Camii ve türbede Fatih'in hocası Aksemsettin'in oğlu (Nurum Hûda) ve aile efratlarının mezarları bulunmakta olup, camii ve türbenin yapımında ahşap malzeme kullanılmıştır.

Kulaksız Camii: H.1230 (1830) yılında yaptırılan caminin kitabesi yoktur. 1803 yılında onarım görmüştür.

Elvançelebi Camii ve Türbesi: Mecitözü İlçesi, Elvançelebi beldesinde yer almaktadır. Orjinalde zaviye olduğu düşünülmektedir. Yapının cami kısmındaki kitabede H.681 (M.1282-83), türbe üzerindeki kitabede ise H.707 (M.1307) tarihleri bulunmaktadır.

Hamamlar

Paşa Hamamı: 1487 yılında Tabettin İbrahim Paşa Bin Hacı Bey tarafından yaptırılmıştır.Osmanlı dönemi eserlerinden olup, halen çalışmaktadır.

Güpür Hamamı: Merkez de Ulu camii karsısında bulunan hamam 1436 yılında yapılmıştır. Osmanlı dönemi mimari özelliğini taşır. Şu anda bakım çalışmaları devam etmektedir.

Ali Paşa Hamamı (Yeni Hamam): Saat kulesi yanında olup, bu hamam ilin en büyük hamamıdır. Erzurum beyler beyi olan Ali Paşa tarafından 1573 yılında yaptırılmıştır.

Hanlar ve Köprüler

Veli Paşa Hanı: Plan ve mimari açısından Osmanlı Çağı hanlarına örnek teşkil eden han 1000 m2 lik bir alan kaplar. Ahşap han iki katlı olup, yalnızca ön cepheye bakan köşk bölümü üç katlıdır.

Menzil Hanı: Hacıhamza Kasabasında olup, eski tarihi yol üzerindedir. Dikdörtgenli plan olup, kemerler üzerine oturtulmuştur. Beşik tonoz örgülüdür. Camisi ve hamamı ile bir Osmanlı Külliyesi olan yapının günümüze bazı kısımları ulaşabilmiştir.

Osmancık Koyunbaba Köprüsü: Osmancık ilçesindeki köprü , Osmanlı Sultanı ll . Beyazıt zamanında 1489 (H.889) yılında inşasına başlanıp , 1491 (H.895) yılında tamamlanmıştır. 250 m. Uzunluğunda 7.5 m. Genişliğinde olup, 15 gözlüdür. Köprünün kuzey kısmında ve kalenin dibindeki kayalıkta kitabesi mevcuttur.

Köprü, sayıları çok az klasik Türk sanatı eserlerindendir. Kızılırmak üzerinden yaklaşık 500 yılından beri sanat abidesi olarak durmakta ve bugün de hizmet vermektedir.

Tarihi Çorum Evleri

Çorum'un eski evleri Türk toplumunun geleneksel yapısı ile bütünleşmiştir. Sözkonusu evlere; Çorum'un Çepni , Karakeçili, Devane gibi eski mahalleleri ile İskilip, Sungurlu ve Kargı'da rastlanılmaktadır.

Korunan Alanlar

Boğazköy Alacahöyük Milli Parkı

Çorum - Alacahöyük Tarihi Milli Parkı

Yeri: İç Anadolu Bölgesinde , Çorum ili Sungurlu ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

Ulaşım: Milli Park alanına,Sungurlu-Çorum karayolu ile ulaşım sağlanmakta olup saha Sungurlu'ya 26 km.,Yozgat'a 29 km., Ankara'ya 208 km.mesafededir .

Özelliği: Milli Parkın ana kaynak değeri, tarih ve arkeolojidir. Anadolu'nun en önemli medeniyetlerinden biri olan Hitit uygarlığının merkezi Boğazköy ( Hattusas )'ün kalıntılarını içerisine alan Milli Parkta başlıca yapılar surlar,surlardaki kapılar ve tünel, Büyükkaledeki saray arşiv binası ve mabetlerdir.

Boğazköy'ün 2 km. kuzeydoğusunda Hitit başşehrinin dışında bulunan Yazılıkaya Açıkhava mabedine, Sungurlu'dan Boğazkale'ye gelirken köye girmeden sola sapılan bir yol ile ulaşılır. Anadolu'da bilinen ilk Panteon olan Yazılıkaya'da Hitit'lerin kralı, kraliçe,tanrı ve tanrıçaları rölyefleri yer almıştır.

Saha, doğal değer açısından; insan eliyle Anadolu Platosunun flora ve faunaya yapılan tahribatı göstermesi sebebiyle örnek bir görünüm sunar. Orman örtüsünün yerini antropojen step araziye bırakması sonucu fauna değişmiştir. Genel olarak saha, çiftlik ve otlama için kullanılan hemen hemen ağaçsız bir step görüntüsü kazanmıştır.

Görülebilecek Yerler: Hitit Uygarlığının merkezi Boğazköy ( Hattusas )'ün kalıntıları, surlar, kapılar ve tünel, Büyükkale'deki saray arşivi binası ve mabetleri ile Anadolu'da bilinen ilk Panteon olan Yazılıkaya'daki Hitit'lerin kralı,kraliçe,tanrı ve tanrıça röliefleri Milli Park alanında ziyaretçilerin görmesi gerekli yerlerdir.

Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Milli Parkın yoğun ziyaretçi dönemi Mayıs-Ekim ayları arasıdır. Konaklama ihtiyacı Boğazkale köyünden karşılanabilir.

Çatak Tabiat Parkı

Çorum - Çatak Tabiat Parkı

Yeri: Orta Karadeniz Bölgesinde Çorum ili Merkez ( Laçin ) ilçesi sınırları içerisindedir.

Ulaşım: Tabiat Parkına Çorum- Laçin karayolu ile ulaşılır. Çorum'a takriben 17-20 km. uzaklıktadır.

Özelliği: Doğal yapısı manzara zenginlikleri ve özelliklerine sahip bulunması nedeniyle sahanın 387.5 hektarlık bölümü 1984 yılında ayrılmıştır.

Sahada hakim ağaç türü karaçamdır. Az miktarda sarıçam görülmektedir. Tilki, tavşan, kurt, ötücü kuşlar ve keklik faunayı oluşturur.

Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Tabiat Parkının ziyaretçi dönemi Mayıs-Ekim ayları arasındadır. Ziyaretçiler piknik imkanlarından yararlanabilirler.

Tabiat Parkında geceleme(Orman Bakanlığı Milli Parklar-Av Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü'ne ait bir bina olmakla birlikte)ve yiyecek hizmetlerini park ziyaretçileri kendi olanakları ile karşılamaları gerekir.


Mesire Yerleri

Kırkdilim Mesire Yeri: Osmancık yolu üzerinde bulunan bu mesire yerinin Çorum'a uzaklığı 25 Km.' dir .

Sıklık Mesire Yeri: Çorum- Samsun karayolu üzerinde günübirlik gidilen İlimiz merkezine yakın bir mesire yeridir.

Bahabey Çamlığı: İlimiz Devlet Hastanesi bitişiğinde bulunan mesire yeri ağaçlandırılmış olup, halkın piknik yaptığı ve eğlendiği mesire yeridir.

Sağmaca Suyu: Merkez İlçe Kuşsaray köyü sınırları içerisinde Çorum Sağmaca içme suyunun temin edildiği kaynaktır. Ayrıca özel bir firma tarafından kurulmuş alabalık üretim tesisi mevcuttur.

İskilip Elmabeli : İskilip'e 13 km. uzaklıkta İskilip-Tosya karayolu üzerindedir. Altyapısı Orman İşletmesince büyük ölçüde tamamlanmış ve bünyesinde oyun sahaları bulunan mesire yeri ; yöre halkının günü birlik piknik, eğlence sportif ihtiyaçlarına cevap vermektedir

Laçin Köşk Evi Mesire Yeri: Laçin ilçemizde bulunan mesire yeri yüksek bir alanda olup, bütün vadiyi görme imkanı mevcuttur. Çam ağaçlarıyla kaplı ormanlık bir alana sahip olan mesire yeri halkın yaz aylarında piknik amaçlı gittiği yerdir.


Kaplıcalar

Hamamlıçay Köy Kaplıcası: Merkeze 12 Km. uzaklıkta Hamamlıçay Köyündedir. Bayanlara ve erkeklere ayrı ayrı yüzme havuzu mevcuttur. 10 adet özel kabin vardır. Suyu 42 derece sıcaklıkta olup; Romatizmal hastalıkları, cilt hastalıkları ve böbrek taşlarının düşürülmesine iyi gelmektedir.

Figani Beke Kaplıcası: İlçenin 16 km. doğusunda, Mecitözü ilçesinin Figani köyü yakınındaki Beke kaplıcasının vücut ısısındaki suyu oldukça boldur. Su küçük bir havuzdan kaynayıp oradan büyük havuza aktarılmaktadır.

Bu kaplıcanın, idrar sökücü etkisiyle vücuttaki metabolizma artıklarının idrar yoluyla atılmasında ve asit ortamında oluşan taşların düşürülmesinde faydalı olduğu bilinmektedir.

Yaylalar

Kargı Yaylası ( Eğinönü ): Kargı ilçesinin kuzeyindeki yüksek dağlık bölgede yer alan yayla Çorum'a 140 km, Kargı'ya 26 Km uzaklıktadır. Bu bölgede birbirine bağlantılı ; Eğinönü , Aksu, Karandu , Göl, Örencik, Karaboya, Gökçedoğan yaylaları mevcuttur. Bu yaylalarda, yöresel yayla mimarisine uygun yayla evleri geleneği halen devam etmektedir. Üzerlerinde sonradan yapılan Aksu ve Gökçedoğan göletlerinde yetiştirilen alabalıkları, yöreye özgü bitki örtüsü ve bol su kaynakları ile bir doğa harikası görünümündedir.

Abdullah Yaylası: Kargı ilçesinde ve ilin en yüksek dağı olan Köse Dağı (2050) üzerinde yer almaktadır. Çorum'a uzaklığı 114 km, ilçe merkezine 26 km'dir . İstanbul'u Samsun'a bağlayan ve Osmancık İlçemizden geçen karayoluna 12 km mesafededir.

Temiz ve bol suyu bozulmamış doğası yanında, sarıçam, karaçam gibi diğer kendine özgü bitki örtüsü ile görülüp konaklamaya değer yaylalardandır. Bünyesinde 22 yataklı konaklama ünitesi , 120 kişilik restorant ve 1000 kişilik piknik alanı bulunmaktadır.

Bayat Kunduzlu ve Kuşcaçimeni Yaylaları: Çorum İli Bayat İlçesi sınırları içerisinde ve ilçenin kuzeyinde dağlık Karatepe mevkiinde yer almaktadır. İl Merkezine 100 km. İlçe Merkezine 25 km. uzaklıktadır. Yöre halkı yayla geleneğini bu yaylalarda sürdürmektedir. Özellikle Kuşcaçimeni yaylasında yaz aylarında kamp amaçlı çadırlar kurulmaktadır. Zengin bitki örtüsü ile kaplı olan yaylalarda sarıçam, karaçam ve köknar ağaçları dikkati çekmektedir. Bol su kaynakları ve bozulmamış doğa yapısı ile yayla turizmine elverişli alanların başında gelir.

Ulaşım özel araçların yanı sıra; yaz aylarında haftasonları Belediye otobüsleri ile sağlanmaktadır.

İskilip Yaylaları: İskilip İlçesinin kuzeyin, sarıçam, karaçam, köknar, meşe gibi yöreye özgü bitki örtüsü ile kaplı yüksek dağ silsilesi üzerinde birbiri ile irtibatlı birçok yayla yer almaktadır.


Bunlardan İskilip-Tosya karayolu üzerinde bulunan Elmabeli - Beşoluk ve Çiçekli yaylaları, aynı güzergahın 8.inci km.'sinden sola 17 km. gidildiğinde Demirbükü ve Yalak yaylaları piknik ve mesire alanlarından iç turizmde yoğun şekilde yararlanılmaktadır.

Elmabeli yaylası: Yaylanın alt yapısı büyük ölçüde tamamlanmış alt katı restaurant , üst katı otel olarak kullanılan bir bina ile futbol ve voleybol oyun sahaları mevcuttur. Ulaşım özel araçların yanı sıra; İskilip-Tosya arasında çalışan ticari minibüsler, yaz aylarında Cumartesi ve Pazar günleri Belediye otobüsleri ile sağlanmaktadır.

Osmancık Yaylaları: Başpınar beldesine 8 km. uzaklıkta olup , altyapısı büyük ölçüde tamamlanmıştır. Çadırlarda konaklama mevcuttur.

İncesu Kanyonu: Ortaköy İlçesi İncesu Köyündedir. Özellikle tek giriş ve çıkışı bulunan İncesu Kanyonu , 12.5 km uzunluğundadır.Genişlik 40-60 metre arasında değişmektedir.Kanyonun her iki yamacı sarp kayalık olup , yer yer ormanlık alanlara rastlamak mümkündür. Kanyon rafting ve trekking sporları için uygun özellikler taşımaktadır. Bir doğa harikası olan kanyon , görülmeye değer bir yerdir.

Çankırı İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

cankiri-tarihi-turistik-yerleri
Çankırı ilinde turizm sektörü henüz gelişmemiştir. Turizm bakımından çok zengin târihî eserlere sâhip olmasına rağmen konaklama ve alt yapı tesisleri azdır.

Çankırı Kalesi: Şehrin kuzeyinde Karatekin Tepesi üzerindedir. Romalılar, Bizanslılar Danişmendliler, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde kullanılan kale, sağlamlığı ile ün yapmıştır. Günümüzde yıkık vaziyettedir. Kale içinde Romalılar döneminden kalma tüneller ve Danişmend kumandanlarından Emir Karatekin’in türbesi vardır.

Eskipazar Hisarı: Selçuklular devrinde yapılmıştır. Günümüzde harâbe hâlindedir.


Ulu Câmi: Kânûnî Sultan Süleymân tarafından mîmâr Sâdık Kalfa’ya yaptırılmıştır. 1522’de yapımına başlanan câmi, 1558’de bitirilmiştir. Zelzeleden zarar gören câmi, 1936’da tâmir edilmiş ve ilk yapı özelliğini kaybetmiştir.
İmâret Câmi: 1397’de Candaroğlu Kasım Bey tarafından yaptırılmıştır. 1916’da tâmir görmüştür.

Ali Bey Câmii: Ali Bey Mahallesindedir. 1609 târihli kitâbesi vardır. Mihrab ve minberi alçıdan olup, süslemesizdir.

Mirahor Câmii: 1797’de Tüfekçibaşı İsmâil Ağa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde harab bir hâldedir.

Taşmescid (Şifâhâne): Selçuklu Sultanı Alâeddîn Keykubâd tarafından 1335’te sağlık tesisi olarak yapılmıştır. Bir bölümü kalmıştır.

Çerkeş, Eskipazar ve Ilgaz ilçelerinde çeşitli kaya mezarlar vardır.

Mesire yerleri:

Ilgaz Dağları: Şiirlere ve türkülere konu olan Ilgaz Dağları, ormanlarla kaplı, yaylalarının havası ve suyu çok güzel olan bir dinlenme yeridir. Ilgaz Dağı millî park îlân edilmiştir. Çamlık, Fidanlık ve Korgun; ağaçlık, soğuk ve bol suları, temiz havası ile meşhur mesire yerleridir. Başdut köyünde kayalara oyulmuş mağaralar vardır.

Kaplıcaları: Çankırı, şifâlı sular bakımından oldukça zengin bir bölgedir. Fakat, bu suların bir çoğundan tesis yetersizliği sebebiyle faydalanılamamaktadır.

Acısu: Kurşunlu’nun 5 km kuzeybatısında Hacımuslu köyü yakınlarındadır. Mîde, barsak, karaciğer, safrakesesi ve pankreas hastalıklarına faydalıdır. Vücudun asit-baz dengesini düzenler.

Şerâfettin İçmesi: Eskipazar’ın Beytarla köyündedir. Karaciğer, safrakesesi, pankreas, mîde, barsak hastalıklarında faydalıdır.

Akkaya Hamamı: Eskipazar’ın İmamlar köyü yakınlarındadır. Kronik iltihaplarla, romatizma ve akciğer rahatsızlıklarına iyi gelir.

Şıhlar Nezle Suyu: İl merkezine 20 km uzaklıkta Bozaklı köyündedir.

Kazancı Mâden Suyu: Ilgaz ilçesinin Kazancı köyündedir. Mâden suyu, karaciğer, safrakesesi, mîde ve barsak rahatsızlıklarının tedâvisinde kullanılır.

Bozan Hamamı: Ilgaz ilçesinin, Aşağı Bozan ve Yukarı Bozan köyleri arasındadır. Sindirim sistemi rahatsızlıklarında faydalıdır.


Ilısılık Mâden Suyu: Ilgaz ilçesinin Ilısılık köyündedir. Mîde, karaciğer, barsak ve safrakesesi rahatsızlıklarında faydalıdır.

Çavundur Kaynakları: Kurşunlu ilçesinin Çavundur köyündedir. Banyoları deri hastalıklarına iyi gelir.

Bayramören İçmesi: Bayramören ilçesindedir. Mîde, karaciğer, safrakesesi ve barsak hastalıklarında faydalıdır.


Kükürt Köyü Kaynağı: Kurşunlu ilçesine bağlı Kükürt köyündedir. Sindirim sistemi rahatsızlıklarında faydalıdır.

Hışıldayı İçmesi: Kurşunlu ilçesine 30 km uzaklıkta Melan Deresi yakınındadır. Sindirim sistemi ve karaciğer hastalıklarının tedâvisinde faydalıdır.

Çanakkale İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

canakkale-tarihi-turistik-yerleri
Eski çağlarda Hellespontos ve Dardanel olarak anılan Çanakkale M.Ö. 3000 yılından beri yerleşim alanı niteliğini korumuştur. Erken Bronz Dönemi’nden bu yana önemli bir yerleşim merkezi olan Çanakkale; Çanakkale Boğazı sayesinde Anadolu ile Avrupa ve Akdeniz ile Karadeniz arasındaki bağlantıyı sağlayan iki geçit bölgesinden biridir.

Bu özelliği nedeniyle oldukça zengin bir tarihi vardır.Yörede yaşayan topluluklara ekonomik ve askeri üstünlük sağlamış, onlar da uygarlık alanında çağdaşlarını geçmişlerdir. Ancak bu durum, yöreyi çeşitli göç ve istila hareketlerinin hedefi yapmıştır. Değişik tarihlerde yerleşmek yada yağmalamak amacıyla bölgeye gelenler olmuş, her iki durumda belirli kültür alışverişini yoğunlaştırmıştır. Bu kültürel yoğrulma, yüzyıllar boyu kesintilerle sürmüş, bunun sonucu oldukça renkli bir kültür mozayiği ortaya çıkmıştır. Boğazın en dar yerinde Fatih Sultan Mehmet döneminde Rumeli yakasında Sestos dolaylarında Kilitbahir, Anadolu yakasında Abydos dolaylarında Sultaniye (Kale-i Sultaniye) yada Çanak Kalesi adı ile anılan kaleler yapılmıştır. Bugünkü Çanakkale İli’nin adı Anadolu yakasındaki Çanak Kalesinden gelmektedir. Yörenin en eski halkı Beşiktepe ve Kumtepe yerleşmelerinden bilinen Kalkolitik Dönemin yerli halkıdır. Bunları, İ.Ö. 3000’lerden 1200’lere kadar herhangi bir dış etki altında kalmadan yaşamlarını sürdüren Troya halkı izler. Bundan sonra sırasıyla Troya Savaşları ile Akalar, Ege göçleri ile çeşitli kavimler gelmiştir. En son olarak Sicilyalı Komutan Roger De Flor’un ölümüyle buyruğundaki Katalonyalılar bir süre etkinliklerini sürdürseler de, daha sonra Türkler’le yaptıkları bir anlaşma gereği, Çanakkale ve yöresini Türk Beylerine bırakmışlardır. M.Ö. 3000 yılında kurulan I. Troia, M.Ö. 2500 yıllarında bir depremle yıkılmıştır. Bundan önce de yörede eski yerleşmelerin bulunduğu bilinmektedir. Dardanos kentinin I. Troia'dan önce kurulduğu düşünülmektedir. Kuruluş önceliği 100-150 yıl kadardır. M.Ö. 1200'lerde kuzeyden gelen "Deniz Kavimleri"nin göçü ile bölgede ve Anadolu'da yazılı tarih açısından karanlık dönem başlamıştır. Bölge, M.Ö. 7. yüzyılda Batı Anadolu'da büyük bir güç haline gelen Lydia Krallığı'nın egemenliğine girmiş, M.Ö. 5. yüzyılda Perslerin gelmesiyle, Pers etkisi artmaya başlamış, M.Ö. 386 yılında Persler ve Spartalûar arasında yapılan "Kral Barışı" ile bölgede kesin olarak Pers egemenliği sağlanmıştır. M.Ö. 334'te Makedonya Kralı Büyük İskender'in Pers ordusunu Biga Çayı (Granikos) yakınlarında bozguna uğratmasıyla Anadolu'da Pers hakimiyeti gerilemeye başlamıştır.İskender'in Ölümünden sonra İskender'in komutanları bölgede iktidar mücadelesine girişmişlerdir. Bergama Krallığı'nın hakimiyeti ve Galat istilaları döneminden sonra, Roma'nın bölgedeki hakimiyet kurma çabaları sırasında Diktatör Sulla, Gelibolu'ya kadar gelmiştir. Bölge, Roma ve Bizans dönemlerinde limanlarıyla da önem kazanmıştır. Osmanlıların Akdeniz'de egemenlik kurma istekleri, onları Balkan Yanmadası'ndaki fetihlere, Gelibolu ve yöresinden başlamaya yöneltmiştir. Gelibolu'da bir tersanenin kurulmasıyla birlikte Çanakkale'deki Osmalı egemenliği daha da artmıştır. Boğazın Önemi Çanakkale Savaşları'nda (1. Dünya Savaşı'nda) bir kez daha gündeme gelmiş ve düşman donanması 18 Mart 1915 tarihinde bozguna uğratılmıştır

COĞRAFYASI
Çanakkale Türkiye'nin kuzeybatısında Avrupa ve Asya kıtalarını birbirinden ayıran ve kendi adını taşıyan Boğaz'ın iki yakasında kurulmuştur.Çanakkale'nin doğusunda ve güneydoğusunda Balıkesir, batısında Ege Denizi kuzeybatısında Edirne, kuzeyinde Tekirdağ ve Marmara Denizi bulunmaktadır.Ege ve Marmara Bölgesinde toprakları bulunan ilin yüzölçümü 9737 kilometrekare,kıyı uzunlukluğu 671 kilometredir.Konumu gereği Akdeniz ve Karadeniz iklimi arasında geçiş iklimi gösterir.Yağışlar genelde bahar ve kış aylarında görülür

NÜFUSU
Çanakkale’nin toplam nüfusu, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre 464.975’tir. Toplam nüfusun 215.571’i il merkezi ve ilçe merkezlerinde, 249.404’ü köylerde yaşamaktadır. Nüfus yoğunluğu ise 48’dir. 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı Sonuçlarına göre Çanakkale'nin şehir nüfusu 215.571, köy nüfusu 249.404 genel nüfusu da 464.975'dir.

EKONOMİK YAPISI
İl ekonomisinde tarım en önemli faaliyet olmakla beraber son yıllarda tarıma dayalı sanayi kolları gelişme göstermekte ve buna bağlı olarak ekonomide sanayinin payı artmaktadır.2000 yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre istihdam edilen nüfusun 133.140’ı tarım, 21.839’u sanayi, 8.470’i inşaat ve 73.563’ü de hizmetler sektöründe çalışmaktadır. İldeki işsizlik oranı ise %3.6'dır .İl yüzölçümünün % 54'ünü ormanlar, % 34'ünü tarım yapılan arazi, % 5'ini çayır ve meralar, % 7'sini kültür dışı araziler kaplamaktadır. Tarım arazisinin % 81' i tarla arazisi, % 6'sı sebze, % 2'si meyve, % 2'si bağ, % 8'i zeytinliktir. İlin toplam tarım alanı 330.337 Ha. olup, 120.000 Ha. sulanabilir arazidir. Toplam 60.711 ha.(% 50,6) alan sulanmakta olup, bu sulamanın 39.457 ha.(% 65) alanı devlet tarafından gerçekleştirilmektedir.Yetiştirilen tarım ürünleri arasında en önemli yeri gerek oransal olarak gerekse de ekim sahası olarak hububat almaktadır.

ASSOS
Ayvacık ilçesine bağlı Behramkale köyündedir. İ.Ö.VII.yy.’da Midilli’den gelen Methymnalılar’ın kurduğu sanılmaktadır. Hem denize, hem de karaya egemen bir tepeye kurulan Akropol, 3 km. uzunluğundadır. Birbirinden ayrı biçimlerde yapılmış kapıları ilginçtir. En yüksek yerine kurulu Athena Tapınağı, dönemin resmi yapılarının yer aldığı Agora,kürsü,heykeller ve küçük anıtsal yapılardan oluşan Bouleterion (Meclis), maalesef günümüze ulaşamayan Gymnasium,Tiyatro,Stoa ve Hellenistik- Roma dönemlerinden Nekropol,Akropol’un en önemli bölümleridir. Ayvacık İlçesi’nde ayrıca; Gülpınar Bahçeleriçi kesiminde Cyryse, Anadolu’daki, sütunları figürlü tanburlarla süslü üç tapınaktan biri olan Apollo Simintheus Tapınağı (Diğerleri Ddyma Apollo ve Efes Artemis Tapınağı), Homeros’un İlyada Destanı’nda adı geçen Adatepe Zeus Sunağı,Gülpınar Bucağı’ndaki roma köprüsü,Babakale’deki XVII.yy.’da Kaymak Mustafa Paşa tarafından yaptırılan Babakale camii, Assos yıkıntıları yakınında yüksek bir tepeye yapılan Behramkale Köyü Hüdavendigar Camii ve Tuzla Çayı üstüne kurulu yerel taşlardan yapılı Behramkale Köprüsü görülmeye değer eserlerdir. M.Ö.Vll . yüzyılda kurulan ve Aristo'nun Mantık Okulunu açtığı Assos Kenti Örenyeri'ne Çanakkale'den her zaman araç bulunmaktadır.

TROIA ANTİK KENTİ
Merkeze bağlı İntepe beldesine bağlı Tevfikiye köyü yakınında, Çanakkale'ye 30 km.uzaklıktadır. İki kıta arasında ticaret yolu üzerinde yer alan bu antik yerleşim, tarihte birçok doğal afet ve savaşla karşılaşmıştır. Hisarlık Höyüğü'nde yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda 9 yerleşim evresinin varlığı tespit edilmiştir.İlk yerleşim M .0. 3. bine değin uzanmakta ve birbirini izleyen uygarlıklar Roma dönemine kadar devam etmektedir. Günümüzden beş bin yıl önce kurulduğu üşünülen kent, yaklaşık 3500 yıl boyunca önemli bir yerleşim merkezi olmuştur. St. Paul, Troia'yı iki kez ziyaret etmiş ve Assos'a yapacağı üçüncü misyonerlik yolculuğuna yine buradan başlamıştır. M.Ö. 3000-2500 yıllarına tarihlenen Troia 1 Erken, Orta, Geç Troia 1 olarak incelenir. Büyük ölçüde restore edilenTroia I surlarının kent kapısının doğu kulesi iyi durumdadır. Bir portikosu, büyük bir oda ve odanın ortasındaki ocağı olan uzun, dar bir yapı olan ev, bilinen en eski megaronlardan biridir. Bu dönem mimarisinde balıksırtı şeklinde Örülmüş duvarlar görülmektedir. Henüz çark kullanılmamakla birlikte bakır aletler kullanılmıştır. Troia II, birbiri üzerine yedi kattan oluşan üç ana evresiyle IIa, Ilb, IIc olarak tanımlanır. Her birinin yeni bir sur duvarı vardır. Bu dönemde çark kullanılmaya başlanmıştır. Troia IV ile V, M.Ö. 2200-1800'e tarihlenir. Bu dönemden ev ve duvar kalıntıları bulunmaktadır. Erken Helas seramiği buluntuları bu dönemde Troia'nın Yunanistan'la ilişkisi olduğunu kesinleştirmiştir. Altın, gümüş, elektrondan yapılmış süs eşyaları ve kap kaçak Toria IV'te ele geçmiştir. İthal malı Miken kapları ile Kıbrıs kapları, hem Troia Vl'da hem de Virde vardır. Büyük bir yangınla sona eren Vlla tabakası Troia savaşlarının gerçekleştiği Priamos'un Troia'sı olmalıdır. Mitolojiye göre Paris'in güzel Helen'i kaçırmasıyla başlayan Troia savaşları yıllarca sürmüştür. Troia VIII tabakasına ait en eski buluntu M.O. 7. yüzyıldan eskiye gitmemektedir. Bu nedenle Vllb 2 evresinden sonra kentin terk edildiği veya çok ufak bir yerleşme halinde 7. yüzyıla kadar sürdüğü düşünülebilir. Troia VIH'de ise, iki altar ile Athena Tapınağına ait kalıntılar bulunmuştur. Troia IX'a (Roma devri) ait bouleuterion, tiyatro, tiyatronun önündeki mozaik döşemeli yapı kalıntısı dikkati çekmektedir.

GELİBOLU YARIMADASI TARİHİ MİLLİ PARKI
33.000 Hektarlık alan üzerine kurulan bölge 1973 yılında Milli Park ilan edilmiştir. Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, ilin en önemli gezi yerlerinden birisidir. Parkın kara sınırlarını Gelibolu Yarımadası’nın Saroz Körfezinden Ece Limanı ile Çanakkale Boğazı’nda yer alan Akbaş İskelesi arasında çizilecek bir hat oluşturur. Seddülbahir Köyü çevresinde Tekke ve Hisarcık Burunları, Ertuğrul, Morto, İkizkoyları, Alçıtepe, Kerevizdere, Zığındere ile kuzeydoğuda yer alan Arıburnu, Conkbayırı, Kocaçimen, Kanlısırt, Anafartalar ve Suvla koyları, savaşın cereyan ettiği başlıca alanlardır. Çanakkale Savaşları sırasında büyük cesaret gösteren şehit olan birlikler ve şahıslar adına bugün Gelibolu Yarımadası’nda çok sayıda şehitlik vardır. Her biri ayrı bir kahramanlık örneği olan bu şehitliklerin en önemlisi Morto Koyu’ nda, Hisarlık Tepe üzerinde tüm şehitlerimizin anısına dikilen Şehitler Adxbidesidir. Tarihi Milli Park içersinde muhtelif yerlerde 37 adet Türk anıt,kitabe ve şehitliği, İngiliz, Fransız, Avustralya ve Yeni Zelanda ülkelerine ait 33 adet anıt ve mezarlık bulunmaktadır.

DİĞER TARİHİ VE TURİSTİK YERLER
Çanakkale'ye gelindiğinde; Hamaxıtos, Alexandria Troas, Sankrea, Dardanol Tümülüsü, Abydos, sestos, Gargara ve Lamponia gibi antik kent kalıntıları dışında Kilitbahir, Babakale, Bozcaada, Seddülbahir Bigalı, Nara, Gelibolu Kaleleri, İntepe Çamlığı,Güzelyalı ile Mitoloji'de ilk güzellik yarışmasının yapıldığı Kazdağları en önemli tarihi ve turistik yerleridir.

ÇANAKKALE'YE NASIL ULAŞILIR?
Çanakkale ili'nin çevre illerle ulaşımı karayolu ile olmaktadır.Karayolu ile İstanbul-Çanakkale 310 km, Bursa - Çanakkale 260 km, İzmir - Çanakkale 320 km'dir.Şehir merkezindeki otobüs terminalinden günün her saatinde ilçelere otobüs ve minibüs seferleri yapılmaktadır. Gökçeada'ya yaz-kış Çanakkale'den ve Kabatepe'den gemi seferleri yapılmakta olup günübirlik dönüş imkanı bulunmaktadır. Bozcaada ile ulaşım Yükyeri İskelesinden yapılan gemi seferleri ile sağlanmaktadır.

Bursa İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

bursa-tarihi-turistik-yerleri
Kaleler: bursa kalesi'nin yapılışı m.ö. ı. yüzyıla dayanır. bugün surların uzunluğu iki km. kadardır.

Cami ve Külliyeler : Önemli bir inanç turizmi merkezi olan bursa'da yıldırım camii ve türbesi, yeşil cami ve türbesi, emir sultan camii ve türbesi, ulu cami (cami kebir), muradiye külliyesi, hüdavendigar cami ve külliyesi önemli cami ve külliyeleridir.
bursa cami ve külliyeleri


Kilise ve Sinegoglar : Üzeri ahşap ve kiremitle örtülü kilisede hasta bakım yeri de vardır. 19. yy' da yapıldığı tahmin edilmektedir. 16. yüzyıl başlarında ıı. selim tarafından inşa ettirilen sinagog arap şükrü sokağındadır. 14. yüzyılın sonlarında ispanya'dan sınır dışı edilen ve osmanlı imparatorluğu tarafından gönderilen kalyonlara bindirilerek osmanlı imparatorluğuna kabul edilen musevî topluluğunun ilk kafileleri bursa'ya yerleştirilmiş ve bu sinagog kurulmuştur. geruş sinagogu' nun günümüzdeki yapısı son derece sağlam, bakımlı olup, ibadete açık tutulmaktadır. hayat ağacı sinagogu olarak da bilinen sinagog, osmanlı döneminde ilk yapılan sinagog olması nedeniyle önem taşımaktadır. bursa fethini gerçekleştiren orhan bey zamanında bir ferman çıkartılarak ets ahayim sinagogunun kurulmasına izin verilmiştir. ispanya'nın mallorca adasından 15. yüzyılda osmanlı imparatorluğunca kabul edilen ve bursa'da yerleştirilen diğer musevî kafilelerince bu sinagog inşa edilmiş olup, geldikleri adanın adından esinlenerek mayor adını almıştır. mayor sinagogu'nun etkinliklerinden ve ölü yıkama bölümü halihazırda kullanılmaktadır.

Hanlar: Ulu caminin hemen altında bulunan emir hanı, orhan bey tarafından, xıv. yy 'ın ikinci yarısında yaptırılmıştır. iç avlu çevresine sıralanan iki katlı revak ve buraya açılan odalardan oluşan bu han osmanlı hanlarının ilk örneğidir. hanın ortasında bir şadırvan ile tarihi çınarlar bulunur. cumhuriyet caddesi üzerinde bulunan hanı, kanuni'nin sadrazamlarından semiz alizade xvı. yy da yaptırmıştır. demirkapı çarşısı'nın yanında bulunan, hacı ivaz-payigah olarak bilinen han, xv yy' da, ahi bayezid'in oğlu hacı ivaz paşa yaptırarak, çelebi mehmet'e armağan etmiştir. (arabacılar hanı) ivaz paşa camii yanında bulunan bu han, çelebi mehmet tarafından yaptırılmıştır. bursa'daki hanların en büyüğüdür. ulu cami ile orhan cami arasında bulunan bu hanı, ıı. bayazıt, istanbul'daki hayır yapılarına gelir getirmek amacıyla 1490 yılında yaptırmıştır. bursa'nın en güzel ve günümüzde en yoğun olarak kullanılan hanıdır. 1508 yılında sultan ıı. bayazıt, istanbul'daki vakıflarına gelir sağlamak amacıyla yaptırmıştır. hanın avlusunda bir tarihi çınar bulunur.


Milli parklar ve korunan alanlar
Uludağ milli parkı

Kaplıcalar
termal kaynakları bakımından zengin olan bursa'nın vakıfbahçe (çekirge) kaplıcası, bademli bahçe kaplıcası, dümbüldek kaplıcası, gemlik (terme) kaplıcası ve armutlu kaplıcası ünlü kaplıcalarıdır.

Mağaralar
Ayvaini mağarası

Plajlar
Marmara denizi'nin güneyinde yaklaşık 135 km uzunluğunda kıyısı bulunan bursa ilinde, karacabey, mudanya ve gemlik ilçelerinde geniş doğal kumsallar ile iznik ve uluabat (apolyont) gölleri kıyılarında güzel plajlar bulunmaktadır. yeniköy, bayramdere (malkara) kesimi ile mudanya'nın zeytinbağ kesimine dek uzun ve geniş doğal kumsallar vardır. kum kalitesi iyi olan bu kıyılarda kurşunlu, bayramdere, yeniköy-mudanya kesiminde de mesudiye, eğerce ve esence plajları bulunmaktadır.

Mesire yerleri
derekızık köyüne 3 km uzaklıkta bulunan şelale,bir kanyondan dökülmektedir. şelale çevresinde et mangal lokantaları ve büfelerin yer aldığı bu mesire alanı bursalılarca yoğun olarak kullanılmaktadır. mustafakemalpaşa ilçesine 18 km. uzaklıkta bir cennet parçası suuçtu şelalesi 38 metre yükseklikten dökülür. aras deresi ve aras şelalesi uludağ'ın kar sularını taşıyan ve tam kayalıkların içinden 15 metre yükseklikten düşer. bursa-soğukpınar arası 30 km olup, köyden itibaren 5 km stabilize bir yolla ketenlik yaylalarına, oradan da şelaleye varılır.


Kuş Gözlem Alanı
iznik gölü kuş alanı,uludağ kuş alanı,ulubat gölü kuş alanı ve kocaçay deltası bursa ili sınırları içinde bulunmaktadır.

Marmara havzası

Kocaçay deltası

Sportif etkinlikler
dünyaca ünlü uludağ kayak merkezi bursa sınırlarındadır.

uludağ kayak merkezi bursa, yaban av hayvanları bakımından zengin bir bölgede yer almaktadır. bursa'da dört önemli kuş alanı bulunmaktadır. bunlar uludağ, iznik gölü, uluabat gölü ve kocaçay deltasıdır. uludağ yaz ve kış doğa yürüyüşüne elverişli olup tercih edilen 6 parkur belirlenmiştir.

Oteller bölgesi-cennet kaya parkuru: başlangıç noktası rakımı 1865 metre olan bu parkur üzerinde kuzey yamaçtan gemlik körfezi'nin,güney yamaçtan ise tüm dağ köylerinin manzarası eşliğinde,doyumsuz bir doğa yürüyüşü yapılmaktadır. parkurun mesafesi 2000 metredir.

Oteller bölgesi-sarıalan-çobankaya parkuru: başlangıç ve bitiş noktası rakımları 1850 metre ve 1750 metre yükseklikte son bulan bu parkurda,yol boyunca pırıl pırıl akan derelerle süslenmiş muhteşem bir orman ortamı bulunmaktadır. parkurun mesafesi 5200 metredir.

Oteller bölgesi-softaboğan şelalesi parkuru: başlangıç noktası rakımı 1800 metre olan bu orman parkurunda uludağ'ın dere,gölet ve taraçalar halinde aşağıya inen şelale bulunmaktadır. su sesleri ve eşsiz manzaraların rehberliğinde bursa ovası'nın muhteşem panoraması ile doğa yürüyüşü sonuçlanır. parkurun mesafesi 6000 metredir.

Oteller bölgesi-hanlar bölgesi-bağlı köyü parkuru: 1865 metre yükseklikten başlayan iniş parkurunda zirveden dağ köylerine inerken anadolu insanının olağanüstü konukseverliğini görmek mümkün olmaktadır. parkurun mesafesi 7500 metredir.

Oteller bölgesi-zirve tepesi parkuru: 2487 metrelik zirveye tırmanırken uludağ ve yöresinde doğa ve bitki örtüsünün olağanüstü görüntüleri ile bir yanda denizin bir yanda apollon göllerinin doyumsuz panoraması görülmektedir. parkurun mesafesi 7615 metredir.

Wolfram-madenler bölgesi-göller yöresi parkuru: 2300 metrelik rakımda dağ manzaralarının eşliğinde sadece uludağ'a has kelebek cinslerini, dağ çiçeklerini gözlemlemenin ayrıcalığını yaşayacak, buzul göllerinin (kara göl, aynalı göl, kilimli göl, buzlu göl) muhteşem atmosferi hissedilmektedir. parkurun mesafesi 9800 metredir. gemlik ilçesinde kıyıda gençlik spor il müdürlüğüne ait hasanağa ve kırcaali gençlik ve izcilik kampları bulunmaktadır. bunlar 175'er yataklı olup yaz aylarında 10'ar günlük 4 devre olarak türkiye'nin her yerinden gelen gençlerin kamp yapmalarına olanak sağlamaktadır.

Bursa orman kampları
ayrıca, uludağ milli parkı içinde bulunan gölcük kamp alanı da öğrenci ve izci gruplarının kamp etkinlikleri için kullanılmaktadır. iznik ve uluabat gölü kıyıları da gençlik kampları için oldukça uygundur. göl çevresinde uluslararası katılıma açık yelken, yüzme, sörf ve kampçılık eğitimi verilmektedir.

Burdur İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

burdur-tarihi-turistik-yerleri
Burdur târihî eserler bakımından oldukça zengindir. Târihî eserlerin çoğu Osmanlı ve Selçuklu devrine âittir.

Ulu Câmi: Hamidoğlu Dündar Bey tarafından dördüncü asırda yaptırılmıştır. Yüksek bir tepe üzerindedir. Birkaç kere tâmir görmüştür.

Şeyh Sinan Câmii: 1776’da Çelik Mehmed Paşa tarafından medresesi ile berâber yaptırılmıştır. İnce görünümlü minâresi 1914 zelzelesinde yıkılmıştır.


Divan Baba Câmii: Değirmenler Mahallesindedir. Minârenin kitâbesinde 1775’te Tilurzâde Hacı Süleymân tarafından yaptırıldığı yazmaktadır. 1971 zelzelesinden sonra tâmir edilmiştir.

Çeşmedamı Câmii: Çeşmedamı Mahallesindedir. 1914 zelzelesinde yıkılmayan birkaç yapıdan biridir. 1842 târihli bir vakıfnâmede câmiden muallimhâne olarak söz edilmektedir.

Kayışoğlu Câmii: Kuyu Mahallesindedir. Taş temel üstünde yükselen ahşap bir minâresi vardır. Yapım târihi kesin olarak bilinmemekle berâber 1872’de tâmir görmüştür.

Susuz Hanı: Mîmârî özelliklerinden Selçuklu devrine âit olduğu anlaşılan eser, Bucak ilçesinin Susuz köyündedir.

Saat Kulesi: 1830’da Konya Vâlisi Tevfik Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Tabak Hamamı: 1523’te Şeyhülislâm Bedâi Efendi tarafından yaptırılmıştır.

Burdur içindeki Çelikpaşalar Konağı ve Taşoda dış yapısı ve iç süslemeleri ile Osmanlı Türk sivil mîmârîsinin uzakta kalan ender yapılarındandır. İl merkezinde çok sayıda bulunan çeşmelerin büyük kısmı yıkık veya kullanılmayacak hâldedir. Üzerlerindeki süslemeler ve hat sanatı Türk taş işçiliğinin ince örnekleridir.


Burdur eski devirlere âit eserler bakımından da zengindir. Başlıcaları şunlardır: Hacılar: Burdur’a 25 km uzaklıkta olup, 7500-8000 sene önceye ait binâ kalıntıları, seramik eşya ve heykellerin bulunduğu yerdir. Höyükler:Hacılar dışında 34 adet höyük eski çağlara âit sayısız eserlerle doludur. Bu höyükler (7000-10.000) sene öncesine âittir. Burdur ve çevresi 50 büyük ve 20 kadar antik şehir kalıntısıyla Anadolu’nun en zengin köşelerinden biridir. Ağlasun: Makedonya Tralı İskender’in savaştığı Sağalasus Roma devrinden kalma 12.000 kişilik tiyatro, kale ve lahitler, Antonius mâbedi ve sütun başlıkları Burdur’a 31 km uzaklıktadır. M.S. 2. asra âittir. Gremna:Pisidya’nın korunma bölgesiydi. Çamlık köyündedir. Kale vesâir kalıntılar vardır. Gölhisar: Cibaya (Horzum) harâbeleridir. 20.000 kişilik 3 kademeli tiyatrosu, stadyumu, agorası, anıtları, tapınakları ve lahitler hâlen ayaktadır. İbecık-Lüba: Gölhisar yakınındadır. Tiyatro, stadyum, tapınak ve kalelerin kalıntıları vardır. Belenni, Bereket,Karacaören, Akçaören, Akviran Yuva, Kestel, Melli, Kızılkaya, Karaot ve Pırnas köylerinde eski çağlara âit kentlerin kalıntıları bulunur. Burdur’da antik çağlardan kalma eserlerin sergilendiği büyük bir müze vardır. Buradaki eserler çok kıymetlidir. Burdur’da kütüphâne Hamidoğullarından beri mevcuttur.

Mesîre Yerleri: Burdur’da tabiî güzelliği insanı rahatlandıran pekçok yer mevcuttur. İl sınırları içinde yer alan on dört göl ayrı güzelliklere sâhiptir. Fakat Salda Gölü, çevresini kaplayan ormanlarla birlikte fevkalâde bir görünüm arz eder. Gölhisar Dirmil ormanları, manzarası güzel, temiz suları ve havası ile ideâl bir mesîre yeridir. Aziziye, Çamlık ve Melli ormanları havası, suyu ve manzarası ile şâhâne bir yerdir. Erenardıç bol ağaçlı sulak yerdir. Çok soğuk ve lezzetli suyu vardır. Kocapınar, Beşköy ve Yazıpınar birbirinden güzel mesîre yerleridir.


İnsuyu Mağarası: Burdur-Antalya yolu üzerinde Burdur’a 12 km uzaklıktadır. Ülkemizin turizme açılan ilk mağaralarındandır. Dünyânın ikinci büyük mağarasıdır. Dünyâca meşhûrdur. İçinde 9 tâne gölcük vardır. En geniş yeri 80 metre, uzunluğu 597 metredir. Mağarada binlerce sarkıt ve dikit yer alır. Mağara içinde kolaylıkla dolaşılır. Mağaradaki şifâlı suyu şeker hastalarına iyi gelir ve şeker miktarını düşürür. Şeker hastalığının yanısıra mîde, sinir ve cilt hastalıklarına da iyi gelir. Mağara içinde çavlanlar da mevcuttur.

Yarıköy kükürtlü suyu, kaşıntı ve cilt hastalıklarına iyi gelir.Kokar pınar, mîde hastalıklarına iyi gelir. Barutlu su, Tefenni yakınındadır. Eski ismi sıtma suyu olup, böbrek kum ve taşlarını düşürür. Çerçin suyu, Çerçin köyündedir. Aktığı yerde kırmızı çökelek bırakır. Mîde ve böbrek hastalıklarına iyi gelir.