9 Ağustos 2012 Perşembe

Çanakkale İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

canakkale-tarihi-turistik-yerleri
Eski çağlarda Hellespontos ve Dardanel olarak anılan Çanakkale M.Ö. 3000 yılından beri yerleşim alanı niteliğini korumuştur. Erken Bronz Dönemi’nden bu yana önemli bir yerleşim merkezi olan Çanakkale; Çanakkale Boğazı sayesinde Anadolu ile Avrupa ve Akdeniz ile Karadeniz arasındaki bağlantıyı sağlayan iki geçit bölgesinden biridir.

Bu özelliği nedeniyle oldukça zengin bir tarihi vardır.Yörede yaşayan topluluklara ekonomik ve askeri üstünlük sağlamış, onlar da uygarlık alanında çağdaşlarını geçmişlerdir. Ancak bu durum, yöreyi çeşitli göç ve istila hareketlerinin hedefi yapmıştır. Değişik tarihlerde yerleşmek yada yağmalamak amacıyla bölgeye gelenler olmuş, her iki durumda belirli kültür alışverişini yoğunlaştırmıştır. Bu kültürel yoğrulma, yüzyıllar boyu kesintilerle sürmüş, bunun sonucu oldukça renkli bir kültür mozayiği ortaya çıkmıştır. Boğazın en dar yerinde Fatih Sultan Mehmet döneminde Rumeli yakasında Sestos dolaylarında Kilitbahir, Anadolu yakasında Abydos dolaylarında Sultaniye (Kale-i Sultaniye) yada Çanak Kalesi adı ile anılan kaleler yapılmıştır. Bugünkü Çanakkale İli’nin adı Anadolu yakasındaki Çanak Kalesinden gelmektedir. Yörenin en eski halkı Beşiktepe ve Kumtepe yerleşmelerinden bilinen Kalkolitik Dönemin yerli halkıdır. Bunları, İ.Ö. 3000’lerden 1200’lere kadar herhangi bir dış etki altında kalmadan yaşamlarını sürdüren Troya halkı izler. Bundan sonra sırasıyla Troya Savaşları ile Akalar, Ege göçleri ile çeşitli kavimler gelmiştir. En son olarak Sicilyalı Komutan Roger De Flor’un ölümüyle buyruğundaki Katalonyalılar bir süre etkinliklerini sürdürseler de, daha sonra Türkler’le yaptıkları bir anlaşma gereği, Çanakkale ve yöresini Türk Beylerine bırakmışlardır. M.Ö. 3000 yılında kurulan I. Troia, M.Ö. 2500 yıllarında bir depremle yıkılmıştır. Bundan önce de yörede eski yerleşmelerin bulunduğu bilinmektedir. Dardanos kentinin I. Troia'dan önce kurulduğu düşünülmektedir. Kuruluş önceliği 100-150 yıl kadardır. M.Ö. 1200'lerde kuzeyden gelen "Deniz Kavimleri"nin göçü ile bölgede ve Anadolu'da yazılı tarih açısından karanlık dönem başlamıştır. Bölge, M.Ö. 7. yüzyılda Batı Anadolu'da büyük bir güç haline gelen Lydia Krallığı'nın egemenliğine girmiş, M.Ö. 5. yüzyılda Perslerin gelmesiyle, Pers etkisi artmaya başlamış, M.Ö. 386 yılında Persler ve Spartalûar arasında yapılan "Kral Barışı" ile bölgede kesin olarak Pers egemenliği sağlanmıştır. M.Ö. 334'te Makedonya Kralı Büyük İskender'in Pers ordusunu Biga Çayı (Granikos) yakınlarında bozguna uğratmasıyla Anadolu'da Pers hakimiyeti gerilemeye başlamıştır.İskender'in Ölümünden sonra İskender'in komutanları bölgede iktidar mücadelesine girişmişlerdir. Bergama Krallığı'nın hakimiyeti ve Galat istilaları döneminden sonra, Roma'nın bölgedeki hakimiyet kurma çabaları sırasında Diktatör Sulla, Gelibolu'ya kadar gelmiştir. Bölge, Roma ve Bizans dönemlerinde limanlarıyla da önem kazanmıştır. Osmanlıların Akdeniz'de egemenlik kurma istekleri, onları Balkan Yanmadası'ndaki fetihlere, Gelibolu ve yöresinden başlamaya yöneltmiştir. Gelibolu'da bir tersanenin kurulmasıyla birlikte Çanakkale'deki Osmalı egemenliği daha da artmıştır. Boğazın Önemi Çanakkale Savaşları'nda (1. Dünya Savaşı'nda) bir kez daha gündeme gelmiş ve düşman donanması 18 Mart 1915 tarihinde bozguna uğratılmıştır

COĞRAFYASI
Çanakkale Türkiye'nin kuzeybatısında Avrupa ve Asya kıtalarını birbirinden ayıran ve kendi adını taşıyan Boğaz'ın iki yakasında kurulmuştur.Çanakkale'nin doğusunda ve güneydoğusunda Balıkesir, batısında Ege Denizi kuzeybatısında Edirne, kuzeyinde Tekirdağ ve Marmara Denizi bulunmaktadır.Ege ve Marmara Bölgesinde toprakları bulunan ilin yüzölçümü 9737 kilometrekare,kıyı uzunlukluğu 671 kilometredir.Konumu gereği Akdeniz ve Karadeniz iklimi arasında geçiş iklimi gösterir.Yağışlar genelde bahar ve kış aylarında görülür

NÜFUSU
Çanakkale’nin toplam nüfusu, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre 464.975’tir. Toplam nüfusun 215.571’i il merkezi ve ilçe merkezlerinde, 249.404’ü köylerde yaşamaktadır. Nüfus yoğunluğu ise 48’dir. 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı Sonuçlarına göre Çanakkale'nin şehir nüfusu 215.571, köy nüfusu 249.404 genel nüfusu da 464.975'dir.

EKONOMİK YAPISI
İl ekonomisinde tarım en önemli faaliyet olmakla beraber son yıllarda tarıma dayalı sanayi kolları gelişme göstermekte ve buna bağlı olarak ekonomide sanayinin payı artmaktadır.2000 yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre istihdam edilen nüfusun 133.140’ı tarım, 21.839’u sanayi, 8.470’i inşaat ve 73.563’ü de hizmetler sektöründe çalışmaktadır. İldeki işsizlik oranı ise %3.6'dır .İl yüzölçümünün % 54'ünü ormanlar, % 34'ünü tarım yapılan arazi, % 5'ini çayır ve meralar, % 7'sini kültür dışı araziler kaplamaktadır. Tarım arazisinin % 81' i tarla arazisi, % 6'sı sebze, % 2'si meyve, % 2'si bağ, % 8'i zeytinliktir. İlin toplam tarım alanı 330.337 Ha. olup, 120.000 Ha. sulanabilir arazidir. Toplam 60.711 ha.(% 50,6) alan sulanmakta olup, bu sulamanın 39.457 ha.(% 65) alanı devlet tarafından gerçekleştirilmektedir.Yetiştirilen tarım ürünleri arasında en önemli yeri gerek oransal olarak gerekse de ekim sahası olarak hububat almaktadır.

ASSOS
Ayvacık ilçesine bağlı Behramkale köyündedir. İ.Ö.VII.yy.’da Midilli’den gelen Methymnalılar’ın kurduğu sanılmaktadır. Hem denize, hem de karaya egemen bir tepeye kurulan Akropol, 3 km. uzunluğundadır. Birbirinden ayrı biçimlerde yapılmış kapıları ilginçtir. En yüksek yerine kurulu Athena Tapınağı, dönemin resmi yapılarının yer aldığı Agora,kürsü,heykeller ve küçük anıtsal yapılardan oluşan Bouleterion (Meclis), maalesef günümüze ulaşamayan Gymnasium,Tiyatro,Stoa ve Hellenistik- Roma dönemlerinden Nekropol,Akropol’un en önemli bölümleridir. Ayvacık İlçesi’nde ayrıca; Gülpınar Bahçeleriçi kesiminde Cyryse, Anadolu’daki, sütunları figürlü tanburlarla süslü üç tapınaktan biri olan Apollo Simintheus Tapınağı (Diğerleri Ddyma Apollo ve Efes Artemis Tapınağı), Homeros’un İlyada Destanı’nda adı geçen Adatepe Zeus Sunağı,Gülpınar Bucağı’ndaki roma köprüsü,Babakale’deki XVII.yy.’da Kaymak Mustafa Paşa tarafından yaptırılan Babakale camii, Assos yıkıntıları yakınında yüksek bir tepeye yapılan Behramkale Köyü Hüdavendigar Camii ve Tuzla Çayı üstüne kurulu yerel taşlardan yapılı Behramkale Köprüsü görülmeye değer eserlerdir. M.Ö.Vll . yüzyılda kurulan ve Aristo'nun Mantık Okulunu açtığı Assos Kenti Örenyeri'ne Çanakkale'den her zaman araç bulunmaktadır.

TROIA ANTİK KENTİ
Merkeze bağlı İntepe beldesine bağlı Tevfikiye köyü yakınında, Çanakkale'ye 30 km.uzaklıktadır. İki kıta arasında ticaret yolu üzerinde yer alan bu antik yerleşim, tarihte birçok doğal afet ve savaşla karşılaşmıştır. Hisarlık Höyüğü'nde yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda 9 yerleşim evresinin varlığı tespit edilmiştir.İlk yerleşim M .0. 3. bine değin uzanmakta ve birbirini izleyen uygarlıklar Roma dönemine kadar devam etmektedir. Günümüzden beş bin yıl önce kurulduğu üşünülen kent, yaklaşık 3500 yıl boyunca önemli bir yerleşim merkezi olmuştur. St. Paul, Troia'yı iki kez ziyaret etmiş ve Assos'a yapacağı üçüncü misyonerlik yolculuğuna yine buradan başlamıştır. M.Ö. 3000-2500 yıllarına tarihlenen Troia 1 Erken, Orta, Geç Troia 1 olarak incelenir. Büyük ölçüde restore edilenTroia I surlarının kent kapısının doğu kulesi iyi durumdadır. Bir portikosu, büyük bir oda ve odanın ortasındaki ocağı olan uzun, dar bir yapı olan ev, bilinen en eski megaronlardan biridir. Bu dönem mimarisinde balıksırtı şeklinde Örülmüş duvarlar görülmektedir. Henüz çark kullanılmamakla birlikte bakır aletler kullanılmıştır. Troia II, birbiri üzerine yedi kattan oluşan üç ana evresiyle IIa, Ilb, IIc olarak tanımlanır. Her birinin yeni bir sur duvarı vardır. Bu dönemde çark kullanılmaya başlanmıştır. Troia IV ile V, M.Ö. 2200-1800'e tarihlenir. Bu dönemden ev ve duvar kalıntıları bulunmaktadır. Erken Helas seramiği buluntuları bu dönemde Troia'nın Yunanistan'la ilişkisi olduğunu kesinleştirmiştir. Altın, gümüş, elektrondan yapılmış süs eşyaları ve kap kaçak Toria IV'te ele geçmiştir. İthal malı Miken kapları ile Kıbrıs kapları, hem Troia Vl'da hem de Virde vardır. Büyük bir yangınla sona eren Vlla tabakası Troia savaşlarının gerçekleştiği Priamos'un Troia'sı olmalıdır. Mitolojiye göre Paris'in güzel Helen'i kaçırmasıyla başlayan Troia savaşları yıllarca sürmüştür. Troia VIII tabakasına ait en eski buluntu M.O. 7. yüzyıldan eskiye gitmemektedir. Bu nedenle Vllb 2 evresinden sonra kentin terk edildiği veya çok ufak bir yerleşme halinde 7. yüzyıla kadar sürdüğü düşünülebilir. Troia VIH'de ise, iki altar ile Athena Tapınağına ait kalıntılar bulunmuştur. Troia IX'a (Roma devri) ait bouleuterion, tiyatro, tiyatronun önündeki mozaik döşemeli yapı kalıntısı dikkati çekmektedir.

GELİBOLU YARIMADASI TARİHİ MİLLİ PARKI
33.000 Hektarlık alan üzerine kurulan bölge 1973 yılında Milli Park ilan edilmiştir. Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, ilin en önemli gezi yerlerinden birisidir. Parkın kara sınırlarını Gelibolu Yarımadası’nın Saroz Körfezinden Ece Limanı ile Çanakkale Boğazı’nda yer alan Akbaş İskelesi arasında çizilecek bir hat oluşturur. Seddülbahir Köyü çevresinde Tekke ve Hisarcık Burunları, Ertuğrul, Morto, İkizkoyları, Alçıtepe, Kerevizdere, Zığındere ile kuzeydoğuda yer alan Arıburnu, Conkbayırı, Kocaçimen, Kanlısırt, Anafartalar ve Suvla koyları, savaşın cereyan ettiği başlıca alanlardır. Çanakkale Savaşları sırasında büyük cesaret gösteren şehit olan birlikler ve şahıslar adına bugün Gelibolu Yarımadası’nda çok sayıda şehitlik vardır. Her biri ayrı bir kahramanlık örneği olan bu şehitliklerin en önemlisi Morto Koyu’ nda, Hisarlık Tepe üzerinde tüm şehitlerimizin anısına dikilen Şehitler Adxbidesidir. Tarihi Milli Park içersinde muhtelif yerlerde 37 adet Türk anıt,kitabe ve şehitliği, İngiliz, Fransız, Avustralya ve Yeni Zelanda ülkelerine ait 33 adet anıt ve mezarlık bulunmaktadır.

DİĞER TARİHİ VE TURİSTİK YERLER
Çanakkale'ye gelindiğinde; Hamaxıtos, Alexandria Troas, Sankrea, Dardanol Tümülüsü, Abydos, sestos, Gargara ve Lamponia gibi antik kent kalıntıları dışında Kilitbahir, Babakale, Bozcaada, Seddülbahir Bigalı, Nara, Gelibolu Kaleleri, İntepe Çamlığı,Güzelyalı ile Mitoloji'de ilk güzellik yarışmasının yapıldığı Kazdağları en önemli tarihi ve turistik yerleridir.

ÇANAKKALE'YE NASIL ULAŞILIR?
Çanakkale ili'nin çevre illerle ulaşımı karayolu ile olmaktadır.Karayolu ile İstanbul-Çanakkale 310 km, Bursa - Çanakkale 260 km, İzmir - Çanakkale 320 km'dir.Şehir merkezindeki otobüs terminalinden günün her saatinde ilçelere otobüs ve minibüs seferleri yapılmaktadır. Gökçeada'ya yaz-kış Çanakkale'den ve Kabatepe'den gemi seferleri yapılmakta olup günübirlik dönüş imkanı bulunmaktadır. Bozcaada ile ulaşım Yükyeri İskelesinden yapılan gemi seferleri ile sağlanmaktadır.

Bursa İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

bursa-tarihi-turistik-yerleri
Kaleler: bursa kalesi'nin yapılışı m.ö. ı. yüzyıla dayanır. bugün surların uzunluğu iki km. kadardır.

Cami ve Külliyeler : Önemli bir inanç turizmi merkezi olan bursa'da yıldırım camii ve türbesi, yeşil cami ve türbesi, emir sultan camii ve türbesi, ulu cami (cami kebir), muradiye külliyesi, hüdavendigar cami ve külliyesi önemli cami ve külliyeleridir.
bursa cami ve külliyeleri


Kilise ve Sinegoglar : Üzeri ahşap ve kiremitle örtülü kilisede hasta bakım yeri de vardır. 19. yy' da yapıldığı tahmin edilmektedir. 16. yüzyıl başlarında ıı. selim tarafından inşa ettirilen sinagog arap şükrü sokağındadır. 14. yüzyılın sonlarında ispanya'dan sınır dışı edilen ve osmanlı imparatorluğu tarafından gönderilen kalyonlara bindirilerek osmanlı imparatorluğuna kabul edilen musevî topluluğunun ilk kafileleri bursa'ya yerleştirilmiş ve bu sinagog kurulmuştur. geruş sinagogu' nun günümüzdeki yapısı son derece sağlam, bakımlı olup, ibadete açık tutulmaktadır. hayat ağacı sinagogu olarak da bilinen sinagog, osmanlı döneminde ilk yapılan sinagog olması nedeniyle önem taşımaktadır. bursa fethini gerçekleştiren orhan bey zamanında bir ferman çıkartılarak ets ahayim sinagogunun kurulmasına izin verilmiştir. ispanya'nın mallorca adasından 15. yüzyılda osmanlı imparatorluğunca kabul edilen ve bursa'da yerleştirilen diğer musevî kafilelerince bu sinagog inşa edilmiş olup, geldikleri adanın adından esinlenerek mayor adını almıştır. mayor sinagogu'nun etkinliklerinden ve ölü yıkama bölümü halihazırda kullanılmaktadır.

Hanlar: Ulu caminin hemen altında bulunan emir hanı, orhan bey tarafından, xıv. yy 'ın ikinci yarısında yaptırılmıştır. iç avlu çevresine sıralanan iki katlı revak ve buraya açılan odalardan oluşan bu han osmanlı hanlarının ilk örneğidir. hanın ortasında bir şadırvan ile tarihi çınarlar bulunur. cumhuriyet caddesi üzerinde bulunan hanı, kanuni'nin sadrazamlarından semiz alizade xvı. yy da yaptırmıştır. demirkapı çarşısı'nın yanında bulunan, hacı ivaz-payigah olarak bilinen han, xv yy' da, ahi bayezid'in oğlu hacı ivaz paşa yaptırarak, çelebi mehmet'e armağan etmiştir. (arabacılar hanı) ivaz paşa camii yanında bulunan bu han, çelebi mehmet tarafından yaptırılmıştır. bursa'daki hanların en büyüğüdür. ulu cami ile orhan cami arasında bulunan bu hanı, ıı. bayazıt, istanbul'daki hayır yapılarına gelir getirmek amacıyla 1490 yılında yaptırmıştır. bursa'nın en güzel ve günümüzde en yoğun olarak kullanılan hanıdır. 1508 yılında sultan ıı. bayazıt, istanbul'daki vakıflarına gelir sağlamak amacıyla yaptırmıştır. hanın avlusunda bir tarihi çınar bulunur.


Milli parklar ve korunan alanlar
Uludağ milli parkı

Kaplıcalar
termal kaynakları bakımından zengin olan bursa'nın vakıfbahçe (çekirge) kaplıcası, bademli bahçe kaplıcası, dümbüldek kaplıcası, gemlik (terme) kaplıcası ve armutlu kaplıcası ünlü kaplıcalarıdır.

Mağaralar
Ayvaini mağarası

Plajlar
Marmara denizi'nin güneyinde yaklaşık 135 km uzunluğunda kıyısı bulunan bursa ilinde, karacabey, mudanya ve gemlik ilçelerinde geniş doğal kumsallar ile iznik ve uluabat (apolyont) gölleri kıyılarında güzel plajlar bulunmaktadır. yeniköy, bayramdere (malkara) kesimi ile mudanya'nın zeytinbağ kesimine dek uzun ve geniş doğal kumsallar vardır. kum kalitesi iyi olan bu kıyılarda kurşunlu, bayramdere, yeniköy-mudanya kesiminde de mesudiye, eğerce ve esence plajları bulunmaktadır.

Mesire yerleri
derekızık köyüne 3 km uzaklıkta bulunan şelale,bir kanyondan dökülmektedir. şelale çevresinde et mangal lokantaları ve büfelerin yer aldığı bu mesire alanı bursalılarca yoğun olarak kullanılmaktadır. mustafakemalpaşa ilçesine 18 km. uzaklıkta bir cennet parçası suuçtu şelalesi 38 metre yükseklikten dökülür. aras deresi ve aras şelalesi uludağ'ın kar sularını taşıyan ve tam kayalıkların içinden 15 metre yükseklikten düşer. bursa-soğukpınar arası 30 km olup, köyden itibaren 5 km stabilize bir yolla ketenlik yaylalarına, oradan da şelaleye varılır.


Kuş Gözlem Alanı
iznik gölü kuş alanı,uludağ kuş alanı,ulubat gölü kuş alanı ve kocaçay deltası bursa ili sınırları içinde bulunmaktadır.

Marmara havzası

Kocaçay deltası

Sportif etkinlikler
dünyaca ünlü uludağ kayak merkezi bursa sınırlarındadır.

uludağ kayak merkezi bursa, yaban av hayvanları bakımından zengin bir bölgede yer almaktadır. bursa'da dört önemli kuş alanı bulunmaktadır. bunlar uludağ, iznik gölü, uluabat gölü ve kocaçay deltasıdır. uludağ yaz ve kış doğa yürüyüşüne elverişli olup tercih edilen 6 parkur belirlenmiştir.

Oteller bölgesi-cennet kaya parkuru: başlangıç noktası rakımı 1865 metre olan bu parkur üzerinde kuzey yamaçtan gemlik körfezi'nin,güney yamaçtan ise tüm dağ köylerinin manzarası eşliğinde,doyumsuz bir doğa yürüyüşü yapılmaktadır. parkurun mesafesi 2000 metredir.

Oteller bölgesi-sarıalan-çobankaya parkuru: başlangıç ve bitiş noktası rakımları 1850 metre ve 1750 metre yükseklikte son bulan bu parkurda,yol boyunca pırıl pırıl akan derelerle süslenmiş muhteşem bir orman ortamı bulunmaktadır. parkurun mesafesi 5200 metredir.

Oteller bölgesi-softaboğan şelalesi parkuru: başlangıç noktası rakımı 1800 metre olan bu orman parkurunda uludağ'ın dere,gölet ve taraçalar halinde aşağıya inen şelale bulunmaktadır. su sesleri ve eşsiz manzaraların rehberliğinde bursa ovası'nın muhteşem panoraması ile doğa yürüyüşü sonuçlanır. parkurun mesafesi 6000 metredir.

Oteller bölgesi-hanlar bölgesi-bağlı köyü parkuru: 1865 metre yükseklikten başlayan iniş parkurunda zirveden dağ köylerine inerken anadolu insanının olağanüstü konukseverliğini görmek mümkün olmaktadır. parkurun mesafesi 7500 metredir.

Oteller bölgesi-zirve tepesi parkuru: 2487 metrelik zirveye tırmanırken uludağ ve yöresinde doğa ve bitki örtüsünün olağanüstü görüntüleri ile bir yanda denizin bir yanda apollon göllerinin doyumsuz panoraması görülmektedir. parkurun mesafesi 7615 metredir.

Wolfram-madenler bölgesi-göller yöresi parkuru: 2300 metrelik rakımda dağ manzaralarının eşliğinde sadece uludağ'a has kelebek cinslerini, dağ çiçeklerini gözlemlemenin ayrıcalığını yaşayacak, buzul göllerinin (kara göl, aynalı göl, kilimli göl, buzlu göl) muhteşem atmosferi hissedilmektedir. parkurun mesafesi 9800 metredir. gemlik ilçesinde kıyıda gençlik spor il müdürlüğüne ait hasanağa ve kırcaali gençlik ve izcilik kampları bulunmaktadır. bunlar 175'er yataklı olup yaz aylarında 10'ar günlük 4 devre olarak türkiye'nin her yerinden gelen gençlerin kamp yapmalarına olanak sağlamaktadır.

Bursa orman kampları
ayrıca, uludağ milli parkı içinde bulunan gölcük kamp alanı da öğrenci ve izci gruplarının kamp etkinlikleri için kullanılmaktadır. iznik ve uluabat gölü kıyıları da gençlik kampları için oldukça uygundur. göl çevresinde uluslararası katılıma açık yelken, yüzme, sörf ve kampçılık eğitimi verilmektedir.

Burdur İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

burdur-tarihi-turistik-yerleri
Burdur târihî eserler bakımından oldukça zengindir. Târihî eserlerin çoğu Osmanlı ve Selçuklu devrine âittir.

Ulu Câmi: Hamidoğlu Dündar Bey tarafından dördüncü asırda yaptırılmıştır. Yüksek bir tepe üzerindedir. Birkaç kere tâmir görmüştür.

Şeyh Sinan Câmii: 1776’da Çelik Mehmed Paşa tarafından medresesi ile berâber yaptırılmıştır. İnce görünümlü minâresi 1914 zelzelesinde yıkılmıştır.


Divan Baba Câmii: Değirmenler Mahallesindedir. Minârenin kitâbesinde 1775’te Tilurzâde Hacı Süleymân tarafından yaptırıldığı yazmaktadır. 1971 zelzelesinden sonra tâmir edilmiştir.

Çeşmedamı Câmii: Çeşmedamı Mahallesindedir. 1914 zelzelesinde yıkılmayan birkaç yapıdan biridir. 1842 târihli bir vakıfnâmede câmiden muallimhâne olarak söz edilmektedir.

Kayışoğlu Câmii: Kuyu Mahallesindedir. Taş temel üstünde yükselen ahşap bir minâresi vardır. Yapım târihi kesin olarak bilinmemekle berâber 1872’de tâmir görmüştür.

Susuz Hanı: Mîmârî özelliklerinden Selçuklu devrine âit olduğu anlaşılan eser, Bucak ilçesinin Susuz köyündedir.

Saat Kulesi: 1830’da Konya Vâlisi Tevfik Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Tabak Hamamı: 1523’te Şeyhülislâm Bedâi Efendi tarafından yaptırılmıştır.

Burdur içindeki Çelikpaşalar Konağı ve Taşoda dış yapısı ve iç süslemeleri ile Osmanlı Türk sivil mîmârîsinin uzakta kalan ender yapılarındandır. İl merkezinde çok sayıda bulunan çeşmelerin büyük kısmı yıkık veya kullanılmayacak hâldedir. Üzerlerindeki süslemeler ve hat sanatı Türk taş işçiliğinin ince örnekleridir.


Burdur eski devirlere âit eserler bakımından da zengindir. Başlıcaları şunlardır: Hacılar: Burdur’a 25 km uzaklıkta olup, 7500-8000 sene önceye ait binâ kalıntıları, seramik eşya ve heykellerin bulunduğu yerdir. Höyükler:Hacılar dışında 34 adet höyük eski çağlara âit sayısız eserlerle doludur. Bu höyükler (7000-10.000) sene öncesine âittir. Burdur ve çevresi 50 büyük ve 20 kadar antik şehir kalıntısıyla Anadolu’nun en zengin köşelerinden biridir. Ağlasun: Makedonya Tralı İskender’in savaştığı Sağalasus Roma devrinden kalma 12.000 kişilik tiyatro, kale ve lahitler, Antonius mâbedi ve sütun başlıkları Burdur’a 31 km uzaklıktadır. M.S. 2. asra âittir. Gremna:Pisidya’nın korunma bölgesiydi. Çamlık köyündedir. Kale vesâir kalıntılar vardır. Gölhisar: Cibaya (Horzum) harâbeleridir. 20.000 kişilik 3 kademeli tiyatrosu, stadyumu, agorası, anıtları, tapınakları ve lahitler hâlen ayaktadır. İbecık-Lüba: Gölhisar yakınındadır. Tiyatro, stadyum, tapınak ve kalelerin kalıntıları vardır. Belenni, Bereket,Karacaören, Akçaören, Akviran Yuva, Kestel, Melli, Kızılkaya, Karaot ve Pırnas köylerinde eski çağlara âit kentlerin kalıntıları bulunur. Burdur’da antik çağlardan kalma eserlerin sergilendiği büyük bir müze vardır. Buradaki eserler çok kıymetlidir. Burdur’da kütüphâne Hamidoğullarından beri mevcuttur.

Mesîre Yerleri: Burdur’da tabiî güzelliği insanı rahatlandıran pekçok yer mevcuttur. İl sınırları içinde yer alan on dört göl ayrı güzelliklere sâhiptir. Fakat Salda Gölü, çevresini kaplayan ormanlarla birlikte fevkalâde bir görünüm arz eder. Gölhisar Dirmil ormanları, manzarası güzel, temiz suları ve havası ile ideâl bir mesîre yeridir. Aziziye, Çamlık ve Melli ormanları havası, suyu ve manzarası ile şâhâne bir yerdir. Erenardıç bol ağaçlı sulak yerdir. Çok soğuk ve lezzetli suyu vardır. Kocapınar, Beşköy ve Yazıpınar birbirinden güzel mesîre yerleridir.


İnsuyu Mağarası: Burdur-Antalya yolu üzerinde Burdur’a 12 km uzaklıktadır. Ülkemizin turizme açılan ilk mağaralarındandır. Dünyânın ikinci büyük mağarasıdır. Dünyâca meşhûrdur. İçinde 9 tâne gölcük vardır. En geniş yeri 80 metre, uzunluğu 597 metredir. Mağarada binlerce sarkıt ve dikit yer alır. Mağara içinde kolaylıkla dolaşılır. Mağaradaki şifâlı suyu şeker hastalarına iyi gelir ve şeker miktarını düşürür. Şeker hastalığının yanısıra mîde, sinir ve cilt hastalıklarına da iyi gelir. Mağara içinde çavlanlar da mevcuttur.

Yarıköy kükürtlü suyu, kaşıntı ve cilt hastalıklarına iyi gelir.Kokar pınar, mîde hastalıklarına iyi gelir. Barutlu su, Tefenni yakınındadır. Eski ismi sıtma suyu olup, böbrek kum ve taşlarını düşürür. Çerçin suyu, Çerçin köyündedir. Aktığı yerde kırmızı çökelek bırakır. Mîde ve böbrek hastalıklarına iyi gelir.

Bolu İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

bolu-tarihi-turistik-yerleri
Lacivert ve yeşil rengin hakim olduğu doğal güzelliklerle bezenmiş Karadeniz Bölgesi'nin Batı Karadeniz Bölümünde yer alan Bolu, karlı dağları, zengin ormanları, şirin akarsu ve gölleri, soğuk su kaynakları, bol otlu yaylaları, eşsiz kumlu plajları, şifalı sıcak su kaynakları, kaplıcaları, fizik tedavi merkezi ve dinlenmek için ideal turistik tesisleri ile şirin bir beldemizdir.

Bolu ili toprakları, batıdan Sakarya ve Bilecik, güneybatıdan Eskişehir, güney güneydoğudan Ankara, doğudan Çankırı, kuzeydoğudan Karabük ve kuzeyden Zonguldak illeri ile çevrilidir. Kuzeyde Karadeniz'de 30 Km. uzunlukta bir kıyıya sahiptir.

İl topraklarının kapladığı alan 11.200 Km2 Türkiye yüzölçümünün % 1,44 ünü oluşturur. Kocaeli ve Sakarya illeri ile aynı enlem üzerinde yer alan Bolu'nun en batı ve doğu ucu 30o .30ı ve 32o .42ı doğu boylamları arasında olup yaklaşık 186 Km. uzunluktadır. İlin en güney ve en kuzey uç noktaları da 40o .07ı ve 41o .06ı kuzey enlemleri arasında yer alıp, kuzey-güney uç noktaları arası da yaklaşık olarak 111 Km. uzunluktadır.

Şehrin içinden geçen Otoyol başkent Ankara'yı İstanbul'a bağlar. Türkiye'nin en yoğun trafiğine sahip olan bu yol, iki kalabalık yoğun nüfuslu kentin arasında bir dinlenme ve turizm şehri özelliğine sahip olan Bolu'ya ayrı bir önem katmıştır.

SICAK SU KAYNAKLARI VE KAPLICALAR
Türkiye'de 84 yerde görülen sıcak su, kaplıca ve şifalı sulardan çeşitli şekillerde yararlanılmaktadır. Bunların klorlu bikarbonatlı demirli ve kükürtlü bileşikte olanları mevcuttur. Bolu ili kaplıca ve şifalı sıcak su kaynakları bakımından zengindir. Bolu kaplıcalarının en güzel ve gelişmişi şehir merkezine 5 Km. uzaklıkta güneyde Seben Dağları eteklerinde yer alan güzel manzaralı ünlü Kökez içme suyu ile bir piknik özelliği de taşıyan Büyük ve Küçük Kaplıcalardır. Şehir merkezine düzgün bir asfalt yolla bağlı olan kaplıcalar yanında bir Fizik Tedavi Hastahanesi de bulunmaktadır.

Evliya Çelebi' nin de ünlü Seyehatname'sinde beğenerek bahsettiği Bolu Kaplıcalarının ısı dereceleri değişiktir. Büyük kaplıcanınki 40-44 derece Küçük kaplıcanınki ise 40-46 derecedir. Bileşimlerinde demir ve kükürt yer alan bu suların radyoaktivitesinin 10 olduğu romatizma, siyatik, böbrek, kadın ve cilt hastalıklarına iyi geldiği belirtilmektedir. Bu kaplıcaların eski çağlardan beri kullanıldığı ve sayılarının daha fazla olduğunu belirten yıkıntı ve izler vardır. İleride daha da değer kazanacak olan kaplıcalara bir üçüncüsünün ilavesinin yerinde olacağı düşünülmektedir. Bolu'nun Çaygökpınar-Demirciler köyleri arasında Baş değirmen mevkiinde yerden çıkan bir sıcak su, soğuk suya karışarak akmaktadır. Burada eski çağlara ait kaplıca havuz ve kurna yıkıntıları görülmekte olup etüd edilmeğe değer niteliktedir.


Bağlum (Pavli ) Kaplıcası: Seben ilçesinin 14 km. güneyinde bir vadi içindedir. Yazın gidilebilir. Küçük bir oteli ile lokantası vardır. Bir havuz ve bir kurnadan ibarettir. Su binaya 5 m. yakınından gelir. Kamp yerleri güzel ve dere kenarındadır. Her gün biraz daha gelişmekte olup su sıcaklığı 75o ve hafif gazlıdır.

Babas Kaplıcası: Mudurnu'nun 5 km. doğusunda çamlar arasında yer alan üç kaplıca olup birinin adına Sağlık Hamamı denir. Büyük ve küçük iki havuzludur. Oteli küçüktür.

Sarot Kaplıcası: Mudurnu'dan 30 km. uzaklıktaki Sarot Köyünün 500 m. kadar batısındadır. Su 100 m. açıktan akar, hamamda bir havuz ve soyunma yeri vardır. Kaynakları değişiktir. Su sıcaklığı 38-63o dir. Suları kükürtlü ve radyoaktif olan kaplıcaya ait otel ve lokantalar vardır.

Çatak Hamamı: Göynük'ün 30 km. yanında Çatak Köyü yakınındadır. Hamam kubbeli bir haldedir. Radyoaktif özellik taşıyan suyu kalsiyum bikarbonatlı olup hem içilir hem yıkanılır. Sıcaklık derecesi 32o olan suda biraz azalma olmuştur.


MADEN SULARI: Bolu'da bilhassa Düzce ve Bolu ovalarını çevreleyen dağlar ormanca zengin olup yağışların toprağa kolayca sızmasını sağlayarak yer altı su tabakasının zenginleşmesini sağlarlar. Bu sulardan bir kısmı diplere kaymadan yamaçlar boyunca yüzeye çıkarak çeşitli tatlı su kaynakları ve pınarları oluşturur. Buna karşın sular faylı bölümlerde toplanmışsa altta mağmadan gelen kızgın gazların etkisi ile ısınır ve bazı mineralleri eriterek bünyelerine alıp yeryüzüne çıkarlar. bu durumda sıcak su kaynakları ile maden suları oluşur. Bolu'da da maden sularına rastlanır. Çünkü arazi tektonik çöküntü ve faylarla parçalanmıştır.

Maden sularının en önemlileri şunlardır:
a) Ömerler Maden Suyu: Bolu'ya 16 km. Abant yolu üzerindedir. Sıcaklığı 14o dir. Bileşiminde kalsiyum bikarbonat ve magnezyum yer alır. Radyoaktivitesi 6,4 olup mide ve böbrek rahatsızlıklarına iyi gelir. Modern şişeleme tesisleri ile çevre illere dağıtımı yapılmaktadır.

b) Akkaya Maden Suyu: Bolu'ya 6 km. mesafede bir tepeden çıkar. Sıcaklığı 20o olup karbonik asit bakımından zengindir. Su, taraçalı bir yüzeyden akarken içindeki karbon gazının uçması ile eriyik halindeki kireç açığa çıkarak dalga dalga traverten örtüler oluşturmakta ve ünlü Pamukkale' ye benzeyen görüntüler ortaya çıkmaktadır.

c) Kaplıca yolu üzerinde Bolu tarafında birkaç yerden çıkar. Bol kükürt ve hidrojeni ihtiva eder. İçilmesi tavsiye edilmez. Berk Köyünde çıkan maden suyundan acı su bazlaması yapılır. Ekmek hamurunu kabartmada kullanılır. Hidrokarbonatça zengin ve kalevidir. Radyoaktivitesi 6,8 dir.

d) Kınık Maden Suyu: Köy yolu üzerinde soldadır. Fazla kullanılmaz radyoaktivitesi 2,5 olup ekonomik değeri pek yoktur.

BOLU'DA TURİZM

Bolu, tarihi ve kültürel zenginlikleri yanında, sonsuz doğal güzellikleri ile de kış ve yaz turizminde ülkemizin önemli bir turistik merkezi niteliğindedir.

Bolu, Cumhuriyetin kurulduğu yıllardan itibaren başkent Ankara'ya olan yakınlığı ile turizmde avantajlı bir konumda bulunmaktaydı. Özellikle Abant ve Esentepe Bolu'nun adeta simgesi durumuna gelmişti. Sonraki yıllarda Ege ve Akdeniz'in çekiciliğinin artması ve ulaşımının kolaylaşması Bolu için bir dezavantaj durumuna gelmişse de özellikle son yıllarda Kartalkaya, Kaplıcalar, Gölcük, Abant, Yedigöller, Gerede gibi merkezler turistik cazibelerini yeniden kazanarak yerli ve yabancı turistlerin akınına uğramışlardır. Ayrıca geçmişte Bolu, Abant ve Akçakoca'da birkaç küçük tesis mevcutken, özellikle 1990'lı yıllardan sonra Bolu'nun her yerinde yeni ve kaliteli tesislerin sayısı hızla artarak bugünlerde 3051 adet turistik belgeli yatağa ulaşılmıştır. Yatırım belgeli tesislerin tamamlanmasıyla bu sayı daha da artacaktır.

Coğrafi konumu itibariyle Bolu, Ankara ve İstanbul gibi iki büyük metropole olan yakınlığı ve bu yakınlığı Ankara'yı 1.5, İstanbul'u 2.5 saate indiren otoyol geçişi ile büyük bir avantaja sahip bulunmaktadır.

Kış ve dağ turizmi , yayla turizmi, sağlık turizmi, deniz, kamp ve av turizmi imkanlarının bulunması ve Turizm Bakanlığımızdan belgeli tesislerin var oluşu, ilimizin turizm alanındaki çekiciliğini her geçen gün artırmaktadır. Köroğlu Dağlarının turizme açılması bunu daha da pekiştirecektir.

Bolu turizminin ülkemiz turizmi içerisindeki önemi, çevre bilinci içerisinde turistik , doğal ve tarihi güzelliklerimize sahip çıkılması ile artarak devam edecektir.

Bitlis İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

bitlis-tarihi-turistik-yerleri
Tarihçiler Bitlis tarihini değişik zamanlardan başlatmaktadırlar. 5000 yıllık, 7000 yıllık tarih gibi. Gerçekte Bitlis tarihi Neolotik Çağ dediğimiz Yenitaş dönemine kadar uzanmaktadır. Neolitik Çağ, Yenitaş veya Cilalı Taş Devri denilen bu dönem, Ortataş Devri ile Tunç Devri arasındaki arkeolojik dönemdir. Bu dönem M.Ö. 3000 yıllarıyla 9000 yılları arasını kapsamaktadır.

Bitlis ve yöresinin yazılı tarih öncesi oldukça karanlıktır. En önemli nedenleri yüzeydeki buluntuların az olması ve bugüne kadar gerçekçi bir arkeolojik çalışma yapılmamasıdır.


Bitlis ili sınırları içerisinde bulunan Süphan ve Nemrut dağlarındaki obsidyen (doğal cam yatakları), doğrudan olmasa bile dolaylı olarak bu yöre tarihinin Neolitik dönemine kadar çıktığını göstermektedir. Obsidyen yataklarından elde edilen doğal camın yontucu, kesici, kazıyıcı olarak çevredeki yerleşim yerlerinde kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Yine yapılan çalışmalar sonucunda o döneme ait ticaret yolu Van Gölünün doğusundan güneye (bugün ki Van ili sınırları içerisinde bulunan Kalkolitik – Maden Dönemi – yerleşme alanı olan Tilkitepe), batıda ise Diyarbakır il sınırlarına (Ergani yakınındaki çanak-çömleksiz bir Neolitik yerleşme yeri olan Çayönü) dek uzanmaktadır.1 Bitlis ilinin Van ve Diyarbakır arasında yerleşmiş olması, Van’dan Diyarbakır’a yapılacak ticaretin o dönemlerde ancak Bitlis üzerinden yapılacağı dikkate alındığında, Bitlis’in Neolitik dönemden beri yerleşme yeri olduğu bir gerçektir.


Neolitik Çağ, M.Ö. 3000 yıllarında sona ermiştir. Bu tarihi baz aldığımızda Bitlis’in 5000 yıllık bir tarihe ve geçmişe sahip olduğunu görmekteyiz. Büyük bir ihtimalle Bitlis’in tarihi bundan daha da eskidir. Güneybatı Asya ülkelerindeki Neolitik Çağ M.Ö. 9000-5000, Avrupa ülkelerindeki Neolitik Çağ M.Ö. 6500, Tuna kıyılarında M.Ö. 5500 olduğuna göre Bitlis’in tarihinin 5000 yıldan fazla olması, 5000 - 7000 yıllık olması çok kuvvetle muhtemeldir.

Bingöl İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

bingol-tarihi-turistik-yerleri
Tarih boyunca yayla vazifesi gören Bingöl'de tarihi eser diğer illere oranla azdır.

Kığı Camii: 1401-1402 senelerinde Akkoyunlu Pir Ali Bey tarafından yaptırılmıştır. Kığı ilçesindeki bu cami, bölgede günümüze kadar gelebilen Türk-İslam eserlerinin en eskidir. 1734, 1767 ve 1797'de tamir görmüştür.


Kığı Kalesi: Kığı'ya 6 km uzaklıkta sarp ve yüksek bir kaya üzerinde, inşa edilmiştir. Buraya çıkmak oldukça zordur. Kaleyi İslam orduları kumandanı hazret-i Halid bin Velid fethetmiştir. Bizans dönemi yapısı olduğu tahmin edilmektedir.Kalenin büyük bir bölümü yıkılmıştır.

Seritarius Kalesi:Murad Irmağı vadisinde olup, Bingöl merkezine 20 km uzaklıktadır. Urartular tarafından yapılmıştır. Günümüzde taş yığınları durumundadır.

Kral Kızı Kalesi (Dara-Hini): Genç ilçesinde olup, Pers Kralı Dara'nın kızı için yaptırılmıştır. Diyarbük Çayı ile Kansper Çayının birleştiği yerde bir tepe üzerindedir. Günümüzde yıkıntı halindedir.

Mesire Yerleri: Bingöl'ün mesire yerleri çok güzeldir. Gerekli turistik tesisler yapıldığı takdirde, Bingöl turizm bakımından eşsiz bir merkez olmaya namzeddir. Güneşin doğuşunun en güzel manzarası Himalayalardan sonra Bingöl'dür. Bu iki yerden başka üçüncü bir yer yoktur.


Kaletepe: Karlıova ilçesinde Bingöl Dağları üzerindedir.Kaletepe'de (3250 m) güneşin doğuşunu ve binlerce irili ufaklı gölcükleri seyretmek insana çok haz verir.

Kırevi: Bingöl'e 10 km uzaklıkta Elazığ karayolu üzerindedir. Ormanlık ve buz gibi kaynakları ile eşsiz bir mesire yeridir.

Kayakevi: Bingöl-Elazığ karayolu üzerindedir. Bingöl'e 20 km uzaklıktadır. Her türlü konfora haizdir. Kış sporları için gerekli olan bütün tesisler vardır.

Kaymakevi: Kayakevine 5 km uzaklıktadır. Kaymak ve balı meşhurdur. Güzel bir manzarası vardır.

Soğuk Çeşme: Bingöl-Karlıova yolu üzerinde olup,Bingöl'e 30 km uzaklıktadır. Ormanlık bir yerdir. Buz gibi su kaynakları, leziz etlerden yapılmış tavaları ile meşhurdur.

Kerek Deresi: Kığı ilçesinin yakınında çevresi ağaçlarla kaplı bir mesire yeridir.

Kaplıcaları: Birçok sıcak su kaynağı bulunan Bingöl'de Kös Kaplıcası dışında modern kaplıca tesisi yoktur.


Kös Kaplıcası: Fahran bucağına 18 km uzaklıktadır. Banyoları, ağrılı hastalıklarda, romatizmada, kol ve bacak damarlarındaki dolaşım bozukluklarında damar açıcı faydası vardır. İçmeler, karaciğer, safra kesesi, mide barsak hastalıklarına, özellikle de şeker hastalığına faydalıdır.

Dikpınar Ilıcası: Genç ilçesine 30 kilometredir. Cilt hastalığına iyi gelir.

Horhor (Sabırtaşı)Kaplıcası: Kığı ilçesindedir. Suyu kükürtlü ve çok sıcaktır. Cilt hastalığına iyi gelir.

Çerme Kaplıcası: Karlıova'nın Çerme köyündedir. Romatizmaya iyi gelir.

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Batman İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

batman-tarihi-turistik-yerleri

Batman ili, 1950'den sonra geliştiği için, tarihi ve turistik yerleri yok denecek kadar azdır. Jeoloji yapısında kalkerli yapı önemli yer tuttuğundan, çok sayıda mağara vardır. Bazı köylerde mağaralar ev, hayvan barınağı ve soğuk hava deposu olarak kullanılmaktadır. Kozluk ilçesinde tarihi eserler vardır.

Hızır Bey Camii:1512'de Sason Beyi Ebubekir Raski'nin oğlu Hızır Bey yaptırmıştır. Kozluk'ta olup, ilçenin en büyük camisidir.

İbrahim Bey Camii:1705'te Garzan aşiretinden İbrahim Beyin tamir ettirdiği caminin yapım tarihi ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Minare, geometrik motif ve kitabe kuşaklarıyla süslüdür. Kozluk ilçesindedir.

Batman'ın tarihi hakkında en eski bilgiler halk hikayeleri, mitler ve Heredot tarihinde verilmektedir. Ortak verilere göre MED kralı Abtyagestin'in torunu Kyros karsıtı Erpagazso M.Ö. 550 yilinda yenilince MED asilzadeleri arasındaki utancından dolayı MED'lerin yasadıgı Media bölgesinin kuzey batı ucundaki topraklarına çekilmek zorunda kalmıs. Başka bir görüşe göre de Kyros pres egemenliği altında kalmamak için bu bölgeye yerleşmiştir. Karaçalı, sazlık ve bataklıktan oluşan bu bölgenin ortasında yapay bir adacık oluşturup, adına han obası anlamında olan "ELEKHAN" denilmiştir. ( M.Ö. 546 ) ELEKHAN 194 yıl bağımsız ve mutlu bir dönem geçirerek 352 yılında Büyük İskender'in istilasına uğramıştır. Daha sonra Lesepkoslar, Partlar, Romalılar, Sasani ve Bizans’ın hakimiyetine girmiştir. Artuklular, Moğollar, Ilhanlılar, Celaliler, Karakoyunlu (Pezrese) Akkoyunlular ve 1500 yılında Savefilerin eline geçmistir.

1515 yılında, 4. Murat'ın Bağdat seferi sırasında kendisine büyük yararlıklar gösteren Turhan oğlu Mahmut Pasa'ya ELEKHANI içine alan Batman suyu ile Botan suyu arasında kalan bölgenin tamamını vermiştir. Bu gelişmeden sonra ELEKHAN telaffuz değişikliğine uğrayarak halk dilinde ELAH zamanla "ILUH" ismini almıştır. İluh köy birimi olarak kayıtlara geçmiş ve Siirt vilayeti, Elmedin kazasına bağlı olarak benliğini sürdürmüştür.

Elmedine yerleşim birimi 1926-27 yılı ilkbaharında bugünkü Batman Çayının taşması nedeniyle haritadan silinmiş ve İluh köyü Beşiri (Kobin) ilçesine bağlanmıstır. Batman isminin nereden geldiği hakkinda görüşler olmayıp, bir görüşe göre bugünkü Batman Çayının adı 1950'li yılların basında Iluh köyüne verilmiştir. Yaygın olan görüşe göre de Iluh köyünün aşağı kısmında ilk deneme kulesi kurulduğunda TPAO'nun tesislerinin bulunduğu bölgeye bakmaktan gelen Batman adı verilmiştir.

1937 yılında bucak haline getirilen Iluh, 1940'lı yılların sonları ile 1950'li yılların başlarında bölgede var olan petrol filizlerinin değerlendirilmesi sonucunda Iluh bucağında her alanda büyük gelişme sağlanmıstır. Bu gelişmeler üzerine 2 Eylül 1957 tarihinde ilçe teşkilatı olarak kabul edilmiştir.

1955 genel nüfus sayımında Iluh nüfusunun 4713 olarak kaydedilmesiyle 2 Kasım 1955 yılında Belediye teşkilatı kurulmuştur. 1990 yılına kadar çok hızlı bir gelişme yaşayan Batman, 16 Mayıs 1990 tarih ve 3647 sayılı kanunla Türkiye'nin 72. ili olma unvanına kavuşmuştur.