3 Haziran 2014 Salı

Siyah Noktalardan Kurtulmak İçin Maske

siyah-nokta
Siyah noktalar cilt üzerinde bulunan noktaları kir, yağ ve pislik gibi nedenlerde dolayı içi dolarak siyah nokta haline alması halidir. Genel itibari ile burun, elmacık kemiği ve alın çevresinde görülmektedir. Bu noktalardan kurtulmanın bilinen en kolay ve zahmetli yolu deriyi sıkarak gözeneğin içerisindeki pisliği dışarı çıkarma işlemidir. Fakat bu yöntem hem acı verir, hem derinin deforme olmasını sağlmaktadır. Bu sebeple acısız kolay ve basit bir şekilde siyah noktalardan kurtulmak için neler yapabiliriz, hangi yöntemleri kullanabiliriz bunlardan bahsedeceğiz.

Siyah Nokta Bantları
Tıbbi malzeme satılan yerlerden ve eczanelerde temin edebileceğiniz bu bant sayesinde siyah noktaların üzerine yapıştırarak bir süre sonra çıkardığınız siyah noktalarınız yeterince derin değilse çıkacaktır. Bu yöntem siyah noktalara karşı uygulanabilecek en basit yöntemdir. Eğer bu yöntem işe yaramazsa aşağıdaki yöntemleri deneyebilirsiniz.

Buhar Banyosu
Siyah noktalar zamanla katı bir hal aldığından dolayı buhar sayesinde yumuşatarak çıkmasını sağlayabilirsiniz. Yada aşağıda anlatacağımız işlemleri güzel bir sıcak banyodan sonra da gerçekleştirebilirsiniz.

Öneri 1:
Yarım su bardağı suyun içerisine 2 yemek kaşığı elma sirkesi ekleyerek kaynatın. Kaynamış olan bu karışımı bir kaba koyarak kucağınıza alın. Büyük bir örtüyü başınızın ve kabın üzerinde tutarak kaptan gelen buharı yüzünüze doğru gelmesini sağlayın. 15 dakika süre ile yapacağınız bu işlemden sonra yüzünüzü sabunlayın.

Öneri 2:
Kuru yulaf ezmesine sıcak su ilave ederek lapa haline getirilir. Lapa haline gelen bu karışımı maske şeklinde yüzünüze yayın. Bu maske ile cildinizdeki pisliklerden ve siyah noktalardan kurtulabilirsiniz.

Öneri 3:
Bu önerimizde yoğurt ve limon suyu ile siyah noktalarınızdan kurtulmanız mümkündür. Yapmanız gereken, 1 yemek kaşığı yoğurt içerisine 10 damla limon sıkıp karışıtırın. Karıştırdığınız bu karışımı siyan noktanın bulunduğu yerlere sürünüz.1 - 2 saat süre ile yüzünüzde bekledikten sonra yoğurt yüzünüzde kuruyacak ve ılık suyla yıkayın. Kuruyan yoğurt beraberinde siyah noktalarıda götürecektir.

Öneri 4:
Bu bitkisel cilt maskesi ile yukarıda önerilerin yetersiz kaldığı siyah noktalardan kurtulabilirsiniz. Bunun için gerekli malzemeler

1 tatlı kaşığı badem yağı
1 tatlı kaşığı limon suyu,
1 tatlı kaşığı bal
1.5 tatlı kaşığı kil

Bu malzemeleri birbiri ile karıştırarak siyah noktalarınızın bulunduğu bölgeye sürünüz ve 1 saat boyunca bekletiniz. Sonrasında ılık su ile yıkayınız.

Öneri 5:
Bu anlatacağımız öneri ise her evde bulunabilecek malzemelerle yapılabilen kolay bir maske. Bir kaşık yoğurt ile bir kaşık mısır ununu homojen olana kadar karıştırın. Bu karışımı yüzünüze uygulamadan önce yüzünüzü yıkayın ve hafif nemli iken bu karışımı siyah noktaların olduğu bölgeye sürerek 5 dakika boyunca ovalayın. Sonrasında 5 dakika süre ile yüzünüzde kurumasını bekleyin. Kuruduktan sonra yüzünüzü ılık su ile yıkayın. Sonuçları görünce bize teşekkür edeceksiniz.

Öneri 6:
Çene ve burun bölgesindeki siyah noktalar için tarfimiz geliyor.

2 tatlı kaşığı süt
4 tatlı kaşığı mısır unu

Tüm bu malzemeleri birbiri ile karıştırarak siyah noktaların olduğu bölgeye tatbik ediyoruz. 20 dakika süre ile bekledikten sonra ovalayarak ılık su yardımıyla yüzümüzü temizliyoruz.

Öneri 7:

Yaş mayayı su ile krem olana kadar karıştırın. Hazır hale geldikten sonra siyah noktaların bulunduğu bölgeye tatbik ederek kuruyana kadar bekleyin. Sonrasında ılık su ile yüzünüzü yıkayın. Yüzünüzü yıkadıktan sonra su bazlı veya süt bazlı nemlendiriciler ile son bakımını yapın. Bu uygulamayı 1-2 hafta boyunca sürekli yaptığınızda siyah noktalardan kurtulmuş olacaksınız.

Derinliğe Göre Peeling Çeşitleri

peeling-nedir-peeling-nasıl-yapılır
Derinlik çeşidine göre peeling çeşitleri 3 gruba ayrılmaktadır. Bunlar;

* Yüzeysel peeling
* Orta derinlikteki peeling
* Derin peeling

Peelingin derinliği arttıkça etkisi de artar. Ancak bu işlem bazı riskleri de beraberinde getirir. Bu nedenle orta ve derin peeling mutlaka uzman kişiler tarafından yapılmalıdır.

1- Yüzeysel Peeling
Genelde kişisel bakım ürünlerinde karşımıza çıkar, içindeki granulier doğal veya kimyasal olabilir. Örneğin doğal içerik, inceltilmiş kayısı çekirdeği vs. olurken; sentetik içerik, slikon türevlerinden elde edilir, ince granüllü olanlar makbuldür. Çok şeffaf, ince ve akneli ciltlere uygulanmaz. Peelingdeki ince partiküller, dairesel masajla yumuşar ve içindeki nemi cilde verdiği gibi, yüzeydeki ölü hücreleri de çözer.

Bu ürünler, yağlı-karma ve yağlı ciltlere, haftada bir uygulandığında çok iyi sonuçlar verir. Temizlenmiş cilde -göz çevresi ve dudaklar hariç- sürülür. Ürün, eller ıslatılarak gayet yumuşak dairesel hareketlerle, kas yönünde cilde yayılır. Ardından bolca ılık su ile durulanır ve tonik sürülür. Bu işlemin sonucunda cilt, siyah noktalara veda ederek bir ton açılır. Kan dolaşımı hızlanır; cilt tazelenerek kadife gibi pürüzsüz bir hale gelir.

Yüzeysel peeling ajanlarının en önde gelenleri "hidroksi asitler"dir. (AHA, BHA; PHA AHA'lardan özellikle glikolik asit çok etkilidir. Meyve asitleri olan AHA'lar, doğal gıdaların içinde bulunan bir grup toksik olmayan asittir. AHA'lar, hafiften orta derinliğe kadar olan peelingler için kullanılır. 19701i yıllarda ilk olarak Eugene Van Scott'un saflaştırdığı hidroksiositlerin yeni bir buluş gibi gözükse de aslında Mısır medeniyetine dayanan köklü bir geçmişi vardır.

Kleopatra'nın dillere destan süt banyoları, güzellik kürleri, günümüz kozmetik teknolojisine temel teşkil etmiştir. Sonraki yıllarda ispanyol soylularının portakal posasını yüz maskesi olarak kullandıkları ve Macaristan kraliçesi Elizabeth'in, (19 yüzyıl) yüzünü kırmızı şarapla yıkadığı bilinir. Bu uygulamaların tümü, genelde içeriğinde hidroksiositler barındıran kozmetik ürünlerinin ilham kaynağı olarak karşımıza çıkar.

AHA'ların özelliklerini ve çeşitlerini tanımaya doğru rotamızı çizmeye başlayalım.

AHA'Lar ve Yararları
1) Hidroksiasitler, kozmetik piyasasında çok tutuldu. Parfümerilerden aldığımız kremlerden tutun da şampuanlara kadar uzanan geniş yelpazede hak ettikleri yeri aldılar. Şimdi, hidroksiasitlerin cilt üzerindeki yararlarını bir inceleyelim. Bakalım bu en değerli giysimize ne şekilde etki ediyorlar?

Bu asitler, akne tedavisinde önemli rol üstlenirler. Ne yazık ki, sivilceli ciltlerin gözenekleri üzerinde ölü hücreler tarafından tıkaç oluşur ve böylece akne sorunu ortağa çıkar, kendinde hidroasit bulunan ürünlerin etkisiyle; birbirine bağlı, yapışmış hücrelerin ayrılması sonucu, gözeneklerin açılarak temizlenmesi sağlanır. Birkaç hafta sonra da, cildin üzerindeki ölü hücrelerin düzenli dizilimi gerçekleşir. Pürüzler azalmaya başlar ve böylelikle cilt düzgün bir yapıya kavuşur.

AHA cildi soyarak hücre yenilenmesini hızlandırdığından, var olan ince kırışıklıklar azalır. Modern teknolojide "yumuşak kırışıklık yok edicisi" olarak kabul edilir.

(Kırışıklığın kenarında ölü hücre birikimi olduğu zaman, kırışıklıklar daha da belirginleşir.)

2) Hormonal dengesizlik sonucu ve düzensiz pigment birikimine yo do güneşe bağlı olarak üst deride ortaya çıkan lekeler, genelde bizleri huzursuz eder ve istenmezler. AHA'lı ürünler; cildin üstündeki hücre yapısını düzenleyerek, deriyi onarır ve nemlendiricinin daha iyi emilmesini sağlar. Bu arada renk salgısı olan melaninin aşırı üretimini baskılayarak lekeler üzerinde etkili olur. Çevresel faktörlerin cilde verdiği zararı giderir.

3) Kıl dönmesi adı verilen "psödofolikülitis barba", kılın folikülden çıkamaması sonucu oluşan bir cilt rahatsızlığıdır. Bu ürünlerin içinde bulunan glikolik asit, batan kıl proteininin kimyasal bağını çözerek, kılın düz büyümesini ve yüzeye ulaşmasını sağlar. Glikolik asidin temizleyici etkisi, foliküllerdeki tıkacın kalkmasına da yardımcı olur. Anormal aşırı ölü hücre atılımıyla seyreden hastalıklarda son derece yüksek su bağlama kapasitesi vardır.

4) Peeling etkisiyle cilt yüzeyinde soyulma sürdükçe, alt katmanlardaki hücreler soyulma sonucu atılan hücre ölçüsünde kolajen ve elastin lifleri üretmeye adeta zorlanır. Çünkü cildin nemini ve elastikiyetini sağlayan her iki lif de somyanın yayları gibidir. Ne kadar diri olurlarsa cilt de o kadar güçlenir.

5) Meyve asitleri, bugüne kadar sırrı çözülmeyen işlevleri sayesinde, hücrelerin daha kaliteli lipid üretmesine yardımcı oluyorlar.

AHA'lı ürünler kullanılırken ürünün içeriğindeki doz oranları önemlidir. % 35-70 oranındaki konsantrasyonları dermatologlar tarafından kullanılır. Ürünün Ph değerinin 3,5'u geçmemesi lazımdır. Tüketiminde ölçülü ve ihtiyatlı olmak gerekir. Tedavinin etkisi, kullanılan hidroksiasitlerin konsantrasyonuna ve formülün Ph değerine bağlı olarak değişir.

Glikolik asit içeren ürünler; ciltteki ölü hücreleri yok eden mikro parçacıklarla güçlendirilmiştir. Bu asidin güneşten koruyucu etkisinin işlevi tam olarak bilinememekle birlikte antioksidan etkisinin olduğu do düşünülüyor.

Alfa hidroksiasitleri
* Glikolik asit: Şeker kamışı
* Laktik asit: Süt, domates
* Malik asit: Elma

Beta hidroksiasitleri
* Solisilik asit: Huş ağacı
* Sitrik asit: Narenciye meyveleri

Poli hidroksiositleri de unutmayalım, ikinci jenerasyon meyve asitleridir. Diğer asitlerden farkı; uygulanma sonrası ciltte güneşe karşı hassasiyet oluşturmasıdır, ilkbahar ve yaz mevsimlerinde tedaviye devam edilebilir. Yüksek düzeyde nemlendirme sağlar, antioksidan özelliği vardır.

Poli hidroksiasitler içinde ön sırayı "glokonakton" alır. Yüksek derecede nem sağlayan bir hücre besinidir, içeriğinde glukonik asidin "lakton" formu olan özel bir poli hidroksiasit bulunur. Esmer ciltlerde ve en hassas ciltlerde rahatça kullanılabilir. Güneş ışığına duyarlılığı arttırmaz; kaşıntı, kızarıklık ve tahrişe de neden olmaz. Cildin yaşlanma prosesini önlemeye yardımcı olur.

AHA'lar hangi durumlarda kullanılmaz?
* Egzama türlerinde kişilerde
* Yüzünde uçuk olanlarda
* Solaryum ve güneş ışınlarına maruz kalındığında.
* Uygulamadan önce makyaj atığı ve ter olduğunda.

2- Orta Derinlikteki Peelingler
Daha önce de belirttiğim gibi peelingin derinliği arttıkça, etkisi de artar. Ancak bu durum bazı riskleri de beraberinde getirir. Bundan dolayı orta ve derin peeling mutlaka uzman kişilerce uygulanmalıdır. Orta derinlikteki peelingler genel olarak, mavi peeling, jessner peeling ve T.C.A (trikloroasetikosit) diye adlandırılırlar.

T.C.A sadece doktorlar tarafından uygulanabilen en yaygın peeling çeşididir. Üst deri ve orta derinin üst tabakaları soyulur. Üst deri 5-7 gün içinde pul pul soyulur. Cilt tahriş olduğu için ancak 1-2 hafta içinde toparlanır. Bu peeling 6 ay kadar etkilidir.

Mavi peeling: Doktor Zein Oboji tarafından bulunmuş ve geliştirilmiştir.
Jessner peeling: Doktor Max Jessner kimyasal peelingle, düşük güçteki birkaç farklı ajanı karıştırarak yeni bir bileşim yapmıştır. Akne ve kırışık tedavisinde bazı dermatologlar tarafından kullanılmaktadır.

3-Derin Peeling
Derin peeling olan fenol peeling, kimyasal peelingin ağır bir çeşididir. Bu işlemden sonra yüz sargılanır ve cildin altı ay kodar güneşten korunması gerekir. Özellikle esmerlerde çok ihtiyatlı olunmalı. Kış mevsimi başlarken yapılması uygun olur. Son yıllarda, yan etkileri oldukça azaltılmış tamponlu fenol peeling uygulanmaktadır.

1 Haziran 2014 Pazar

Cildi Olumsuz Etkileyen Faktörler

sut-ile-cilt-sagliginizi-koruyun
Cildimizi ve güzelliğimizi etkileyen olumsuz faktörler bulunmaktadır. Bu faktörleri dış ve iç olmak üzere iki ana başlık altında bu yazımızda inceleyeceğiz. Öncelikle dış faktörlerden bahsedelim sonrasında iç faktörler ile yazımızı tamamlayacağız.

Cildi Etkileyen Dış Faktörler
Öncelikle cildimizi tüm vücudumuz açsından ele alalım. Bedeni saran deri, ayak tabanı ve ensede en kalın haliyle yer alırken, göz kapağı bölgesinde 0,5 mm gibi ince bir yapıdadır. Vücudumuzun diğer bölgelerine oranla daha ince ve bazen hassas olan yüz cildimizin giysisiz, çıplak olduğunu göz önüne aldığımızda şehir hayatının sebep olduğu milyonlarca olumsuz etkiye ne kadar çok maruz kaldığımızı anlamış olursunuz.

İşte size bunlardan bazıları:

* Araboların egzosları
* Fabrika bacalarından çıkan dumanlar
* Endüstriyel atıklar
* Evimizde yakıt olarak kullandığımız gazlar
* Çamaşır, bulaşık gibi temizliklerde kullanılan çeşitli deterjanlar
* Musluktan akan sulardaki kimyasallar
* Yüzme havuzlarını sağlıklı hale getirmek adına dökülen kimyasallar
* Zirai ve böcekler ile mücadele ilaçları

Tahminlere göre günümüzde, yaşamımızın farklı alanlarında 7 milyondan fazla kimyasal madde ile temas halindeyiz. Bu kimyasalların yaklaşık 50 bininden fazlası günlük hayatımızda iç içe yaşadığımız kimyasallar grubuna girmektedir.

Şimdi de cildimizi etkileyen diğer faktörlere bir bakalım:
* Toz ve kirler
* Güneşin zararlı UVA ve UVB ışınları
* İnsan sağlığına zararlı bakteri ve virüsler
* Kapalı yerlerde ve bir çok kişinin bir arada olduğu ortamlarda kullanılan havalandırma sistemi
* Her gün kullandığımız içme suyunun sertliği
* Bilgisayar ve televizyondan yayılan zararlı ışınlar
* Cildin yapısındaki vitaminleri öldüren spot ve diğer lazer ışıkları

Peki bu dış faktörler cildimizi ne ölçüde etkiler?
Toz ve kir zerrecikleri, dumanlar ve gazlar, deride sıkça bulunan gözeneklere evlerin bacası misali hücum eder ve onları genişleterek yıpratır. Deri gözeneklerini yıpratan havadaki zararlı maddeler patojen bakterilerle birlikte cilt problemlerini ortaya çıkartırlar. Cildin estetiğini bozmalarının yanı sıra oksijen alımını da asgariye indirirler. Bu ise cildin sağlıksız olmasına ve kendini yenileyememesine neden olur.

Vücudumuz oksijen ihtiyacının dörtte üçünü ak ciğerlerimiz, dörtte birini de cildimizin üzerindeki gözenekler vasıtasıyla giderildiğini biliyor muydunuz? Bu demektir ki cildimizin üzerindeki gözeneklerimiz solunum faaliyetinde oynadığı rol ciğerlere oranla az olsa da önemlidir.

Tüm bedenimiz şeffaf folyo ile sarılsa, vücut solunum yapamadığı için 2 saat içinde ölürüz. Sakın denemeyin. İşte sizlere bu konuyla ilgili yaşanmış, üzücü bir olay: James Bond filmlerinden birinde, senaryo gereği artisti yaldızlı bir boyayla tüm vücudunu örtecek şekilde boyarlar. Fakat daha sonra boyayı çıkarmayı unuturlar ve bir süre sonra artist ölür. Gazetelerde de yer alan bu olay cildin solunumunun ne derece önemli olduğunu gözler önüne seriyor.

Cilt yaşlanması ile oksijen dengesi arasındaki ilişki kesinleşmiştir. Oksijen; hücre yenilenmesinin hızlanmasına ve dokuların dirilmesine yardım eder ve aynı zamanda hücrenin elektriksel sürecini de uyarır Oksijenin cilt üzerindeki yararı, Japonya'da yanık tedavisi gören bir hastanın oksijenle yapılan uygulama sonucu iyileşmesiyle kanıtlanmıştır

Buraya kadar yazdıklarımı özetlemek gerekirse; yukarıdaki saymış olduğumuz maddeler cilt gözeneklerini solunumu etkileyen faktörlerdir. Cildimiz akciğer kadar olmasa da vücut solunumunda oldukça önemli bir yer vardır. Bu sebeple cildimizin gözeneklerini sürekli açık tutmak için gereken tedbirleri almamız gerekir.

Cildi Etkileyen İç Faktörler
Şimdi de cildimizi etkileyen, iç organlarımızın sebep olduğu olumsuz faktörlere bir göz atalım. Sıkıntı, stres gibi ruhsal etkenler, vücuttaki hastalıklar, hormonların çalışma düzenindeki bozukluklar, yanlış alınan ilaçlar ve bunların yan etkileri, yetersiz ve dengesiz beslenme, hormonlu gıdalar, hatalı kozmetik ürünü kullanımının neden olduğu bozukluklar...

'Hücrelerin vampiri": Serbest radikaller. Saydığımız bu olumsuz faktörlerin içinde, hepimizin son günlerde sıkça duyduğu "serbest radikaller"de bulunuyor. Serbest radikaller kirli havada, sigara dumanında, bozulmuş gıdalarda, radyosyonda, bitki koruma ilaçlarında bulunan yüksek aktiviteye sahip bileşiklerdir.

Kirli hava ve UV ışınlarının birleşmesi ile çoğalan serbest radikaller, hücrelerimize saldırarak hücre zarının yapısı ve fonksiyonlarına zarar verip hücreleri tahrip ederler. Sonuçta derinin erken yaşlanması, kırışıklıklar ve pigment lekelerine neden olurlar.

Nasıl ki, dışarıdan insan vücuduna yabancı bir molekül veya zararlı bir mikroorganizma girdiğinde, savunma ile vazifeli vücudun askerleri olan antikorlarla korunma sağlanıyorsa; gıdalarda da dış tesirler sonucu meydana gelen, zararlı moleküllere karşı koymak üzere vazifelendirilmiş moleküller bulunmaktadır. İşte, hücrelerin fedakar koruyucusu olan bu savunma moleküllerine "antioksidan" adî verilir. Gıdalardaki antioksidanlardan hareketle modern teknoloji, doğada serbest radikalleri yok edici maddeler keşfetti.

Antioksıdonların yanı sıra serbest radikallere çeperleri ile karşı koyan hücrelerimizin sağlıklı olması için yeterli dozda A, C, E vitaminlerine ihtiyacı vardır. Bunun için dozları iyi ayarlanmış bu vitaminleri içinde bulunduran kozmetik ürünlerinin kullanılması gerekir. Çünkü bu saldırılara ilk önce cilt hücreleri maruz kalmaktadır.

Cildi Olumlu Yönde Etkileyen Faktörler

cilt-sikilastirma
Cildimizi olumsuz yönde etkileyen faktörlerden sonra, sağlığımız için çok önemli olan vücudun doktoru bağışıklık sisteminden söz ederek sizleri biraz olsun rahatlatmak gereğini duydum. Ne de olsa çizdiğimiz tabla pek de iç açıcı değil. Sağlığımızı koruyabilmemiz için bize gerekli olan, güçlü bir bağışıklık sistemidir. Cildimiz, dış ortamdan yabancı maddelerin ve mikropların sürekli içeri sızabildiği bir organdır. Bu içeri sızan mikropları ve zararlı maddeleri, bağışıklık sisteminin uzmanlaşmış hücreleri etkisiz hale getirmeye çalışır.

Cildi olumlu yönde etkileyen faktörleri şöyle sıralayabiliriz:

* Yeterli ve dengeli beslenme
* Günlük ya da haftalık, düzenli, uzman kontrolünde bilinçli bakım uygulamaları
* Açık hava (bol oksijen)
* Yeterli uyku (Gece saat on bir ile sabah dört arasında cilt hücreleri yenilenir)

Cildimizin işlevlerini kısaca toparlayacak olursak aşağıdaki tablo ortaya çıkar:

* Koruma
* Isı düzenleme
* Duyum
* Boşaltım (ter)
* Solunum
* Depolama (su, karbonhidrat ve yağlar)
* D vitamininin sentezi
* Emme (Kozmetik dünyası; cildin emme özelliği sayesinde temel ihtiyaçlarını dışarıdan verip, cildi tedavi etme konusunda büyük rol oynar).

29 Mayıs 2014 Perşembe

Gençleşmek için size uygun yöntem hangisi

Genc-Gorunmek
Son yıllarda estetik ve güzellik uygulamalarında doğal dokunuşlar ön plana çıktı. Estetik olduğu anlaşılmayan ameliyatsız yöntemler giderek daha fazla kullanılmaya başlanırken dolgu ve botoks* cerrahinin yerini önemli ölçüde aldı

Yüz estetiğinde trendlerin çok sık değiştiğini ve her geçen gün yeni uygulamalarla karşılaştığımızı belirten Estetik ve Plastik Cerrahi UzmanıDoç. Dr. Serhan Tuncer, yıllar içinde değişmeyen tek şeyin ise doğal güzellik arayışı olduğunu vurguladı. Doç. Dr. Serhan Tuncer, “Kadınlar estetikli ve yapılmış yüz görüntüsünden ziyade daha genç, daha doğal ve daha sağlıklı görünen bir yüze sahip olmak istiyor” dedi.

Hedeflenen doğal güzelliğe en etkili yöntemler

Yanlış bilinenin aksine dolgu ve botoksun, doğru uygulandığı takdirde hedeflenen doğal güzelliği elde etmek için kullanılan en etkin yöntemler olduğunu ifade eden Doç. Dr. Serhan Tuncer, şunları söyledi: “Artık kadınlar yoğun iş hayatı koşuşturmacası içerisinde estetik ameliyatlara zaman ayıramamakta, daha basit ama cerrahiye yakın sonuçlar veren uygulamalar peşinde koşmaktadır. Enjeksiyon şeklinde çok kısa sürede uygulanan, herhangi bir iyileşme dönemine ihtiyaç duyulmadan günlük sosyal yaşantıya hemen dönmeye imkan veren dolgu ve botoks uygulamaları uzun yıllardır güvenle kullanılmakta ve yeni uygulama teknikleri sayesinde çok daha iyi ve doğal sonuçlar alınabilmektedir.”

Herkesin kırışma şekli farklı

Dolgu ve botoksun ne olduğu tam olarak bilinmediğinden zaman zaman birbirleriyle karıştırıldığını anlatan Doç. Dr. Serhan Tuncer, her iki yöntemin hem içeriklerinin hem etki mekanizmalarının hem de yüzdeki kullanım amaçlarının birbirlerinden tamamen farklı olduğunu belirtti. Botoksun yüzdeki mimik kaslarını geçici olarak zayıflattığını, bu sayede ince mimik çizgilerinin yumuşamasına ve kırışıklıkların azalmasına neden olduğunu kaydeden Doç. Dr. Serhan Tuncer, botoks ve dolgu uygulamalarında dikkat edilmesi gereken noktaları şöyle özetledi: “Botoks uygulamaları hastaya özgü olmalıdır. Herkesin mimik alışkanlıkları, mimik kaslarının kuvveti birbirinden farklıdır. Bu nedenle de herkesin kırışma şekli farklı farklıdır. Hastaya göre belirleyeceğimiz tedavi planıyla çizgileri azaltmayı ve yumuşatmayı sağlarken doğal yüz görünümünü de korumayı hedefliyoruz.

Botoksun, yaklaşık 4-6 ay içerisinde etkisi azalarak kaybolur ve bu dönem sonunda uygulama tekrarlanır. Dolgular ise daha çok yüzde hacim kaybı olan bölgelerde tercih edilir. Çok farklı maddelerden üretilen dolgu maddeleri mevcuttur. Bunlar içerisinde bugün en güvenli olduğu bilinen ve normal dokuya benzerliğiyle en doğal sonucu veren hyaluronik asit içeren dolgulardır. Aslında insan vücudunda da bulunan hyaluronik asitin labaratuvar ortamında yüksek teknolojiyle üretilmesi sonucu elde edilen dolgular enjektör içerisinde uygulamaya hazır halde kullanıma sunulmaktadır. Normal insan dokusuna en uyumlu olan, en az reaksiyon ve allerjik etkilere sebep olan hyaluronik asit dolgular uygulandığı bölgede 12-18 ay kadar kalarak etkilerini göstermektedir. Vücutta erimeyen ve kalıcı olan dolguların ise çok fazla reaksiyona sebep olduğu vücudun bunları kabul etmeyerek tedavisi zor komplikasyonlara sebep olduğu görülmüştür. Bugün dünyada kalıcı dolgular tamamen terk edilmiştir.

Botoksun ve dolgunun etkileri ve uygulama alanları birbirinden farklı olmakla birlikte çoğu zaman birarada kullanılmaktadır. Yüzdeki yaşlanma etkileri bir bütün olarak düşünüldüğünde bu iki uygulama birbirini tamamlayıcıdır ve kombine olarak uygulandığında yüzün bütününü gençleştirirken yüzün estetik üniteleri arasında daha doğal ve yumuşak geçişler elde etmeye olanak verir.Dolgu ve botoks uygulamalarından en iyi sonucu alabilmek için, bilinçli hasta, deneyimli uygulayıcı ve doğru ürün üçgeninin tamamlanması gerekir.”

Botoks ve dolgunun kullanım alanları

* Mimik çizgileri yüzün daha çok üst yarısında oluştuğundan botoksun en çok uygulandığı yerler, kaş arası ve alındır. Ancak yüzde, bunlar dışında da uygulama alanları vardır.

* Dolgu uygulamalarından en çok faydalanılan bölgeler ise dudaklar, elmacık kemiklerinin üzeri, orta yüz bölgesi, göz altı oluğu, yanak-dudak kenarı arasındaki çizgiler, yanaklar, kaşlar ve çenedir.

Neden dolgu tercih ediliyor?
Yıllar içinde yaşlanan yüz hem hacim kaybetmekte hem de yerçekiminin etkisiyle bazı yapılar yer değiştirmektedir. Bunun sonucunda da yüzde bazı oluklar, çukurlar ve derin çizgiler oluşur. Bu çizgiler ince mimik çizgilerinden farklıdır. Yüz dolguları, sadece bu çizgileri doldurmak amacıyla değil ayrıca yüzün kaybolan hacmini yerine koyar, dokuları kaldırma (lifting) etkisiyle aşağıya doğru yer değiştirmiş yapıları tekrar eski yerlerine alır ve hyaluronik asitin cildi canlandırma etkisiyle deri kalitesini ve parlaklığını artırır.

Kaliteli dolgunun farkı
Piyasada çok sayıda hyaluronik asit dolgusunun bulunduğuna işaret eden Doç. Dr. Serhan Tuncer, her üretici firmanın bu ürünü farklı teknolojiler kullanarak ürettiğini söyledi. Kaliteli bir dolgunun yüz gençleştirme etkilerini sağlarken uygulandığı dokuda yumuşak ve doğal bir his vermesi ve dokunulduğunda ele gelmemesi gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Serhan Tuncer, “Bunları sağlayan üst düzey teknolojiyle üretilmiş, çok kaliteli dolgu maddeleri bulunmaktadır. Bir hekim tarafından uygulanması gereken bu dolgular hakkında uygulama öncesinde mutlaka doktorunuzdan detaylı bilgi isteyin” dedi.

28 Mayıs 2014 Çarşamba

Kaş Şekliniz Göz Yapınıza Uysun!

kas-kaldirma
Kaş şekliniz yüzünüze uygun mu? Size vereceğimiz küçük adımlarla bakışlarınızla doğru ifadeler katabilir, güzelliğinizi ön plana çıkarabilirsiniz. İşte adım adım yüzünüze en uygun kaşı bulmanın yolları...

Büyük gözleriniz varsa...
Size uygun kaş modeli: Kalın kaşlar
Kaş renginize uygun bir kaş kalemi ile kaşlarınızın etrafını bir çizgi ile belirleyin. Daha sonra çizdiğiniz çizginin ve kaşlarınızın boş kısımlarını kalem yardımıyla doldurun. Son olarak kaşlarınızı tarayın.Küçük gözleriniz varsa...

Size uygun kaş modeli: Hafif kavisli
Kaşınızın uç kısmını gözünüzün dış kenarına doğru hafifçe uzatın. Eğer o kısımlarda fazla kaşınız varsa alın ve hafif kavis verin.Oval gözleriniz varsa...

Size uygun kaş modeli: Keskin kavisli
Yüzünüze en uygun kavisli kaş modelini bulabilmek için bir kalemi burnunuzun kenarından göz merkezine doğru tutun. Böylece yüzünüze en uygun kaş kavisinin açısını yakalamış olacaksınız.

26 Mayıs 2014 Pazartesi

El Ve Ayaklarınız İçin Doğal Bakım

iyon-Ayak-Detoks-ile-Toksinlere-Elveda
Bu doğal krüleri el ve ayaklarınıza uygulayarak daha güzel ve bakımlı hale getirebilirsiniz.4 adet patatesi haşlayıp püre haline getirin. Elde ettiğiniz püreye 1 çorba kaşığı zeytinyağı ekleyin. Bu karışımı tülbent yardımıyla ayağınıza sarıp en az 2 saat bekletin. Ardından ayaklarınızı tıkayın ve vazelin sürün. Bu formülden haftada en az 2 kez yararlanın.

Limonlu losyonla yumuşacık eller
2 limonun suyunu; 10gr. bademyağı, 10 gr. gliserin yağı, 10 gr. kokoulu kolonya, ve bir tatlı kaşığı bebe pudrasıyla karıştırın. Bu karışımı her gün sık sık kullanın. Sıktığınız limonların kabukalrını atmak yerine bu kabuklarla ellerinizi ovuşturun. Elleriniz kısa zamanda pamuk gibi olacaktır.

Kararan diz kapaklarına greyfurt
1 adet sıkılmış greyfurt veya limonun içine 1 çorba kaşığı toz şeker koyup diz kapaklarınızı bu klarışımla ovun. Ardından diz kapaklarınızı yı8kayın ve kremleyin. Ayrıca her gün diz kapaklarınızı limonla ovmayı alışkanlık haline getirin. Kararma dolaşım bozukluğundan kaynaklanıyor olabilir. Bu ihtimali araştırmak için mutlaka doktora gitmelisiniz.

Cilt Gençleştirmek İçin

ciltguzelligi
Gerçekten ipek gibi yumuşak, altın gibi pırıltılı bir tene sahip olmak istiyorsak bunun bedelini ödemek zorundayız, zira iş sadece istemekle olmuyor! Sizlere ayrıntılarıyla sunacağım bilgiler doğrultusunda; ertelemeden, üşenmeden ve vazgeçmeden muhteşem bir cilt için güzellik ikliminin zümrüt tepelerinde, hep birlikte yol olacağız.

Diri, taze ve ışıltılı bir tene sahip olmak için derimizin bu 5 ihtiyacını karşılanmalıyız ki o da güzelliğini ortaya çıkararak bize teşekkür etsin.

* Süt
* Tonik
* Nemlendirici
* Gece kremi kullanılır.

Süt ve tonik, cildin temizlenme, tazelenme ve solunum ihtiyacını; nemlendirici, korunma ve nem ihtiyacını; gece kremi ise beslenme, yenilenme ve onarım ihtiyacını karşılar. Tüm bu işlemlerden oluşan bakım programına "sistem kozmetik" programı denir. Sistem kozmetik programında sırasıyla;

Günümüzde büyük bir ihtiyaç haline gelen ve bu 5 görevi yerme getiren kozmetik ürünleri, cildin tipleri ve farklı gereksinimleri göz önüne alınarak hazırlanmaktadır. Sistem kozmetik programını uygularken,

* Cildin özelliği
* Malzemenin kalitesi,
* Bilinçli tatbik çok önemlidir.

Birinci Adım Süt
İyi bir bakım her zaman iyi bir temizlikle başlar. Bu bölümde temizlik işlemini yaparken dikkat edeceğimiz hususların ayrıntılarına ineceğiz, zira güç ayrıntıda gizlidir.

Geniş gözenekli, siyah noktalı ve yağlı bir cilde sahipseniz "jel tarzı temizleyici" kullanmalı ve bu işlemden önce yüz ve ellerinizi sudan geçirmelisiniz. Ardından jel tarzı temizleyiciyi cildinize yedirmeli ve birkaç saniye bekledikten sonra yüzünüzü durulamalısınız.

Cildiniz kuruysa size süt kullanmanızı öneririm. Gözeneklerin içindeki suda ve yağda eriyebilen atıkları çözecek tarzda su-yağ karışımı bir emülsiyon olan süt, .derinlemesine temizleme sağlar.

Temizleme İşlemi Nasıl Yapılmalıdır?
Elimizin üst kısmına, cildimizin beş bölgesine (alın, yanaklar, burun, çene, boyun süreceğimiz sütü dökeriz. Parmaklarımızla ürünü tamponlayarak, kas yönünde ve yumuşak hareketlerle cildimize iyice yayarız. Tenimize yaydığımız süt sıvılaşarak, adeta sünger gibi bulunduğu yerdeki makyaj kalıntılarını ve kirleri çözer. Bu işlemin ardından cildimizdeki çözülmüş kir kalıntılarını ıslak pamukla ciltten uzaklaştırırız, içeriğindeki bitki özleri sayesinde besleyici özelliğe sahip olan süt, ayrıca cildi dezenfekte de eder. Sadece sütle temizlik yapmak cildi gevşetir. Süt sayesinde hem kirlerin çözündüğü gözeneği temizlemek, hem de bu gözeneklerin bir ölçüde sıkışmasını sağlamak için ikinci bir işlem yapmak şarttır. O da cildi toniklemektir. Önce süt sonra tonik kullanmak, saçı yıkadıktan sonra durulamaya benzer.

İkinci Adım Tonik
Tonik, gözeneklerin içindeki kerotinöz materyali (ölü hücre atıkları) ve çözülmüş kiri giderir. Bir ölçüde gözeneği sıkıştırır, kan dolaşımını arttırır (cildi tazeler), cildi dezenfekte eder, leke oluşmasını önler ve tenin rengini açar. Süt ve tonik ikilisi, her mevsim ve yaşta, birlikte kullanılmak zorundadır. Çünkü bunlardan biri olmazsa diğerinin işlevi hiçbir işe yaramaz.

Tonikleme İşlemi Nasıl Yapılmalıdır?
Yuvarlak temizleme pamuğu üzerine dökeceğimiz bir miktar toniği, göz ve ağzımız hariç, yüzümüzün iç kısmından dışına doğru kas istikametinde yumuşak hareketlerle uygularız. Sadece tonikle temizlik yapılırsa cilt tahriş olur. Bu nedenle süt kullanmayı ihmal etmemeliyiz. Kısaca özetlersek, temizleme işleminde süt su, tonik ise sabun görevini üstlenerek derinliğine temizlik sağlar, içindeki besleyici madde cildi beslerken, sıkıştırıcı özlerle de gevşemiş gözeneği toparlamaya çalışır.

Tonikler alkollü ve alkolsüz olmak üzere ikiye ayrılır. Alkollü olanlar, yağlı ve akneli ciltlere verilerek fazla yağ dengelenir. Alkolsüz tonikler ise kuru ve hassas, olgun ciltlere verilir. Alkolsüz toniklerin içeriğinde papatya, melisa gibi cildi yumuşatıcı, sakinleştirici ve dezenfekte edici özler bulunur. Temizleme sayesinde cilt ipek gibi berrak olur.

Üçüncü Adım Nemlendirici
Nemlendiriciler cildimizi koruyucu kalkan vazifesi görür. Cildin su kaybına karşı perde görevi yapar. Cildimize esneklik kazandırır ve yeni oluşacak kırışıkları önleyerek, elastiki bir cilde sahip olmamızı sağlar. Makyaj için iyi bir zemin hazırlarken, onun yıpratıcı etkilerine karşı da cildi korur.

Cildimiz sürekli pH denilen nem-yağ dengesini sağlamaya çalışır. Nemlendirici içindeki etkin maddelerle, cildin bu dengeyi kurmasına yardımcı olur ve su yönünden zayıflamış hücrelere de su sağlar.

Önce sağlığımızı, sonra da güzelliğimizi ilgilendiren bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum. Ozon tabakası güneşin zararlı ışınlarını emerek yeryüzüne ulaşmasını engeller. Fakat ne yazık ki ekolojik dengelerin bozulmasına bağlı olarak, ozon tabakası ciddi bir şekilde incelmektedir. Ozon tabakasının incelmesi sonucunda ise, güneşin tüm zararlı ışınları süzülmeden üzerimize gelmektedir. Özellikle güneşin UVA ışınları camlardan da geçerek cildimizin diriliğini sağlayan lifleri koparır. Bu yüzden kanser ve katarakt riski artmaktadır. Güneşe karşı savunmasız ve yalnız kalıyoruz. Özellikle 10:00 ila 16:00 saatleri arasında bu ışınların konser yapıcı etkileri korkunç boyutlara ulaşıyor. Modern teknolojinin nimetlerinden faydalanan bilim adamları bu konuda araştırmalar yaparak güneşin zararlı etkilerine karşı önlem almaya çalışıyorlar.

Son yıllarda titanyum dioksit ve çinkonun bu zararlı ışınlara karşı cilde siper olduğu bulunmuş ve nemlendirici ürünlere, rujlara, fondötenlere, şampuanlara SPF (güneşten korunma faktörü) konulmuştur, işte bu nedenle nemlendirici sayesinde; hem cildimizde lekeler, kırışıklıklar, benler, siğiller oluşturan ışınlardan korunurken, hem de cilt konserlerine karşı önlem almış oluyoruz.

Gün boyunca yıpranan cilt, akşam 23:00-04:00 saatleri arasında yenilenme sürecine girer. Yastık izlerinin kolayca oluşabileceği cildimizin en kuru olduğu bu anlarda tenimize, nemlendiricilere kıyasla daha yoğun hazırlanmış gece kremlerini süreriz. Bu sayede, gün boyunca yıpranan cildimiz desteklenerek onarılır ve esneklik kazanmış olur. Gece kremleri, otuz yaşından sonra kullanılır.

Kısaca özetleyecek olursak; güzel bir cilt için sabah ve akşam cildimizi tonikle temizler, gündüz nemlendirici, akşam ise gece kremi süreriz. Bu arada haftalık bakımlarımızı da aksatmamaya dikkat ederiz.

Dördüncü Adım Gece Kremleri
Gün boyunca yıpranan cilt, akşam 23:00-04:00 saatleri arasında yenilenme sürecine girer. Yastık izlerinin kolayca oluşabileceği cildimizin en kuru olduğu bu anlarda tenimize, nemlendiricilere kıyasla daha yoğun hazırlanmış gece kremlerini süreriz. Bu sayede, gün boyunca yıpranan cildimiz desteklenerek onarılır ve esneklik kazanmış olur. Gece kremleri, otuz yaşından sonra kullanılır.

Kısaca özetleyecek olursak; güzel bir cilt için sabah ve akşam cildimizi tonikle temizler, gündüz nemlendirici, akşam ise gece kremi süreriz. Bu arada haftalık bakımlarımızı da aksatmamaya dikkat ederiz.

Bu ürünleri alırken dikkat edeceğimiz en önemli hususlardan biri; "cilt yaşımıza" uygun ürünü seçmemizdir. Bazen yaşıtlarına göre cildi daha fazla yıpranmış yirmi beş yaşındaki bir kişi, otuz beşinde gösterebilir. Ya da otuz beş yaşındaki bir kişi yirmi beşinde gösterebilir. Bu nedenle ürün alırken sadece rakamsal yaşa değil, cilt yaşına da dikkat etmek gerekir.

25 Mayıs 2014 Pazar

Cildiniz İçin Mucizevi Yağlar

kuru-ciltler

Genelde insan cildi kış aylarında bir çok sorun ile karşılaşmaktadır. Bunlar cilt kuruluğu, çatlamalar veya pul pul dökülmeler olarak görülebilir. Bu türlü sorunlar ile karşılaşıldığı zaman cildi nemlendirmek ve beslemek gerekir; çünkü nemsiz bırakılan ve bakımsız kalan bir ciltte, sadece çatlama da değil, kırışıklık da meydana gelmektedir. Şunu unutmamak gerekir ki, kuruyan cilt erkenden yaşlanmaktadır. İşte bu durumda risklere karşı doğal yağlardan nasıl faydalanır, hangi yağları hangi durumlarda kullanmak gerekir bu yazımızda bunlardan bahsetmek istiyorum.

Kuru Ciltlerin İlacı Badem Yağı
Badem Yağı
Acı veya tatlı bademden elde edilen badem yağı kuru ciltler için mükemmel bir ilaçtır. İnce ciltler için yararlıdır ve cildi yumuşatır. Tatlı bademyağı, tarih boyunca güzellik için kullanılmış. şuan bile en çok aranan ve kullanılan maddelerden birsidiri. Yüzdeki lekelere, siyah noktalardan ötürü gözenekleri genişlemiş, kuru, ihmal edilmiş, pullanmış ciltler için oldukça faydalıdır. E vitamini ve mineraller bakımından zengin olan bu yağı, hem cildin hem de saçların (E) vitamin gereksinimini karşılamaktadır. Soğuk günlerde dış etkenlerden kolay bir şekilde etkilenen kuru ciltlerin kendine özel bakıma ihtiyacı bulunmaktadır. Hava soğudukça cilt daha da çatlayıp kurulaşmaya başlar. Bu etkileri yok etmek için en iyi ürün olarak size badem yağı olduğunu söyleyebilirim. Kullanımı da oldukça basit olup her gece yatmadan önce yüzünüze badem yağını sürerek faydasını görebilirsiniz.

Badem yağının başka faydalı özelliğini de söylemek gerekirse makyaj temizlemek için de kullanabilirsiniz. Bunun için bir kaç damla badem yağını pamuk üzerine damlatarak makyajınızı çıkarabilir cildinizi temizleyebilirsiniz.

Cildiniz İçin Vitamin ve Minarel Deposu Susam Yağı
Susam yağı

Başlıkta da belirttiğimiz gibi susam yağının en temel özelliği içerisinde bulundurduğu vitaminler, mineraller, antioksidanlar ve lesitin açısından oldukça zengin olmasıdır. Özellikle E, A ve B kompleks vitaminleri bakımından zengindir. Mineral olarak da demir ve kalsiyum bulundurmaktadır. Sesamol, besamolin ve sesamin antioksidanları da yer almaktadır. İçerdiği Omega 9 oranı ve antioksidanlar nedeniyle ısıya, tere ve ışığa karşı oldukça dayanıklıdır. Cildinize uyguladıktan sonra güneş ışığı altında uzun müddet bozulmadan kalabilirsiniz. İçindeki doğal lesitin ve antioksidan maddeler yağın derinlere değin emilmesini sağlar. Böylece cildin yaşlanmasının önüne geçer.

Yukarıda bahsetmiş olduğumuz cilt sorunlarının haricinde, mantar enfeksiyonlarına karşı da etkilidir. Saç ve tırnak için de etkilidir. Doğrudan saç diplerine ve tırnaklara uygulanabilir. Saçlar bu yolla daha çok güçlenir ve beslenir. Özellikle kepekli ve mantar enfeksiyonlu saçlara son derece iyi gelmektedir. İçindeki kalsiyum bundan ötürü, vitamin eksikliği olan ve kırılan tırnakların dostudur. Kozmetik ve masaj amaçlı kullanımlarda ise allerji riski yok denecek kadar azdır diyebilirim.

Her Derde Deva Zeytinyağı

Geçmişten günümüze kadar olan süre içerisinde zeytinyağı ile güzellik arasında yakın bir ilişki her zaman için süregelmiştir. Eski toplumların belgelerirde cilde iyi gelmesi, kırışıklıkları önlemesi, sivilceleri tedavi etmesi, deriyi yumuşatması ve saçları gürleştirip parlaklık vermesi gibi bilgilere sık sık rastlamaktayız. Sağlık ve güzellik kaynağı olan zeytinyağı hem yemeklerde tüketilerek yarar sağlamakta hem de cilde uygulanarak güzellik kazandırmaktadır. Genel olarak doku ve organlar üzerinde önemli derecede etkilere sahiptir. Bu yağın yararlarını dilerseniz aşağıda maddeler halinde sıralayalım.

Cilde ve özellikle saçlara oldukça faydalıdır. Besler, korur ve yumuşatır. Saç dökülmesini durdurmak için bir yumurta sarısı karıştırılır. Bu karışımı, saç diplerine sürüldükten bir saat daha sonra yıkanır.
Dövülmüş sarımsak ile karıştırılmış zeytinyağı, kuruyan, sertleşen derinin yumuşamasını sağlar.
Saçlara canlılık kazandırmak için birkaç kaşık zeytinyağı ile saç diplerine masaj yaparak uygulanır. Daha daha sonra ılık havluya sarıp, yarım saat beklenir ve yıkanır.
Dişlere yapılan masaj, dişlere sağlamlık ve beyazlık kazandırır.
Birkaç damla limon-balı karışımı kullanılması kırışıklıkları önler. (Haftada iki kez yeterli olacaktır.)
Kaya tuzu ile karıştırılır. Pürüssüz bir cilt elde etmek için, bu karışımla kol ve bacaklar ovulur.
Zeytinyağı limon ile karıştırılarak cilde sürülür, cildi korur. Güneşle birlikte böyle bir ten iyi bir renk almaktadır.
Ciltteki kuruluğu gidermek için bir elma ezilir. Zeytinyağı ile karıştırılarak on dakika yüzde tutulduktan daha sonra ılık suyla yıkanır.

Özetle: Zeytinyağı, susam yağı ve badem yağı ev kozmetiğinde çok mühim bir öneme sahiptir. Farklı durumlarda farklı yağları kullanmanız gerekir. Kullanmış olduğunuz yağların mutlaka katıksız ve katkısız olması gerekmektedir.

24 Mayıs 2014 Cumartesi

Erkeklere Özel Cilt Bakımı

erkek-cilt-bakimi
Erkekler için güzel yerine hep yakışıklı tanımlaması kullanılırdı. Zira güzellik kavramı kadınlara özel bir kavram gibi düşünülmekteydi. Durum artık bunun aski bir hal aldı. Artık bayanlar bakımlı erkeklerden hoşlanmaya, erkekler de görüntülerine daha çok çekidüzen vermeye başladılar. Manikür, pedikür ve cilt bakımı yaptıranlar hatta estetik cerrahinin her türlü nimetlerinden yararlananlar bile oldu. İşte bu yazımızda erkekleri ilgilendiren ve onlara özel olan cilt bakımından bahsedeceğiz.

Beyler, sakın ha inkar etmeye kalkışmayın! istatistikler malesef bu şekilde olduğunu söylüyor. Almanya'da güzelleşmek uğruna bıçak altına yatan her beş kişiden biri erkek. Amerika'da ise her iki kişiden biri erkek. Hal böyle olunca, ben de beylerin ihtiyacına yönelik en yeni kozmetik bilgilerini, elimden geldiğince sizlere sunmaya çalışacağım.

Artık kozmetik firmaları, erkeklerin de bakımlı ve güzel olmak istediklerinin farkına vardı. Bu sebeple onlara yönelik ürünler de formüle etmeye başladı. Günümüzde erkekler için cildi nemlendiren, kırışıklığı önleyen, traş sonrası kızarıklığı minimuma düzeye indiren birçok ürün çeşidi mevcut. Erkeklerin bir çoğu, cildinin özenli bir bakıma ihtiyaç duymayacak kadar dayanıklı olduğu konusunda iddiasında değil. Modern erkek, cildinin erken yaşlanmaması için gerekenleri uygulamaya başladı bile!..

Gelin, önce hep birlikte biri Mars, diğeri Venüs'ten olan erkek ve kadın cildi arasındaki farklara teker teker bir göz atalım.

Fark 1- Erkeklerin hormonlarının etkisiyle saçları, sakalları, vücut tüyleri hanımlarınkine göre daha kalın çıkar.

Fark 2- Erkeklerde yağ bezi kadınlara göre sayıca daha fazladır. Ayrıca testesteron hormonu yağ üretimini de arttırmaktadır.

Fark 3- Erkeklerdeki bağ dokuları ve bunlar arasındaki bağlantılar sıkı bir ağ oluşturarak, dokuya ayrıca bir sağlamlık kazandırırken, hanımlarda bu bağlar neredeyse paralel gider. Bu nedenle selülit bayanlara özgü olup erkeklerde görülmez.

Fark 4- Erkeklerde cildin dokusu kaba olup, üst cilt tabakası (epidermis) hanımlardan % 15 civarı daha kalındır. Erkek cildi, daha sıkı yapısı nedeniyle, hanım cildine göre daha fazla korunmuştur. Erkeklerde, boyun ve çene kısmında kıl dönmesi özellikle de kıvırcık saçlı olanlarda daha çok görülür. Glikolik asitli ürünlerin, uzman kontrolünde topikal uygulanması son derece etkin olmaktadır. Yaşlılık belirtileri, kadınlarda daha erken ortaya çıkıyor. Ama erkeklerde daha hızlı ilerliyor. Ayrıca kırışıklıklar da daha derin görülüyor.

Genç erkeklerde kimi zaman çene ve boyun civarındaki bazı kıllar, çok güçsüz yapısından dolayı sertleşerek cilt yüzeyini zorlar ama çıkamaz. Sürekli büyüyerek çevredeki dokulara baskı uygular. Bu durumda kıl kökünde iltihaplanmaya neden olarak püstül oluşumunu da başlatır. Böyle ciltlere glikolik asitli ürünler vererek, bakteri engelleyen antiseptik jellerle cilt temizliğine duyarlı davranmak gerekir. Traş makinesi her traş sonrası dezenfekte edilmelidir. Traş olurken zorlanıyorsanız, sakallarınız ve bıyıklarınız çok sertse, yumuşatıcı jel ve kremler kullanmalısınız. Bundan sonra işlem daha kolay hale gelecektir.

Eğer cildiniz hassas ise seçmeniz gerekenler, içerisinde aloe vera, provitamin B5 ve alantoin gibi doğal aktif maddeler bulunan ürünlerdir. Bunlar aynı zamanda cilde yumuşaklık ve esneklik sağlayarak ve hücreleri de yenileyerek, doğal dengeyi korurlar.

Günlük traş bir nevi peelingdir. Traş esnasında sadece sakallar değil, en üst cilt tabakalarının sertleşen kısmı da gider. Bu nedenle cilt traş esnasında kolayca tahriş olabilir. Hassas cilde, alkol bazlı after shave yanma yapacağı için, mentollü bir traş sonrası balzam bu tahrişleri önler ve cildi yatıştırır. Ancak sadece aşırı yağlı erkek ciltleri alkollü ürünleri kullanabilir.

Sigara içildiği takdirde, orta deride problemler oluşmaktadır. Bu nedenle ince kan damarları daralarak, bir taraftan dokunun oksijenle beslenmesi diğer taraftan metabolizmanın oluşturduğu zararlı maddelerin taşınması zorlaşmaktadır. Yani cilt ne doğru dürüst beslenebilir ne de atık maddelerden kolayca kurtulabilir.

Sonuç incelmiş mat bir cilt, elastikiyet kaybı ve buyursun kırışıklıklar!.. Bu durumun çözümü cildi serbest radikallerden koruyan E vitamini ve alkol içermeyen nemlendiriciler ve göz kremleri kullanmaktır. Hatta yağlı ve iri gözenekli ciltlere kil maskesi, nemsiz ciltlere de nem maske gereklidir.

Vücut ürünleri olarak terin oturmasına sebep olan bakterileri önleyen deodorantlar kullanılmalıdır. Eğer deodorantlar nedeniyle yanma ve kızarma meydana gelirse stik şeklinde deolar ya da jel tipi temizleyiciler tercih edilmelidir.

Traş öncesi yapılan dikkatli peeling, ters dönen tüyleri düzeltirken, traşın sonucunu da daha etkin kılar. Traş makinesini kılların yatış istikametine göre ayarlamak da çok oma çok önemlidir. Ayrıca elektrikli traş makinesi çok ıslak cilde uygulanmamalıdır. Güneş koruyucu ürünleri sakın ha unutayım demeyin!..

23 Mayıs 2014 Cuma

Argan Yağı ile Saç ve Cilt Bakımı

argan-yagi
Son zamanlarda çeşitli websitelerinde ve bloglarda satışının yapıldığı, reklamlarda sıkça karışımıza çıkan Argan yağı dikkatimizi çekti. Bu makalemizde de Argan yağının ne olduğunu ve cilt bakımındaki öneminden bahsedeceğiz.

Argan Yağı Nedir?
Bitkisel tedavi yöntemlerinde oldukça önemli bir yere sahip, üretimi oldukça zor olan argonia spinosa meyvesinden elde edilen bir bitkisel yağdır. Yapılışı da oldukça ilginçtir. Argan ağacının meyvesi ikiye ayrılarak içerisinden çekirdeği çıkarılır kavrulur ve öğütülür. Öğütülen bu çekirdek su ile karıştırılarak yağı elde ediliyor. Oldukça zahmetli olduğundan dolayı da fiyatı pahalı olabilmektedir.

Ameliyat, botoks veya pahalı kozmetik ürünler kullanmanıza gerek yok. Saf argan yağı ile doğal bir sağlığa kavuşabilirsiniz. Bunu yapmak için de gece yatmadan önce makyajınızı temizledikten sonra birkaç damla cildinize sürmeniz yeterli olacaktır.

Argan Ağacının Faydaları Nelerdir?
Tüm dünya ve Türkiye de kullanan insanlar genelde cilt lekelerinden kurtulmak için kullanıyorlar. Sektörel olarak kullanımı şu şekildedir
* Afrodizyak olarak kullanılmaktadır.
* Parfüm yapımında kullanıldığı bilinir.
* İlaç sektöründe sıklıklar kullanılır

Argan Yağının Cilde Faydaları
* En önemli özelliği cilt lekelerinin giderilmesinde ve yok edilmesinde oldukça etkilidir.
* Sivilceleri yok etmede etkilidir Akne ve siyah nokta oluşumunu engeller.
* Kırışıklıkları azaltarak cildi gerginleştirir. Bu özelliği sebebiyle gençlik iksiri olarak adlandırılarak yaşlanmayı geciktirmektedir.
* Cilt üzerinde tahribat veya iltihap varsa yok eder.
* Göz altı morlukların giderilmesinde etkilidir.
* Cildinizin yumuşamasına yardımcı olur.
* Cildi güneşe karşı zararlı ışınlardan korur
* Hamilelik sonucu oluşan çatlaklarının giderilmesinde etkilidir.
* Selülitlere karşı ve göğüs bakımında etkilidir.
* Gece yatmadan önce uygulandığında cilt üzerinde harika bir etki oluşturur. Uyku boyunca cildin tekrar yenilenmesini sağlar ve cildin yaşlanmasını engeller. Tüm cilt tipleri için de uygundur.
* Cildi nemlendirici etkisi bulunmaktadır Soğuk ve dış etkilere karşı çatlayan gerilen ciltleri yumuşatır, nemlendirir.

Argan Yağının Saç İçin Faydaları
* Saçların kırılmasını engeller
* Yıpranmış deforme olmuş ve parlaklığını kaybetmiş saçlara parlaklık kazandırr
* Saçlar besleyerek canlılık kazandırır.

Argan Yağı Kullanan Ünlüler
Bir zamanlar cilt yüzeyi oldukça bozuk olan ünlü model Güzide Duran, pürüzsüzleşen cildinin sırrını şöyle açıkladı: "Yüzüme kozmetik ürün sürmüyorum. Eczaneden aldığım sabunla yüzümü yıkayıp; sabahları argan yağı kullanıyorum"

Çağla Şikel, Seray Sever ve Demet Şener Kutluay da kullandığı ve güzelliklerinin sırrı olan Argan Yağı cilt bakımınızda diğer kozmetik ürünlere göre oldukça aktif rol alacak

Sizde cildiniz için Argan Yağı kullanın değişim ve mucizeye kendi gözlerinizle tanık olun.

22 Mayıs 2014 Perşembe

Kusursuz Bacaklar İçin Öneriler

sutun-gibi-bacaklar
Bacaklarınızın daha güzel görünmesini istiyorsanız işte size 5 ipucu.

Ayaklarınızı dinlendirin
Yorgunluk ve sıcak havalar sebebiyle ayaklarınız şişebilir. Akşamları ayaklarınızı yukarı kaldırarak dinlendirmeyi ihmal etmeyin.

Topuklarınıza özen gösterin
Çatlamış, beyazlaşmış topuklar tüm güzelliğinize gölge düşürür. Nemlendirici kremleri uyguladıktan sonra kalın çorap giyerseniz topuklarınız yumuşayacaktır.

Peeling
Yama şeklindeki lekeler gözlemliyorsanız peeling zamanı geldi demektir. Peeling cildinizin ölü deriden kurtulmasını ve daha canlı görünmesini sağlar. Yuvarlak hareketlerle haftada bir peeling uygulayın.

Bronz bacaklar
Tatile gidemediyseniz veya güneşlenecek vakit bulamadıysanız bronzlaştırıcı ürünlerle hafif bir bronzluk elde edebilirsiniz. Tabii süt gibi beyaz ten seviyorsanız o ayrı.

Doğru ayakkabı seçimi önemli
Doğru seçilen ayakkabılar bacaklarınızı güzel gösterir. Ten rengi topuklu ayakkabılar doğru bir seçim olacaktır. Teninize yakın renkteki ayakkabılar bacaklarınızın devamı gibi görüneceğinden bacak boyunuzu uzatır.

Peeling Yöntemleri Nelerdir?

peeling-nedir-peeling-nasıl-yapılır
Uygulama şeklinde göre 4 çeşit peeling bulunmaktadır. Bunlar; mekanik peeling, lazer peeling, kimyasal peeling ve biyolojik peelingtir. Bu makalemizde bu peeling yöntemlerinden bahsedeceğiz.

1- Mekanik Peeling:

Bu peeling yöntemi adından da anlaşıldığı gibi problemli olan cildin üst derisini soyarak alt katmanlardan yeni ve sağlıklı derinin üretilmesini sağlamak amacıyla uygulanan yöntemdir. Mekanik peeling işleminden sonra zımparalama cihazı ile deri kat kat soyulur. Bu işlem sonrasında kişi gündelik hayatına bir süre ara vermesi gerekebilir. Dikkat edilmesi gereken peeling işlemi sonrası cilt güneş ışınlarından korunması ve güneşe çıkılmaması gerekmektedir. Herhangi bir yan etkisi görülmemektedir.

2-Kimyasal Peeling
Kimyasal peeling yönteminde %35-70 arası konsatrasyonlu meyve asitlerinin kullanılarak yapıldığı yöntemdir. Üst deri kimyasal bileşimler ile temizlenerek alt taraftan taze derinin çıkması sağlanmaktadır. Cilt lekeleri, güneş lekeleri, sivilce izleri ve fazla derin olmayan cilt kırışıkları kimyasal peeling yöntemi ile ortadan kaldırılabilmektedir.

3- Lazer Peeling:
Lazer peeling yönteminde cildi soyma işlemi lazer ışınları ile yapılmaktadır. Lazer ışınları hücreleri etkileyerek onları ısıtır ve buharlaştırırlır. Bu işlem sonrasında cildin normale dönme süresi 2-3 ay sürmektedir. Uygulamadan sonra en az 10 gün güneşe çıkılmaması gerekmektedir.

Akne tedavisi olan kişilerin özellikle Roacttane ilacı kullananların lazer peeling yaptırması tehlikelidir. Koyu renkli tene sahip kişilere tavsiye edilmez. Akne izlerinde, epilasyon kırışıklarında, hamile lekelerinin giderilmesinde yararlıdır.

4- Biyolojik Peeling:
Biyolojik peeling yönteminde üst deriyi soyma bitkisel yöntemler ile yapılmaktadır. Diğer peeling yöntemlerine nazaran iyileşme süresi daha kısa olmaktadır. Bu yöntem 40 yıldan fazladır sürekli geliştirilerek uygulanan bir yöntemdir. Tamamen doğal ve bitkisel bazlı olarak uygulanmaktadır.

Bu yöntemde proteinler, karbonhidratlar, vitaminler, sıkılaştırıcılar, enzimler, 12 element ve mineral tuzlar kullanılmaktadır. Uygulama sonrası cilt 3 hafta süre ile güneş ışınlarına karşı korunması gerekmektedir.

Çok koyu tenlilere
Çok fazla güneş yanığı olan kişilere
Hamile kişilere uygulanması tavsiye edilmez.


Uygulama alanları:
Akne ve yağ kistleri olan kalın pürüzlü ciltlerde
Kan dolaşımı düzensiz, yorgun ciltlerde
Koza, akne ve yanık sonrası oluşan izlerde
Sarkma, gevşeme ve kırışıklıklarda
Güneşten zarar görmüş ciltlerde
Her türlü cilt lekelerinde
Hamilelik ve diğer sebeplerden dolayı oluşmuş deri çatlaklarında
Selülit, elastikiyetini kaybetmiş bacak, kol içi, karın bölgesinde bu yöntem uygulanmaktadır.

Her türlü peeling işlemi alanında uzman ve eğitim görmüş kişiler tarafından yapılması gerekmektedir. Basit gibi görülen bu peeling uygulama işlemleri tecrübe, titizlik ve dikkat gerektirir. Bu sebeple cildinizi teslim edeceğiniz kişi ve kurumları dikkatle seçmeniz gerekmektedir.