iller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ağustos 2012 Perşembe

Bursa İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

bursa-tarihi-turistik-yerleri
Kaleler: bursa kalesi'nin yapılışı m.ö. ı. yüzyıla dayanır. bugün surların uzunluğu iki km. kadardır.

Cami ve Külliyeler : Önemli bir inanç turizmi merkezi olan bursa'da yıldırım camii ve türbesi, yeşil cami ve türbesi, emir sultan camii ve türbesi, ulu cami (cami kebir), muradiye külliyesi, hüdavendigar cami ve külliyesi önemli cami ve külliyeleridir.
bursa cami ve külliyeleri


Kilise ve Sinegoglar : Üzeri ahşap ve kiremitle örtülü kilisede hasta bakım yeri de vardır. 19. yy' da yapıldığı tahmin edilmektedir. 16. yüzyıl başlarında ıı. selim tarafından inşa ettirilen sinagog arap şükrü sokağındadır. 14. yüzyılın sonlarında ispanya'dan sınır dışı edilen ve osmanlı imparatorluğu tarafından gönderilen kalyonlara bindirilerek osmanlı imparatorluğuna kabul edilen musevî topluluğunun ilk kafileleri bursa'ya yerleştirilmiş ve bu sinagog kurulmuştur. geruş sinagogu' nun günümüzdeki yapısı son derece sağlam, bakımlı olup, ibadete açık tutulmaktadır. hayat ağacı sinagogu olarak da bilinen sinagog, osmanlı döneminde ilk yapılan sinagog olması nedeniyle önem taşımaktadır. bursa fethini gerçekleştiren orhan bey zamanında bir ferman çıkartılarak ets ahayim sinagogunun kurulmasına izin verilmiştir. ispanya'nın mallorca adasından 15. yüzyılda osmanlı imparatorluğunca kabul edilen ve bursa'da yerleştirilen diğer musevî kafilelerince bu sinagog inşa edilmiş olup, geldikleri adanın adından esinlenerek mayor adını almıştır. mayor sinagogu'nun etkinliklerinden ve ölü yıkama bölümü halihazırda kullanılmaktadır.

Hanlar: Ulu caminin hemen altında bulunan emir hanı, orhan bey tarafından, xıv. yy 'ın ikinci yarısında yaptırılmıştır. iç avlu çevresine sıralanan iki katlı revak ve buraya açılan odalardan oluşan bu han osmanlı hanlarının ilk örneğidir. hanın ortasında bir şadırvan ile tarihi çınarlar bulunur. cumhuriyet caddesi üzerinde bulunan hanı, kanuni'nin sadrazamlarından semiz alizade xvı. yy da yaptırmıştır. demirkapı çarşısı'nın yanında bulunan, hacı ivaz-payigah olarak bilinen han, xv yy' da, ahi bayezid'in oğlu hacı ivaz paşa yaptırarak, çelebi mehmet'e armağan etmiştir. (arabacılar hanı) ivaz paşa camii yanında bulunan bu han, çelebi mehmet tarafından yaptırılmıştır. bursa'daki hanların en büyüğüdür. ulu cami ile orhan cami arasında bulunan bu hanı, ıı. bayazıt, istanbul'daki hayır yapılarına gelir getirmek amacıyla 1490 yılında yaptırmıştır. bursa'nın en güzel ve günümüzde en yoğun olarak kullanılan hanıdır. 1508 yılında sultan ıı. bayazıt, istanbul'daki vakıflarına gelir sağlamak amacıyla yaptırmıştır. hanın avlusunda bir tarihi çınar bulunur.


Milli parklar ve korunan alanlar
Uludağ milli parkı

Kaplıcalar
termal kaynakları bakımından zengin olan bursa'nın vakıfbahçe (çekirge) kaplıcası, bademli bahçe kaplıcası, dümbüldek kaplıcası, gemlik (terme) kaplıcası ve armutlu kaplıcası ünlü kaplıcalarıdır.

Mağaralar
Ayvaini mağarası

Plajlar
Marmara denizi'nin güneyinde yaklaşık 135 km uzunluğunda kıyısı bulunan bursa ilinde, karacabey, mudanya ve gemlik ilçelerinde geniş doğal kumsallar ile iznik ve uluabat (apolyont) gölleri kıyılarında güzel plajlar bulunmaktadır. yeniköy, bayramdere (malkara) kesimi ile mudanya'nın zeytinbağ kesimine dek uzun ve geniş doğal kumsallar vardır. kum kalitesi iyi olan bu kıyılarda kurşunlu, bayramdere, yeniköy-mudanya kesiminde de mesudiye, eğerce ve esence plajları bulunmaktadır.

Mesire yerleri
derekızık köyüne 3 km uzaklıkta bulunan şelale,bir kanyondan dökülmektedir. şelale çevresinde et mangal lokantaları ve büfelerin yer aldığı bu mesire alanı bursalılarca yoğun olarak kullanılmaktadır. mustafakemalpaşa ilçesine 18 km. uzaklıkta bir cennet parçası suuçtu şelalesi 38 metre yükseklikten dökülür. aras deresi ve aras şelalesi uludağ'ın kar sularını taşıyan ve tam kayalıkların içinden 15 metre yükseklikten düşer. bursa-soğukpınar arası 30 km olup, köyden itibaren 5 km stabilize bir yolla ketenlik yaylalarına, oradan da şelaleye varılır.


Kuş Gözlem Alanı
iznik gölü kuş alanı,uludağ kuş alanı,ulubat gölü kuş alanı ve kocaçay deltası bursa ili sınırları içinde bulunmaktadır.

Marmara havzası

Kocaçay deltası

Sportif etkinlikler
dünyaca ünlü uludağ kayak merkezi bursa sınırlarındadır.

uludağ kayak merkezi bursa, yaban av hayvanları bakımından zengin bir bölgede yer almaktadır. bursa'da dört önemli kuş alanı bulunmaktadır. bunlar uludağ, iznik gölü, uluabat gölü ve kocaçay deltasıdır. uludağ yaz ve kış doğa yürüyüşüne elverişli olup tercih edilen 6 parkur belirlenmiştir.

Oteller bölgesi-cennet kaya parkuru: başlangıç noktası rakımı 1865 metre olan bu parkur üzerinde kuzey yamaçtan gemlik körfezi'nin,güney yamaçtan ise tüm dağ köylerinin manzarası eşliğinde,doyumsuz bir doğa yürüyüşü yapılmaktadır. parkurun mesafesi 2000 metredir.

Oteller bölgesi-sarıalan-çobankaya parkuru: başlangıç ve bitiş noktası rakımları 1850 metre ve 1750 metre yükseklikte son bulan bu parkurda,yol boyunca pırıl pırıl akan derelerle süslenmiş muhteşem bir orman ortamı bulunmaktadır. parkurun mesafesi 5200 metredir.

Oteller bölgesi-softaboğan şelalesi parkuru: başlangıç noktası rakımı 1800 metre olan bu orman parkurunda uludağ'ın dere,gölet ve taraçalar halinde aşağıya inen şelale bulunmaktadır. su sesleri ve eşsiz manzaraların rehberliğinde bursa ovası'nın muhteşem panoraması ile doğa yürüyüşü sonuçlanır. parkurun mesafesi 6000 metredir.

Oteller bölgesi-hanlar bölgesi-bağlı köyü parkuru: 1865 metre yükseklikten başlayan iniş parkurunda zirveden dağ köylerine inerken anadolu insanının olağanüstü konukseverliğini görmek mümkün olmaktadır. parkurun mesafesi 7500 metredir.

Oteller bölgesi-zirve tepesi parkuru: 2487 metrelik zirveye tırmanırken uludağ ve yöresinde doğa ve bitki örtüsünün olağanüstü görüntüleri ile bir yanda denizin bir yanda apollon göllerinin doyumsuz panoraması görülmektedir. parkurun mesafesi 7615 metredir.

Wolfram-madenler bölgesi-göller yöresi parkuru: 2300 metrelik rakımda dağ manzaralarının eşliğinde sadece uludağ'a has kelebek cinslerini, dağ çiçeklerini gözlemlemenin ayrıcalığını yaşayacak, buzul göllerinin (kara göl, aynalı göl, kilimli göl, buzlu göl) muhteşem atmosferi hissedilmektedir. parkurun mesafesi 9800 metredir. gemlik ilçesinde kıyıda gençlik spor il müdürlüğüne ait hasanağa ve kırcaali gençlik ve izcilik kampları bulunmaktadır. bunlar 175'er yataklı olup yaz aylarında 10'ar günlük 4 devre olarak türkiye'nin her yerinden gelen gençlerin kamp yapmalarına olanak sağlamaktadır.

Bursa orman kampları
ayrıca, uludağ milli parkı içinde bulunan gölcük kamp alanı da öğrenci ve izci gruplarının kamp etkinlikleri için kullanılmaktadır. iznik ve uluabat gölü kıyıları da gençlik kampları için oldukça uygundur. göl çevresinde uluslararası katılıma açık yelken, yüzme, sörf ve kampçılık eğitimi verilmektedir.

Bolu İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

bolu-tarihi-turistik-yerleri
Lacivert ve yeşil rengin hakim olduğu doğal güzelliklerle bezenmiş Karadeniz Bölgesi'nin Batı Karadeniz Bölümünde yer alan Bolu, karlı dağları, zengin ormanları, şirin akarsu ve gölleri, soğuk su kaynakları, bol otlu yaylaları, eşsiz kumlu plajları, şifalı sıcak su kaynakları, kaplıcaları, fizik tedavi merkezi ve dinlenmek için ideal turistik tesisleri ile şirin bir beldemizdir.

Bolu ili toprakları, batıdan Sakarya ve Bilecik, güneybatıdan Eskişehir, güney güneydoğudan Ankara, doğudan Çankırı, kuzeydoğudan Karabük ve kuzeyden Zonguldak illeri ile çevrilidir. Kuzeyde Karadeniz'de 30 Km. uzunlukta bir kıyıya sahiptir.

İl topraklarının kapladığı alan 11.200 Km2 Türkiye yüzölçümünün % 1,44 ünü oluşturur. Kocaeli ve Sakarya illeri ile aynı enlem üzerinde yer alan Bolu'nun en batı ve doğu ucu 30o .30ı ve 32o .42ı doğu boylamları arasında olup yaklaşık 186 Km. uzunluktadır. İlin en güney ve en kuzey uç noktaları da 40o .07ı ve 41o .06ı kuzey enlemleri arasında yer alıp, kuzey-güney uç noktaları arası da yaklaşık olarak 111 Km. uzunluktadır.

Şehrin içinden geçen Otoyol başkent Ankara'yı İstanbul'a bağlar. Türkiye'nin en yoğun trafiğine sahip olan bu yol, iki kalabalık yoğun nüfuslu kentin arasında bir dinlenme ve turizm şehri özelliğine sahip olan Bolu'ya ayrı bir önem katmıştır.

SICAK SU KAYNAKLARI VE KAPLICALAR
Türkiye'de 84 yerde görülen sıcak su, kaplıca ve şifalı sulardan çeşitli şekillerde yararlanılmaktadır. Bunların klorlu bikarbonatlı demirli ve kükürtlü bileşikte olanları mevcuttur. Bolu ili kaplıca ve şifalı sıcak su kaynakları bakımından zengindir. Bolu kaplıcalarının en güzel ve gelişmişi şehir merkezine 5 Km. uzaklıkta güneyde Seben Dağları eteklerinde yer alan güzel manzaralı ünlü Kökez içme suyu ile bir piknik özelliği de taşıyan Büyük ve Küçük Kaplıcalardır. Şehir merkezine düzgün bir asfalt yolla bağlı olan kaplıcalar yanında bir Fizik Tedavi Hastahanesi de bulunmaktadır.

Evliya Çelebi' nin de ünlü Seyehatname'sinde beğenerek bahsettiği Bolu Kaplıcalarının ısı dereceleri değişiktir. Büyük kaplıcanınki 40-44 derece Küçük kaplıcanınki ise 40-46 derecedir. Bileşimlerinde demir ve kükürt yer alan bu suların radyoaktivitesinin 10 olduğu romatizma, siyatik, böbrek, kadın ve cilt hastalıklarına iyi geldiği belirtilmektedir. Bu kaplıcaların eski çağlardan beri kullanıldığı ve sayılarının daha fazla olduğunu belirten yıkıntı ve izler vardır. İleride daha da değer kazanacak olan kaplıcalara bir üçüncüsünün ilavesinin yerinde olacağı düşünülmektedir. Bolu'nun Çaygökpınar-Demirciler köyleri arasında Baş değirmen mevkiinde yerden çıkan bir sıcak su, soğuk suya karışarak akmaktadır. Burada eski çağlara ait kaplıca havuz ve kurna yıkıntıları görülmekte olup etüd edilmeğe değer niteliktedir.


Bağlum (Pavli ) Kaplıcası: Seben ilçesinin 14 km. güneyinde bir vadi içindedir. Yazın gidilebilir. Küçük bir oteli ile lokantası vardır. Bir havuz ve bir kurnadan ibarettir. Su binaya 5 m. yakınından gelir. Kamp yerleri güzel ve dere kenarındadır. Her gün biraz daha gelişmekte olup su sıcaklığı 75o ve hafif gazlıdır.

Babas Kaplıcası: Mudurnu'nun 5 km. doğusunda çamlar arasında yer alan üç kaplıca olup birinin adına Sağlık Hamamı denir. Büyük ve küçük iki havuzludur. Oteli küçüktür.

Sarot Kaplıcası: Mudurnu'dan 30 km. uzaklıktaki Sarot Köyünün 500 m. kadar batısındadır. Su 100 m. açıktan akar, hamamda bir havuz ve soyunma yeri vardır. Kaynakları değişiktir. Su sıcaklığı 38-63o dir. Suları kükürtlü ve radyoaktif olan kaplıcaya ait otel ve lokantalar vardır.

Çatak Hamamı: Göynük'ün 30 km. yanında Çatak Köyü yakınındadır. Hamam kubbeli bir haldedir. Radyoaktif özellik taşıyan suyu kalsiyum bikarbonatlı olup hem içilir hem yıkanılır. Sıcaklık derecesi 32o olan suda biraz azalma olmuştur.


MADEN SULARI: Bolu'da bilhassa Düzce ve Bolu ovalarını çevreleyen dağlar ormanca zengin olup yağışların toprağa kolayca sızmasını sağlayarak yer altı su tabakasının zenginleşmesini sağlarlar. Bu sulardan bir kısmı diplere kaymadan yamaçlar boyunca yüzeye çıkarak çeşitli tatlı su kaynakları ve pınarları oluşturur. Buna karşın sular faylı bölümlerde toplanmışsa altta mağmadan gelen kızgın gazların etkisi ile ısınır ve bazı mineralleri eriterek bünyelerine alıp yeryüzüne çıkarlar. bu durumda sıcak su kaynakları ile maden suları oluşur. Bolu'da da maden sularına rastlanır. Çünkü arazi tektonik çöküntü ve faylarla parçalanmıştır.

Maden sularının en önemlileri şunlardır:
a) Ömerler Maden Suyu: Bolu'ya 16 km. Abant yolu üzerindedir. Sıcaklığı 14o dir. Bileşiminde kalsiyum bikarbonat ve magnezyum yer alır. Radyoaktivitesi 6,4 olup mide ve böbrek rahatsızlıklarına iyi gelir. Modern şişeleme tesisleri ile çevre illere dağıtımı yapılmaktadır.

b) Akkaya Maden Suyu: Bolu'ya 6 km. mesafede bir tepeden çıkar. Sıcaklığı 20o olup karbonik asit bakımından zengindir. Su, taraçalı bir yüzeyden akarken içindeki karbon gazının uçması ile eriyik halindeki kireç açığa çıkarak dalga dalga traverten örtüler oluşturmakta ve ünlü Pamukkale' ye benzeyen görüntüler ortaya çıkmaktadır.

c) Kaplıca yolu üzerinde Bolu tarafında birkaç yerden çıkar. Bol kükürt ve hidrojeni ihtiva eder. İçilmesi tavsiye edilmez. Berk Köyünde çıkan maden suyundan acı su bazlaması yapılır. Ekmek hamurunu kabartmada kullanılır. Hidrokarbonatça zengin ve kalevidir. Radyoaktivitesi 6,8 dir.

d) Kınık Maden Suyu: Köy yolu üzerinde soldadır. Fazla kullanılmaz radyoaktivitesi 2,5 olup ekonomik değeri pek yoktur.

BOLU'DA TURİZM

Bolu, tarihi ve kültürel zenginlikleri yanında, sonsuz doğal güzellikleri ile de kış ve yaz turizminde ülkemizin önemli bir turistik merkezi niteliğindedir.

Bolu, Cumhuriyetin kurulduğu yıllardan itibaren başkent Ankara'ya olan yakınlığı ile turizmde avantajlı bir konumda bulunmaktaydı. Özellikle Abant ve Esentepe Bolu'nun adeta simgesi durumuna gelmişti. Sonraki yıllarda Ege ve Akdeniz'in çekiciliğinin artması ve ulaşımının kolaylaşması Bolu için bir dezavantaj durumuna gelmişse de özellikle son yıllarda Kartalkaya, Kaplıcalar, Gölcük, Abant, Yedigöller, Gerede gibi merkezler turistik cazibelerini yeniden kazanarak yerli ve yabancı turistlerin akınına uğramışlardır. Ayrıca geçmişte Bolu, Abant ve Akçakoca'da birkaç küçük tesis mevcutken, özellikle 1990'lı yıllardan sonra Bolu'nun her yerinde yeni ve kaliteli tesislerin sayısı hızla artarak bugünlerde 3051 adet turistik belgeli yatağa ulaşılmıştır. Yatırım belgeli tesislerin tamamlanmasıyla bu sayı daha da artacaktır.

Coğrafi konumu itibariyle Bolu, Ankara ve İstanbul gibi iki büyük metropole olan yakınlığı ve bu yakınlığı Ankara'yı 1.5, İstanbul'u 2.5 saate indiren otoyol geçişi ile büyük bir avantaja sahip bulunmaktadır.

Kış ve dağ turizmi , yayla turizmi, sağlık turizmi, deniz, kamp ve av turizmi imkanlarının bulunması ve Turizm Bakanlığımızdan belgeli tesislerin var oluşu, ilimizin turizm alanındaki çekiciliğini her geçen gün artırmaktadır. Köroğlu Dağlarının turizme açılması bunu daha da pekiştirecektir.

Bolu turizminin ülkemiz turizmi içerisindeki önemi, çevre bilinci içerisinde turistik , doğal ve tarihi güzelliklerimize sahip çıkılması ile artarak devam edecektir.

Bitlis İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

bitlis-tarihi-turistik-yerleri
Tarihçiler Bitlis tarihini değişik zamanlardan başlatmaktadırlar. 5000 yıllık, 7000 yıllık tarih gibi. Gerçekte Bitlis tarihi Neolotik Çağ dediğimiz Yenitaş dönemine kadar uzanmaktadır. Neolitik Çağ, Yenitaş veya Cilalı Taş Devri denilen bu dönem, Ortataş Devri ile Tunç Devri arasındaki arkeolojik dönemdir. Bu dönem M.Ö. 3000 yıllarıyla 9000 yılları arasını kapsamaktadır.

Bitlis ve yöresinin yazılı tarih öncesi oldukça karanlıktır. En önemli nedenleri yüzeydeki buluntuların az olması ve bugüne kadar gerçekçi bir arkeolojik çalışma yapılmamasıdır.


Bitlis ili sınırları içerisinde bulunan Süphan ve Nemrut dağlarındaki obsidyen (doğal cam yatakları), doğrudan olmasa bile dolaylı olarak bu yöre tarihinin Neolitik dönemine kadar çıktığını göstermektedir. Obsidyen yataklarından elde edilen doğal camın yontucu, kesici, kazıyıcı olarak çevredeki yerleşim yerlerinde kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Yine yapılan çalışmalar sonucunda o döneme ait ticaret yolu Van Gölünün doğusundan güneye (bugün ki Van ili sınırları içerisinde bulunan Kalkolitik – Maden Dönemi – yerleşme alanı olan Tilkitepe), batıda ise Diyarbakır il sınırlarına (Ergani yakınındaki çanak-çömleksiz bir Neolitik yerleşme yeri olan Çayönü) dek uzanmaktadır.1 Bitlis ilinin Van ve Diyarbakır arasında yerleşmiş olması, Van’dan Diyarbakır’a yapılacak ticaretin o dönemlerde ancak Bitlis üzerinden yapılacağı dikkate alındığında, Bitlis’in Neolitik dönemden beri yerleşme yeri olduğu bir gerçektir.


Neolitik Çağ, M.Ö. 3000 yıllarında sona ermiştir. Bu tarihi baz aldığımızda Bitlis’in 5000 yıllık bir tarihe ve geçmişe sahip olduğunu görmekteyiz. Büyük bir ihtimalle Bitlis’in tarihi bundan daha da eskidir. Güneybatı Asya ülkelerindeki Neolitik Çağ M.Ö. 9000-5000, Avrupa ülkelerindeki Neolitik Çağ M.Ö. 6500, Tuna kıyılarında M.Ö. 5500 olduğuna göre Bitlis’in tarihinin 5000 yıldan fazla olması, 5000 - 7000 yıllık olması çok kuvvetle muhtemeldir.

Bingöl İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

bingol-tarihi-turistik-yerleri
Tarih boyunca yayla vazifesi gören Bingöl'de tarihi eser diğer illere oranla azdır.

Kığı Camii: 1401-1402 senelerinde Akkoyunlu Pir Ali Bey tarafından yaptırılmıştır. Kığı ilçesindeki bu cami, bölgede günümüze kadar gelebilen Türk-İslam eserlerinin en eskidir. 1734, 1767 ve 1797'de tamir görmüştür.


Kığı Kalesi: Kığı'ya 6 km uzaklıkta sarp ve yüksek bir kaya üzerinde, inşa edilmiştir. Buraya çıkmak oldukça zordur. Kaleyi İslam orduları kumandanı hazret-i Halid bin Velid fethetmiştir. Bizans dönemi yapısı olduğu tahmin edilmektedir.Kalenin büyük bir bölümü yıkılmıştır.

Seritarius Kalesi:Murad Irmağı vadisinde olup, Bingöl merkezine 20 km uzaklıktadır. Urartular tarafından yapılmıştır. Günümüzde taş yığınları durumundadır.

Kral Kızı Kalesi (Dara-Hini): Genç ilçesinde olup, Pers Kralı Dara'nın kızı için yaptırılmıştır. Diyarbük Çayı ile Kansper Çayının birleştiği yerde bir tepe üzerindedir. Günümüzde yıkıntı halindedir.

Mesire Yerleri: Bingöl'ün mesire yerleri çok güzeldir. Gerekli turistik tesisler yapıldığı takdirde, Bingöl turizm bakımından eşsiz bir merkez olmaya namzeddir. Güneşin doğuşunun en güzel manzarası Himalayalardan sonra Bingöl'dür. Bu iki yerden başka üçüncü bir yer yoktur.


Kaletepe: Karlıova ilçesinde Bingöl Dağları üzerindedir.Kaletepe'de (3250 m) güneşin doğuşunu ve binlerce irili ufaklı gölcükleri seyretmek insana çok haz verir.

Kırevi: Bingöl'e 10 km uzaklıkta Elazığ karayolu üzerindedir. Ormanlık ve buz gibi kaynakları ile eşsiz bir mesire yeridir.

Kayakevi: Bingöl-Elazığ karayolu üzerindedir. Bingöl'e 20 km uzaklıktadır. Her türlü konfora haizdir. Kış sporları için gerekli olan bütün tesisler vardır.

Kaymakevi: Kayakevine 5 km uzaklıktadır. Kaymak ve balı meşhurdur. Güzel bir manzarası vardır.

Soğuk Çeşme: Bingöl-Karlıova yolu üzerinde olup,Bingöl'e 30 km uzaklıktadır. Ormanlık bir yerdir. Buz gibi su kaynakları, leziz etlerden yapılmış tavaları ile meşhurdur.

Kerek Deresi: Kığı ilçesinin yakınında çevresi ağaçlarla kaplı bir mesire yeridir.

Kaplıcaları: Birçok sıcak su kaynağı bulunan Bingöl'de Kös Kaplıcası dışında modern kaplıca tesisi yoktur.


Kös Kaplıcası: Fahran bucağına 18 km uzaklıktadır. Banyoları, ağrılı hastalıklarda, romatizmada, kol ve bacak damarlarındaki dolaşım bozukluklarında damar açıcı faydası vardır. İçmeler, karaciğer, safra kesesi, mide barsak hastalıklarına, özellikle de şeker hastalığına faydalıdır.

Dikpınar Ilıcası: Genç ilçesine 30 kilometredir. Cilt hastalığına iyi gelir.

Horhor (Sabırtaşı)Kaplıcası: Kığı ilçesindedir. Suyu kükürtlü ve çok sıcaktır. Cilt hastalığına iyi gelir.

Çerme Kaplıcası: Karlıova'nın Çerme köyündedir. Romatizmaya iyi gelir.

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Batman İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

batman-tarihi-turistik-yerleri

Batman ili, 1950'den sonra geliştiği için, tarihi ve turistik yerleri yok denecek kadar azdır. Jeoloji yapısında kalkerli yapı önemli yer tuttuğundan, çok sayıda mağara vardır. Bazı köylerde mağaralar ev, hayvan barınağı ve soğuk hava deposu olarak kullanılmaktadır. Kozluk ilçesinde tarihi eserler vardır.

Hızır Bey Camii:1512'de Sason Beyi Ebubekir Raski'nin oğlu Hızır Bey yaptırmıştır. Kozluk'ta olup, ilçenin en büyük camisidir.

İbrahim Bey Camii:1705'te Garzan aşiretinden İbrahim Beyin tamir ettirdiği caminin yapım tarihi ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Minare, geometrik motif ve kitabe kuşaklarıyla süslüdür. Kozluk ilçesindedir.

Batman'ın tarihi hakkında en eski bilgiler halk hikayeleri, mitler ve Heredot tarihinde verilmektedir. Ortak verilere göre MED kralı Abtyagestin'in torunu Kyros karsıtı Erpagazso M.Ö. 550 yilinda yenilince MED asilzadeleri arasındaki utancından dolayı MED'lerin yasadıgı Media bölgesinin kuzey batı ucundaki topraklarına çekilmek zorunda kalmıs. Başka bir görüşe göre de Kyros pres egemenliği altında kalmamak için bu bölgeye yerleşmiştir. Karaçalı, sazlık ve bataklıktan oluşan bu bölgenin ortasında yapay bir adacık oluşturup, adına han obası anlamında olan "ELEKHAN" denilmiştir. ( M.Ö. 546 ) ELEKHAN 194 yıl bağımsız ve mutlu bir dönem geçirerek 352 yılında Büyük İskender'in istilasına uğramıştır. Daha sonra Lesepkoslar, Partlar, Romalılar, Sasani ve Bizans’ın hakimiyetine girmiştir. Artuklular, Moğollar, Ilhanlılar, Celaliler, Karakoyunlu (Pezrese) Akkoyunlular ve 1500 yılında Savefilerin eline geçmistir.

1515 yılında, 4. Murat'ın Bağdat seferi sırasında kendisine büyük yararlıklar gösteren Turhan oğlu Mahmut Pasa'ya ELEKHANI içine alan Batman suyu ile Botan suyu arasında kalan bölgenin tamamını vermiştir. Bu gelişmeden sonra ELEKHAN telaffuz değişikliğine uğrayarak halk dilinde ELAH zamanla "ILUH" ismini almıştır. İluh köy birimi olarak kayıtlara geçmiş ve Siirt vilayeti, Elmedin kazasına bağlı olarak benliğini sürdürmüştür.

Elmedine yerleşim birimi 1926-27 yılı ilkbaharında bugünkü Batman Çayının taşması nedeniyle haritadan silinmiş ve İluh köyü Beşiri (Kobin) ilçesine bağlanmıstır. Batman isminin nereden geldiği hakkinda görüşler olmayıp, bir görüşe göre bugünkü Batman Çayının adı 1950'li yılların basında Iluh köyüne verilmiştir. Yaygın olan görüşe göre de Iluh köyünün aşağı kısmında ilk deneme kulesi kurulduğunda TPAO'nun tesislerinin bulunduğu bölgeye bakmaktan gelen Batman adı verilmiştir.

1937 yılında bucak haline getirilen Iluh, 1940'lı yılların sonları ile 1950'li yılların başlarında bölgede var olan petrol filizlerinin değerlendirilmesi sonucunda Iluh bucağında her alanda büyük gelişme sağlanmıstır. Bu gelişmeler üzerine 2 Eylül 1957 tarihinde ilçe teşkilatı olarak kabul edilmiştir.

1955 genel nüfus sayımında Iluh nüfusunun 4713 olarak kaydedilmesiyle 2 Kasım 1955 yılında Belediye teşkilatı kurulmuştur. 1990 yılına kadar çok hızlı bir gelişme yaşayan Batman, 16 Mayıs 1990 tarih ve 3647 sayılı kanunla Türkiye'nin 72. ili olma unvanına kavuşmuştur.

Bilecik İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

bilecik-tarihi-turistik-yerleri
Bilecik ili, Marmara Bölgesi'nin güney doğusunda; Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Ege Bölgelerinin kesim noktaları üzerinde yer alır. İlin bilinen en eski isimleri arasında Agrilion ve Belekoma vardır. Bilecik, Osmanlı İmparatorluğu' nun doğduğu topraklardadır. Sakarya ırmağının etrafında kurulan ve göletleri ve derelerinin zenginliği ile tanınan yöre antik çağlardan günümüze tarihin izlerini taşır.

İLÇELER:
Bilecik ilinin ilçeleri; Bozüyük, Gölpazarı, İnhisar, Osmaneli, Pazaryeri, Söğüt ve Yenipazar'dır.

Bozüyük: Bozüyük Frigler döneminde oluşmuş bir yerleşim merkezidir. 1908’den sonra Ertuğrul Livası’na bağlanarak Kaza merkezi yapılmıştır. Bozüyük Bilecik’in il olması ile birlikte 1924 yılında ilçe statüsüne kavuşturulmuştur.

Gölpazarı : Bizanslılar döneminde Harmankaya Tekfurluğu’na bağlı olan Gölpazarı, Osman Gazi tarafından alınmıştır. Gölpazarı kuruluşundan itibaren sıra ile Resulşel, Dönen ve Akçaova (Akçaoba) adlarıyla anılmış, son olarak Gölpazarı adını almıştır.

İnhisar : İnhisar önceleri Söğüt’e bağlı bir bucak iken mütevazı nüfusuna rağmen coğrafi konumu dikkate alınarak 1991 yılında ilçe yapılmıştır.

Osmaneli : Osmaneli çok eski bir yerleşim yeridir; Trakyalılar, Romalılar ve Bizans'a ait kalıntılar bunu göstermektedir.

Pazaryeri : Pazaryeri'nde ilk yerleşim 1273 yılında olmuştur. Pazaryeri'nde hediyelik ve turistik toprak ev eşyası ve ağaç eşya yapımcılığı da sürdürülmektedir.

Söğüt : Söğüt, Ertuğrul Gazi tarafından bir kuşatma ve mücadele sonucunda 1232 yılında Bizanslılardan alınmıştır. Ertuğrul Gazi Türbesinin de içinde bulunduğu ilçe önemli bir turizm merkezidir.

Yenipazar : Eski adı Kırka olan Yenipazar, Cumhuriyetten önce Bolu’nun Göynük ilçesine bağlıydı. 1926’da bucak olarak Gölpazarı’na bağlanmış, 1988’de de ilçe olmuştur

Çevre Çekicilikleri

Bilecik’in inanılmaz güzelliklerle dolu bu keşfedilmemiş yerlerini görmeye gelmenizi diliyoruz. Geldiğinizde doğayla kucaklaşıp; yemyeşil, kekik kokan dağları, yaylaları, rengarenk çiçekleri, bozulmamış, kirlenmemiş göletlerin ulu çınar, çam, köknar ağaçlarıyla kucaklaştığı, serinlikleri, mavilikleri, yeşillikleri güzellikleri göreceksiniz. Berrak sularından kana kana içip, tertemiz havayı soluyarak; her biri ayrı çekicilikteki öylesine güzellikler- imizden kendinizi ayıramayacaksınız. İşte bu güzelliklerden bazıları;

Yaylalar

Kömürsu Yaylası
Bozüyük İlçesine 34 km. uzaklıkta köknar, karaçam, kayın, ardıç, çeşitli çiçeklerle kaplıdır. Kış turizmi açısından önemli yaylalardandır. 90 hektar alana sahip yayla da yükseklik 1.700 metredir.

Çiçekli Yayla
Bozüyük İlçesine 37 km mesafede, tertemiz havası, soğuk berrak suları, yemyeşil çimenleri, rengarenk çiçekleri, orman dokusu ve Endemik bitkisi "Çimtien" in kapladığı kekik kokulu çiçekli yayla üçtepeler mevkiinde yükseklik 1.906 metredir.

Sofular Yaylası
İlçe Merkezine 30 km. uzaklıktaki çam ve köknar ağaçları ile kaplı yaylanın yüksekliği ortalama 1.600 m. Civarındadır. Yayla turizmi açısından önemlidir. Yayla 104 hektar açık alana sahiptir. Kırsal turizm, kamp-karavan ve doğa yürüyüşü için uygundur.

Uzunçam Yaylası
Kayın, çam ve diğer çeşitli ağaçların yeraldığı yayla, Pazaryeri İlçe Merkezine 14 km. uzaklıktadır.

Mesire Yerleri

Pelitözü Göleti
İl merkezine 7 km. uzaklıkta, etrafı çam ağaçlarıyla kaplı gölet; ulaşım kolaylığı ve geniş bir alana sahip olması nedeniyle özellikle haftasonlarında büyük rağbet görmektedir.

Küçükelmalı Gölet Çevresi
Pazaryeri İlçe merkezine 10 km uzaklıkta Küçükelmalı Köyü yakınında, çam ağaçlarıyla kaplı orman içi dinlenme yeridir. İçinde tenis kortu, oyun sahaları ve masa, bank, ocak, tuvalet, çocuk parkı bulunmaktadır. Gençlik ve izci kampları için de elverişli olan gölet çevresinin rakımı 950 m. olup, doğa sporları ve Kültür Park niteliğindedir. Olta balıkçılığı ile gölet çevresinde doğa yürüyüşü parkuru yeralır.

Bozcaarmut Gölet Çevresi
Bozcaarmut Köyü yakınlarında ilçe merkezine 15 km uzaklıkta, çevresi köknar ve çam ormanları ile kaplı, olta balıkçılığı ile kamp ve dinlenme yeri olarak elverişli bir mesire alanıdır. Bozcaarmut Göletinde rakım 1.051 metredir.

Türbin Mesire Yeri
Bozüyük ilçe merkezine 7 km. uzaklıktadır. İçinde; lokanta, açıkta yemek yeme yerleri, kamelya, çocuk bahçesi ve kabinleri bulunmaktadır. İçinden akan suyu ve çağlayanıyla ilgi çeken ve tercih edilen bir mesire yeridir.

Kınık Şelalesi
Merkez Kınık Köyü Alamandere mevkii yakınındaki kayalıktan çıkan su ilginç bir görüntü vermektedir. İl Merkezine uzaklığı yaklaşık 25 km ‘dir.

Atatürk Köşkü
Bozüyük İlçesine 22 km. uzaklıkta, Gülalan Mevkiindeki orman dokusu içinde güzel bir sivil mimari örneği olan köşkün ve çevresinin güzellikleri hayranlık uyandırır.

Dodurga Barajı
Bozüyük Dodurga Kasabasının yakınındaki baraj ve çevresi dinlenme ve olta balıkçılığı için tercih edilen bir yerdir.

Yukarı Çaylı Şelalesi
Yenipazar İlçesi, Yukarı Çaylı Köyündeki şelalenin suyunun düşüş yüksekliği ve çevresi ilgi çekicidir.

5 Ağustos 2012 Pazar

Artvin İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

artvin-tarihi-turistik-yerleri

Borçka ilçesinden yöreye ulaşım 30 km.si asfalt, 20 km.si stabilize olmak üzere 50 km.lik karayolu ile sağlanmaktadır. Ormanları, sadece Türkiye'nin değil neredeyse Avrupa'nın tek insan eli değmemiş ve her biri anıt özelliğine sahip ağaçlardan oluşmuş orman ekosistemidir. Camili Havzası yırtıcı kuşların göç yolları üzerinde bulunması sebebiyle uygun kuş gözetleme alanlarına sahiptir. Yöre, derelerindeki kırmızı pullu alabalığı ve saf Kafkas arılarıyla üretilen Maçahel Balı ile ilgi çekmektedir. Camili Havzasının bir bölümü "Gorgit ve Efeler Tabiatı Koruma Alanı" olarak koruma altına alınmıştır.

Dünya Bankasınca finanse edilen Çevre ve Orman Bakanlığınca yürütülen "Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Kaynak Yönetimi" ( GEF II ) projesi içinde değerlendirilen ve proje kapsamında Türkiye'de bulunan dört noktadan biri olan Camili (Maçahel) Havzası, Artvin sınırları içinde yer almaktadır.

Borçka-Camili karayolunun 22. Km.sinden ayrılan 5 km.lik stabilize yolla göllere ulaşılmaktadır. 3200 mm.lik yıllık yağış ve sürekli yüksek bağıl nemin egemenliği altında bulunan göller çevresi bakir bitki örtüsü ile bir yağmur ormanı eko sistemi özelliğine sahiptir. Göl çevresinde kamp yerleri ve uygun trekking parkurları bulunmaktadır.


Meydancık:
Doğayla uyum içinde bir yerleşme örneği sunan Meydancık yöresi, özellikle Maden Köyü'nün muhteşem doğal güzellikleri, yaylaları görülmeye değer güzellikte tamamı ahşap evleri ve en önemlisi insanının özgün kültürüyle bir doğa mirasıdır.

Hatila Vadisi Milli Parkı:

Artvin İl Merkezinden 10 km. lik stabilize bir yol ile ulaşım sağlanmaktadır. Hatila Vadisi- nin gerek ilginç jeolojik ve jeomorfolojik yapısı ve gerekse özgün bitki toplulukları yöreye ülkemizde nadir rastlanan bir alan özelliğini vermektedir.Ayrıca bu doğal öğelerin birleşimi sonucu eşsiz peyzaj güzellikleri ortaya çıkmakta ve bu durumda zengin rekreasyonel potansiyel arz etmektedir.

Sahara-Karagöl Milli Parkı:
Şavşat İlçesi sınırları içinde bulunan Karagöl-Sahara Milli Parkı iki ayrı sahadan oluş- maktadır. Sahara, Şavşat ilçesine 17 km. uzaklıkta olup Şavşat-Ardahan Karayolu üzerindedir. Orman örtüsü, ladin ve göknarlardan meydana gelmiştir. Yörede antro- projen step karakterinde sahalar geniş alanlar kaplamaktadır. Kocabey yaylası ve çevresinde alpin zona ait bitki türlerine rastlanmaktadır.

Gorgit-Efeler Tabiatı Koruma Alanları: Doğal yaşlı ormanı, her biri anıt olma özelliğine sahip ağaçları bünyesinde barındıran ve dünya doğal koruma kriterlerinden son derece önemli parametre olan Doğal Eski Ormanlardandır. 3200 mm. Yıllık yağış ve sürekli bağıl nemin egemenliği altında derin vadiler boyunca yükselen bakir bitki örtüsü ile bir Yağmur Ormanı Ekosistemidir.

Rafting
Çoruh Nehri dünya üzerindeki sayılı rafting alanlarından biridir. 4. Dünya Akarsu Şampiyonası Çoruh Nehri üzerinde yapılmış olup, dünyaya adını duyurmuştur. Barhal Çayı 'da rafting yapmaya uygunluğu ile sayılı nehirler arasındadır. Altıparmak ve Kaçkar Dağlarından gelen derelerin daha sonra Hevek Çayı ile birleşmesinden oluşur. Mayıs-Temmuz ayları rafting için uygundur. Çoruh Nehri üzerindeki Çevreli Köyün de geniş bir alan üzerine kurulmuş tesisler vardır.


Bağcılar Manastırı:
Köyün girişindeki meyilli arazinin düzeltilmesi sonucu elde edilen alan üzerinde kurulan manastır; kilise , şapel ve diğer yapılardan oluşmakta olup, zamanımıza oldukça harap bir şekilde ulaşmıştır. Artvinden kiralanacak bir araçla veya köy servisleriyle ulaşım sağlanabilir.

Pırnallı (Porta) Manstırı (Bağlık Mezrası):
Artvin Merkez ilçeye bağlı Pırnallı köyünün Bağlık mevkiinde bulunmaktadır. Kral 1. Aşot'un torunu Prens Khaouli tarafından 896-918 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Bir çan kulesi, bir şapel ve bir çeşmeden oluşmaktadır. Manastırın yerleşim planına bakıldığında Tao Klarjheti bölgesinin o dönemlerdeki en önemli kültür ve dini merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Manastıra, Artvin-Şavşat karayolunun 30 ncu km.sinden sonra 5 km.lik yaya patika yolla ulaşılmaktadır.

Hamamlı Manastırı (Kilise-Camii) Hamamlı Köyü:
Manastır, kilisede bulunan kitabelere göre, İberya Kralllığı’nın 945-958 tarihleri arasında krallık yapmış olan Sumbath tarafından mimar Gabriel’e yaptırılmıştır. XIV. yy.’a kadar manastır olarak faaliyetini sürdüren yapı, XVI. yy.’da camiye dönüştürülmüştür. 1958 yılında kısmen tamir geçirerek, son şeklini almıştır. Halen Hamamlı Köyü’nün camisi olarak işlevini devam ettirmektedir.Artvinden kiralanacak bir araçla veya köy servisleriyle ulaşım sağlanabilir.

Kaçkal Manastırı Alabalık Köyü:

Rahip Grigor Kanzda tarafından VIII. yy.’ın sonunda Bagratlılar Döneminde kurulduğu o döneme ait yazılı kaynaklardan anlaşılmaktadır. Yer yer tahrip olmasına rağmen halen ayakta olan yapı, herhangi bir amaç için kullanılmamaktadır.

Cevizli Manastırı Cevizli Köyü :
Şavşat ilçesi Cevizli köyünde olup İlçe merkezine 14 km. uzaklıktadır. Yapı, 899-914 yılları arasında bölgeye hakim olan Bagratlı Prenslerinden Aşot Koukhi döneminde yaptırılmıştır. Kiliseye, Artvin'den veya Şavşat İlçesinden araç kiralanarak veya Şavşat ilçesinden kalkan köy servisleri ile ulaşım sağlanabilir.


İbrikli Kilisesi İbrikli Köyü-Fındıklı Mahallesi:
Borçka ilçesine 20 km. mesafedeki İbrikli köyündedir. Ortaçağ dönemi Bagratlı eserlerindendir. Kiliseye, Artvin'den veya Borçka ilçesinden araç kiralanarak veya Borçka ilçesinden kalkan köy servisleri ile ulaşım sağlanabilir.

Şavşat (Satlel) Kalesi:
Bagratid Krallığı kalelerine olan benzerliği de dikkate alındığında kalenin, günümüze ulaşan şekliyle IX.yy.’da kurulmuş olduğu söylenebilir. Bundan sonra bir zaman Atabeklerin; XVI.yy.’da Osmanlıların eline geçen kaleden, XVII. yy.’ın ortasında bölgeyi dolaşan ünlü seyyahımız Evliya Çelebi “Ocaklık olarak idare edilebilir. Şavşadistan içinde sarp bir yerdir.” diye bahsedilir.

İşhan-Dağyolu Manastırı Dağyolu Köyü:

Yusufeli ilçesine bağlı İşhan köyü içerisindedir. Kiliseye, Oltu güzergahı üzerinden Artvin-Erzurum bağlantılı devlet karayolunun 92. km.sinden kuzey yönüne ayrılan 7 km.lik yol ile gidilmektedir. Yapı, ilk kez VII.Y.Y. ın ortasında inşa edilmiştir. Zamanla yıkılan ilk yapının yerine 951 tarihli el yazmasına göre; IX.Y.Y.ın ilk yarısında, Bagratlıların yönetim döneminde Rahip Saba'nın önderliğinde bu günkü manastır kurulmuştur. Yapı, kubbeli bazilikal plan tipindedir. Güneybatıda Meryem Ana Şapeli bulunmaktadır. Kiliseye, Artvin'den veya Yusufeli İlçesinden araç kiralanarak veya Yusufeli ilçesinden kalkan köy servisleri ile ulaşım sağlanabilir.

Altıparmak -Barhal Manastırı (Kilise Camii)
Altıparmak Köyü:

Yusufeli İlçesi Altıparmak köyündedir. 973 tarihinde yazıldığı bilinen "Parhal İncili" ne göre manastır, "Vaftizci Yahya" adına Bagratlı Krallarından II. Bagrat (958-994) döneminde inşa edilmiştir. Kilise, yontma taş ve kesme taştan yapılan kiremitlerden çatısı bağlanmış, harçsız bir zemine dayanmadan "Lambalı" üç nefli bazilikal planda yapılmıştır. Yusufeli ilçesinden 30 km.lik yolla gidilmektedir. Kiliseye, Artvin'den veya Yusufeli İlçesinden araç kiralanarak veya Yusufeli ilçesinden kalkan köy servisleri ile ulaşım sağlanabilir.

Tekkale-Dörtkilise Manastırı Tekkale Köyü Mezrası :
Yusufeli ilçesinin 4 km. güneybatısında Tekkale köyünde olup, köyden 7 km. sonra mezra yolu üzerinde bulunmaktadır. Manastırın 9 ncuY.Y.da Gürcü Kralı David tarafından yaptırıldığı, yapı topluluğuna bakıldığında bir Rahibe Okulu olduğu anlaşılmaktadır. Manastır; çan kulesi, yemekhane, seminer odası ve şapelden oluşmaktadır. Kilise, plan açısından Barhal kilisesine benzemektedir. Yöredeki Ortaçağ dönemi manastır oluşumunu en iyi biçimde yansıtmaktadır. Kiliseye, Artvin'den veya Yusufeli İlçesinden araç kiralanarak veya Yusufeli ilçesinden kalkan köy servisleri ile ulaşım sağlanabilir.


Yörgüç Paşa Cami:
Sultan II. Murat'ın Vezirlerinden Atabey Abdullah oğlu Yörgüç Paşa tarafından 1428 yılında yaptırılmıştır. Kalıplar ve kemerler kahverengi taş ve beyaz mermerler periyodik olarak dizilmiştir. Giriş kapısının üstünde geometrik motifler ve çiçeklerle süslenmiş sağır pencerelerin altında gayet ustaca yazılmış bir kitabe yer alır.

Ardahan İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

ardahan

Ardahan, tarihi eserler ve tabii güzellikler bakımından zengindir. Tarihi eserlerin büyük kısmı harap durumda veya yıkılmıştır. İlk yapılış şeklini koruyan eser çok azdır.

Ardahan Kalesi: Merkez ilçede Kura Irmağının kıyısığnda yapılmıştır. 1556'da yeniden tamir ettirilen kale, günümüzdeki halini almıştır. Yapısı Anadolu ve Rumeli hisarlarına benzemektedir. Surların uzunluğu 745 m olup, 14 kulesi mevcuttur.


Şeytan Kalesi: Çıldır ilçesinde Yıldırımtepe köyünün kuzeydoğusundadır. Kalenin içinde çeşitli yapı yıkıntıları vardır. Kalenin kuzeyi dik kayalık, güneyi ise derin dere yatağıdır.


Mesire yerleri: Ardahan ili, yaylaları ve gölleri bakımından zengindir. İlin havası temizdir. Çıldır Gölünün kıyısında kamp kurma ve balık tutma imkanı vardır. Göle ve Posof ormanları gezilmeye değer güzel yerlerdir.

31 Temmuz 2012 Salı

Antalya İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

antalya_ilinin_tarihi_turistik_yerleri
Antalya tarihi eserler bakımından çok zengindir. Bu tarihi eserler eski devirler, Selçuklu ve Osmanlı eserleri olarak sınıflandırılır.

Alanya Kalesi: Kale mimarisinin bir şaheseridir. Deniz kıyısında bir kartal yuvasını andırır. Eski devirlerden kalma bir kalenin yerinde Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad yaptırmıştır. Bu yüzden Alaiye Kalesi adıyla da anılır. 1955’de tamir gören kalenin içinde bir cami, bir bedesten, Akşebe Sultan Tekkesi, Aya Yorgi Kilisesi ve tepenin en yüksek kısmında bir saray bulunmaktadır.

Alara Kalesi: Antalya-Alanya yolu üzerinde, Alara çayı yanında tek bir tepe üzerinde kurulmuştur. Kıyıdan 10 km kadar içeridedir.

Kızıl Kule: 1225’de Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad kale burcu olarak yaptırmıştır. Sanat değeri çok yüksektir. Sinop Kalesini yapan mimar Kettari Reha oğlu Ebi Ali tarafından yapılmıştır. Alanya'da olan kule beş katlıdır. Her yönü 12,5 m olarak 8 köşelidir. İki katı kırmızımtrak taştan, diğer katlar kırmızı tuğladan yapılmıştır. Her yüzde gözetleme yeri, mazgallar, zift ve haşlama delikleri vardır.

Yivli Minare Camii: 1238’de yaptırılmıştır. Selçuklu devrinin bir şaheseridir. Antalya’nın sembolüdür. Minarenin alt kısmı taştan ve kare şeklindedir. Üst kısmı yuvarlak ve yivli olup, tuğladan yapılmıştır. Caminin üst kısmı mavi çinilerle kaplıdır. Caminin yanında mevlevihane, medrese ve iki türbe ile bir külliye vardır. Cami, etnoğrafya müzesi olarak kullanılmaktadır.

Ahi Yusuf Mescidi: 1249’da Ahi Yusuf adına yaptırılmıştır. Kesme taştan yapılmış olan mescid, kare biçimindedir. Mescidin yanında Ahi Yusuf’un türbesi vardır.

Bali Bey Camii: Sultan İkinci Bayezid devri vezirlerinden Bali Bey tarafından yaptırılmıştır. Sekizgen kasnak üzerinde büyük bir kubbesi vardır.

Korkut Camii: Kesik Minare, Cumanun Camii, Cihannüma Camii ve Cami-i Kebir de denilir. Beşinci asırda Panaghia Kilisesi olarak yapılmıştır. Sultan İkinci Bayezid’in oğlu Sultan Korkut tarafından camiye çevrilmiştir. 1869’da bir yangın sonucu yıkılmıştır.

Mehmed Paşa Camii: 1593-1607 tarihleri arasında Tekeli Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Duvarlar küfeki taşındandır. Üç kapısı vardır. 1866 ve 1926 yıllarında iki defa tamir görmüştür.

Emir Bedreddin Camii: Selçuklu devrine ait ahşap bir camidir. Andızlı Camii de denir. Alanya’dadır.

Müsellim Camii: 1796’da Hacı Osmanoğlu Hacı Mehmed Ağa tarafından yaptırılmıştır. Caminin dış pencere alınlıkları ile içte kubbe kasnağına kadar olan bölüm mavi-beyaz Kütahya çinileriyle, mihrabı yeşil sırlı çinilerle kaplıdır.

Murad Paşa Camii: 1570’te Kuyucu Murad Paşa tarafından yaptırılmıştır. Minaresi iki şerefelidir. Yan duvarları İznik çinileriyle süslüdür.

Ömer Paşa Camii: Elmalı ilçesindedir. Kitapçı Ömer Paşa tarafından 1608’de yaptırılmıştır. 1870 ve 1955’te tamir görmüştür.

Kale Camii: Alanya’da Sultan Alaeddin Keykubad zamanında yapılmıştır. 1530-1566 seneleri arasında eski temeller üzerinde Kanuni Sultan Süleyman tarafından yeniden yapıldığı için Sultan Süleyman Camii ismi ile de anılır.

Karatay Medresesi: 1250’de Celaleddin Karatay tarafından yaptırılmıştır. Yapı, mihrabı sebebiyle Karatay Camii ayrıca Darüssüleha isimleri ile de anılır.

Ulu Cami Medresesi: Kimin tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Halk arasında imaret olarak bilinir.

Atabey Armağan Medresesi: 1239’da Atabey Armağan tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde sadece girişin alt bölümü kalmıştır.

Emir Sinaneddin Medresesi: 1319’da Hamidoğullarından Emir Sinaneddin tarafından Korkuteli yakınlarında yaptırılmıştır. Kesme taştan ve iki katlıdır.

Şadırvanlı Medrese: Elmalı’da olup, on dokuzuncu asır başlarında yapılmıştır. Günümüzde kütüphane olarak kullanılmaktadır.

Evdir Han: Korkuteli yakınında, Selçuklu Sultanı Birinci İzzeddin Keykavus tarafından yaptırılmıştır.

Alara Han: Alanya-Konya karayolu üzerinde Selçuklu devrinin en güzel kervansaraylarındandır. 1231’de Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır.

Kırkgöz Han: Sultan İkinci Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmıştır. Antalya-Burdur yolu üzerindedir.

Şaropsa Han: Antalya-Alanya yolu üzerindedir. Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında yaptırılmıştır. Zengin süslemeleri olmayan bir yapıdır.

Deniz Feneri: Nevşehirli Damad İbrahim Paşa’nın 1720’de yaptırdığı bu fener Alanya’da bir tepe üzerindedir. Akdeniz’deki gemilere uzun seneler yol göstermiştir.

Tekelioğlu Kütüphanesi: Tarihi bir eser olup, içinde çok kıymetli el yazması eserler vardır.

Bedesten: Selçuklu tuğlasıyla yapılmıştır. Alanya Kalesi’nin malzeme deposu olarak kullanılmıştır. 38x36 metre ebadında bir avluya bakan 26 oda vardır.

Selçuklu Tersanesi: Alanya’dadır. Selçuklular tarafından gemi inşaası için yapılmıştır. Beş büyük gözlüdür. 700 senelik olmasına rağmen kale içinde büyük yelkenli gemiler yapılmaktadır.

Antalya Bölge Müzesi: 1923’te kurulmuş ve 1972’de yeni binasına taşınmıştır. Tarih ve tarih öncesi devirlere ait kıymetli eserlerle doludur.

Kara İn: Yağça köyündedir. 1894 senesinden bu yana yapılan araştırmalara göre eski devirleri aydınlatan, bunun gibi zengin bir mağara, dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Burada 50 bin sene öncesine ait eşyalar bulunmuştur.

Perge: Antalya yakınındadır. M.Ö. 7. asırda kurulmuş eski bir şehirdir. Stadyum ile tiyatrosu oldukça büyüktür. Stadyumu 27.000 kişiliktir. Perge’nin tarihte önemli bir yeri vardır. Ticaret yolu üzerinde idi. 1207’de Selçuklu Sultanı Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev feth etmiştir.

Aspendos (Belkıs): Antalya’nın 48 km doğusundadır. Roma İmparatoru Antonius tarafından M.Ö. ikinci asırda yaptırılan 20.000 kişilik tiyatrosu meşhurdur. Dünyada, günümüze kadar en iyi korunmuş tiyatrodur. O zamanlar bir sahil şehri idi. Bu tiyatroya Belkıs (Balkız) Tiyatrosu da denir. Su kemerleri ve binaları dikkat çekicidir.

Side: M.Ö. 7. asra ait bir şehirdir. 20.000 kişilik tiyatrosu, pazarı (agora) ve çeşitli heykelleri meşhurdur. Side kelimesi nar manasına gelir. Resim ve figürlerde nar resmine çok rastlanır. Eski Yunanca’da side (nar) kelimesi yoktur. Side şehrini eski Yunanlılardan önceki kavimler kurmuştur. Side müzesinde çok sayıda tarihi eser vardır. Şehrin giriş kapısı bulunmuştur. Surlar yıkıktır, ana cadde kalıntıları ve antik çağa ait iki ev ortaya çıkarılmıştır. Evler avlu etrafında ve zeminleri mermer döşelidir. Avlu ortasında sarnıç, kuyu ve havuz vardır. Side tiyatrosu Silyon, Perge ve Aspendos gibi yamaçlarda olmayan düz arazide kurulmuştur.

Termessos: Halen, Roma İmparatorluğu ve Bizans devrine ait kalıntılar ve tiyatrosu vardır.

Hadrianus Kapısı: Roma İmparatoru Hadrianus’un Antalya ziyaretinin hatırası olarak yapılmıştır. Mermerden yapılmış bir kapı olup şehir merkezindedir.

Altınkaya: Bu ilçede antik çağa ait 1500 kişilik tiyatro vardır.

Sillion Harabeleri: Serik ilçesindedir.

Elge (Zerk) Harabeleri: Serikte’dir. Dağ şehridir. Surları, stadyumu, tiyatro, tapınak ve su yolları ile mağaraları meşhurdur.

Termessos (Güllük): Gizli dağ yolları, dehlizler, 4200 kişilik tiyatro ve heykelleri meşhurdur.

Anvi Harabeleri: M.Ö. 9. asırda yaşayanların kalıntılarıdır.

Hıdırlık Kulesi: Romalılar tarafından “ışık kulesi” olarak yapılmıştır. 14 metre olup iki katlıdır.

Demre (Myra): Demre Çayı kenarındadır. M.Ö. 5. asırda kurulmuş olup bazı kalıntıları bulunmuştur.

Bağyaka (Limira): M.Ö. 7. asırda kurulmuş bir Lidya şehridir.

Kınık (Ksantos): Kaş ilçesi yakınlarındadır. M.Ö. 7. asra ait bir şehir kalıntısıdır.

Noel Baba: Hıristiyanlarca tanınan ve “Noel Baba” olarak isim yapan Saint Nicolas’ın Kaş’ın Gelemiş köyünde doğduğu, hatta yaşadığı kesin değildir. Bu hıristiyan din adamının, bu ilçede heykelinin dikilmesi hıristiyan emperyalizmine malzeme olmuştur. Çok sayıda hıristiyan Noel Baba’nın efsane olduğuna inanır.

Akseki’deki tarihi kalıntılar: Antik çağa ait şehirler, kale ve burçlar ile köprü ayaklarıdır.

Turistik yerleri: Antalya, Türkiye’nin ve dünyanın sayılı turizm merkezlerinden biridir. İklimi, lezzetli ve her mevsimde bulunan meyve ve sebzeleri, sahil ve ormanlarının şahane güzelliği, sahillerinde denize girilirken aynı anda dağlarında kış sporları yapılabilmesi ile turizme çok müsaittir. Kaş’tan Gazipaşa’ya kadar olan sahil şeridi turistik te'sislerle doludur.

Kaplıcalar ve içmeler:

Demre İçmesi: Kükürtlü olup mide ve bağırsak hastalıklarına iyi gelir.

Korkuteli İçmesi: Çeşitli hastalıklara karşı şifalı bir sudur.

Sarı Su İçmesi: Ilıca köyündedir. Karaciğer, mide, bağırsak ve safra kesesi rahatsızlıklarına iyi gelir.

Sınat Deresi Kaplıcası: 25 derecelik sıcaklıkta bir sudur. Çeşitli hastalıklara faydalıdır. Ilıca köyünün yakınlarındadır.

Milli parklar: Tabii güzelliklerin yaşaması için bazı yerler milli park olarak korunmaktadır. Köprülü Kanyon Milli Parkı 14 km uzunluğunda ve 100 m genişliğindedir. Bey Dağları Milli Parkı, Sahil Milli Parkı ve Termesses Milli Parkının tabii ve tarihi zenginlikleri muhafaza altına alınmıştır. Türkiye’nin en büyük parkı 170 bin metrekare olarak Antalya’da yapılmaktadır. Ulaş Dinlenme Parkı piknik için çok müsaittir.

Mağaralar: Antalya mağaralar bakımından çok zengin bir ilimizdir. ABD ve Yugoslavya mağara turizmi ile büyük gelir sağlamaktadır. Türkiye dünyàda en çok mağaraya sahip olan ülkedir. 40 bin mağaranın ancak 20 bini tesbit edilmiştir. Diğerlerine henüz ulaşılamamıştır. Antalya’da 20 mağara vardır.

Antalya mağaraları içinde göller, nehirler, uçurumlar, gözsüz balıklar, yarasalar ve çeşitli hayvanlar mevcuttur. Bazı mağaraların havası, bazısının çamuru veya suyu şifalıdır. Dolayısiyle çeşitli hastalıklara iyi gelmektedir.

Damlataş Mağarası: Sarkıtları bir harika olan Damlataş Mağarası, Alanya’dadır ve astım hastalığına iyi gelmektedir.

Antalya Mağarası: Alanya yakınındadır. İçinde kayıkla gezilir. Bir deniz mağarası olan bu fosforlu mağara, güneş ışınlarının yansıması ile çok güzel manzaralıdır.

Düdencik Mağarası: Akseki’dedir. Türkiye’nin en derin mağarasıdır. Uzunluğu 60 metredir.

Yoldağı Mağarası: Kalkan’dadır. 54 mağaradan meydana gelir.

Diğer mağaralar: Sakalsultan, Demirciler, Yalancı Dünya, Dumanlı, Kada İni, Öküz İni, Beldibi, Yoldağı ve Korsanlar mağaralarıdır. Bazılarında çok eski çağlara ait izler vardır.

Çağlayanlar: Antalya çağlayan ve şelaleler bakımından da oldukça zengindir. 60 metre yükseklikten dökülen Düden Çağlayanı ile Manavgat, Homa ve Uçarsu ve Kayabükü çağlayanları en meşhurlarıdır. Yedi oluklar mevkiinde 13 çağlayan vardır. Antalya’da toplam 29 çağlayan bulunmaktadır. Kadınyan uçurumu Antalya içindedir.

Deniz altı eserleri: Antalya, deniz altı eserleri bakımından da zengindir. Dünyanın bilinen en eski gemisi Kaş ile Keora köyü arasındaki Uluburun’da bulunmuştur. Finikelilere ait 3200 senelik bir teknedir. 40 m derinlikte olan bu gemi, Türk ve ABD’li deniz arkeologları tarafından incelenmektedir.

Yanartaş (Meşale) “Çıralı”: Olimpiyatlarda yakılan meşalenin başlangıcı sayılan bu alev, Finike’ye 7 km mesafede 350 m yükseklikte bir tepede binlerce seneden beri devamlı yanmaktadır. Tepenin bir yarığında yer altından gelen bu ateş hiç sönmemiştir. Çeşitli efsaneleri vardır.

Antalya evleri: Kaleiçi semtindeki evlerin aslına uygun restore ettirilip turistik mahiyette kullanılması planlanmaktadır. 20 ev, 115 yataklı konaklama tesisi haline getirilecektir.

Sarnıçlar: Alanya sarnıçlar şehridir. Kale evlerinde hala sarnıçlar vardır. Akşebe Mescidi ve Mecdüddir sarnıcı meşhurdur. Sarnıç, 20-22 m boyunda ve 13 m enindedir. Bugün bile kullanılmaktadır.

Alanya Müzesi: Çok zengin eserlere sahip bir müzedir.

26 Temmuz 2012 Perşembe

Aksaray Tarihi ve Turistik Yerleri

aksaray-tarihi-turistik-yerleri

Aksaray Kalesi: Kale, Karamanoğlu Mehmed Bey zamanında Emir-ül-Umera Ali Bey Çelebi tarafından, Mimar İslamoğlu Hoca İbrahim’e yaptırılmıştır. Kaleden günümüzde Ulu Caminin güneyindeki surlardan kalıntılar kalmıştır.


Keçi Kalesi: Aksaray-Adana yolunun 35. kilometresinde çevreye hakim bir tepe üzerindedir. Kale duvarları harçsız büyük taşlarla yapılmıştır. İç kale yontma taş ve tuğladandır. Günümüzde harap bir haldedir.

Orta Kuyu Kalesi ve Harabesi: Eskil kazasının bir yaylası olan Orta Kuyu’da yer alır. Günümüzde harabe halindedir. Eski devirlere ait olduğu tahmin edilmektedir.


Tavşanlı Kale: Taşpınar bucağının kuzeyinde bir tepe üzerinde yer alır. İçi mağaralarla doludur. Hititler devrinden kalma bir eserdir. Roma ve Bizans döneminde yapılan kale surlarından günümüzde hiçbir şey kalmamıştır. Bazı kaynaklarda ismi İbiz Kalesi olarak geçer.


Zincirli Kale: Yaprakhisar köyünün yakınında bir tepe üzerinde olup, harabe halindedir. Eski kaynaklarda Yaprakhisarı adıyla geçmektedir.




Eyüphisar Kalesi (Kale Balta): Kale Balta köyünün kuzeyinde bir tepe üzerinde kurulmuştur. Günümüzde harabe halindedir. Kale taşları çevre köylerde ev yapımında kullanılmıştır. Aksaray: Beyaz mermerden yapıldığı için bu isim verilmiştir. İl, ismini bu saraydan alır. Saray, İkinci Kılıç Arslan tarafından yaptırılmıştır. Eğri Minare (Kızıl Minare): Eğri Minare Aksaray merkezinde yer almaktadır. Selçuklu dönemine ait olup, 1221-1236 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır. Kırmızı tuğladan yapıldığı için Kızıl Minare olarak anılmaktadır. Dört köşe bir kaidenin üzerine oturtulan silindirik gövde, ince bir silme ile iki kısma bölünmüş, alt kısmı zikzak, üst kısmı mavi ve yeşil çini mozaiklerle kaplanmıştır. Minare yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya olması nedeniyle 1973 yılında çelik halatlarla bağlanmıştır. Yanındaki cami, sonradan yapılmıştır. Selime Camii: Selime köyünde bulunan bu camiye Selimiye Camii ve Hamza Bey Camii de denilmektedir. 1524’te, Oruç Beyin oğlu Hamza Bey tarafından yaptırılmıştır. Ulu Camii: Karamanoğlu devrinde Sultan Mehmed Bey (1408) zamanında yapılmıştır. Yapı dikdörtgen planlıdır. Mihrap önündeki iki kubbe dışında çapraz tonoz örtülüdür. Zengin bezemeli, ağaç minber üçüncü Kılıç Arslan’ın yıkılan camisinden getirilmiştir.




Bedriyye Medresesi: Danişmendoğullarından Nizameddin Yağıbasan’ın oğlu Bedreddin Yusuf tarafından yaptırılmıştır. 1327’de yıkılan medresenin yerine kesme taştan iki katlı yedi odalı bir medrese inşa edildi. Medrese özel idare tarafından müderris Kadızade İbrahim Efendinin oğullarına satılmış olup, halen Kadıoğullarının mülkündedir.

Beramuni Medresesi: Gündoğdu Mahallesinde olan medrese, günümüzde yıkılmış olup, sadece kapısının sol kanadı kalmıştır. Medresenin yapıldığı tarih ve yaptıranı gösteren kitabe bulunmamaktadır. Zincirli Medresesi: On dördüncü asır yapısıdır. Çini mozaik kaplı güney eyvanının yanındaki iki oda kubbelidir. Günümüzde müze haline getirilmiştir.

Cemaleddin-i Aksarayi Türbesi: Ervah Kabristanındadır. Büyük alim Cemaleddin-i Aksarayi burada medfundur. Günümüzde harap bir haldedir. Türbenin yanında iki odalı tekke vardır.

Somuncu Baba Türbesi (Hamid-i Aksarayi): Aksaray Kabristanının ortalarındadır. Türbenin üstü açıktır. 1980’de tamir ettirilerek bugünkü hale getirilmiştir. Yıldırım Bayezid Han zamanında Bursa Ulu Camii yapımı sırasında, somun yapıp işçilere verdiği için Somuncu Baba lakabıyla meşhur olmuştur. Somuncu Baba büyük alim ve evliya bir zattı. Aynı zatın Darende’de de bir türbesi olduğu rivayet edilmektedir.

Hangah ve Darphane: Şıh Hamid Mahallesinde Baba Yusuf Türbesi karşısındadır. Danişmendoğullarından Melik Mahmud Arslan Gazi yaptırmıştır. İlhanlı mimari tarzında tuğla ile yapılmıştır. Para basılan yerleri durmaktadır.

Alay Han: Ankara-Kayseri karayolu üzerindedir. Sultanlar tarafından yapılan hanların ilk örneklerindendir. Hanın avlusu yıkılmıştır. Kapısında iki gövdeli bir arslan figürü vardır.

Sultan Han: Konya-Aksaray karayolu üzerindedir. Dıştan kulelerle desteklenmiş görkemli bir kaleyi andıran han, Birinci Alaeddin Keykubat zamanında yapılmıştır. Üçüncü Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında, vali Şerafeddin Ahmed bin Hasan tarafından tamir ettirilmiştir. Yaklaşık 5000 metrekarelik bir alana kurulu olan hanın yazlık ve kışlık bölümleri vardır. Günümüzde yıkıntı halindedir.

Ağzı Kara Han: Alaeddin Keykubat devri eserlerindendir. Sathi kabartmalar halinde geometrik motiflerle bezenmiş bir kapısı vardır. Avlusunun ortasında bulunan köşk mescid muhteşem bir eserdir.


Aşıklı Höyük: İl merkezinin 25 km doğusundadır. Çok eski devirlere ait kalıntılar mevcuttur.


Acem Höyük : İl merkezinin 18 kilometre kuzeybatısındadır. Günümüzde burada bir köy bulunmaktadır. M.Ö. 3000 yılından beri yerleşim merkezi olarak kullanılmıştır.


Ağaçaltı Kilisesi : Dokuzuncu asra aittir. Ihlara Vadisindedir. Daniel Kilisesi adıyla da bilinir. Ayrıca Ihlara Vadisinde Pürenlisekli Kilisesi, Kokar Kilise, Yılanlı Kilise ve Kargedik Kiliseleri de vardır.


Tabii güzellikleri : Akrasay ili güzel manzaralı, dağlar, vadiler ve şifalı kaplıcalara sahiptir. Başlıca tabii güzellikleri şunlardır:


Ihlara Vadisi : Aksaray, Hristiyanlığın daha ilk yıllarında önemli bir din merkezi olmuştur. Kayseri’li Basilus ve Nazianzos’lu Gregorius gibi mezhep kurucuları 4. yy. da burada yetişmişlerdir. Mısır ve Suriye sisteminden ayrı bir manastır hayatının kurallarını bunlar tespit etmişlerdir.


Böylece Yunan ve Slav sistemi doğmuştur. Mısır ve Suriyeli rahiplerin dünya ile olan ilişkilerini kesmelerine rağmen Basilus ve Gregorius’un rahipleri dünya ile olan ilişkilerini kesmiyorlardı. Bu yeni anlayışın yeri Belisırma idi.


Gregorius, teslis inancına yeni bir izah getirerek Hz. İsa’nın tanrılığı tartışmasında İznik toplantısı görüşlerine kuvvet kazandıran fikirler ileri sürdü. Böylece Hristiyanlık tarihinde öncü bir aziz oldu. Gregorius’un yetiştiği kayalık bölge (Belisırma, Ihlara, Gelveri) Manastır ruhuna uygun, kayalara oyulan kiliseler topluluğu haline geldi.


Arap akınlarına karşı, Hasandağındaki müdafaa kaleleri karşı koyunca bu kiliseler faal ibadet merkezi durumlarını devam ettirdiler.


Ihlara vadisindeki kayalara oyulmuş bu freskli kiliseler, korunarak yeryüzünde eşine rastlanmayan bir tarih hazinesi olarak zamanımıza kadar gelmiştir.


Hristiyanlığın ilk yıllarından itibaren kayaların rahatlıkla kazılmasıyla meydan getirilen bu freskli kiliseler ve iskan yerleri 14 km boyunca Ihlara’dan Selime’ye kadar devam eden “IHLARA VADİSİ” içerisinde yer alırlar.


Kiliselerden sadece ikisinin tarihi tespit edilmiştir. Direkli Kilise (976-1025), Saint Georges (1283-1295) yıllarına aittir.
Sonuncusu çağının sanatının tipik bir örneğidir. Bir Selçuk Sultanının elbisesini gösteren resim, Türk Hükümdarının himaye ve yardımı ile bu kilisenin yapıldığına belge teşkil etmektedir.


X. yy. ortasında Bizansın Toroslar ve Klikya bölgelerini geri almasıyla Ihlara bölgesinde de yeni Kiliselerin yapıldığı görmekteyiz. Bahaeddin Samanlığı Kilisesi, Sümbüllü Kilise ve Direkli Kilise resimleri bu yüzyılda işlenmiştir. Ala Kilise, Akhisar’daki Çanlı Kilise ve Karagedik Kilisesi XI. yy. başlarındaki bizans sanatına örnek teşkil eder. Eski kiliseler sonradan bazı Bizans tipi resimler de ilave edilmiştir. Bu davranış, XI. yy. da Selçuk Türklerinin bölgeye gelmesiyle son bulur. Fakat bölgedeki dini hayat devam eder. Bölgede kilise hayatı 1924’deki nüfus mübadelesiyle son bulur.


Hamamboğazı Tuzlusu Kaplıcası : Aksaray-Nevşehir-Ankara kavşağının kuzeyindedir. Toprak alkali, bi karbonatlı ve çok karbondioksitli olan bu su, karaciğer ve safrakesesi hastalıklarıyla metabolizma rahatsızlıklarına faydalıdır.


Ziga Kaplıcası: Aksaray’a 40 km uzaklıkta Yaprakhisar köyü yakınlarındadır. Romatizma rahatsızlığına ve karın içi hastalıklarında faydalıdır. İçildiğinde mide, barsak, karaciğer ve safrakesesi üzerinde çok iyi tesirleri olduğu tesbit edilmiştir.

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Afyon İlinin Tarihi ve Turistik Yerleri

afyon-tarihi-turistik-yerleri
Afyon, beş bin senelik bir yerleşim merkezidir. Tarihi eserler bakımından çok zengindir. Hitit ve Frigyalılara ait tarihi kalıntılar, Selçuklu ve Osmanlı devrine ait zengin eserler vardır. Kaplıcaları dolayısıyla turizm bakımında da hareketlidir. Tarihi ve turistik eserlerinden bazıları şunlardır :

Afyon Kalesi: Afyon Kalesini Etiler yapmış ve Frigyalılar tamir ettirmişlerdir. Kale savunma bakımından olduğu gibi manzarası ve heybeti bakımından da göze çarpıcıdır. Kale 226 m yükseklikte dik, sivri ve kayalık, çıkılması zor bir tepe üzerindedir. Kartal yuvasını andıran bu kalenin kara ile irtibatı çok azdır. Kaleye kayaların oyulması ile yapılmış bir basamak ile çıkılır. Çıkarken, Etiler ve Frigyalılara ait eserlere rastlanır.


Kale, iç ve dış kale olmak üzere iki kısımdır. Kalenin en tepesinde “Kız Kalesi” vardır. Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat burada cami, ambar, cephanelik ve su sarnıcı yaptırmıştır. Selçuklu Devlet Hazinesi bu kalede saklanırdı.


Kale M.Ö. 1350 senesinde Hitit Kralı Mursil-II tarafından Arzava Savaşı sırasında yaptırılmıştır. Başta Selçuklular ve Osmanlılar zamanında olmak üzere bir çok defa tamir ettirilmiş ve ilaveler yapılmıştır. Kaleye asırlar boyunca çeşitli isimler verilmiştir. Akreonos, Karahisar isimleri bunlardan en çok duyulanlarıdır. Bugünkü ismi Afyonkarahisar Kalesidir. Kalede en mühim tamirat ve ilaveleri Alaeddin Keykubat’ın emri ile lalası Bedreddin Gühertaş yaptırmıştır (1325).



Osmanlı devrinde Sultan İkinci Selim Han emriyle 1553’te Mahmud Bey yeniden tamir ettirmiştir. Bugün Kız Kalesi ve sarnıç dışındaki önemli yerleri yıkıktır. Kaleye güneyindeki sarp patika ile çıkılır.

Demir Kale: İhsaniye’ye 8 km uzaklıktaki Demirli köyünün kuzeyinde bulunur. Frigyalılar zamanında dağların içten ve dıştan kesilmesiyle yapılan güney duvarları bir depremde yıkılmıştır.

Gezler Kalesi: Sincanlı’ya 13 km uzaklıkta Gezler köyündedir. Günümüzde yıkık bir durumdadır.

Sandıklı Kalesi: Sandıklı yakınlarında 1325’de Germiyanoğlu Birinci Yakub Bey tarafından yaptırılmış olup, günümüzde kaleden bir duvar kalmıştır.

Toprakkale: Şuhut’a 6 km uzaklıktaki Senir köyü yakınlarındadır. 2000 metre yükseklikte bir tepenin üzerindedir. Günümüze yıkıntıları kalmıştır.

Ulu Cami: Selçuklu devrinin şehirdeki en önemli eseridir. Selçuklu valisi Sahib Ata Fahreddin Ali’nin oğlu Nusreddin Hasan Bey tarafından 1273 tarihinde yapılmıştır. Mimarı Emirhac Beydir. Caminin içindeki nakışlar Nakkaş Mahmud oğlu Hacı Murad’a aittir. Sonra yapılan tamiratta ilk şekil muhafaza edilmiştir.


Ulu Cami (Cami-i Kebir), tavanı düz ve 40 ağaç direklidir. Ağaçtan yapılmış minber ve mihrabı Selçuk stilindeki işlemelerle süslüdür. Ahşap camiler içerisinde en önemlisidir, damı topraktır.

Kuyulu Camii ve Minaresi: Selçuklu devrinin güzel eserlerinden biri olan bu caminin minaresi mineli tuğla ile yapılmıştır. Ak Mescid: 1397’de Ketencioğlu Hacı Hamza tarafından yaptırılmış olup kesme taştandır. Tek şerefeli minaresi tuğladandır.

Arasta Mescidi: 1355’te Hacı İsmail bin Mehmed tarafından yaptırılmış olup, dükkanlarla çevrili olduğundan, Arasta Mescidi diye meşhur olmuştur. Kare biçimindedir. Minaresi kısa ve tek şerefelidir. Caminin kubbesi dört duvar üstüne oturtulmuştur.


İmaret Camii: Çarşı içinde, sadrazam Gedik Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1795’te tamir görmüştür. Ters T biçiminde ve kesme taştandır.

Kabe Mescidi: Çavuşpaşa mahallesinde olan cami, 1397’de Hacı Mehmed bin Yusuf tarafından yaptırılmıştır. Kabe ölçülerinde yapıldığı için bu adla anılır. Duvarları bazalt taşındandır. Mihrabdaki alçı kabartmalar ilgi çekicidir. Kubbeli Mescid: 1330’da Germiyanoğulları zamanında Hacı Ali bin İdris tarafından yaptırılmıştır. Kapısı ve Arapça kitabesi önemlidir. Kesme taştan kare biçiminde yapılmıştır.

Mısri Camii: 1483’te Sakkancıoğlu Evliya Kasım Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kesme ve moloz taştandır. İki büyük kubbeyle örtülüdür. Mihrabında mavinin çeşitli tonlarında çiniler vardır. Minberi mermerdendir. Caminin yanında Akşemseddin’in halifesi Abdürrahim Karahisari’nin türbesi vardır.

Ot Pazarı Camii: 1590’da Tellalzade Süleyman Çavuş yaptırmıştır. Yıkılan minaresi 1958’de yeniden yapılmıştır. Kesme taştan ve kare biçimindedir. Minaresi tek şerefelidir. Mihrabı sonradan yapılmış ve beyaz mermerle kaplıdır

Mevlevi (Türbe) Camii: 710 senesinde İslam akınları sırasında yapılmıştır. 1844’te Sultan Abdülmecid Han ve 1905’te Sultan İkinci Abdülhamid Han tarafından tamir ettirilmiştir. İçinde Mevlevi şeyhlerine ait türbler vardır.

Yeni Camii: 1711’de Hacı Abdi Çavuş tarafından yaptırılmıştır. 1839’da Süleyman Şerif Paşa tarafından onarılması üzerine, Yeni Cami adını almıştır. Kesme taştan, kare biçimli ve tek kubbelidir. Şerefeli minaresi tuğladandır.

Yukarı Pazar Mescidi: Yukarı Pazar Mahallesinde 1264’de Karamanoğlu Yusuf Bey tarafından yaptırılmıştır. 1465’de Turgut bin İsmail tamir ettirmiştir.

Sultandağ Çarşı Camii: 1458’de yaptırılmıştır. Sonradan yıkılan cami, 1914’de aynı temeller üzerine yeniden inşa edilmiştir. Tek şerefeli minaresi tuğladandır.

Şuhut Kubbeli Mescidi: 1374’te Hamidoğulları’ndan Hızıroğlu Emir İbrahim tarafından yaptırılmıştır. 1863’teki depremde yıkılmış ise de 1864’te yeniden yapılmıştır.

Bolvadin Rüstem Paşa Camii: Sadrazam Rüstem Paşa tarafından, Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Sultan Abdülmecid Han zamanında tamir görmüştür. Üzeri sekiz pencereli bir kubbeyle örtülü olup, kalem işi süslerle bezenmiştir.

Sincanlı Sinan Paşa Camii: 1525’te Lala Sinan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Minaresi tek şerefelidir. İki büyük kubbesi vardır. Bahçesinin kuzeyinde Lala Sinan Paşanın türbesi vardır.

Sandıklı Ulu Cami: 1378’de Aydemir bin Abdullah el-Necip tarafından yaptırılmıştır. 1526’da Abdullah bin Mustafa tamir ettirmiştir. Kale biçiminde olup, kalın duvarları moloz taşlarla örülmüştür. Minaresi tek şerefelidir.

Şuhut Ulu Cami: 1415’te Hamza Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1862’de tamir görmüştür. Duvarları kesme taştandır. İçinde 4 sıra 16 mermer sütun bulunmaktadır.

Gedik Ahmet Paşa Külliyesi: Cami, medrese ve hamamdan meydana gelen külliye 1472’de yapılmıştır. Beş kemerli bir revakla başlayan mihverde çift kubbeli, mihrab kubbesinin duvarları iki yan eyvanla genişletilmiş bir yapıdır. Patlıcan moru çinilerle süslenmiş burma minaresi, Türk mimarisinin şahane bir eseridir.

Döğer Kervansaray: İhsaniye ilçesi yakınında olup, eski Halep yolu üzerindedir. Sultan İkinci Murad Han devrinde yapılmıştır. İki bölümlü ve iki katlıdır. Osmanlı devrinin ilk mimari izlerini taşır.

Egret Hanı: Afyon-Kütahya yolu üzerindedir. 1278’de yapılmış olmasına rağmen, Selçuklu kervansaraylarına benzememektedir. Son yıllarda tamir edilmiştir.

Sahib Ata Kervansarayı: Sultandağ ilçesinde Çarşı Camii yanındadır. 1249’da Selçuklu Emiri Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından yaptırılmıştır. İshaklı Kervansarayı olarak da anılır. Bahçesinde iki katlı köşk mescidi bulunmaktadır. Kervansaray beşik tonozlarla örülmüştür.

Taşhan: Çay ilçesindedir. Ebü’l-Mücahid Yusuf Han tarafından yaptırıldığından, bu isimle de anılır. Kare biçiminde olan han, 1278’de inşa edilmiştir.

Çifte Hamam: Sultandağ ilçesinde, Sahib Ata Kervansarayının yanındadır. Kadın ve erkek hamamları yan yana olduğu için bu isimle anılmıştır. Günümüzde yıkık durumdadır.

Kasımpaşa Hamamı: Mısri Camiinin bir vakfı olarak 1475’te Tuti Mezakoğlu Kasım Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1967’de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tamir ettirilmiştir.

Altınöz Köprüsü: Cirit Kayası eteğinde, Akarçay üzerindedir. Akkoyunlu beylerinden İlyas bin Oğuz tarafından yaptırılan köprü, altı kemerlidir. 1861’de tamir edilmiştir.

Kırkgöz Köprüsü: Bolvadin’in 6 km güneyinde Akarçay üzerindedir. Selçuklu devrina ait olan bu eser, Mimar Sinan tarafından tamir edilmiş ve ilaveler yapılmıştır.


Hititlere ait eserler: Afyon Müzesi ve Kalesinde ve muhtelif yerlerde Hititlerle ilgili zengin eserler vardır.

Frigyalılara ait eserler: Ayazin köyünde yüzlerce Frig mezarı odası, oyma tabut ve meskenler, Avdalaz ve Köşnüş kalesi, Demirli, Döger ve Leğen köyleri civarında kaleler, kuyu, mağara ve mezarlar. Arslantaş ve Yılantaş mezar odası. İhsaniye, Maltaş, Arslankaya, Yılankaya ve Kapıkayalar adıyla anılan kaya anıtlar.

Romalılara ait eserler: Ayazinler Metropolisi kayaya oyulu kilise (9-11. asırlara ait). Çavdarlı Höyükten Roma ve üstünde de Osmanlı devrine ait eserler çıkarılmıştır. Emirdağ’ın 10 kilometre doğusunda Hisarköy yakınlarında Romalılara ait “A Morium” kentinin kalıntıları vardır. Şuhut’ta Romalıların “Synada” kentine ait kalıntılar. Dinar’da Roma devrinin “Apameia” şehrinin kalıntıları vardır. Müzeler, Arkeoloji Müzesi: Kalkolitik, Hitit, Frigya, Lidya, Roma ve Bizans devirlerine ait eserler vardır. Gedik Ahmet Paşa Külliyesinin Taş Medresesinde sergilenmektedir. Bu müze Orta Anadolu’nun en zengin müzesidir.

Türk-İslam Eserleri Müzesi: Bölgenin eski giyim eşyaları ile el sanatlarını sergilemektedir. Müzenin “sikke kolleksiyonu” çok zengindir. Müze, bölgenin tarihini aydınlatacak değerdedir. Bolvadin evleri, tarih ve kültür hazinesidir. Afyon Müzesi: 1933’te kurulmuştur. Sekiz bin ciltlik kitaba sahiptir. Müze dört kısımdır. Birinci kısım olan seramikler salonunda Hitit, Frig ve Roma çağından kalma zengin çanak ve çömlekler bulunmaktadır. Klasikler salonunda heykeller, meskukat salonunda para kolleksiyonu, etnoğrafya salonunda Kur’an-ı kerimler, levhalar, silahlar, kostümler, el işleri ve kapkacak teşhir edilmektedir. Kurtuluş Savaşı Müzesi: Başkomutanlık Meydan Muharebesine sahne olmuş olayları dile getiren resim, tablo, harb malzemesi ve arşivi ile dolu olan bu müze eski belediye binasında kurulmuştur.

Zafer Anıtı: 27 Ağustos 1922’deki Afyon’un düşmandan (Yunan saldırısından) kurtuluşunu canlandıran bu anıtı, 1936 senesinde Avusturyalı heykeltraş Krippel yapmıştır.

Kocatepe Anıtı: 1953 senesinde, Kocatepe'de Başkumandanlık Meydan Muharebesinin yapıldığı yerde yaptırılmıştır.

Kaplıcaları: Bu ilimizin sıcak su kaplıcaları Türkiye’de ve milletlerarası çapta meşhurdur. Romalılardan önce de bu kaplıcalar bilinmekteydi. Türkiye maden ve kaplıcalar bakımından zengin bir ülke olup, bilinen kaplıca ve maden suyu 1500’den fazladır. Selçuklu ve Osmanlılar Anadolu’da ve yayıldıkları her yerde hamamlar yapmışlar ve kaplıcaların etrafında tesisler kurarak bu şifalı sulardan bölge halkının istifadesini temin etmişlerdir.

Afyon’daki meşhur kaplıcalar: Gazlıgöl: Afyon’a 21 km uzaklıkta Hamam Köyü’ndedir. Şifalı içme suları ile meşhurdur. Romatizma, siyatik, bel ve sırt ağrıları, nevralji ve kadın hastalıklarında banyolar; mide, böbrek rahatsızlıklarına ve safra kesesi taşlarına ise içmeler iyi gelir. Bu kaplıcaya yakın Uyuz ve Çoban pınarları bu suyun sızıntılarıdır.

Gecek: Afyon’a 18 km uzaklıkta Araplı Dereye yakındır. Eski Hamam (Büyük Hamam), Çelikli veya Kapıaltı ismi ile anılır. Küçük Hamam ise, Kükürtlü veya Hacethane adları ile bilinir. Kaplıcanın 68 odası, kamp kurulmaya müsait yeri vardır. Banyo tedavisi ile kadın hastalıkları, nevralji, romatizma, kırıklar ve metabolizma bozuklukları, cild ve sinir hastalıkları için faydalıdır. İçme tedavisi ise müzmin nezle ve boğaz iltihabına iyi gelir.

Ömerli: Afyon’a 16 km mesafededir. Suyun sıcaklığ 54 derecedir. Kaplıcada bulunan kabir taşında Ömer Dede isimli ermiş bir çobanın asası ile yeri kazarak bu kaynağın bulunduğu yazılıdır. Kaplıcanın 42 odası ve iki umumi havuzu vardır. Banyo tedavisi kadın hastalıkları, nevralji, romatizma, kırıklar ve metabolizma bozukluğuna iyi gelmektedir.

Hüdai: Türkiye’nin dünyaca ünlü kaplıcalarındandır. Sandıklı ilçesine 9 km uzaklıktadır. Çok yüksek derecede radyoaktiviteye sahiptir. Şifa tesiri çok yüksektir. Kaplıcanın 32 odası, 9 adet umumi havuzu, iki çamur banyosu ve iki tabii saunası vardır. Banyo tedavisi romatizma, siyatik, böbrek ve kadın hastalıklarına iyi gelir. Çamur banyosu her türlü romatizma, nefrit, kırık-çıkık, çocuk felci, nevralji ve kadın hastalıklarına iyi gelir.

Heybeli: Bolvadin’e 30 km uzaklıktadır. Doğu, Batı ve Heybeli olmak üzere üç kaynağı vardır. İçme tedavisi barsak ve mide rahatsızlıklarına faydalıdır. Banyo tedavisi romatizma, nevralji, nefrit, kadın hastalıklarına iyi gelmektedir. Diğer kaplıcaları ise; Kaya Hamamı, Uyuz Hamamı, Kınık Ilıcası ve Bülgüldek Hamamıdır. Kaplıcaların çoğu ve Afyonkarahisar maden suyu Hititlerden beri bilinmektedir.


Maden suları: Afyon sıcak su kaplıcaları ve maden suları ile meşhurdur. Türkiye Kızılay Derneği tarafından işletilen Afyonkarahisar maden suyu, asırlar önce “ekşi su” olarak tanınırdı. 1900 senesinde Belçikalı bir doktor bu suyun şifalı olduğunu Sultan İkinci Abdülhamid Han’a bildirmiş ve gerekli tahlillerden sonra 1903 senesinde bir ferman ile bu su işletmeye açılmıştır. Londra Maden Suları Fuarı’nda altın madalya kazanmıştır. Bu su dünyada eşi bulunmayan bir özelliktedir.


Maden suyu Afyon’a 23 km uzaklıktaki Gazlıgöl’de çıkar. Sıcak ve soğuk olarak iki çeşittir.


Mesire yerleri: Afyon’da Gecek Kaplıcası bölgesi, Keltepe yakınlarındaki Muttalip Bağları, Sandıklı yakınlarındaki Soğuk Pınar ve Yeşil Depir köyü çevresi halk tarafından sevilen mesire yerleridir.


Afyon eski bir Türk vatanı olup, tarihi eserleri, kalesi, kaymak şekeri, haşhaşı, kaplıca ve maden suları ile turizm için gerekli bütün şartları üzerinde taşıyan tarihi bir ilimizdir.

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Adana İlinin Tarihi ve Turistik Merkezleri

adananin_tarihi_ve_turistik_yerleri

Binlerce yıllık tarihi geçmişi, bu geçmişten günümüze kalan sayısız tarihi eserleri, Yumurtalık ve Karataş sahillerinin doğal güzelliği ile Torosların yemyeşil yaylaları, şifalı suları, bitki ve hayvan türleri bakımındın çeşitliliği ile Adana büyük bir turizm potansiyeline sahiptir. İlimizin kuzey ve doğusunu kaplayan Toroslar, dağ sporları, trekking ve av turizmi açısından çok uygun bir doğal ortama sahiptir. Ayrıca sayısız yaylalarıyla da yayla turizminin gelişmesine son derece elverişlidir. Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin yarattığı deniz kulakları ve sazlık alanlar eko turizm açısından sınırsız olanaklar sağlamaktadır. Yazları oldukça sıcak geçtiği için, yöre halkı açısından yaylada yaz geçirmek neredeyse bir zorunluluk olmuştur. Yaylalarda kampçılık, sağlık, turizmi, ırmak ve kano turizmi, mağara turizmi ve av turizmi gibi alternatif tuzimler bulunmaktadır.


Seyhan nehrinin yarattığı Tuzla ve Akyatan gölleri ile Ceyhan nehrinin yarattığı Ağyatan gölü, Ceyhan ve Yumurtalık dalyanı ile bunlara bağlı diğer lagünler, nadir kara ve deniz canlılarıyla, kuşların ürediği ve barındığı alanları oluşturmaktadır. Bu lagün ve dalyanların dışındaki alanlar da "Kıyı Turizmine" ve "Yat Turizmine" elverişli bölgelerdir. Bunların dışında; Çukurova'nın iç kesiminin bir diğer potansiyeli de canlı ekonomik yaşantısıdır. Adana, bölgenin en büyük kenti ve iş merkezi olduğu gibi, gelişmiş üniversitesi, gelenekselleşmiş sosyal etkinlikleri ile de önemli ölçüde "İş ve Kongre Turizmi" potansiyeline sahiptir. Tarihi eser yönünden oldukça zengin olan ilimizde Tepebağ höyüğü, tarihi Büyük Saati, camileri, kervansarayları, bedestenleri ve mozaik müzesi görülmeye değer yerleridir. Adana ilinde toplam 65 adet büyük çaplı sit alanı tescil edilerek ilan edilmiştir. Bu sit alanları içinde; Kozan Merkez ve Seyhan ilçe merkezi gibi kentsel sitler, Misis, Magarsus, Anavarza gibi Arkeolojik Sitler, Ağyatan-Akyatan Yumurtalık'la Lagünü gibi doğal sitler bulunmaktadır. Adana’da her uygarlık kendi kültür çeşitliliğini bir sonrakine aktararak bir kültür mozayiği oluşturmuştur. Hititler, Romalılar, Araplar, Selçuklular, Ramazanoğulları, Osmanlılar, Türkmen ve Yörük aşiretlerinin yöre kültürünün çesitlenmesine katkıları olmuştur. Özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda Adana ovasında yerleşimin yoğunlaşmasıyla tarımda ve sanayileşmede büyük atılımların olması, yörenin kültüründe büyük değişiklikler yaratmıştır. Çok değişik uygarlıkların yaşamına sahne olan Çukurova'da Folklorunda zengin olması doğaldır. Tarihin çok eski çağlarında yaşayan medeniyetlere ait folklor ürünlerinin hangilerinin bugüne kadar yaşadığı, hangilerinin folklor verimi ile bütünleştiğini saptamaya olanak yoktur. Anadaolu folklorunun genel karakteristiği yöre folklorunda da, bazı değişikliklerle aynen görülmektedir. Adana köylerinin bir kısmına hakim olan giyim tarzı, düğünler, cirit, güreş, sinsin gibi oyunlar varlıklarını devam ettiren folklor özellikleridir



ADANA


Adana’da her uygarlık kendi kültür çeşitliliğini bir sonrakine aktararak bir kültür mozayiği oluşturmuştur. Hititler, Romalılar, Araplar, Selçuklular, Ramazanoğulları, Osmanlılar, Türkmen ve Yörük aşiretlerinin yöre kültürünün çesitlenmesine katkıları olmuştur. Özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda Adana ovasında yerleşimin yoğunlaşmasıyla tarımda ve sanayileşmede büyük atılımların olması, yörenin kültüründe büyük değişiklikler yaratmıştır.



SEYHAN (merkez ilçe)


SEYHAN: Tepebağ Höyüğü : Bölgenin en büyük höyüğüdür.
Taşköprü : 117-138 yıllarında yaptırılmıştır.Şehir merkezindedir.319 metre uzunluğundadır.
Bebekli Kilise : Saint Paul Katolik kilisesidir. 1880-1890 yıllarında yapılmıştır.
Saat Kulesi : 1881'de yaptırılmıştır.
Bedesten : Ramazanoğulları tarafından 16. yy. da yaptırılmıştır.
Ulu Cami : Ramazanoğulları tarafından 1541 yılında yaptırılmıştır.
Yağ Cami : 1501 yılında kilise iken camiye çevrilmiştir.
Yeni Cami : 1724 yılında yaptırılmıştır.
Kemeraltı Cami : 1599 yılında yaptırılmıştır.
Akça Mescit (Ağca Mescit) : 1489 yılında yaptırılmıştır.
Çarşı Hamamı : 1529 yılında yaptırılmıştır.
Irmak Hamamı : Eski bir Roma hamamı üzerine yaptırılmıştır.
Gön Hanı Kapısı : Adana Arastası ile yan yanadır. Bugün sadece birkapı bulunmaktadır.
Bahri Paşa Çeşmesi : 1890'da yaptırılan ve imar çalışmaları nedeniylekaldırılan çeşmenin aynısı 1993 yılında yeniden yaptırılmıştır.
Ramazanoğlu Konağı ve Harem Dairesi : 1489 yılında yaptırılmıştır.
Hasanağa Cami ( Hasan Kethüda) : 1558 yılında yaptırılmıştır.


Kazancılar Çarşısı
Adana'da Büyük Saatin arka tarafında (güneyinde) bulunan tarihi çarşıdır, 500 yıldır ağaç işlemeciliği, her türlü kapkacak imalatı ve kalaylaması gibi sanatlar icra edilmektedir. Çarşı gezilirken insanda Osmanlı ruhu canlanır, Osmanlı zanaatkarlarının arasında dolaştığınızı zannedersiniz. Ayrıca Adana'nın en ünlü kebapçıları burada yetişmiştir.Ünlü Asmaaltı Kebapçısı burada bulunmaktadır.




İLÇELERDE BULUNAN ESERLER


ALADAĞ


Akören Kalesi
Mazilik Ören Yeri ve Kalesi
Postyağbasan Kalesi
3 adet Kilise



CEYHAN


Kurtkulağı Kervansarayı : 1711’de yapılmıştır.
Yılankale : Kilisesi ve sarnıcı bulunan kale Sahmeran Kale olarak da anılmaktadır.
Ulu Cami : 1868’de yapılmıştır.
Sirkeli Höyüğü : Tepebağ’dan sonra bölgenin en büyük höyüğüdür.
Muradiye Cami : 1912-1720 yılları arasında yaptırılmıştır.
Durhasan Türbesi : 1717-1720 yılları arasında yaptırılmıştır.
Dumlu Kalesi : Asur, Pers, Roma kalıntılarına rastlanmaktadır



FEKE


Feke kalesi : 12.yüzyılda Bizanslılar tarafından yapıldığı sanılmaktadır.



İMAMOĞLU


Koyunevi Mozaik Alanları Yeraltı Sehri



KARAİSALI


Yer Köprü Mağarası
Milvan Kalesi : Karakılıç köyü yakınlarında bulunmaktadır.



KARATAŞ


Yanık Kilise (Karakilise Kalıntısı) : Romalilar tarafindan yapılmıştır.
Antik Magarsus Kilisesi : Romalilar döneminde yapılmıştır.
Menzil Hani Kalintisi : Osmanlılar tarafindan 1782 yılında yaptırılmıştır.
Tarihi Han Kalıntısı : Osmanlılar 1608 de yaptırmıstır.
Amfi Tiyatro : Romalılardan kalma tiyatro kalıntılarıdır.




KOZAN


Kozan Kalesi : Asurlular tarafından yapılmıştır.
Bucak Kalesi : Ortaçağ döneminde yapılmıştır.
Hoskadem Cami : Mısır Kölemen Sultanı Abdullah Hoskadem tarafından 1448 yIlInda yaptırılmıştır.
Pelesel Manastırı Kalıntıları : Ermeniler tarafından yaptırılmıştır.
Anavarza Kalesi ve Kalintilari : M.Ö. 9. yy. Da Asurlular tarafindan yapılmıştır. Romalilardan kalma iki su kemeri, tiyatro, saray, tapınak, hamam kalıntıları, kaya mezarları, frenkslerle süslenmiş mezarlar kilise ve sarnıç bulunmaktadır.



POZANTI


Kızıl Tabya : Mısırlı İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Ak Tabya : Mısırlı İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Yakarpınar Köprüsü : Yörenin en eski köprüsüdür.
Anaşka Kalesi : Müslüman ve Araplarca "Rus-Nuş-Sekaribu"diye de bilinir.



SAİMBEYLİ


Saimbeyli Kalesi : Ortaçağ da yapılmıştır."Kara Kilise" de denir.



TUFANBEYLİ


Şar Harabeleri : Tarihte Hititlerin merkeziydi.
Amfi Tiyatro : Romalılardan kalmadır.
Kilise Kalıntıları : Bizanslılardan kalmadır.
Kaya Kabartmaları: Hititliler tarafından yapılmıştır.




YÜREĞİR


(Misis, Mopsuhestia)İlk ve ortaçağda önemli bir yerleşim merkezi olan Yüreğir ve yöresinde eski eser olarak köprü ve höyük, yer mozaikleri ve su kemerleri, hamam ve kervansaray bulunmaktadır.



YUMURTALIK


Ayas Kalesi
Süleyman Kulesi
Markopolo İskelesi